Bu ülkede doğruyu söyleyip yanlış anlaşılmak kadar kötü bir durum olamaz. Ben bu tür şeylerle çok karşılaştığım için çok umursamıyorum. Binali Yıldırım ile aramızda geçen bir diyalogu anlatıp sonra asıl söylemek istediğimi yazmaya çalışacağım.
Yıl 2007 idi. Pegasus Havayolları İzAir’e ortak olmuş, bu ortaklığın anlaşmasına şahit olmak için bizler de İzmir’e davet edilmiştik. İmza törenine zamanın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Sivil Havacılık yetkilileri ve bir uçak dolusu misafir gidiyordu. Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan hareket eden uçağın en önünde Binali Yıldırım ve Ali Sabancı oturuyordu. Ben bakan beyin üç dört sıra arkasında oturuyordum ve benim yanımda da uzun yıllar ekmeğimi yiyen bir zat vardı.
Bu zat, “bakan bey ile röportaj yapabilir miyim” diye sordu bana. Bende “yap tabi, fotoğrafınızı çekeyim” dedim.
Ses kayıt cihazını Binali Beye uzatan bizim zat, bakan beyin “sen neredensin” sorusu ile irkilerek “Airporthaber” diyerek kaskatı kesildi. Bakan Binali Yıldırım “Ben Airporthaber’e demeç vermiyorum” deyince meraklı zat konuşamaz hale geldi.
Airporthaber şahsıma ait bir haber portalı ise müdahale etmeliydim. Bir ok gibi fırlayarak “çekil şuradan” dedim röportaj meraklısına. Ali Sabancı’ya “kalkar mısınız” deyip yerinden kaldırdım ve hemen Binali Yıldırım’ın yanına oturdum.
“Sorun nedir sayın bakanım” dedim. Binali Yıldırım hiç oralı olmadı ve “basın müşavirim ile konuş” demekle yetindi. Bir, iki derken ısrarla basın müşaviri ile konuşmamı istedi. Cevabım “Airporthaber’in sahibi benim ve benim muhatabım da sizsiniz” dedim.
İşte bu kararlı tutumumun ardından Binali Yıldırım, “Sen Best Air ile Tarhan Towers Havayollarına torpil yapılıyormuş şeklinde haber yapmışsın” dedi. “Orada durun” dedim. “Ben o haberde eskiden devletin işlerinin sadece Ankara’da yürüdüğünü, şimdi Hakkari’de de, İzmir’de de, Kars’ta da hızlı bir şekilde yürüdüğünü ifade etmek istemiştim. Sizin bürokratlarınız nasıl anlıyorsa öyle anlatmışlar” dedim.
Haberin özü iki şirkete havayolu olma izni çıkmış ve evrakların imzalanması için İstanbul’da bulunan Binali Yıldrım’a getiriliyor olması idi.
Benim bu açıklamam üzerine Binali Yıldırım, “Bak bana böyle anlatılmadı. Bundan sonra SHGM seninle koordineli çalışacak” dedi. Ve o gün özel uçakla beni Ankara’ya kadar götürerek yol boyu havacılık konularında sohbet ettik.
Velhasıl yazdıklarımızı iyi okumak, okuduklarınızı iyi analiz etmek ve ne demek istediğimizi iyi anlamak zorunluluğunuz var.
Bazı yazılarımızda muhalif görünsek bile ortak kaygımız bu ülke adına çalışmak ve her türlü çabayı sarfetmek.
Malum geçtiğimiz Aralık ayının 20’sinde kalp krizi geçirdim ve ilk müdahale Arnavutköy Devlet Hastanesi’nde yapıldı.
Yapıldı yapılmasına da bir de bana sorun. Yazıyı nereye bağlayacağım iyi dikkat edin. Bu ilçe dünyanın en büyük havalimanlarından birisinin yapıldığı ilçe.
Arnavutköy Devlet Hastanesi’ne hastane demeye bin şahit lazım. Mahalle arası klinik desek daha doğru. Acil servisin tabelası yok. Bu nasıl bir mantık. Hastaneyi, hastadan kaçar bir duruma sokmuşlar. Acil servise girmek deveye hendek atlatmaktan daha zor.
Acil Servis. Adı üzerinde acelesi olmayan gelmez. Bir hastanenin acil servisine girmek, ulaşmak kolay olmalı. Ama ne mümkün.
Neyse bu kısmı bir şekilde atlattık amma, devamı fecaat. Acil servis doktorları ne yapsın. En fazla acil ne yapılması gerekiyorsa onu yaparlar. Devamında hastanın durumuna göre uzman bir bölüme yönlendirilir. Kalp krizi geçiren birisinin yaşama şansı Allah’a kalmış. Diyeceksiniz ki zaten Allah’a kalmış. Evet ama tedbirini almazsan Allah ne yapsın.
Demem o ki, Arnavutköy Devlet Hastanesi ülkeyi rezil edebilir. Milyonlarca yolcunun geçeceği bir havalimanına sahip ilçede kardiyolog olmayan, anjiyo yapamayan bir hastane olabilir mi?
Rica ediyorum bu yazımı Cumhurbaşkanına okutun. Bu hastane tam teşekküllü hale getirilmeli. Acil durumlara müdahale edecek, gerekirse en büyük operasyonları yapacak şekilde doktor ile takviye edilmeli ve fiziki şartları da ona göre düzenlenmeli.
Yoksa dünyaya rezil oluruz.
Damdan düşen bir hasta olarak yazdım. Yarın damlardan düşenlerin sayısı artarsa ve bu durum uluslar arası boyuta ulaşırsa altından kimse kalkamaz.
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)