Tüm dünyada olduğu üzere ülkemizde de sık sık kriz yaşanıyor. Dünyanın diğer bir ucundaki ekonomik gelişmelerin diğer ülkeler gibi bizi de etkilediği bir gerçek. Kaldı ki, bu konuda öyle mahir bir milletiz ki, ortada kriz falan yoksa bile örneği senelerce önce görülmüş olduğu üzere kendi krizimizi bizzat yaratmış ve de tabii ki sonuçlarından da şikâyet ederken bedelini de ödemiştik. Sonuçta bonkör bir milletiz vesselam.
Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Bu iş için müracaat edenlerin hemen hemen hepsi çiftliğin yerini görünce orada çalışmaktan vaz geçiyordu. Nedeni ise, çiftliğin bulunduğu tepenin tüm yöre halkınca tanınmasıydı. Çalışmak istememeleri bir tarafa “ bu tepe çok fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur “ diyerek çiftlik sahibinin moralini iyice bozuyorlardı.
Bir süre sonra, çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam çitlikte çalışmayı kabul eder. Adamın haline, çelimsiz fiziğine bakıp “ çiftlik işlerinden anlar mısın? ” diye sormadan edemez çiftlik sahibi. 'Sayılır, fırtına çıktığında uyuyabilirim'.şeklinde” cevaplanmış olması patronun kaygılarını artırsa da çaresiz onu işe kabul eder. Ama aldığı cevabın ilgisizliği de bir türlü aklından çıkmaz.
Haftalar geçtikçe yardımcının çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü görmek tabii ki patronun içini rahatlatmıştır“ Ben fırtına çıktığında uyuyabilirim”
Ta ki, rüzgârlı tepenin tüm hırçın marifetini gösterdiği o fırtınalı geceye kadar: Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusu çiftlik sahibini yatağından fırlatır. O güne kadar yörede görülmemiş kuvvetteki bu fırtınanın tüm binayı çatırdatmasına rağmen yardımcının halen odasında yatıyor olması patronu adeta delirtir. O hırsla patron yardımcının odasına koşar. “ Kalk, çabuk kalk, büyük fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.” diye bağırır.
Yardımcı yatağından bile doğrulmadan uykulu bir sesle, patronunu cevaplar. “ Boş verin efendim, sizde gidip yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim ya.” Çiftlik sahibi yardımcısının bu rahatlığına çıldırır. Ertesi sabah ilk işi tabii ki bu adamı işten kovmak olacaktır ama şu anda fırtınanın çiftliğe vereceği zararı önleme çarelerinin araştırılmasının zamanıydı.
Dışarı çıkıp, önce saman balyalarının istiflendiği kulübeye koşar. Saman balyalarının birleştirilmiş ve üzerleri muşamba ile örtülerek, sıkıca bağlanmış olduğunu görür. Sonra koşar adım ahıra yönelir zar zor. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı kilitlenmiş ve arkadan yapılan çift destek ile fırtınaya daha dayanıklı hale getirilmişti. Patron koşarcasına tekrar eve yönelir ve evin kepenklerinin tamamının sürgülenmiş olduğunu ve bu anlamda da güvenliğin sağlandığını görmek onu iyice şaşırtır. Alet, edevat ve tüm malzemelerin toplanarak sahanlığın en rüzgâr almayan köşesinde bulunan madeni tezgâhın altına istiflenerek yerleştirilmiş olması ve kuyunun ağzının toz toprak girmemesi için kapatılmış ve de konulan kapağın yere, betona saplanmış olan demir kazıklara kalın tel ile bağlanarak, kuyuya, toz, moloz girmemesi hususunun da sağlama alınmış olduğunu görmek çiftlik sahibini iyice rahatlatmıştır..
Çiftlikte fırtınaya karşı gerekli tüm tedbirlerin eksiksiz, hatta fazlası ile alınmış olduğunu görmenin huzuru içindeki çiftlik sahibi odasına döner ve fırtına tüm gücü ile uğuldamaya devam ederken yatağına uzanır. Gülümseyerek, gözlerini kapatır ve “ ben fırtına çıktığında da uyuyabilirim” diye mırıldanır kendi kendine.
Evet, muhtemel sıkıntılara manen, maddeten ve zihnen ( bilgi, plan ), hazırsanız, fırtına çıktığında sizde uyuyabilirsiniz. Hem de tüm yaşamınız boyunca.
Her ne ise konumuz bu tür krizler değil. Biz iş yerimizden kaynaklanıp evimizi etkileyen krizlere bakalım.
Evet; beklenmedik bir zamanda işten ayrılmak insan benliğinde psikolojik yıkıntıya neden olurken evde ise öncelikle ekonomik bir krize neden olacağı açık. Eğer bu kriz iyi yönetilmez ise, bu krizin de ev halkı üzerinde psikolojik etkenlerinin görülmesi kaçınılmaz. Aslında bu noktada ev krizini iyi yönetmek sözü sanki usulden söylenmiş gibi oldu. Zira bu krizi iyi yönetebilmek için gerekli tedbirin, bir gün böyle bir durum ile karşılaşılabileceği varsayımı ile çalışılan süreçte imkânlar nispetinde alınması gerek.
Gelelim bu konunun işlenmesinin nedenine. Sektör dışında bir işyerinde çalışan bir kardeşimiz ansızın işten çıkartılmış. Tabii ki nedenini anlatmadı. Ve de işe ve o işinden sağladığı gelire en fazla ihtiyacının olduğu bir zamanda. Detayı anlatmak istemem. Ancak o arkadaşımız bir gün fırtınanın kendi bulunduğu tepelerde de esebileceğini, gürleyeceğini hiç dikkate almamıştı. Sıkıntıyı bir şekilde halletti ama bu imkânı bulamaması da olasıydı tabii ki.
Para ile imanın kimse bulunduğu belli olmazmış derler. Eğer belli bir birikiminiz yoksa sıkıntı kaçınılmaz. Şimdi sizlerin aldığımız belli, ne anlatıyorsun dediğinizi duyar gibiyim.
Tabii ki bunu biliyorum. Konunun size zevk vermediğini de.
İnanınız ki benim açımdan da zevkli değil.
Ama yine de söylüyorum.
Dünyanın ek kolay işi nasihat vermekmiş.
Laf aramızda, eğer çalıştığım süreçte eşimin bu günde aynen devam eden istikrarlı tutumu olmasaydı, şu anda bende bizim evin tepelerinde esen fırtınanın ailemde yaratacağı maddi ve manevi tahribatı nasıl engelleyeceğimi kara kara düşünür olacaktım. Ne diyeyim ki “ bu gün mevcut olan fırtınada arada bir rüzgârın uğuldaması beni rahatsız etse de, biraz zorlansam da uyuyabiliyorum “ bunun için de kendisine teşekkür borçluyum.
Yeni yıla girerken felaket tellallığı yapmak istemem ancak; Dolar, Euro çıldırdı. Her ne kadar bunların TL karşısında değer kazanması gelirlerinin küçümsenmeyecek bir bölümü bu dövizli satış ile oluşan sektör kuruluşlarını yormasa da ( ? ) yine de herhangi bir kriz vuku bulması halinde bunun diğer kalemlerden oluşacak kayıpları dengeleyip, dengeleyemeyeceğini tam olarak bilmiyorum.
Fortune araştırması yöneticilerin kriz ve acil duruma hazırlıklı olmadıklarını net bir şekilde ortaya koydu. Amerika’da yapılan bir araştırma; değişik kriz dönemlerindeki uygulamalarında 2 kez hata yapan yöneticilerin görevden affedildiğini ortaya koymaktadır. Belirtilen ülkedeki sistem, görevden bu nedenle affedilen yöneticinin başka bir kuruluşta görev almasını imkansız kılıyor.
Bu konularda uzmanlığı ile tanınan bir kuruluşlumuzun araştırmasında ise 135 İnsan Kaynakları yöneticisinin ancak %2’ sinin krizle başa çıkmak için bir stratejiye sahip olduğu tespit edildi. Bizim ülkemizde bu oranların değişmiş olmasını temenni etmeme rağmen fazla ümitli olmadığımı da belirtmek isterim.
Gerek Şirketler ve gerekse yöneticileri kriz dönemlerinde normalin üzerinde kırılgan olur. Patron şirketini düşünecek, yönetici ise bu kriz döneminde patron tarafından bir anlamda imtihan edildiğini. Dolayısı ile bu dönemlerde çalışanların şahsi kırgınlıklarını ve şirketin uygulamalarından kaynaklanan mağduriyetlerini kesinlikle söz konusu etmemeleri gerek. Aksi zaten kimseye hiçbir şey kazandırmayacaktır.
Kriz dönemlerinde kuruluşlar yalnız kendilerini değil, tüm sektörü düşünerek dayanışma içinde hareket etmeli. Çalışanlarda aynı şekilde salt kendilerini değil kurumda görev yapan tüm personeli düşünerek etrafa baktıkları takdirde dünya daha güzel görülecektir. İşte size iki dünya devi ile ilgili bir örnek; Dünyanın en büyük ticari sırları arasında yer alan Coca Cola’nın 7 x adlı formülü ve piyasaya sunmaya hazırlandığı yeni ürünlere ait diğer gizli formülleri, Coca Cola’nın bir üst yöneticisi tarafından Pepsi Cola’ya satılmak istenir. Pepsi Cola yetkililerinin FBI’ ya haber vermesi üzerine Coca Cola Global Markalar müdürü ve eski sekreteri çalıştığı firmaya ait gizli bilgilerin pazarlanmasına yardımcı olduğu gerekçesi ile yakalanır. Pepsi Cola yetkililerinin açıklaması: Her sorumlu grubun yapacağını yaptık. Rekabet çetin olabilir, ancak her zaman adil ve meşru olmalı. Pepsi Cola dürüst ve etik olmayan böyle bir ticari krizin oluşmasına müsaade edemezdi. “
Sorunları geçiştirici çözümlerde riskli ve fevri kararlar sonucu çatışmalardaki muhtemel artışı standart iş ilişkisinin olağan gidişatı kapsamında değerlendirmek doğru olacaktır. Alınganlığı bir kenara bırakmak gerekir. Bu süreçlerde eğer çok büyük bir hata yapmazsanız kimse sizi hedef alarak bir işleme girişmeyecektir.
Stres ve krizin baskısıyla bu süreçte alınan kararların kalitesinin bozulması olasıdır. Bu durumda ikaz görevini yerine getirmeniz şart olur. Şirketin bünyesi ve kültürü ( ? ) buna elvermiyorsa da bu sorunlu süreçte kişisel olarak riski göze almalısınız. Bunun size olumlu bir dönüşünün de olması mümkündür.
Bu süreçte otoriter ve tutucu eğilimlerin ve doğal olarak merkeziyetçiliğin güçlendiğini göreceksiniz. Otoriteye uymak her zaman olduğu gibi şarttır. Ancak konulara ilişkin görüş ifade etmenin asıl göreviniz olduğunu unutmayınız. Yinede kral çıplak diyebilecek birinin etraflarda bulunmasına ihtiyaç vardır. Etrafınıza bir bakın. Böyle birisi var mı?
Bunları bir kenara koyun ve saklayın isterseniz. Gerekmese de bir zararınız olmayacaktır.
Yorumlar