Diyanet İşleri Başkanı Sn. Prof. Dr Mehmet Dönmez’ in son konuşmasını dinlediniz mi? Veya Okudunuz mu? Hani şu Mardin de 81 İlin Müftüleri toplantısında yaptığı konuşma. Soma olayını ve daha sonraki tutum ve davranışları dini perspektiften bakarak değerlendirmişler. Bu beyanatı okuduğumdan bu yana söylenenleri genelleyip genelleyemeyeceğimi düşündüm durdum. Bu konuşmanın yalnız Soma’yı kapsayan bir konuşma olarak değerlendirmemek gerek.
Din adamlarına ve Müftülüğe giderek sordum. İslam’ın, yüce dinimizin kuralları ortama göre değişmez. Soma için geçerli olanlar toprağın üzerindeki Somalar için de geçerlidir mutlak.
Şimdi konuşmadan birkaç satır alıntı yapalım ve bakalım “Dünyevi isteklerde sınır tanımaz bir hevesle gücüne güç katanların masum ve gariban işçilerin alın terlerini dikkate almayan bir çarkın parçası olmaya davet edilen dini anlayıştan biz uzağız. Bir tarafta konforun alabildiğine sonsuz bir şekilde icra edildiği bir yaşam tarzı, diğer tarafta adeta çağdaş köle statüsünde…………………. çalışanlar. Dünyevi isteklerde sınır tanımaz bir hevesle gücüne güç katanların yanında olmadığımızı açıklamak ve duyurmak zorundayız İhtilaf varsa birbirimizin hukukunu ihlal ettiğimizdendir.” Evet; dikkatle okuyup düşününce bu satırların sektör çalışanlarının önde gelen şikâyet konularını çok genel anlamda içerdiği görülüyor. Kanaatimce bu büyük bir manevi destek.
Diyanet İşleri Başkanımızın bu sözleri toprağın üzerindeki Soma’ları bu hale getirenler üzerinde bir etki yapar mı? Ondan emin değilim. Bu bir şeyi değiştirir mi diye sorarsanız, doğrusunu istiyorsanız onu da pek zannetmem.
Peki, Bunları neden anlatıyorsun diye sorarsanız, hani fırtınaya yakalanan her gemi sığınacak bir liman ararmış ya. Kurtulma ümidi. İşte o hesap. Evet, artık o gemide ben bulunmuyorum ama hem sektör sevgisi var, hem uzun seneler çalıştığım şirketlere karşı kimsenin anlamasını beklemediğim bir bağ var, hem de sektör çalışanlarına karşı duyduğum samimi ve coşkulu sevgi ile yüklü o gemi. Ne olursa olsun, mümkün olan en kısa zamanda o teknenin bir liman bulup sığınması şart.
Bir önceki yazıdan sonra aldığım ümitsiz yorumlardan ötürü haftayı sıkıntı içinde geçirdiğimi söylemeliyim. Kimseye ümit yükleyebilecek durumda değilim. Kendi inandığımı söylüyorum, ama çare değil. Çare var ama bu arada daha o limana sığınmadan fırtınalı açık denizdeki küçük kayıkların alabora olmasından korkarım. Kürek çekenlerin de durumu da ayrı tabii ki. Boğulur gider birkaç kişi. Belirli bir yaştan sonra kişinin bu tür üzüntülerle boğuşması, insanları yönlendirmeğe çalışarak manevi sorumluluk üstlenmesi ve bunun sonuçlarına dayanması hayli zor.
Rüzgârın ve dalgaların etkisi ile hırçın denizin üzerinde sürekli sallanan o küçük teknenin burnunda ayakta durup lamba tutmak teknenin yolunu ve denizi aydınlatmak ise genç işi.
Bizler, bu yaşta lambaya ancak gazyağı sağlarız.
O da istenirse tabii ki.
Ne olursa olsun, yine de ümidi kaybetmemek gerek.
Hani derler ya “ Her şeyin yok olduğu anlarda bile ümit vardır”
Ve de ümit mutlak olmalıdır.
Gençlerimize ise ümitsiz olmak hiç yakışmıyor.
Hani hep söylüyoruz ya.
Bizim ümidimiz sizlersiniz.
Çalışanlara Her Gün Duygularını Soruyorlar. Gel de Kıskanma.
Duydunuz mu, bilemiyorum. Callpex diye bir firma var. Firmaların arzuladıkları operasyonel mükemmellik kesintisiz hizmet, maliyet avantajı ve esneklik gibi değerleri sunabilmek vizyonu ile yola çıkmışlar. Okuyunca araştırma ihtiyacı hissettim. Callpex’in yönetim kadrosuna baktım. Tümü çok sağlam kariyer sahibi pırıl pırıl genç gülen yüzler. Birçok farklı sektörde hizmet sunuyorlar.
Bulgular bu hafta için size hazırladığım yazının ikinci bölümünün yayınlanmasını haftaya erteleyip bu konuda sizlere seslenmemin daha doğru olacağını gösterdi.
Bu firmanın “Mypex” uygulaması konusunda Sn. Zeynep Mengi Hürriyet IK’ da bir yazı yazdı. Sivil Havacılık sektörünün eski bir mensubu ve sektörümüzün bu konudaki tutum ve yaklaşımını bilen ve takip eden biri olarak uygulamayı hafif kıskançlıkla, biraz da sinirlenerek okudum.
Her nasıl ve ne şekilde olursa olsun “ Türkiye’mizde personelin duyguları ile ilgilenen, çalışanların günlük duygularının işi etkileyeceğini kabul eden ve personelini maliyet artırıcı bir unsur olarak görmeyen “ bir firmamızın bulunması ve de bunu uygulaması ile ortaya koyması çok güzel. Mutlak bu düşünce de olan ve tarafımızca bilinmeyen firmalarımız da mevcuttur. Her koyun kendi bacağından asılırmış. Ben kendi derdimdeyim. Belki bu düşünce bir gün gelir bizim sektöre de bulaşır mı? Bizimkilerde çalışanlarının kıymetini anlarlar mı dersiniz? Gel de ümitlenme. Ümit fakirin ekmeği ya.
Evet; Callpex’de 1800 çalışan her sabah kendilerine gelen bir maili cevaplıyor. Ve de o andaki duygu durumlarını formata uygun bir şekilde bildiriyor. Günde en az bir kez bildirilen bu duygu durumları muntazaman yöneticilere raporlanıyor. Mypex adı verilen bu sistemde mutlu, normal, yorgun, haysa, bunalmış, üzgün kızgın vb.. on değişik duygu durumu var. Ve de sistem bu duygu durumlarını üç değişik ana başlıkta topluyor. Yeşil ( Mutlu), Sarı
( Normal ) Kırmızı ( Malpex yönetimine gönderiyor. Rapora Kırmızı bayrak konumunda olan çalışanların ayrıntılı dökümü ve de ( Mutsuzum Çünkü…….) şeklindeki açıklamaları yer alıyor. Bu durumda yönetim online yapılan bu ölçümle özellikle mutsuzluk belirten çalışanı için anında aksiyon alma imkanı bulabiliyor. Kuruluş bu çalışmanın sonunda sektörünün en büyük sorunu olan personel devir hızının önün e geçilmesi konusunda hayli mesafe aldıklarını belirtiyor. Sistem Kırmızı bayrak grubunda bulunan personelin ilk amirine hem ekran üzerinden hem de mail yolu ile bildirimde bulunuyor. Ve de yönetici mümkün olan en kısa sürede bu çalışanı ile bir araya gelerek mod seçiminin nedenini anlamaya çalışıyor. Amaç kırmızı mod’u en süratli şekilde yeşile çevirmek. Şirket yetkilisi
Bu uygulama ile çalışan memnuniyet yüzdesini artırdıklarını beyan ediyor. Ve de sistem aşağıdan yukarıya ve de yukarıdan aşağıya olmak üzere hiyerarşik bir düzende çalışıyor.
Bu uygulama bana ne ifade etti? Evet, kırmızının nedeni belirlendi, önlemi alındı. Sonuçta kırmızı, yeşile döndü. Benim için konu yalnız bu değil. Daha ilerisi var.
Bu sistemi kurmak, personele anlatmak ve de çalıştırmak yönetimin çalışanlarına bir vaadidir. Sıkıntılarınızı kısa sürede çözümleriz, asgari iyi niyetle sorununuza eğiliriz demektir bu. Bu uygulama yönetimin personele değer verdiğinin, kurum için ÖNCE İNSAN deyiminin standart, dışa yönelik reklam kokan bir deyişten öte, samimi bir konsept olduğunun ve de bu uygulamayı titizlikle takip eden yöneticilerin, taşıdıkları unvana layık olduklarının bir göstergesidir. Bilmem yanılıyor muyum?
Sayın Genel Müdür, sizi ve şahsınızda tüm yöneticileri kutluyor ve saygılar sunuyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (20)