Evet, İkale’ nin suyu çıktı. İşten çıkarmada kullanılan yeni yöntem: lütfen danışmanım olur musun? Bilindiği üzere THY, personeline iyi ücret veren şirketlerden biri. Bu özelliği ister istemez THY de çalışmak isteyenleri cezbediyor. Ayrıca hem işe alımlarda ve hem de kısa sürede daha dolgun ücretli müdür ve üstü pozisyonlara kural dışı demeyelim ama kitabına uydurarak yapılan intibaklarda, aynı siyasi görüşte olmak, torpilli olmak, gibi kriterler ağır bastığı için de dışarıdan çok ciddi bir talep var şirkete.
Bu nedenle, “işe göre adam yerine, adama göre iş” kriterinden hareketle, bir sürü gereksiz kadro açılmaktaysa da dışarıdan gelen yoğun talebe” şirket yönetimi bazen olumlu cevap veremiyor.
Bu süreçte, THY’nin değerli yöneticileri reddedemeyecekleri / karşı duramayacakları talepler olduğunda, gerekli kadro imkanını sağlayabilmek için, ilk yıllarda şirkette 15-20 yıl veya daha fazla süre çalışan, sigorta mevzuatına göre emekli olma şartlarını sağlayan personeli işten çıkarmayı tercih ettiler. Ve tabi bu personel “öteki” dedikleri, (2002 yılı ve öncesinde işe girmiş personel) kategoride oldukları için, yönetici olanlarını uzman kadrosuna indirgemek suretiyle tenzili rütbe yaptılar; sonra da hepsini verimsizlik, işletmesel sebep gibi mesnetsiz gerekçelerle işten attılar. Yıllar içinde, binlerce personel bu veya benzeri yöntemle işten atıldı.
İş kanunu mevzuatı her ne kadar işçiyi koruyan düzenlemeler içermekteyse de mevcut sistem haksız yere işten çıkarılan işçinin işine iadesini garanti etmediği için, işe iade davalarını kazanıp gelen personele, mahkemelerin hükmettiği tazminatları ödeyip, konuyu kapattılar. Yani binlerce işçi için yüz milyonlarca TL işe başlatmama ve boşta geçen zaman tazminatları ödeyerek, şirketi zarara uğrattılar. Bunun mantığını çözmek zor.
Öteki / eski diye niteledikleri personelin neredeyse tamamı, 21 yıllık süreçte bu yöntemle işten atıldı ve eski kadrolar bazı kıdemli pilotlar hariç, böylece tamamen tasfiye edildi. Arada iftira kabilinden suçlamalarla (meşhur 211 ler gibi) atılanlar da oldu tabii ki. Onlar da açtıkları davaları kazandılar ama, işe geri alınmadılar.
“Biz seni işten atarsak, pas biletini ve emekli kimlik kartını vermeyiz.” şantajına boyun eğen bir kısım eski personel de bu süreçte metazori olarak dilekçelerini verip, şirketten ayrılmak zorunda bırakıldılar.
Tam bu süreçte, her işlemi hakkaniyetli ve hukuka uygun olan(?) personel arasında kesinlikle ayrım yapmayan (?) Adil THY yöneticileri, kendi dönemlerinde işe aldıkları; ancak, değişik sebeplerle sonradan işten çıkarmak zorunda kaldıkları personel ile kendi isteği ile ayrılan personel için başka bir buluş icat etmişlerdi: İKALE SÖZLEŞMELERİ.
Diğer yandan, idareci pozisyonunda maaş alan daha torpilli bazılarına ise pass bilet haklarını bile tanıdılar. 25-30 yıl hizmeti olan “öteki” personelden esirgedikleri “emekli kimlik kartlarını” verdiler. Bu şirket menfaatleri aleyhine ve kanundaki eşitlik ilkesi hilafına uygulamayı, elbette İK prosedürlerine yazmadılar. Ama bir takım iç duyurularla kurallaştırdılar ve keyfi olarak uyguladılar.
İKALE TAZMİNATI ödeyerek gönderdikleri bazılarını, tekrar işe geri aldıkları örnekleri de gördük. İşe tekrar alınan bu kişiler, aldıkları tazminatları işe yeniden başladıklarında, şirkete geri ödemediler!
Zaman içinde, bu çifte standartlı haksız uygulamalar hem şirket içinden hem de dışından tepkilere sebebiyet verdi, doğal olarak. “Devir bizim devrimiz, güç bizde, ne istersek onu yaparız.” zihniyetinin bu tepkileri dinlemesi, hak vermesi elbette beklenemezdi.
Ancak, bu devir sonrasında hesap sorulabilir endişesiyle, bu tepkilerin bazılarına hak verdiler demeyelim ama bazı çekinceleri oluştu. Bunlardan ilki genelleştirilerek adeta istismar edilen İKALE uygulaması ile ilgiliydi. Çünkü, yandaşa çıkar sağlama amaçlı olarak istismar edilen bu uygulama, THY Genel Kurullarında bile gündeme geldi.
Kendi isteği ile işten ayrılan bazı personel ile şirket açısından hiçbir mecburiyet olmadığı halde İKALE anlaşmaları yapılarak, normal tazminatlarına ilave olarak 6-8 aya varan ekstra tazminatlar ödendiği hususu açıklanarak, personele eşit davranma kuralına aykırı olan ve şirket zararına yol açan bu uygulamaların sebep ve gerekçeleri soruldu. Cevap olarak, THY Üst Yönetimi tarafından, herhangi haklı ve kanuni bir gerekçe ortaya konulmadı.
Son yapılan Genel Kurulda bu çifte standartçı işlemleri başka bir yönüyle yine gündeme getirdim. Küçük hissedar sıfatıyla bu konuda yazılı olarak soru sordum ve Toplantı Tutanağına eklettim. Aşağıya aynen alıntılıyorum:
“Önceki yıllardaki yaygın “İkale” uygulamasının yerine, geçen yıldan itibaren “danışmanlık hizmeti” adını verdiğiniz uygulama ile şirketten ayrılan/gönderilen personel ile 12 yarım maaş esasıyla danışmanlık sözleşmeleri yaparak, birçok personeli işten çıkardığınız anlaşılmıştır. İşten çıkarılan personelden, neden ve hangi danışmanlık hizmetleri alınmaktadır? Bu kapsamda kaç personele, toplam ne kadar ödeme yapılmıştır.”
Divan ve THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat, soruya karşılık yaptığı ama tutanağa yazdırmadığı açıklamasında, bu danışmanlık Hizmeti Sözleşmelerini savunarak, hatta överek cevap verdi. “İşten attığınız personele ne danışıyorsunuz?” şeklindeki sorumada, “Evet biz bu arkadaşlardan danışmanlık hizmeti alıyoruz.” cevabını verdi ve İngiltere’de görev yaptığını söyleyip ismini vermediği bir müdürü örnek gösterdi. “Bu sözleşmelerden kaç tane yaptınız?” soruma ise, “Aslında çok fazla değil, bir elin 5 parmağını geçmez! gibi bir cevap verdi!
Toplantı Tutanağına yazılmayan bu açıklamalar size makul ve ikna edici geldi mi? Bilemiyorum. Ancak, toplantıdan 15 gün sonra THY Yatırımcı İlişkiler Portalında yayınlanan “Olağan Genel Kurul Toplantısı-Sorular ve Cevaplar” bölümünde, “İlgili husus Ortaklığımız İnsan Kaynakları Politikası ile alakalı olduğundan Genel Kurul gündemiyle bir ilişiği bulunmamaktadır.” Şeklinde bir açıklama yapılmış olduğunu gördük!
Yapılan açıklamaya bakar mısınız? Yandaş personele ödenen, toplamı çok büyük tutarlara ulaşan, ikale tazminatları ve sözde danışmanlık hizmeti ücretleri gibi gereksiz maliyet artırıcı ödemeler, hissedarı ilgilendirmezmiş! Çünkü bu ödemeler, uygulanan (İK) insan kaynakları politikasının gereğiymiş. ( ?)
Bu kerameti kendinden menkul politikayı tartışmanın bir faydası yok elbette. Çünkü, daha önce söylediğimiz gibi, “biz hiç kimseye hesap vermeyiz!” anlayışının geldiği nokta ortada. Ancak, söz konusu ikale ve danışmanlık uygulamalarının, alenen istismar edildiği de ortada.
Aslında, bu uygulamadaki ilham gerekçelerinin somut sebebini de öğrendik. Kuşların söylediğine göre: Artık, eski/öteki personel kalmadığı için, kısmen kıdem almış kendi yandaşlarını işten çıkarmaya başlamışlar, yenilere yer açmak için. Daha önce defalarca istismar ettikleri İKALE uygulaması artarak, dikkat çektiği için de, ileride hesap sorulabilir endişesi taşıyorlarmış (?) Bundan şüphe etmemeliler. Sorulacaktır.
Diğer yandan THY, aleyhine açılan işe iade ve tazminat davalarının hepsini, birkaç münferit istisna dışında kaybettiği için, rivayet o ki; THY Hukuk Müşavirliği bu konuda bir hesaplama ve değerlendirme yapmış. Biz zaten bu davaları kaybediyoruz ve her bir davada, 10 maaşa kadar tazminatın yanı sıra dava masraflarını da ödüyoruz. Danışmanlık sözleşmeleri ile personeli 12 yarım maaşa (Toplamı 6 maaş yapar.) ikna edelim. Hem güya daha yasal bir işlem yapmış oluruz ve hem de şirket mali açıdan daha az maliyete katlanmış olur şeklinde düz mantık yürütmüşler. Üst Yönetim de İKALE vermektense, bu yöntemi daha makul bulmuş ve sayısını açıklamadıkları danışmanlık sözleşmeleri yapmışlar, yapmaya devam ediyorlar.
İş akdi feshedildikten sonra, 12 yarım maaş karşılığı ödeme taahhüdüyle Danışmanlık Hizmeti Sözleşmesi imzalatılan hiçbir personelden danışmanlık hizmeti talep edilmediği, alınmadığı gerçeği, aslında herkesin malumu. Ama Bay Bolat, aksini iddia ediyor ve THY’ nın diğer cin fikirli yöneticilerde, “sizi ilgilendirmez” pervasızlığında kendi değirmenlerine su taşımaya devam ediyorlar. Bir hissedara bu sözü söyleyebilmek büyük bir cürettir.
PERFORMANS PRİMİ VE EKSTRA İKRAMİYELER İLE ÜST YÖNETİME SAĞLANAN MADDİ MENFAATLER.
THY de elzem olup olmadığı tartışılan, ama uygulaması itibarıyla usulsüzlüğü ortaya konulan bir maliyet artırıcı uygulama daha var: Performans primi ve ekstra ikramiye ödemeleri. Bay Bolat döneminde icat edilen bu maliyet artırıcı uygulamalar, uygulanış yöntemi itibarıyla, toplantı öncesinde dikkatimi çektiği için. Küçük hissedar olarak bu konuda da bir yazılı soru hazırladım ve Toplantı Tutanağına eklettim. Aşağıya aynen alıntılıyorum:
“Kamuoyuna yaptığınız açıklamalardan, geçtiğimiz yıl (Eylül, Ekim aylarında) bilanço yılı tamamlanmadan, 2022 yılının karının yüzde 11,3’ü oranında personele “performans primi” adı altında ödeme yapıldığı; keza, içinde bulunduğumuz yılın olası karının yüzde 15’i oranında olacak şekilde personele Nisan ve temmuz aylarında fazladan birer ikramiye ödeneceği açıklanmıştır. Türk Ticaret Kanunu m. 408’e göre anonim şirketlerde yıllık kar üzerinde tasarruf yetkisi münhasıran Genel Kurula aittir. Keza THY AO Ana Sözleşmesinin “Karın Tespiti ve Dağıtımı” başlıklı 36. Maddesinde de bu husus düzenlenmiştir. Bu itibarla:
a. Geçmiş yıl zararları nedeniyle hissedarlara kâr payı verilmezken, muhtemel kar mülahazalarıyla Genel Kurul onayı alınmadan 2022 yılında personele yapılan performans primi ödemesinin ve 2023 yılı muhtemel karına istinaden ödenen/ödeneceği açıklanan ikramiyelerin yasal dayanağı nedir?
b. Bu kapsamda, 2022 ve 2023 yıllarında personele ve üst yönetime, ayrı ayrı olarak, toplam kaç Türk Lirası ödeme yapılmıştır?
THY Yatırımcı İlişkileri Portalında verilen yazılı cevap/açıklama: Ortaklığımız ticari koşullar çerçevesinde yıllık gelir-gider gelişimini ve kar tahminlerini düzenli olarak güncellemektedir. Çalışanlarımızın memnun edilerek alım güçlerinin korunmasının faaliyetlerimizin emsallerin üzerinde bir performansla sürdürülebilmesi için önemli bir faktör olduğu değerlendirilmektedir. Bu çerçevede Ortaklığımız Yönetim Kurulu sektör dinamiklerini göz önüne alınarak çalışanlara prim/ikramiye/enflasyon düzeltmesi ödenmesine karar verilebilmektedir. Nitekim memnuniyetsizlik sonucu personel kaybının ciddi sonuçları da olabilecektir. Örneğin, yıl içinde uçucu ekip sayısında yaşanacak bir azalma yolcu ve kargo kapasitesinde beklenmedik bir düşüşe neden olarak gelir ve karda kayıpla sonuçlanabilecektir. Dolasıyla personel prim ödemeleri kâr payı dağıtımından ziyade faaliyetlerin sorunsuz devam etmesi için kullanılan bir operasyonel gider kalemi olarak değerlendirilmektedir. Ortaklığımızın yıllara sâri personel ve üst yönetim giderlerinin detaylarına Yatırımcı İlişkileri web sitemizde bulunan mali raporlarımızdan ulaşılabilmektedir.
THY’de, personelin ücretinden memnuniyetsizliği söz konusu olabilirmiş! Ve bu durum, yıl içinde uçucu ekip sayısında yaşanacak bir azalma yolcu ve kargo kapasitesinde beklenmedik bir düşüşe neden olarak gelir ve karda kayıpla sonuçlanabilirmiş!
Gerçekten çok ilginç! Bu cin fikirli arkadaşlar, THY de daha iyi şartlarda iş bulup ayrılma ihtimali olan tek meslek/iş grubu olan pilotlar üzerinden risk modeli geliştirmişler ve bu modellemeye dayanarak, başta yöneticiler olmak üzere, dolgun maaşlarına ilave olarak, herkese prim ve ekstra ikramiye ödemeye hak görmüşler kendilerinde(?) Medyada, bir ikinci pilotun uçuş sırasında namaz kılmasına izin vermediği iddiasıyla, kaptan pilotun işten atıldığı; Yunan uyruklu 19 pilota aylık 9.000 EUR ödendiği haberlerini okuduğumuz THY de.
Hepten haksızlık etmeyelim. Cevapta, soruyu kısmen karşılayan çok orijinal bir açıklama da yapılmış aslında. Karı önceden tahmin etmişmişler ve bilanço yılının bitmesini bekleyememişler. Teklifi Genel Kurula sunmaya da gerek görmemişler. Hesapladıkları “tahmini kara” istinaden, personele ekstra ödemeler yapmışlar. Nedense, tahmin ettikleri bu karla, hissedara da kâr payı vermeyi ya da geçmiş yıl zararını kapatmayı ise düşünememişler!
Sorunun ikinci kısmına, (2022 ve 2023 yıllarında personele ve üst yönetime, ayrı ayrı olarak, toplam kaç Türk lirası ödeme yapılmıştır? Sorusuna) açık ve net cevap vermeyi de yine tercih etmeyip, topu taca atmışlar. Çünkü, cevapta belirtilen “Ortaklığımızın yıllara sâri personel ve üst yönetim giderlerinin detaylarına Yatırımcı İlişkileri web sitemizde bulunan mali raporlarımızdan ulaşılabilmektedir.” İfadesi tam gerçeği yansıtmıyor.
Aslında, bu soru genel kurullarda öteden beri hep sorulmuş ve her defasında “web sitemizde yazıyor oradan bakabilirsiniz” açıklaması yapılmıştır. Evet, açıklamada belirtildiği üzere bilançoda, “üst yönetime yapılan ödemeler “faslı var. Ancak, bu fasıldaki rakam, üst yönetimin aldığı ücretlerin tamamını kapsamıyor. Çünkü, THY konsolide bütçesi sadece THY, Anadolu Jet ve Teknik AŞ bütçelerinden oluşuyor. Halbuki, THY şemsiyesi altında 15 tane daha şirket var ve bunların ayrı bütçeleri var. THY Yönetim Kurulu üyelerinin, Genel Müdürünün, bazı Genel Müdür Yardımcılarının ve bazı başkanların bu şirketlerde de ikişer üçer, hatta daha fazla yönetim/denetim kurulu üyelikleri mevcut. Açıkça sorulmasına rağmen ısrarla açıklanmadığı için, bu şirketlerde işgal ettikleri postlar nedeniyle, “temininde güçlük çekilen” bu değerli üst yöneticilerin, THY ve yan şirketlerinden ne kadar maddi menfaat sağladıklarını, bu sene de öğrenemedik.
Maalesef bu konuda da “biz kimseye hesap vermeyiz!” pervasızlığı ile karşı karşıya kalmaya devam ediyoruz.
“Zenginin parası, züğürdün çenesini yorarmış!” misali biz sormaktan bıkmadık.
Onlar da açık ve net cevabı gizlemekten.
Kim bilir? Belki bir gün mecbur olurlar ve dürüstçe cevap verirler,
Yorumlar Tüm Yorumlar (124)