Fransız Eğitim Sistemi bayağı eskilere dayanır. Birçok alanda olduğu gibi sınıflaşmadan dolayı eğitim eşit şartlarda verilmiyordu. Eğitim ailelerin endişe kaynağıydı ve evde ya da özel öğretmenler tarafından yasaya değil, geleneklere göre kilise tarafından verilirdi.
1750 yılında Kolejler kurulmuştur. Kolejler, öğrencileri yüksek öğrenime hazırlayan orta öğretim kurumlarıydı. Üzerinde kilise, esnaf locası ve varlıklı kişilerin etkin olduğu bu Kolejler, din adamları tarafından yönetilip, genel öğretim ve dini öğretim yan yana verilirdi. 1780 yılında Kolejler merkezi okullara dönüştürülmüştür. 1789 Devrimi öncesi kilise ve eğitim filozofları arasında merkezi okullar üzerine tartışmalar başlamıştır ve bu tartışmalar 1802 yılında liselerin açılmasına kadar sürmüştür. Genel olarak okullar önce dini kurumlar tarafından açılmıştır ve ilköğretimde dini bilgiler esas alınmıştır. Kentlerde “Hristiyan Kardeşler” örgütü tarafından atanan din adamları ders verirlerdi. Kırsal yerlerde ise kilisenin kontrolü altında halkın seçtiği kişiler öğretmenlik yaparlardı.
1867 tarihinde Milli Eğitim Bakanı Victor Duruy, III. Cumhuriyetin liberal eğitim politikasını hazırlamıştı;
Üçüncü Cumhuriyette (1870-1940), ilk, orta ve yüksek eğitim, laik ve milliyetçi, iyi desteklenmiş verimli hale geldi ve idaresi de merkezileştirildi. Hem İlköğretim hem de orta öğrenim ücretsiz oldu ve eğitim neredeyse evrenselleşti.
1900-1918 arası durumu Decaunes şöyle açıklamaktadır:
Bugün gerek milli eğitim kurumlarında gerek tarım liselerinde gerekse çıraklık statüsünde orta öğrenimlerini tamamlayan gençlerin oranı % 70’e ulaşmaktadır. Teknik ve meslek okullarının olağanüstü gelişmesiyle, liseden mezun olanların oranı 15 yıllık zaman diliminde neredeyse iki katına çıkmıştır 2000 yılı lise mezunlarının % 30’u teknik liselerden, % 18’i meslek liselerinden, % 52’si ise düz liselerdendir.
Hasret TEKİN (36170511) 04.01.2018
-/-
Rus Çarı Petro Romanov’un (1672-1725), yaptığı bazı delilikler/devrimler;
1- Deli Petro 22 yaşında Çar olduğunda ilk yaptığı iş, ilk Rusça gazetenin çıkışını sağlamak oldu.
2- Ardından Avrupa'nın kullandığı Jülyen Takvimine geçilmesi emrini verdi.
3- Kadınların kendi rızaları olmadan evlendirilmesini yasakladı.
4- Rus alfabesini geliştirdi.
5- Evrensel kitapları Rusçaya çevirtti. Bunlar arasında Kuran-ı Kerim de var.
6- İlk hastaneyi ve ilk tıp fakültesini kurdurdu.
7- Rus Kilisesinin siyasete müdahalesine son verdi.
8- Avrupa'daki bilimsel gelişmeleri görmek için bu ülkelere gezilere çıktı.
9- Ünlü Alman bilim adamı Leibniz ile dostluk geliştirdi ve Saint Petersburg Bilimler Akademisi'ni kurdu.
10- Akademi masrafları gümrük ve liman gelirlerinden karşılandı.
11- Akademiye katılan yabancı bilimcilere üç katı maaş verildi. Böylece Avrupa'nın en önemli bilim adamları Rusya'ya geldi.
12- İlk bilimsel dergiyi çıkarttı.
13- Avrupa'nın en önemli kütüphanelerinden birini kurdurttu.
14- Uzay Gözlem Enstitüsü, Botanik Bahçesi, müze, basımevi, sanat atölyeleri kuruldu.
15- Bunların üye ve başkanları, Akademi'de yapılan oylamayla seçildi. Petro hiç müdahale etmedi.
16- Rusya Bilimler Akademisi üyeleri, bugüne kadar 20 Nobel aldı.
Bazı gelenekçi ve çağdışı sosyal ve politik sistemleri modern, bilimsel, Batılılaştırılmış ve Aydınlanma'ya dayalı sistemlerle değiştiren kültürel devrime öncülük etmişti. Peter'ın reformları Rusya üzerinde kalıcı bir etki bıraktı ve Rus hükümetinin birçok kurumunun kökenleri onun hükümdarlığına kadar uzanmakta. Ayrıca 1917'ye kadar Rusya'nın başkenti olarak kalan Sankt-Peterburg şehrini kurması ve geliştirmesiyle de tanınmaktadır.
Bununla birlikte yurt içinden yerel seçkin sınıfların oluşturulması onun asıl önceliği değildi ve ilk Rus üniversitesi ölümünden sadece bir yıl önce, 1724'te kuruldu. İkinci olanı ise ölümünden 30 yıl sonra kızı Elizabeth'in hükümdarlığı sırasında kuruldu.
'Büyük Petro' olarak bilinen Rus hükümdar, Rönesans ve Reform döneminde yaptığı incelemeler ve deneyler sayesinde Rusya'nın Avrupa'nın gerisinde kalmasını önlemiştir. Sıcak denizlere inme planlarından dolayı daha çok denizcilik ve gemicilikle ilgili incelemeler yapan Petro; şanından öte, bir gemide en alt rütbede çalışarak ilginç kişiliğini ön plana çıkarmıştır. Osmanlılar bu yüzden I. Petro'ya “Deli Petro” lakabını takmıştır fakat, Prut Savaşı'nda Osmanlı'nın karşısına büyük ve dayanıklı gemilerle gelince Deli Petro'nun adı Osmanlıda “Büyük Petro” olarak anılmaya başlanmıştır.!
7 Kasım 1917'de Bolşevikler iktidara geldiğinde Lenin başkanlığında kurulan Halk Komiserleri Konseyi savaşan tüm ülkelere ilhaksız ve tazminatsız bir barış önerisiyle, ülkede bir dizi reform hareketi yapıldı.
- Toprağın yoksul köylülere dağıtılmasını öngören toprak kararnamesini kabul etti.
- Medeni Kanun kabul edilerek kadın erkek eşitliği getirildi.
- Laik sistem getirilerek kilisenin siyaset ve eğitim ile ilişkisi kesildi.
- Herkese ücretsiz eğitim hakkı verildi.
- Çalışma koşulları iyileştirildi ve günlük çalışma süresi 8 saate indirildi.
- Çocuk işçi çalıştırılması yasaklandı.
1936 yılında kabul edilen anayasa, parti adaylığı ve meclis vekilleri seçimi için ülkenin tüm vatandaşlarına oy hakkı tanıdı. (Halen dünyada anayasasında cinsiyet ayrımı olmayan tek devlettir)
Eski Rusya’da çoktan beri gelişmekte olan devrimsel bir öğretim sistemi vardı. Ekonomik ve politik sistem, bu eğitim sistemine zarar vermemek üzere temel alınmış hedefler ile oluşturulmaktaydı. Çünkü hedef, kişilikli insan yetiştirmek üzerine kuruluydu. Eğitimde hep örnek aldığımız Fransa bile ancak 1870 senesi sonrası toparlanmaya başlarken, Rusya geçmişten gelen birikimleri ile yeni bir sistemi uygulamaya başlamıştı. Bu sistem, her bir çocuğun gitmekle zorunlu olduğu ilk okul eğitimi ile başlıyor, orta okula kadar temel ve yaşamsal bilgiler veriliyordu.
Orta okul bittiğinde her bir öğrenci sınava alınmaktaydı. Bu sınav, öğrencilerin yeteneklerini tespit eden bir sınavdı. Bu sınav sonucuna göre öğrenciye “yetenek” bazlı iş sahaları listeleniyor ve öğrencinin seçmesi isteniyordu. Böylece her bir öğrenci yeteneğine göre seçtiği mesleğe adım atmış oluyordu. Bu okulların hepsi Meslek Liseleri idi. Düz lise kavramı yoktu. Böylece lise bitiren, meslek sahibi olarak mezun olmaktaydı.
Asıl önemli olanı ise, her bir mesleğin yüksek okulunun bulunmasıydı. Kızlara ve erkeklere lise bittiğinde yüksek eğitimini de almak isteyip istemedikleri sorulmaktaydı. Yüksek eğitimi almak istemeyen erkekler askere alınıyor, kızlar işe konuyor, askerlik dönüşü erkeler de mesleklerinde işe başlıyorlardı.
Mesleğinin yükseğini okumak isteyenler ise üniversiteye gönderiliyor ve mühendis olmaları sağlanıyordu. Yalnız üniversiteye başlamanın bir ek şartı daha vardı. Okulu bitirsen de Güzel Sanatlardan bir sertifika getirmeyene diploması verilmiyordu. Müzik, resim, heykel, plastik sanatlar, tiyatro vs.. okumak şarttı.
Matematik mezunu bir öğrenci, üniversitenin bu talebini neden diye sorgular. Ona verilen yanıt, eğitime diploma olarak bakılmadığının belgesidir;
-Ben matematikçiyim. Neden güzel sanatlar?
-Bildiğin gibi dünyanın çeşitli üniversiteleri matematik üzerine binlerce mezun verirler. Sen ise güzel sanatların herhangi bir kolunda eğitim görürsen, yaratıcılığın ne demek olduğunu anlar, hisseder ve matematikte çözülmemişleri çözebilir, bulunmamışları bulur ve yeni teoremler yaratabilirsin.!
-/-
2012-2013 senesinde AKP döneminde 4+4+4 eğitim sistemi Türkiye'de uygulanmaya başlandı. 20 Şubat 2012 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin beş Grup Başkanvekili tarafından TBMM'ne sunmuşlardı. Bizler bu sayede “Düz Lise” kavramından biraz olsun kurtulacağımızı hayal ederken onun yerine 1750 senesinin Fransız sistemine geçiş yaptık.
1750 senesinde Kilise, genel öğretim ve dini öğretimi yan yana vermişken, biz de 21.yy’da din temelli okullar açarak din adamlarımız tarafından yönetilen dini eğitimle birlikte genel öğretim vermekteyiz.
Nobel ödüllü teorik fizikçi Prof. Richard Feynman’ın (1918-1988), Anne, Baba ve Eğiticiler için eğitim ve öğrenmeye dair verdiği öğütler arasından bir tanesi dikkatimi özellikle çekmişti;
- Sorun, insanların eğitimsiz olması değil. Sorun şu ki, insanlar sadece kendilerine öğretilenlere inanacak kadar eğitilmişler. Kendilerine öğretilen bir şeyi sorgulayacak kadar da eğitimli değiller.
Bilgi, doğru cevaplara sahip olmaktır. Zeka, doğru soruları sormaktır.
Bilgelik, doğru soruları ne zaman soracağını bilmektir.
Çok geç kalmadan Feynman’nın bu tespiti üzerine düşünmeye başlasanız iyi olur.
Yorumlar