Evet, Türk Hava Yollarında çalışmaya başladığım günden bu güne kadar HAVACILIĞIN BELKEMİĞİ OLDUKLARINI DÜŞÜNDÜĞÜM VE HALEN DE AYNI GÖRÜŞÜ MUHAFAZA ETTİĞİM UÇAK TEKNİSYENLERİMİZLE ilgili bir yazı kaleme alayım dedim, aldığım yorumların bir kısmı beni inanılmaz şaşırttı.. Yazdığım yazıyı iki kez daha salim kafa ile okumak durumunda kaldım. Acaba yanlış anlaşılmaya yatkın bir şeyler mi seslendirdim diye. Ve de bunlara verilecek olan cevaplarla yeni bir yazı oluşturmanın uygun olacağını düşündüm. Yazıyı tüm okuyanların yorumları da teker teker okuduğunu zannetmiyorum. Bu nedenle görüşlerin APH sistemi içerisinde 1000 vuruşla sınırlanan yorum köşesinde cevaplayarak bir anlamda geçiştirilmesinin tatminkâr olmaktan uzak kalacağını değerlendirdim. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama benim görüşlerim maddeler halinde aşağıda.. Türkçesi bu yazıyı AK Habom’ lu yorumcuya ve de birinci maddede belirttiğim yorumları kaleme alan arkadaşlarıma cevaben yazıyorum. Umarım bu cevaplarla yorumlarınız dışında da olsa size faydalı olabilecek bir şeyler söylemeyi becerebilirim
Yazının sonunda eski dönemlerin Amerikalı bir kaptanının Teknisyenlerle ilgili görüşleri yer alıyor. İki ay kadar önce İnternetten almıştım. Cpyxx Paste yaptığım için linkini Pazar günü bulamadım. Gerekirse zaman ayırır bulurum. Bu ek yazıyı tabii ki uzattı. Lütfen bana yorum diye “yazı çok uzun” veya “bu eskidenmiş” falan yazmayın. Cevaplamam. İsterseniz okumazsınız olur biter.
AK HABOM RUMUZLU YORUMCUYA: Size nasihat edecek konumda değilim ama yine de kulak kabartın isterseniz. Üç gün kadar önce APH’ da bir haber yayınlandı. Türk Hava Yolları Hat Bakım birimi çalışanlarının aybaşı itibarı ile Teknik A.Ş bünyesine geçecekleri ile ilgiliydi bu haber. Personelin bu konudaki sözleşmeyi de 31 Mart itibarı ile imzalamış olması gerekiyormuş. Bu işlemden ötürü bir takım haklarının zayi olacağını düşünen teknisyenlerin ise işlerinden peş peşe istifa ettikleri notu ile devam ediyordu bu haber. Haberin siteye giriş saati 15.01.14 olarak kaydedilmişti. Herhalde bu habere yazılan ilk yorum kendini AK HABOMCU olarak lanse eden bir arkadaşımızdan geldi. Sanki genelin adına yazıyordu. “ Biz Habomcular olarak gidenlerin yerine çalışmaya hazırız” diyordu AK Habomcu. Bu gereksiz ve anlamsız yorumun muhatapları tabii ki gereken cevabı verdiler. Bunu diğer yorumlar takip etti. Onlara değinmek bile istemiyorum. Ve bir kardeşimiz “ Bir gün gelecek herkes Habomcu olacak” türü bir yorum ile ortaya koyulan bu düşüncesiz yaklaşımın üzerine tüy dikti. Ve de zamanlamayı da belirleyerek. Yaz aylarında herkes HABOMCU.
Bu iki yorumu yazan delikanlılara ( ? ) sormak istediğim husus şu. Sizin isteğiniz, zaman içinde THY Teknik çalışanlarının imkânlarına kavuşmak değimliydi? Ben yanlış mı anladım. Onların pozisyonlarında yapılacak değişiklik nedeni ile belirli haklarının zayi olacağını ifade eden bu insanların işten ayrılmaları ile oluşacak boşluğu doldurmanız sonucunda isteğinizin işveren tarafından karşılanacağını düşünmeniz bile akla zarar bir kurgu. Siz istemeseniz de işveren bunu size bir şekilde yaptıracaktır zaten. Sonuçta işin durmaması için her türlü tedbir mecburen alınacaktır. Neden bir grubun karşısına bu tür bir olgu ile çıkarsınız anlamam mümkün değil. Ne faydası var ki antipatik olmaktan öte? Daha kötüsü ise; bu öneri ile THY Teknik görevlilerinin bu güne kadar size destek olmamalarının veya küçük görmelerinin bir anlamda öcünü almayı düşünmüş olabileceğiniz. Böyle yanlış bir düşünceye de saplanabilirsiniz. Ama bu düşünceyi olabilecek en hatalı şekilde ortaya koymak her zekânın başarabileceği bir şey değil. Sizi tebrik ediyorum. Şayet bu düşünce sizde mevcut ise sonuçta hiç bir şekilde mutlu olmayacağınız kesin. Bu davranış genç delikanlı hareketi değil arkadaşım.
Hani fıkrayı bilirsiniz ya. Cehennemde her ülkenin insanlarının kaynadığı ayrı havuzlar varmış. Biri hariç hepsinin başında birer zebani durur ve de havuzdan çıkmak isteyenleri geri iterlermiş. Başında zebani bulunmayan tek havuzda ise Türkler kaynatılırmış. Neden burada zebani yok diye soranlara cehennemin melekleri “ o havuz Türklere ait bu nedenle zebani görevlendirmeğe gerek görmedik. Oradan biri dışarı çıkabilecek kadar yükselirse diğerleri onu ayaklarından aşağı çeker. Hiç biri çıkamaz havuzdan. Hep birlikte kaynar dururlar cevabını verirmiş.
Bilmem bu fıkra size bir şey söyledi mi?
THY Teknik ve Habom. İkisi de cehennem gibi değil ama yakında bir gün, her iki şirketin çalışanlarının da zorunlu olarak tek bir havuzun içine konulacağı da bir hakikat. Bir şeyleri düzeltelim derken birilerinin istemeden de olsa kazanın altına kibrit çakması kaçınılmaz. Evet, su şimdilik ılık, ancak yakın bir gelecekte kaynamaya başlayacaktır. Aranırsa çok zebani bulunur sistem içinde. Gelin gönüllü bir zebani içinizden çıkmasın. Bu tür faydasız, işinize hiç bir katkısı olmayacak yorumları da bırakın.
YAZIMIZIN ANA KONUSU: Önce geçen hafta kaleme aldığım yazıdaki bir hatamı düzeltmek istiyorum. Hobom’a kuruluş aşamasında giren kardeşlerim benim belirttiğim ücretlerle değil daha aşağı bir maaşla girmişler. Doğru ücretler; Lise ve dengi meslek lisesi mezunları 1200 TL,4 yıllık fakülte mezunları 1350 TL,Sivil Havacılık yüksek okulu mezunu arkadaşlarımız ise 1500 TL aylık net ücretle işe başlamışlar. Ben daha yüksek bir ücretle işe başlanıldığını ve de bu ücretin yetersizliğini ifade etmişim. Savunmaya çalıştığım konuyu zedeleyen / ters düşen bir hata olmadığını düşünmeme rağmen doğruyu ifade etmekte fayda var. Bilgiyi bana veren önemli değil. Benim imzamla yayınlandığına göre hata benimdir. Özürlerimi sunuyorum.
1. Gelelim esas konulardan birine.. Dolayısı ile bu konuya fazla yer ayıracağım tabiidir.. Bir arkadaşımız yaptığı yorumda “ Şükretmeliler diyor. Ve devamla “ Yazınız doğru olabilir, teknik departmanı savunmanızda güzel. Ortada sıkıntı olan ise 6 ayda teknik sıfatına erişmiş olan insanları savunmanız. İnsanlar 4+ 1 yıl okuyarak buralara geliyorlar. Bir sürü emek harcıyorlar, sonuç aynı muameleyi görmeyi beklemek ise başta bir hata var bu işte. Hallerine şükretmeliler “ diyor. Bu kardeşimiz muhtemelen THY Teknikte görev yapan bir teknisyen olmalıdır. Bunun bana çok dokunduğunu ifade etmem gerekir.
a. Tabii ki ağır yaşam şartlarının hüküm sürdüğü bu devirde işsiz kalmak çok zor. Arkadaşlarımız mutlak şükrediyorlardır. EVET, ŞÜKRETMELİLER. Ama benim konum neye şükretmek durumunda oldukları. Ülkemizde dört kişilik bir ailenin açlık sınırının bin 175 lira 604 kuruş, yoksulluk sınırının ise 3 bin 189 lira 99 kuruş olduğu ifade ediliyor. İşçi Konfederasyonlarının bu konudaki hesaplamalarında ise daha yüksek rakamlar görülüyor. Tabii ki bu durum yalnız Teknisyen grubunun değil, sektörde görev yapan birçok çalışanın konusu. Daha doğrusu Türkiye’mizin iş yaşamının genel bir konusu. Ama bu kardeşlerimizde bu kazan içerisinde. Ve de konumuz onlar. Dört kişilik bir aile günde 3 öğün simit ve çay ile beslense aylık gideri 729.TL eder. Bu ailenin reisinin ( 2 çocuklu ) asgari ücret geliri ise net 886 TL. Habomcuların bir bölümü 1200 net ile işe girdiklerine göre diğer harcamaları için 314 liraları kalır. Demogoji yapmak için simit çay hesabı yaptığımı düşünmeyin lütfen. Bu ailenin günlük gıda harcamasını 25.00 TL olarak kabul ederseniz aylık gider 750 TL olur. Kalan parada daha az olacaktır bu durumda. Nasıl isterseniz öyle hesaplayın. Yine de düşünen sahip olduğu nimetin farkına varır. Düşünmeyen ise kendisini mahrumiyette sanır” sözünün derin anlamı nedeni ile BUNA ŞÜKRETMELERİ GEREKTİĞİ KONUSUNDA SİZE KATILIYORUM. ASLINDA YAŞADIKLARI İÇİN DE ŞÜKRETMELİLER. Bu durumda yoksulluk sınırı hesaplamasına hiç girmiyorum.
b. Her yazı öncesi adres defterimde kayıtlı olan yaklaşık 1500 kişiye yazdığım konu ile ilgili duyuru gönderirim. Adresinizi verebilirseniz size bu ppt’ yi göndermek isterim. Bir bölümünü sunuyorum. Duyuruda yer alan bölümler bold karakter ile belirginleştirilmiştir. Mutlak size hitap eden bir iki cümlecik, beklide daha fazlasını bulmanız mümkün olacaktır. Örneğin İtibarsızlaştırma, THY Teknik ve Ayırım bölümleri. Sizin yorumunuz bana değerlendirmeyi ne denli doğru yaptığımı gösterdi
MANTIK HATASI: Yüksek vasıflı elemanı düşük ücretle çalıştırmak / çalıştırmaya mecbur etmek dâhiyane bir fikir. Bu uygulama daha üç senesi dolmadan bu işten nasıl çark edileceğini düşündürtür İnsana. Arıyorlar. Bakalım çözüm bulabilecekler mi? Şeklinde bir cümlem var duyuruda. Sayın yorumcu işin yanlışlığı bu aşamada ortaya çıkmıyor mu? Sonuçta 4+ 1 yıl okumamışlarsa bile Sivil Havacılık Yüksek Okulunun ilgili bölümünü bitirmiş, 4 yıllık fakülteden mezun olmuş veya 2 yıllık meslek yüksek okulunu tamamlayarak hayata atılmış olan insanlardan bahsediyoruz.+ 1 senelik hazırlık tahsiliniz yalnız lisanınızı geliştirmek için değil miydi?
İTİBARSIZLAŞTIRMA: Farkında mısınız? Yalnız Habom da teknisyen olarak çalışanlar değil, yapılan uygulamalar ile tüm Teknisyenlik mesleği itibarsızlaştırılıyor demişim duyuruda. Sizce de bu doğru değil mi? Aynı unvanı taşımıyor musunuz? Yarın bu arkadaşlarımız tam olarak yetişip hatta işi sizlerden devralınca işveren “ demek ki böyle de oluyormuş “ demeyecek mi?
THY TEKNİK: Ağabeylik böyle olmaz. Yarın siz de yoksunuz. O uçaklar sizler istemeseniz de bu ekibin eline kalacak. Böyle giderse gözünüz arkada kalmaz mı? Mesleğin itibarı için her konuda Habom’ daki gençlerin arkasında olmanız gerekmez mi? AYIRIM: İşine geldiği zaman bir şey bilmeyen acemi çaylaklar ayak işlerini yapsınlar. İşine gelince aslan kardeşim sen yaparsın. Madem bunlar acemi, ATA havalimanı ile SAW havalimanındaki uygulamalar nasıl farklı oluyor. Yazıda bu teknisyen kardeşlerimizin aldıkları ücreti THY’ nin bir alt kuruluşu sayılabilecek TGS’ nin vasıfsız çalışanının ücreti ile kıyasladım. Bu sizleri rahatsız etmedi mi? THY teknisyenlerinin tip eğitimi görerek o uçak tipi üzerinde uzmanlaşma imkânı varken, Habom’da çalışan teknisyenlerden bu imkânın esirgenmesi hangi ilkeye uygun ki? Bir uçağa birlikte hizmet veriyorsunuz. Bizlerin stajyer personele angarya işleri ( fotokopi çekimi, dosya hazırlama vb.. ) yaptırmamız gibi sizlerde bu arkadaşlarımıza yapmak istemediğiniz işleri yüklemiyor musunuz? Örneğin uçağın fosseptiğini boşaltmak, kapak açmak vb.. önemli işleri yaptırmıyor musunuz? Bu insanların iş deneyimi nasıl artacak sizce? Nasıl uzmanlaşsınlar? Bu tutumlar sizce genel itibarı zedelemiyor mu? Bu arkadaşlarımızın sizin yol göstericiliğinize ihtiyacı yok mu? Tabii ki acemi olacaklar. ATA’nın tersine SAW’ da orta gövdeli uçakların bakımını yaparken neden bu teknisyen kardeşlerimizin deneyimsiz oldukları kimsenin aklına gelmiyor. Başlarındaki durup onların çalışmalarını gözlemleyen deneyimli teknisyenler, bu acemilerin (?) yaptıkları bakımın sorumluluğunu imza atarak nasıl alıyorlar ki? EVET, YOL GÖSTERİN, DESTEK OLUN Kİ, SİZLER GİBİ DENEYİMLİ AĞABEYLERLE ÇALIŞMA İMKÂNI BULDUKLARI İÇİN DE ŞÜKRETSİNLER.
c. Hiç kimse bu arkadaşlarımızın 4+ 1 yıl okuyup senelerce THY Teknik’ de görev yapmış olan Teknisyenlerle hemen aynı imkanlara sahip olmalarını savunmuyor. Mutlak sizin cenahta kıdemin getireceği ( + ) ’lar olacaktır. Sizler daha iyi bilirsiniz. Habom’un ilk dönemlerinde 5 yıl tedrisat yapan Sivil Havacılık Yüksek Okullarında eğitim görmüş elemanlarda müracaat ederek işe kabul edilmiştiler. Şimdi ya kalmamıştır ya da tahmin etmiyorum ama bir elin parmaklarından daha da azdır. Gidenlerin nereye gittiklerini de bildiğinize eminim. Onlara destek olunsaydı, omuz verilseydi belki de yönetimsel hataları bir kenara koyup, maddi durumlarının düzeltilmesini ümitle bekleyebilirlerdi. Ne dersiniz?
Değerli yorumcu arkadaşım. Ben Türk Hava Yollarına memur olarak girdim. Eskiler, ağabeylerimiz ve de arkadaşlarımız bizlere o kadar destek oldular ki, hepimiz bir yerlere geldik şirkette. Sizlerde bu dayanışmayı, birliği göremediğimi söylememi mazur göreceğinizi umarım.. Onları savunmak benim haddimi aşar. Görüşümü söylerim o kadar. Ama size şunu direk söyleyebilirim. Daha meslekte yeniler. Keşke onları siz savunsaydınız. Siz onlara kol kanat gerseydiniz. Türk Hava Yollarının yarınları daha aydınlık olurdu.
2. Bir takım arkadaşlarımız, Onur şunu vermiyor, diğeri bunu yapmıyor vb. yorumlara girdiler. Esas olan Onur’un ne verdiği değil, Habom’un size neyi ne için vermediğidir. Peki; bu arada mesleğinizin saygınlığı ile ilgili konuya PGS’ deki yetki devrine değinen kimse olmadı. Bu arkadaşları kişisel olarak cevapladım ama iş yaşamında maddenin dışında bir şeyler daha var. Yetki ve sorumluluklar. Bu konuda neden çıt çıkmaz ki? Neden kimse bundan şikâyetçi olmaz ki? Takdir sizin.
3.PGS yönetimine teşekkür ettiğim için aldığım mesajlardan ikisi edebi değeri hayli yüksek olan seslenişler. Hayatımda yalakalık yapmayı düşünebileceğim son insan PGS Genel Müdürüdür. Ali beyle de toplasanız son beş yılda bir veya iki kez rastlaşmış, iki, üç dakika görüşmüşümdür. O da bir toplulukta. Kendisi hatırlamaz ve beni tanımaz bile. Evet, PGS’ nin yeni binasına altı, yedi ay önce bir kez geldim. Senelerce birlikte çalıştığımız insanları gördüm. Sertaç beyi iyi tanırım. Bana yönelik olarak sarf ettiğini söylediğiniz komik ve beni küçülten sözlerin ona ait olduğunu düşünmem mümkün değil. Mantığı da yok esasen. Sonuç; yazdıklarınız beni hiç etkilemedi. Bir adım öte, amaçsız ve aptal geldi. Bu size ne kazandırır onu da anlayabilmek mümkün değil. PGS Genel Müdürüne yetki devri konusundaki güzel tutumu için bir kez teşekkür etmek aslında yeterliydi ama size inat ikinci kez de teşekkür ediyorum. Edebi değeri yüksek olan seslenişlere gelince, nefret ve sevgisizlik kültürü bu denli gelişmiş olan kimselere yetki vermek çok tehlikeli bir oyun olur. Sertaç Bey akıllıdır. Sizden bu yetkiyi esirgediği için PGS adına sevindim. Her kimseniz, ne iş yapıyorsanız, Allah sizi ıslah etsin. Teknisyen olmadığınızı tahmin ediyorum dan da öte bu kafanın teknisyen olamayacağını biliyorum.
4. Merak rumuzu ile yazan kardeşimiz Hamdi Topçu veya İsmail Demir beyle röportaj yapmamızı ve bu insanların Habomculardan ne istediklerini, yapılanların kendilerine neden reva görüldüğünü sormamı istiyor. Diğer bir kardeşimiz ise bu yazdıklarımızın zamanlamasına dikkat çekip yazının etkili olup olmayacağına ilişkin görüşümü soruyor.
Ben eski bir THY’ liyim. THY’ nin bu yönetimi ile bir gün bile çalışmış değilim. ANAP iktidarı zamanında uzaklaştırıldım şirketten. Buna rağmen Yöneticilerinizin bu konuyu görüşmek üzere bana randevu vereceklerini zannetmiyorum. Yaşımı, başımı almış biriyim. Randevu talebimin reddedilmesi beni üzebilir ki bunu doğal olarak istemem. Esasen yapılsa bile böyle bir görüşmeden sonuç çıkmaz..
İkinci konu ise; moda olan deyişle yazının zamanlaması manidar gelmiş arkadaşımıza. Buna ne cevap verebilirim ki? Safa bey sizin konularınızla ilgili çok detaylı yazıyorlar. Ben de onun yazılarını sizin gibi takip ediyorum. Yöneticilerinizin ilgisini çelecek olsa Safa beyin yazıları çeker. Yazı etkili olacak mı sualinize vereceğim cevap ise basittir. Birincisi bu suali samimi olarak sorduğunuza inanmam mümkün değil. Aksi takdirde ortamı değerlendirme kabiliyetinizle ilgili şüphe duyduğumu söylemem gerekir. İkincisi ise bu konularla ilgili olan tepe yöneticilerinizi yalnız ve yanlız bir kişinin kaleme alacağı bir yazı ( talimat ) etkiler. O bir kişi ise ben değilim. Bu cevap umarım ki yeterli olur.
ESKİ DÖNEMLERDEN BİR PİLOTUN GÖZÜYLE UÇAK TEKNİSYENİ;
(CPT. Kennyjet )
Bana huzur içinde emeklilik günlerini geçirmekte olan bir iki tane teknisyen gösterin. Gerçekten merak ediyorum, huzur içinde emekliliğin tadını çıkaran teknisyen var mıdır diye?
O işi sırtına alıp yıllarca taşıyan insan tayyareden uzaklaşınca kelimenin tam anlamı ile çöküyor. Çalışırken ise teknisyenlerin 40 yaşına gelince kafalarında siyah saç kalmamış olduğu görülüyor. Dede olmuş gitmişler adeta.
40'lı yaşlardan itibaren teknisyenler kendi sağlık sorunları ile uğraşmaya başlıyorlar. Kalp, yüksek tansiyon, şeker vs. Allah ne verdi ise, Tabii ki bu arada yaptıkları işi aksatmamaya da gayret gösteriyorlar.
Düşünün bir kere, içine 180 hayat koyulan uçağın bakım belgesine, her şey tamam, aksaklıklar giderilmiştir, ya da “bu uçak uçmaya elverişlidir” diye imza atıyorsunuz. Yolunda gitmeyen bir durum oluştuğunda ise ilk önce uçağın “ Load&Trim Sheet ” ine el konulur. Ondan sonra uçağı sefere yollayan teknisyen gözaltına alınır. İşte böyle, ağır sorumluluğu olan zor bir meslek uçak teknisyenliği.
Bizler teknisyenlere müthiş saygı duyarız. Ama bu muhabbet orada kalır. Ev hayatında teknisyen (özel hayatta diyeyim) teknisyenler ve pilotlar ayrı kulvarda yaşamını sürdürürler. Nedense tatil günlerinde bir pilot ile teknisyen buluşup balık avlamaya birlikte gitmez.
Oysa teknisyenin kafasındaki bilgi birikimi, çoğu zaman pilotun kafasındaki bilgi birikiminden daha fazladır. Çünkü teknisyen durmadan bıkmadan her gün kafasına yeniyi ekleyip, güncel olmayanı silip atmak zorundadır. Kitapta ne yazıyorsa, uçak üreticisinden her ne geliyorsa, birebir ve hatasız bir şekilde bu talimatları uygulamak zorundadır. Yeni bir “ Airworthness Directive” gelmiştir ya da bir küçük boru değiştirmiştir. O küçücük boruyu değiştirirken bile bilmem kaç tane kurala uyma zorunluluğu vardır. Yok basıncı, zartı zurtu, ucundaki rondelası, her ne ise. Walk Around yaparken farkına varırsan ne ala. "hocam şunu-şunu yapmışsınız?” diyerek ufaktan kılçık atarsınız. O size tam açıklar, ama yarısını bile anlamadan, “he-he” deyip geçersiniz. Gönül rahatlığı ile bilirsiniz. “ O gerekeni yapmıştır.”
Diyeceğim; hocam bu iş para pul için yapılacak bir iş değil. Gönül ile yapılacak bir iş. Kafanda her zaman Demokles’in kılıcı asılı. Duvarda rahmetli arkadaşların resmi dolu. Ama bir tane teknisyen arkadaşın resmi yok. Neden bilinmez? Evet; bu işler para pul ile yapılacak işler değil. Zannetmiyorum ki bugün uçak teknisyenliği mesleğine başlayan arkadaşımız şöyle düşünsün: " İki bin beş yüz dolar maaş. 25 senede şu kadar eder, bu kadar eder, mesai var vs..."
Bu işe başlayan arkadaş bence; öncelikle yaptığı işten alacağı zevki yaşamak ister.
Çenem açılmışken, bir de hatıra:
Bir arkadaşın 172'sini kontrole getirir. Tabii ki bu işlem yetkili bir teknisyen tarafından yapılacaktır. Biz kulüpte oturup zıkkımlanıyoruz. Teknisyenimiz ve yardımcıları uçağı incelemeye başladılar. Orayı inceledi, burayı söktü inceledi, motoru çalıştırdı, dinledi.. Onu yaptı bunu yaptı, en Epeyce bir süre sonra yanımıza geldi. Bildiğiniz üzere kurallar teknisyenin çalışması esnasında yanına gidilmesine müsaade etmez.
" Kaptan; her şeyiniz yerinde ama manyetonuz yeni değiştirilmiş. Şu şu şu kurala göre bu manyetoyu bu motora takılması doğru değil. Şu şu şu performansı gösterecek, şu markalardan birine sahip manyetonun kullanılması gerekir. Bunu yapıp, yine telefon edin, geleyim bakayım, uygunsa uçuşa elverişlilik belgenizi veririm."
Tabii ki biz parladık:
“Kardeşim, uçağın üzerindeki bu manyeto, manyetoların kralı, hatta Rolls Royce’.u. Zartttir zurrttur.”
Teknisyen tek bir cümle söyledi.
“ Ben size yorum yapın demedim. Motorunuza uyan şu bir kaç marka içinden seçin ve şu performansı yakalayan manyeto takın dedim” dedi ve işi bitirdi.
Adamın dediği tek bir cümle işi bitiriyor hocam. “ Ben size yorum yapın demedim, benim istediğim kriteri sağlayın, uçuşa elverişli olun.” O kadar basit. Çünkü altına imza atacak. Bu uçak ancak bu şekilde uçmaya hak kazanacak.
Gine'de yaşasak, Gambiya'da yaşasak, “ Kardeşim, bu isin kolayı yok mu? Falan diye bir soru daha sorabilirdik. Ama tabii ki soramadık.
Arkadaş gitti, kuzu kuzu gereken zamazingoyu aldı. Taktırdık ve uçuşa elverişlilik iznini aldık.
Arkadaşımız halen hayatta. Teknisyen de yaşıyor.
İşte uçak teknisyenliği böyle bir meslek.
Cpt. KennyJet’ e bu yazı için teşekkürler.
Yorumlar Tüm Yorumlar (23)