Türk Hava Yolları resmi açıklamalara göre toplam 30 uçağını yer indirdi. Sebepler malum. Haftalardır yazıyorum. Yanlış anlayanlara açıklama mahiyetinde olacak bu yazı. Antalya'daki THY uçaklarını görünce yüreğimiz burkuldu.
Havacılığın kuralı uçan uçak para kazanır. Tabi içini de yolcu ile dolduracaksınız. Geçen hafta Antalya'dan gelen görüntüler gerçek manada yüreğimizi burktu.
Biz alışığız Antalya'ya yağmur gibi gelen uçakların sel gibi turist getirmesine. Biz sıra sıra charter uçaklarının, tarifeli uçakların Antalya Havalimanı'na park ederek çiçek gibi süslemesine alışığız.
Dile kolay 13 tane Airbus 330 Antalya Havalimanı'na demir atmış, motorlarını kapatmış "Artık uçamıyorum" demek istemiş. Yanına iki tane de 737-800 iliştirilmiş. Gölgesinde kalır farkedilmez hesabı yapılmış gibi.
Sadece Antalya Havalimanı değil Konya Havalimanı da yere indirilen uçaklarla dolu. Yani uçurulmayacak uçakların park alanına dönmüş durumda.
Küçük bir hesap yapalım uçakların kiraları üzerine. Airbus 330'ların aylık kirası milyon dolarla ifade ediliyor. THY'nin uçakları yeni nesil. Sadece Antalya'da park edilen Airbus 330'ların aylık gideri 13 milyon dolara tekabül ediyor. Diğer küçük gövdeli uçakları da kattığınızda aylık zararı 20-25 milyon dolar civarında.
Tabi buna personel maliyetlerini ve diğer giderleri eklemiyoruz.
THY'nin uçurmadığı uçakları diğer firmalarla kıyasladığınızda bir Pegasus Havayolları, iki Onur Air, 3 AtlasGlobal, dört tane Borajet yerde yatıyor demektir.
THY Yönetim Kurulu Başkanı geçmiş dönemlerin plansız büyümesinin bombasını kucağında buldu. Ya Bilal Ekşi! Ekşi, pimi çekilmiş bombayı kucağında buldu.
Bundan sonra başarısızlığın hesabını vermek zorunda kalacak. Kimin adına? Başkalarının inşaa ettiği, kişisel hırslar ve egolar içinde yaptığı makam kavgalarının dönüştürdüğü çöküşün hesabını vermek zorunda kalacak ve bu bana hiç de etik gelmiyor.
Boşuna aylardır yazıp-çizmiyoruz. Bu sektörün acilen sübvanse edilmesine ihtiyaç var. Aksi taktirde 2018 yılında hayal edilen üçüncü havalimanına kaç havayolu şirketi ile gireceğimizi şimdiden düşünmek bile istemiyorum.
Bu ülke büyük ise ona göre davranmak zorundayız. Avrupa'da bunun örneklerini görüyoruz. Yaşatmak mı öldürmek mi önemli onu iyi düşünmek gerekir. Biz havayolu şirketlerimizi yaşatmak zorundayız.
Bazıları beni eleştiriyor. Niye şirketlere destek olunması gerektiğini yazdığımda "neden devlet olsun" diyen çatlak sesler çıkıyor. Ben de diyorum ki, devletin destek olduğu o kadar çok şey var ki, havacılık neden olmasın diyorum.
Örneğin üçüncü havalimanının kredisine DHMİ garantör oldu. Bu ne demek? "Şirket ödeyemezse ben öderim" demek.
Benim destekten kastım faizsiz kredi verilmesi yönündedir.
Bakın, EASA kurallarının ötelenmesine yönelik iki haftadıır yazıyorum. EASA kuralları Avrupa için geçerli. Dikkat edilsin "vazgeçelim" demiyorum. Öteleyelim diyorum.
Görüyoruz ki, Avrupa Birliği Türkiye'yi kapının önüne koydu. Biz neden Avrupa Birliği'nin kapısının kölesi olalım. İyi düşünmek gerekir.
Korkarım ki 2016 yılında yaşadığımız turizm endeskli krize, 2017 yılında Avrupa ülkelerinden de darbe gelecek. Biz, bizi ayakta tutmadığımız sürece başkaları batışımızı sırıtarak izleyecek ve batışa çanak tutacaktır.
Sektörel eleştiriyi bizim kadar yapan olmasın. Lakin iş birlik beraberliğe gelince de her türlü taşın altına da bedenimizi koymaya hazırız.
Dolar bazlı gideri olan sektörün TL bazlı gelirinin yanında ne kadar zarar içinde olduğunu da hesaba katmak gerekir.
Bir an evvel çıkış yolu bulmak için yeni iş modelleri geliştirmek gerekiyor.
Sektörün kafa kafaya verip, birlikte hareket etmesinde fayda var.
Yorumlar Tüm Yorumlar (121)