23 Şubat 2015, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]

DİŞİSİNE KÖTÜ DAVRANAN HAYVANLAR

Bu yazının yayınlanmasını takip eden üç gün içinde bir yorum almayı ümit ediyorum. “Airporthaber Sivil Havacılık konularını mercek altında tutan bir site. Yazı konusunun sivil havacılıkla ne ilgisi var anlayamadım, bu yazarınızı ikaz edin.” gibi veya benzeri. Bu olası yorumu peşinen cevaplamak isterim konuya girmeden önce.

Her ne kadar yaşa, oturulan kente yapılan işin konusuna göre değişiklik arz etmekteyse de, genelde Türkiye’mizde İşgücüne katılımda bulunan kadınların oranının erkeklerin yaklaşık üçte biri kadar olduğu araştırmacılar tarafından ifade ediliyor. Sektörümüzle ilgili her ne kadar net rakamlar mevcut değilse de, bu konudaki ortalamalarımızın daha yukarıda olduğu tahmin ediliyor. Örneğin sektörümüzde 100 bin çalışan varsa bunun 40-45 bini kadın. Dolayısı ile       “ Kadına Yönelik Şiddet “ sektörümüzün 40 ila 45 bin çalışanının ilgi kapsamına giren bir konu. Dolayısı ile herkesin konusu. Konunun tarafı olmamızdan ötürü biz erkeklerin de tabii ki. Sektörümüzün bu denli büyük bir kesimini ilgilendiren bir hususun Aiporthaber’ de her şekilde, gerek haber ve gerekse köşe yazısı formatında yer almasını kimse yadırgamamalı.

Her “mücadele” günü gibi “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele” günü de hazin bir olayı simgeliyor. Duymamış olanlar için kısaca değinelim bu olaya. 1924, 1927 ve 1935 yıllarında Dominik Cumhuriyeti'nde dünyaya gelen üç kız kardeş, Patria, Minerva, ve Maria Teresa yaşamları boyunca Trujillo’nun diktatörlüğüne ve kurduğu 40 adı verilen hapishanede muhaliflerine işkence yaptırarak onları elektrikli sandalyede idamlarına karşı ailelerine ve kendilerine yapılan tüm baskılara rağmen yılmadan mücadele vermişlerdir. 25 Kasım 1960 günü açık muhalefet yapan üç kız kardeşe diktatöre bağlı askerler tarafından tecavüz edilerek katledilmişlerdir. Bu olay olası bir tepkiden çekinilerek kamuoyuna araba kazası olarak duyurulmuştur. Takip eden bir yıl gibi çok kısa bir süre sonra yaşanan bu trajedi Dominik halkının çığlığına dönüşmüş ve Trujillo, kardeşini öldürttüğü eski bir dostu tarafından öldürülerek Dominik’de diktatörlük yönetimine son verilmiştir.

Evet; dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan araştırmalar, kadına yönelik şiddetin yalnızca bir gelişmişlik sorunu olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Şiddet aslında tüm dünyanın sorunu. Yalnız bizim değil..

Her ne ise, ayan beyan belli ki ülkemizde bir kadın sorunu yok. Tüm bu çirkinlikleri yapanlar bizler, erkekler değimliyiz? Neden tüm olup biteni Kadına uygulanan şiddet sorunu veya benzeri bir başlık altında topluyoruz ki. Kesin olan budur ki, ülkemizde  “ ERKEK SORUNU “ var. Dolayısı ile bu sorunun altında yer alacağı dosyanın adı  “ Kadına şiddet uygulayan Erkeklerin sorunu “ olmalıdır. Eğer bu yaklaşım doğru ise hemcinslerimizden bazılarının doğru rotayı bulabilmeleri için yapılması gereken birçok şey var.

Özgecan Aslan’a tecavüz edip vahşice katledenlere en ağır cezai yaptırım uygulansın diye kampanyalar şekillendirildi. Özgecan son olsun, kadın cinayetleri durdurulsun dendi  Özgecan bir simge oldu.. Ama Özgecan’ ın vahşice katlinden sonra mutlak olup biteni takip etmişsinizdir. Olaylar devam etti yine.  Mersin Tarsus’ta yaşayan Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Özgecan Aslan, 12 Şubat 2015 tarihinde Mersin’de AVM dönüşü bindiği minibüste canilerin tecavüzüne uğramış ve yakılarak öldürülerek bedeni dereye atılmıştı.

Daha önceleri de aynı durumu yaşayan başka kadınlarımız olmuştu. Biz Türkler unutkanız ve olayların üzerinden biraz zaman geçince yaşananlar zihnimizde külleniyor. Her konuda  böyle değimliyiz.

Güldünya’nın öldürülmesini de protesto etmiştik. Bağırıp çağırmıştık. Boyutu aynı olmasa da benzer şeyler yaşandığını anımsıyorum. Peki sonuç?  2014’ de Erkek Saldırılarıyla 294 Kadın Öldürüldü, 548 kadın yaralandı ve 142 Kadın Taciz ve Tecavüze Uğradı. Hangisi için bağıralım, hangisi için protesto yürüyüşü yapalım.  Sizce bu çözüm olur mu?

Şimdi neyi tartışıyoruz. Bu hunharca cinayetleri işleyen canilere en ağır cezanın verilmesi ve ülkemizde idam cezasının İdamın geri getirilip getirilemeyeceği vb. Cumhurbaşkanımız bile bu katile en ağır cezanın verilmesi için konuyu takip edeceğine ilişkin açıklama yaptı. Öncelikle görmemiz gerekir ki; toplumumuz da her seviyede sorumsuzca yükselen bir şiddet kültürü var. Bu ortada. Özgecan’ın acısı yaşarken ve de tepkiler doruktayken bir hanımefendiye yine saldırı oldu.

Saldırıya uğrayan bayan ise yanında taşıdığı bıçağı çekti ve yaraladı saldırganı. Korkarım ki bu hanım kardeşimiz, yaralayıcı silah taşımaktan vb.. bizlerin mantığının kabul etmeyeceği bir nedenden ötürü  cezaya çarptırılmasın.  Sonraki gün bir olay daha yaşandı. Geçtiğimiz Çarşamba ve Perşembe akşamı TBMM’ de meydana gelen kavgayı seyrettik ekranlarda. Kim kime örnek olacak, kim kimi örnek alacak belli değil Türkçesi. Şiddetin ağababası bizim seçilmişlerin ( yaşananlardan sonra TBMM ismini kullanmak istemiyorum)  çalışma mekânında. Haydi, buyurun bakalım

Yapılan protestoların veya artırılacak olan cezaların veya panik butonu uygulamasının kadına yönelik şiddeti sonlandıracağını düşünmek Türkiye’mizin gerçeği ile örtüşmüyor. Uluslararası veriler de aynı şeyi söylüyor. Kadının beden ve akıl sağlığının korunması için acilen şiddetin toplumsal-kültürel-psikolojik nedenleri araştırılmalı ve de belirlenen hususların üzerinde büyük bir önemle durulmalıdır. Tabii bu konuda en önemli husus, ülkemizin değişik yörelerinde kadının konumuyla ilgili yerleşik farklı anlayışın değiştirilmesine yönelik çalışmalara öncelikli olarak ağırlık verilmesidir.

Neler yapılabilir? Bu konuya hiçbir şekilde siyasi bir perspektiften bakılmamalı ve ülke açısından hayati önemi haiz bu konu iç politikaya alet edilmemeli.

Ülkemizde çok çok uzun senelerdir süregelen ve birçok siyasi görüşün egemen olduğu değişik iktidarlar boyunca zafiyeti her şekilde hissedilen eğitim sistemimizin gözden geçirilerek ( mevcut olana sistem adı verilebilirse ) yeni milli bir eğitim politikası / programı belirlenmelidir. Ve de özellikle bu program her hükümet hatta her bakan değişikliğinde sağı solu çekiştirilemeyecek bir tarzda şekillendirilmelidir. Bu konudaki ilk adımın şiddete karşı bilinç geliştirilmesi ve engellenmesi olduğu açık olup bunun da eğitimle başlayacağı kuşkusuzdur. Buna bağlı olarak çocuklarımıza bu eğitimi verecek olan öğretmenlerin yetiştiği okullara büyük önem verilmeli ve öğretmenlerimizin her türlü etkiden uzak bir şekilde yetiştirilmeleri mutlak sağlanmalıdır.

Ülkelerin her dört ailesinden birinde aile içi şiddet görülmektedir.  Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun yaptırdığı bir araştırma sonucuna göre ülkemizde ailelerin %34'ünde fiziksel şiddet, %53'ünde sözlü şiddet uygulanmakta ve ev içi şiddet yoğun olarak yaşanmakta olduğu belirtilmiştir. Kadına her yönden uygulanan ( aile fertleri dâhil )  şiddetle, mücadele uzun soluklu, sistemli ve tavizsiz olarak gündemde yer almalıdır. Aile içi cinayetler mercek altına alınmalı ve nedenleri realist bir gözle değerlendirilmelidir. Bir aile mensubunun şiddetine maruz kalma riski yüksek olan grup üyelerinin başvurularının çok büyük bir süratle değerlendirilmesi ve mümkün olan en kısa sürede müdahale edilmesi için gerekli tüm tedbirler alınmalı ve uygulamaya hazır tutulmalıdır.

Namus cinayetleri, uluslararası hukuk açısından yargısız infaz olarak değerlendirilmektedir. Bu cinayetlerin önüne geçilebilmesi için farklı stratejilerin geliştirilmesinin şart olduğu açıktır. Bu cinayetler konuya eğilmiş bulunan kadın kuruluşlarının (örneğin merkezi Diyarbakır’da olan KA-MER) sarf ettiği çabalar sonucunda daha iyi tanınır ve anlaşılabilir olmuştur. Dolayısı ile bu konu hakkında çalışmalar yürüten Sivil Toplum Kuruluşlarının talepleri mümkün olan en büyük süratle karşılanmalı, çalışmalarına büyük destek verilmelidir.  Bu meyanda Kadın Sığınma evleri ile ilgili mevcut tüm sorunların devletimize çözünülebilir boyutta olduğuna da inanmaktayım.

Riskli durumlar saptadığında risk altındaki kadının korunması için neler yapılabileceği ve işbirliği yapılacak  kişi,kurum ve kuruluşlar  konusunda bilgi sahibi olunmalı ve ilgili kuruluşlar  oluşuma süratle müdahale edebilecek yapı ve imkana kavuşturulmalıdır..

Ceza Kanunu’ndaki “Haksiz Tahrik” ve kadına karşı şiddet davalarında uygulanan “haksız tahrik indirimleri” kaldırılmalı, TCK’nin 29. maddesi uygulanmamalıdır. Bu uygulamanın insanların moralini menfi şekilde etkilediği görülmekte hukuka güven duygusunu zedelemektedir..

Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yazılı ve görsel basına da büyük görev düştüğü açıktır. Medya, kadına yönelik şiddet ve tecavüz haberlerini kamuoyuna aktarırken rating kaygısı ile hareket etmemeli,  haber dilini doğru kullanmalı, etik değerlere uymalı, tecavüzün içerdiği şiddeti arka plana itmemeli ve tecavüzü erotize edici tutumlardan uzak durulmasına dikkat edilmelidir. Basının, suçu işleyen erkeğe değil, mağdur kadının özelliklerine odaklanması şiddetin sorumlusunun mağdur olduğu biçiminde bir yanılsama yaratılmasına imkân verebilmektedir.

Evet; Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Alınması gereken önlemlere bakıldığında belirli bir kısmının büyük bir Devlet için süratle halledilmesi sorun değildir. Konu iç politika malzemesi yapılmadan tüm siyasi partilerin işbirliği ile süratle gerekli kanuni düzenlemeler yapılmalı ve tamamlayıcı adımlar atılmalıdır.

YAZI İÇİN FAYDALANILAN SİTELER : : http://ihd.org.tr/index.php/baslamalarinmenu-77/ortak-baslamalarinmenu-80/580-kadina-yel-ddete-hayir.html /http://www.siginaksizbirdunya.org/kadina-karsi-siddetle-mucadele/47-kadina-yonelik-siddet-nedir / http://www.kadindayanismavakfi.org.tr/siddet-nedir / http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/ShowDoc/WLP+Repository/per/dosyalar/duyurular/kadin_siddet /http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/saglik/28217142.asp/http://www.tuik.gov.tr/VeriTabanlari.do?ust_id=109&vt_id=31/ http://www.ankarabarosu.org.tr/Siteler/2012yayin/2011sonrasikitap/Kadina_Yonelik_Aile_ici_Siddet_ic.pdf

DİŞİSİNE KÖTÜ DAVRANAN HAYVANLAR

Yorumlar

Erkek sorunu ~ 10 yıl önce
Erkek sorunu yok bu ülkede .. tamamen sistem sorunu var yıl 2015 hala bu ülkede akrabasıyla evlenen gruplar var ... cocuk evlılıkler var devletin görevi sadece yol su elektirik mi bu ülkede eğer öyleyse bosa elstırmeyın sadece kendımızı uzerız.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
ÇOK GÜZEL YAZI ~ 10 yıl önce
ÇETİN BEY ÇOK GÜZEL BİR YAZI AMA TÜM GÖRSEL VE YAZILI BASIN KONUYA KADINA ŞİDDET OLARAK EĞİLİYOR ASIL KONU DAVRANIŞ BOZUKLUĞU OLAN KİŞİLERİN TOPLUMUMUZDA ÇOK SAYIDA OLMASI BUNLARIN SADECE KADINA ŞİDDET UYGULAMAYIP ÇOCUKLARINA DA ŞİDDET UYGULADIKLARI İŞ YERİNDE HUZURSUZLUK ÇIKARDIKLARI, DÜZGÜN BİR ÇALIŞMA HAYATI OLMADIKLARI TEHLİKELİ ARAÇ KULLANDIKLARI PARASAL KONULARDA GÜVENİLMEZ OLDUKLARI ÇOĞUNUN DA BİR SUÇ MAKİNASI OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR. BU TÜR ŞAHISLARIN BEYİNLERİNİN LİMBİK SİSTEMİNDE ÖZELLİKLE AMİGDALALARINDA YAPISAL VE KİMYASAL BOZUKLUKLAR BULUNMAKTADIR. YAZINIZ DA BELİTTİĞİNİZ EĞİTİM İLE DÜZELTME İŞLEMİ BU KİŞİLER ÜZERİNDE MAALESEF ÇOK ETKİLİ OLMAMAKTADIR BUNUN TEK ÇARESİ İLK OKUL SEVİ YESİNDE 7 YAŞIN DA BU TÜR ÇOCUKLAR TESPİT EDİLMELİ TAM TEDAVİ OLMASA DA KISMİ BİR İYİLEŞTİRME OLABİLİR VE BU ŞAHISLARIN KAYITLARI ÖMÜR BOYU TUTULUP TAKİP EDİLMELİ BU DURUM DA EN BÜYÜ ENGEL YASALAR OLACAKTIR. ÇÜNKÜ YASALAR SUÇU ÖNLEYECEK ŞEKİL DE YAPILMAMIŞ SUÇ İŞLENSİN İNTİKAM ALIRIZ MANTI

Yanıtla

Kalan karakter 1000
YORUMCULARA ~ 10 yıl önce
KUSURUMA BAKMAYINIZ LTF. YORUM ÇOK AZ OLMASINA RAĞMEN ŞİMDİ BAKABİLDİM. ÖZEL BİR TAKIM SORUNLARIM NEDENİYLE SİZLERE SESLENEMEDİM. BU AKŞAM CEVAPLAMAYI ÜMİT EDİYORUM. TAKİBİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Umutsuz ~ 10 yıl önce
Her sözünüze, en çok da ülkemizde ciddi bir 'ERKEK SORUNU' olduğuna tüm kalbimle katılıyorum. Psikolojiler bozuk, cinsiyetlerine gereksiz ve fazladan manalar yüklemiş olan milyonlarca erkek var yaşadığımız ülkede. Giderek medeniyetten, insanlıktan uzaklaşıyoruz, ve nasıl düzeleceği konusunda hiç ama hiç umudum yok. Çünkü bu toplumun erkekleri ciddi sorunları olduğunun -kişilik, davranış, eğitim(tahsil değil)-farkında değiller. Şiddete karşı çok ciddi yaptırımlar şart! Ama nereden başlasak ki?! :(

Yanıtla

Kalan karakter 1000
yalan mı? ~ 10 yıl önce
Sadece burda anlatılanlar olsa iyi.Uydurma savunmalarla mobing uygulanıp sonrada karşılık bulamayınca işten çıkarmaya kadar gidiyor.İnsan biraz onurlu olmalı...

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CS. ~ 10 yıl önce
Bu yazı da okunası bir yazı olmuş, ancak, bir yönden eksik kalmış diye düşünüyorum. Belki bilinçli olarak buna yer vermediniz, böylelikle bu konunun içine dahil etmenin yaratabileceği bazı sıkıntıların da önüne geçmeyi düşündünüz ve yazının o bölümlerinin tamamlanmasını okurlara bıraktınız. Ben böyle yorumladım. Üzerine sayfalarca değerlendirme yapılabileceğini muhakkak biliyorsunuzdur; yüzlerce sayfa yazılabilir, onlarca farklı değerlendirme ortaya konulabilir. Dominik diktatörlüğünde sözünü ettiğiniz "Mirabel Kardeşler" cinayeti kadar, öncesinde Rosa Luxemburg u da, Mc Carthy döneminin kurbanlarından Rosenbergleri de içimiz acıyarak hatırlarız. Elbette, geldiğimiz yer bugün olur, kadın cinayetlerini, şiddeti, ensest ilişkileri, berdel, töre cinayetlerini, hapishane tecavüzlerini, çocuk kadın tecavüzlerini, kadın erkek ayırım yapmadan konuşur oluruz, üç beş gün geçer, toplumun da gazı bu arada alındıktan sonra, bekler dururuz, döngü böyle işler; sonra yenilerini konuşur oluruz.

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000