Sektörün akçeli ve insan kaynakları ile ilgili sorunlarına dokunulduğu zaman okurlar tarafından sisteme girilen simsiyah yorumların çoğu “ Bunların hiçbiri düzelmez Çetin bey, BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER “ sözü ile bitiyor. Bu söz mevcut duruma şu veya bu nedenle rıza gösteren bir kitleden çıkıyor gibi. Sektörde hiçbir şeyin düzelmeyeceğine, haklarının verilemeyeceğine inandıkları için başlarını önüne eğen ve de haliyle diğerlerini de etkileyen adetçe kalabalık bir kitleden. İlk bakışta böyle görünüyor.
“Köyün birinde kuraklık hüküm sürmekteymiş. Ne tarlaları canlandıracak, nede insanların ve hayvanların içebilecekleri bir damla su varmış. Köylüler naçar çözümü hak kapısında arama kararı vermişler. Çoluk çocuk herkes toplanmış ve beraberlerine susuzluktan kavrulmuş olan hayvanlarını da alarak yağmur duası için kırlara çıkmışlar. Köyüm imamı eşliğinde tövbe ve istiğfar edip Allah’tan merhamet dilemişler. Onlar henüz ellerini indirmeden Allahın inayeti ile gök gürüldemeye başlamış. Köy halkı da yağan bu sağanak altında sırılsıklam olmuş. Sadece küçük, şirin bir kız çocuğu ıslanmaktan kendini korumuş. Çünkü dua edince yağmur yağacağına bir tek o inanmış ve yanına küçücük şemsiyesini almış.”
Anlatım güzel. Ama bu konuda değil şemsiye açmak tepenize çadır kursanız faydası yok. Yağmur sizi yine de sırılsıklam yapacaktır. İçinde bulunduğumuz şartlarda hayatın belirli bir seviyede devamını sağlamak hayli zor. Yaşamı sürdürmek gerek ve evdekilerin haklı beklentileri var.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ağustos ayı işsizlik rakamlarına baktığımız takdirde Ağustos döneminde mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik yüzde 10,4 olarak gerçekleştiğini görebilmemiz mümkün. . Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2014 yılı Ağustos döneminde 2 milyon 944 bin kişi oldu.
16 Kasım günü ise Türkiye İstatistik Kurumu ülkemizdeki işsizlik oranının 10,1 % olduğunu açıkladı. Her ne kadar Ağustos 2014’ e nazaran işsizliğin bir miktar azaldığı görülmekte ise de bunun kamunun dönem istihdamından kaynaklandığı görülüyor. Başka bir deyişle ilan edilen verilere göre ülkemizde halen yaklaşık 3 milyon işsiz var. Sivil havacılıkta cephede istihdam edilen çalışanların % 90’nının 20-24 yaş aralığında işe başladıkları düşünüldüğü takdirde 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranının yüzde 18,9 olduğunu dikkatten kaçırmamak gerekir. Üstelik yüksek öğrenim mezunlarında işsizlik patlarken her dört işsizden birini yüksek öğrenim mezunları oluşturuyor. İşte bir çoğumuzun içinde yer aldığı tablo böylesine karanlık. .Çalışanlar mutsuz. İşverenlerin şirketlerindeki belirli uygulamaları ısrarla sürdürebilmelerinin ve çalışanların sürekli sessizliğinin altında tüm ülkelerde olduğu üzere Türkiye’mizde de mevcut olan bu yara var. Tabii ki bu tablo bizim ülkemizde biraz daha karanlık. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde işverenler bu durumu daha fazla kazanç sağlamak için istismar etmiyor. Aslında konu yalnız ekonomik değil. Bu duruma baz edilerek yapılan uygulamaların vicdani tarafının da mevcudiyeti açık seçik ortada.
Geçenlerde bir kafe de otururken eşim bir servis elemanını gösterdi ve de “ bu delikanlı yüksek tahsilli, ekonomi okumuş, iş bulamadı ve burada garsonluk yapıyor “ şeklinde bilgi verdi. Evet üzücü ama, içinde bulunduğumuz durumda bu gencin şanslı olduğunu da düşünmek gerek. Niceleri var kim bilir, benzeri tahsili yapıp sokak arşınlayarak iş arayan ve de bulamayan.
Yine de çalışanlarımız arada bir serzenişte bulunuyor, iki satır yazıp anlatıyor ve içlerini döküyor. Görüldüğü üzere, ortamı iyi değerlendirmeyi bilen kimsede harekete geçme niyeti yok. Eli taşın altına koyma düşüncesi ise hiç kimsede mevcut değil. Belli ki yüzde yüze yakın bu çoğunluk belirli bir nedenden ötürü bu konuya karşı duyarsız kalmayı veya duyarsız görünmeyi daha uygun buluyor. Bunun nedeni ise açık seçik ortada. Aslında etrafa duyarsızlık gibi yansıyan bu durum problemden bir kaçış değil. İş yerinde değil tepki göstermek şu veya bu nedenle bir takım uygulamalara yapılacak olan itirazın müeyyidesinin ne olacağını iyi bilen çalışanların tepkisizliğinin tek nedeni ülkedeki işsizlik ve de özellikle genç kuşağın iş bulma zorluğu. İşveren bu durumda rahat, eğer 50 personele ihtiyacı varsa yapılan duyuruya binlerce kişi koşa koşa geliyor. Ve de kimsenin maaş, çalışma şekli vb.. ana hususlarla ilgili olarak mülakat yapan şahıslara yönelttiği bir sual yok. Bir iş olsun da nasıl olursa olsun.
Şartlar malum. Ama acaba hep böyle sessiz kalmaya kader mi diyeceğiz? Bana göre yine de bir şeyler düşünmek be kurgulamak gerek.
Nebraska’da yaşı bir adam yaşardı. Patates ekimi için bahçeyi bellemesi gerekiyordu. Lakin yaşını düşününce bu onun için çok zor bir işti. Tek oğlu olan David ona yardımcı olabilirdi ama o da işlediği bir suçtan ötürü hapisteydi. Yaşlı adam oğluna mektup yazarken bu sıkıntısını da dile getirdi. “ sevgili David Patates bahçemi belleyemeyeceğim için kendimi çok kötü hissediyorum. Bu tür işlerin üzerinden gelebilmek için oldukça yaşlanmış sayılırım. Burada olsaydın bu sıkıntıyı yaşamazdım. Sevgiler. Baban “ Birkaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı. “ Babacığım Allah aşkına bahçeyi kimseye kazdırmaya çalışma. Ben oraya cesetleri gömmüştüm. Sevgiler. David” Ertesi gün sabaha karşı saat 04.00’ de FBI ve yerel polis ihtiyarı yatağından kaldırır. O seyrederken tüm bahçeyi milim milim kazarak cesetleri ararlar. Ve de bir şey bulamazlar. İhtiyar adamdan özür dileyerek giderler. O gün öğleden sonra yaşlı adam oğlundan bir mektup daha alır. “ Babacığım şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini düşündüm ve yaptım. Sevgiler David.
İyi düşündüğü takdirde durum ne olursa olsun insanoğlunun bir konunun üstesinden gelebilmek için yapabilecek bir şeyler bulabileceği açık. Şartlar ne kadar elverişsiz olursa olsun. Yapılabileceğin en iyisini yapmak ise sonuçta mutlak kazandıracaktır.
Tabii ki bu uğraşlar kişisel değildir ve de olmamalıdır.
Galiba bizim sektör için en zor olanda çalışanların bir araya gelerek hep birlikte düşünmeleri verdikleri kararı müştereken uygulamaya koymaları ve çıkışa doğru hep birlikte ilerlemeleridir.
Buda hayalle kapı komşusu bir düşünce. Benim düşüncem. Bu becerilebilseydi zaten içinde bulunulan durum böyle olmazdı. Daha doğrusu mevcut işsizliğe rağmen belirli konularda böyle uç noktada olunmazdı. Ne dersiniz?
Yorumlar