Ben sivri dilliyim, gördüğümü, doğruluğundan emin olduğum her şeyi yazmak isterim. Bazen ölçüyü de kaçırabilirim. Lakin bunlar sektörüm adına, havacılık çalışanlarının ezilmemesi adına, bu sektöre milyonlarca dolar döken işverenlerin çektiği zulümler adına yazılmış yazılardır.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü Orhan Birdal'ın kararname ile görevinden alınarak müşavir yapılmasından sonra şöyle geçmişi gözümün önüne getirdim.
Orhan Birdal DHMİ Genel Müdürlüğü'ne atandığında "Orhan Birdal'ın yüzü hiç gülmüyor. İletişim kurması için yüzünün gülmesi gerekir" şeklinde bir yazı kaleme almıştım. Tam o yazımın yayınlandığı gün WOW Otel'de bir organizasyon vardı ve Orhan Birdal, DHMİ Genel Müdür Yardımcısı Funda Ocak ile birlikte o toplantıya gelmişlerdi ki kapıda karşılaştık.
Funda Ocak yazımı okumuş olmalı ki; "Genel müdürüm yüzünüz gülsün Ali Bey yüzünüzün gülmediğini yazmış" diyerek şakalaşmıştık.
Gazeteciliğin en temel prensiplerinden birisi de fikri takiptir. Biz böyle yetiştirildik ve üstadlarımızdan öyle dersler aldık.
Bizim görevimiz bu sektörü havacılık haberi açısından bilgilendirmektir. Kim olursa olsun, yanlışını da yazdık, doğrusunu da.
O kadar çok yanlışlar oldu ki, biz bunları sindirip kendimizi işimize adadık. Orhan Birdal, bizim haberciliğimizi "yalakalık" yapmak olarak düşünmüş olmalı ki biat etmemizi, her şekilde sadece onun istediklerini yazmamızı istedi. Ama biz bunları ne kendimize yakıştırırız ne de hizmet ettiğimiz sektör adına bu tür davranış içinde yer alırız.
Havacılık tazminatını yazarken başlayan düşmanlığı, olumsuzlukları, kayırmaları, özel önem vermeleri yazdığımızda ise "Tükürürüm senin personelinin ağzına" derecesine kadar getirdi. Biz ne edebimizden ne de edebiyatımızdan vazgeçmedik. Sakinlik ve vakur içinde hareket ederek işimizi yapmayı sürdürdük.
Değerli DHMİ çalışanlarının her gün nasıl da isyanda olduğunu biliyoruz. Haksızlıklar karşısında tek seslerinin biz olduğumuzu da biliyoruz. Lakin Orhan Birdal, o iletişimlerini de kesti. Kendisi iletişim mezunu olan bir genel müdürün takındığı tavır Airporthaber'i DHMİ sisteminde yasaklamak oldu. Oysa çağ o kadar gelişti ki artık akıllı telefonlar olduğunu aklına getiremedi.
Orhan Birdal'ın yanlışlarını yazdık. Bu bizim görevimizdi.
Hiç kimseye yar olmayan koltukların o'na da yar olmayacağını eninde sonunda gideceğini biliyorduk. Halen yazamadığım şeyler var. Artık gitti. Çok fazla söze gerek yok. Günahları veya sevapları kendisine ait. Umarım personelinin gözünde hoş seda ile gitmiş olsun.
"Kar oldu yollar kapandı, sis oldu görüş mesafesi azaldı" gibi eften püften mazeretlerle görevinden alındı söylemlerine hiç mi hiç katılmıyorum.
Demem o ki; Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Orhan Birdal ile çalışmak istemiyordu. Ta en başından beri. Her ne kadar Orhan Birdal, bakanın bu tavrını yansıtmamaya çalışsa bile işin özü bu idi.
Benim bildiğim, Birdal milletvekili adayı olmak üzere istifa edecekti. Lakin vekilliği garantiye alamayınca bu düşüncesinden vazgeçti.
Şimdi bu gidişin faturasını Hamdi Topçu'ya bile kesenler olacak. Zira Hamdi Topçu fobisi oluşmuş insanlar bunun böyle olduğunu iddia edecekler.
Orhan Birdal'ın hayrına olacak şeyi söylüyorum. Çok geç değil. Hemen emekliye ayrılıp milletvekilliğini denemeli. Bu arada çocuklarına havalimanlarında hazırladığı gelecek hem ona yeter hem de bütün sülalesine. Çok fazlasını yazmaya gerek yok.
Eminim bundan sonra müfettişler didik didik edip bütün işlerini mercek altına alacak.
Görün bakın neler çıkacak neler. Tabi "kol kırılır yen içinde kalır" denilip kamuoyu ile paylaşılmazsa kimseler bir şey duyamayacak.
Müşavirlik hayatında başarılar diliyorum Orhan Bey. Benim çalışma arkadaşlarımın ağzına tükürmek için havacılığın başka makamlarına gelmeniz gerekecek. Önerim şu ki müşavirlik döneminizde biraz empati yapın ve kimlere neler çektirdiğinizi düşünün.
Biraz da iletişim konusunda kitap okuyun.
Yorumlar Tüm Yorumlar (67)