Yeni yıl geldi işte. Personelin maaşına artım uygulama zamanı. Hani nerede 2016’nın 2 ve 3 ncü dönemini de az veya çok karla kapatanlar diye soruyorsunuz? Şimdi krizi hatırlama zamanı tabii. Şirketlerde bu konuda bir kargaşa var. Bir taraftan bu denli ağır bir kriz yaşanırken maaş mı artırılır diyenler, diğer taraftan hiç olmaz ise % 3 zam yapıp zevahiri kurtaralım diyenler? Hem maaşlarda artım yapmayıp hem de çalışanları bir miktar eksiltmenin şirket açısından daha iyi olacağını düşünen şakşakçılar. Ve de kenar süsü bile sayılamayacak bir sürü laf.
Evet; beyler, hanımlar; bildim bileli ayrılmak istersiniz bu işten. Her hangisi ise siz işe girdiğiniz şirketin bu konulardaki tutumunu verdiği maaşı, istihdam politikasını, insan kaynağına verdiği büyük önemi ( ? ) biliyordunuz. Bu konudaki anlatımlar arşı alaya çıkmıştı zaten. Duymamanız, duymamış olmanız mümkün değil. Türkçesi bile bile girdiniz bu işe. Belki torpil bile aradınız. Şimdi ise, ülke ve şirketler bu süreci nasıl atlatacağını düşünüyor. DIE tarafından ilan edilen işsizlik oranlarında her ay artış görülüyor. Genç İşsizlerin oranı ise insanı korkutuyor. Neticeten İş aslanın ağzında sözü doğruyu anlatmaktan uzak kalmış ve de iş aslanın midesine inmişken, maaşta artım kovalamayı anlayabilmek mümkün değil. Şirketler iyi yönetilmeyip zarar ettilerse kabahat çalışanlarda mı sözü bu aşamada bir şey ifade etmiyor maalesef. Birde sessiz kalıp işverene destek mi olalım? Evet; işverene değil, kendinize ve ailenize destek olun. Bunu görün. Hem de unutmayın ki çalışırken iş aramak daha kolay ve daha az yıpratıcıdır. Bu süreç kabahatin kimde olduğunu tartışmak zamanı değil. İşverene sizi dışlama fırsatı vermeyin. En düşük maaş, sıfır gelirden iyidir. İşsiz kalıp O gelirden de mahrum kalınca şu an için alınan en alt seviyede maaşı bile ailece arayacağımız kuşkusuz. Evet, talep etmekte ve beklenti içinde olmakta haklısınız. Ama alacağınız yok?
Bunu okuyunca, bana kızıp yorum hanelerine incilerinizi dökmeden, yazının bu kısmını evde eşlerinize bir okuyun. Bakın ne söyleyecekler? Evet; bu yazdıklarımı” işveren yanlısı beyanlar “ olarak yorumlayacak klavye silahşoru bir takım cahillerin bulunduğunu biliyorum. Buna rağmen aynı şeyi tekrarlıyorum. Bu dönemi tüm kötü şartlara rağmen yine de şirkette geçirmekte ve hatta ona sarılmakta fayda var.
Peki; şirketler ne yapmalı. Herkes kendi boyutunda bazıları trilyonu aşkın zararlarla boğuşurken, çalışanlarını mutlu edecek işlemleri yapamaz ve hatta çalışanlarını işten ne şekilde çıkartacaklarına ilişkin planlama yaparken, şirketin direk katkısının boyutunu hassasiyetle gizleyerek Suriye ve Halep’e yardım kampanyaları düzenlemesine ön ayak olur görünmemeli. Uçak alım programını yeniden formatlamadan, 48 uçağı parkta yatarken, filoya 1 adet daha 330 katıldı diye böbürlenmemeli vb. vb. Sıralanan vb.lerin içinde nelerin girdiğini sizler daha iyi biliyorsunuz.
Sn. Yönetici; Tensikat Kararınız Sonrası Yüce Divanda Yargılanacaksınız.
Evet; Allah Yüce Divan üyesi bir yargıcı sizin bu konuda vereceğiniz kararları gözlem altına alması için görevlendirdi. Bu yanılmaz yargıç tutum ve tarzınızı mutlak günü geldiğinde Yüce Divana raporlayacaktır.
“ Bu Yanılmaz Yargıç ” Nerede Oturur? Evet; adresi var ama onu tarifle daha çabuk bulursunuz. Aslında iki noktada ikametgâhı var. Nohut oda, bakla sofa derler ya İşte o misal. Bir küçük lob insanın beyninde diğeri ise kalbin ön tarafında bulunan iki vantrikülden sağdakinde. Aslında yargıladığı her konuda verdiği önceliğe göre sıra ile her iki evine de uğrar ve konuyu oraların değişik atmosferinde değerlendirir. Evet; mesleğini icra ettiği o iki noktadan birinde, o yanılmaz yargıcı mutlak bulabilirsiniz. Yeter ki ona başvurmak isteyin. Ha birde şu var ki; o gerekli olan her durumda sizi mutlak bulacaktır. İsteseniz de, istemeseniz de.
Bu ara gazetelerde okuduğumuz, televizyonlarda dinlediğimiz tüm olaylar insan vicdanı ile bağdaşmayacak türden. Terör ve şehitlerimiz, cinayetler, içkili araç kullanmaktan oluşan kazalardaki can kayıpları vb. Hepsinin bir faili var. Bu arada Yüce Divanın bu yargıcın adını mı sordunuz? Bu seçkin kiracımızın adı " Vicdan" dır . Sizinki de, benimki de, hepsi aynı isimle çağırılır. Verdikleri kararın bu dünyada temyizi de yok..Öbür dünyada bir üst mahkeme var. Esas Yüce divan o işte.
Çatık kaşlı, kırmızı yakalı cübbesi olan, elindeki tokmağı " karar " deyip masaya vuran bir yargıç mı bu vicdan dediğimiz? Bilinmez. Gören yok ki tarif etsin.
Yüce divanın bir üyesi olan bu Yargıç, duygusal oluşumları, beynin mantık fonksiyonu ile yoğurup bizi sorgular ve de gün boyu yaptıklarımızı yargılarken, gece aniden uykudan uyandırır bizi. Ona neyi, neden yaptığımızı anlatırken, arada bir rahatsızlık hissettiğimiz olur. Bakarız ki ya yastık ıslanmıştır terden, ya da atlet sırılsıklamdır. Siz hiç gece yarısı sırılsıklam uyandınız mı uykudan?
Bizim yöneticilerin vicdanları tertemiz. Bu güne kadar onu hiç kullanmamışlarda ondan desem ayıp mı olur?
Evet Sayın Yöneticilerimiz, önümüzdeki günlerde çalışanlar ile ilgili bir takım karalar verme durumunda kalabilirsiniz. Bu kararlar yalnız çalışan insanlarla değil, aileleri ve çocuklarını da etkileyecektir. Dikkat edin de kararınız öncesi teraziye ölçümleme ayarı yaparken iki kefesi de boş olsun. Etkili ve yetkili tanıdıklara sahip olmak, aynı dünya görüşleri paylaşmak ve hatta siyasi görüş anlamında aynı noktada bulunmak vb. görünmeyen ön kabullerle doldurmayın terazinin bir kefesin. Ve de şunu unutmayın. Kimi mağdur ederseniz, kimin ailesini ve çocuklarını üzüntü ve kedere boğarsanız, sizin aileniz ve çocuklarınızda aynılarını yaşayacaktır bu dünyada. Hayatımda hiç beddua etmedim. Kimse için kötülük dilemedim. Korkarım. Ama bu defa diliyorum ve dua ediyorum ki “ eden aynını bulsun.”
Hani basında bir takım gazeteciler, yazarlar var ya. Hem Yazılı, hem sözlü hem de sanal medyada boy gösterenler. Önce şakşakçı ve destekçidirler, daha sonra da muhalif. Veya önce muhalif sonra görülen lüzum üzerine destekçi olanlar da var. İşte o türler var ya? İşte onlar hiç bir gece yarısı sırılsıklam uyanmamışlardır, buna inanabilirsiniz. İçlerindeki o yargıcı, bir şekilde susturmuşlardır. Başka bir deyişle vicdan’larını susturmuşlardır. Örnek mi? Sağınıza solunuza iyi bakın. Düşünün ve de eskileri hatırlamaya çalışın.7
İçimizdeki bu yargıcın farkındaysak, onun mahkemesinde her gün kendimize hesap veriyorsak ve de yaptıklarımızdan ötürü kendimizi yargılıyorsak, insan olduğumuza inanabiliriz. Sahi buna inanıyor muyuz?
Yorumlar Tüm Yorumlar (60)