Köşemin bu haftaki misafiri İsmail Yüksektepe sizlere aşağıdaki yazısı ile sesleniyor. Beğeneceğinizi tahmin ediyorum.
İSMAİL YÜKSEKTEPE’DEN YAZILARI UZUN BULANLAR / BULACAKLAR İÇİN BİR KOLAYLIK.
Çetin bey, okurlarının yazılarını uzun bulduklarını ve bundan şikayetçi olduklarını ifade ediyor. Kendisi de bu görüşlere hak veriyor. Maalesef kısa yazma kabiliyetine sahip olmadığını da açıklıkla ifade ediyor. Evet bu okurlarımıza kolaylık olması için yukarıdaki yazımı dinleme imkanını da sizlere sunmak istedim. Dinlemek sizlere okumaktan daha kolay gelir mi? Bilemem. Aşağıdaki görseli tıklayarak yazımın metnini dinleyebilirsiniz.
GLOBAL KRİZ RİSKİNE RAĞMEN İSTİHDAMIN KORUNARAK BÜYÜMESİNİN SÜRDÜRMESİ
Sivil Havacılık Sektöründe çalışan personelin geneli iyi eğitimli olduğu üzere, sektörün ülkemizin yetişmiş insan kaynağı çıtasını yukarı çektiği şüphesiz. Bu sektörde istihdam nasıl gelişir? Yenilikler ile iş görenleri motive edecek olan çalışma şartlarının hayat bularak, sektörün dengeli büyümesi ile tabii. Bu arada bir gün top yine bana geçerse bu konudaki detaylı görüşlerimi de sizlerle hali ile paylaşacağım.
Sivil Havacılık Türkiye için stratejik, katma değerli birçok alt sektörü hareketlendiren ve birbirlerine yön veren birkaç hizmet sektöründen biri.
“İki günü aynı olan zarardadır” sözünden yola çıkarak sivil havacılığımızın lokomotif şirketi, ülkemizi yurtdışında en iyi şekilde temsil eden Türk Hava Yolları şu anda dünyayı, tüm sektörleri meşgul eden finansal krizler, çatışmalar, savaşlar, küresel pandemiler, karbon salınımı vb. global sorunların içerisinde boğuşurken, çalışanlarının ruh ve beden sağlığı ile kişisel gelişimleri ve memnuniyetlerini de ön planda tutarak şirketin sağlıklı büyümesini sağlama yolunda, nasıl ilerlemeli? Neler yapmalı? Evet tüm bunlara ilaveten (BRİCS üyeliğine başvuru yaptığımız şu günlerde) bir taraftan kurum için nerede ve hangi konularda gelecek olduğu hususunda çalışmalar yaparken diğer taraftan hata ve eksikliklerini, karşı karşıya bulunduğu tehditleri net bir şekilde görüp zayıf taraflarını da belirleyerek bunları verilerle ölçebilme ve bu konularla ile ilgili farkındalığını artırma gayreti içinde olmalı. Özellikle şirketin ve istihdamın hata ve eksikliklerini ölçümler yaparak görebilme alışkanlığını mutlak edinmesi gerekir. Bu hususun bizim genel bir eksikliğimiz olduğu açıktır.
Çok çalışmalıyız evet bu mühim ama aynı zamanda etkili de çalışmalıyız. Her şeyden önce insana yatırım yapmalıyız. Şayet personel mutlu değilse sistemin sağlıklı işleyemeyeceği malum. Şu an dünyanın çoğu yerinde emekçiler, biz makina değiliz duygusal varlıklarız diyerek iş yaşamını ve içinde yaşadıkları sistemi gerçekten sorguluyorlar, Bütün dünyada alım gücü düşüyor, ülkemizde geniş kesimler sabahtan akşama kadar çalışmasına rağmen geçim sıkıntısı çekiyor. Bunlar hep aşılması gereken sorunlar.
Peki bu büyüme nasıl sağlanacak? Üstelik dünya resesyonla boğuşurken. Evi yuva yapan şey içerisinde yaşayan ailenin ideleridir. Her şirket çalışanları ile bir aile gibi olmalıdır. Bütün personeline kendi öz evladını yetiştirirken gösterdiği özeni göstermeli ve gerekli yatırımı yapmalıdır. Umarım bu noktada aynı görüşteyizdir.
Sürat ve hareket bugün iki konuda karşımıza çıkmakta birincisi havacılık, ikincisi bilgisayar destekli bilişim sistemleri (*Haluk Kul Uçak Mühendisi)
Ülkemizde Sivil havacılık sektörünün önü, zamanın ruhuna uygun olarak hiç şüphesiz çok açık. 29 Ekim 2018 de açılan İstanbul Havalimanı sektörel büyümeyi hipotetik olarak besledi. Bu konuda 2017 senesinde yapılan bir çalışma mevcut. 2028 yılı için yaratılan projeksiyon görüşümüzle bağdaşıyor. Okumakta fayda var. (BKNZ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/430142). Aslında mutlak okumak gerek. Yukarıda da linkini verdiğim bu değerli çalışmayı incelerseniz Türkiye'deki sivil havacılık sektörünün 2030 yılına kadar, her yıl dünya ortalamasının en az iki katı kadar büyüme potansiyeli olduğu çok açık. Bunu rakamlarla ortaya koyuyorlar.
21.yüzyılda Türkiye’nin hizmet sektörü ile büyümeyi hedefleyen stratejik kalkınma yönünde ilerlediği açık ve net olarak görünüyor. Bu stratejik kalkınma neleri kapsıyor? İşte birkaç örnek. Sivil havacılık, sağlık turizmi, turizm ve lojistik, Türkiye bu sektörlerde dünya genelinde liderliğe oynayacak potansiyele sahip. Ben buna yürekten inanıyorum.
Bir arkadaşımın bir süre önce kısa bir dönem sağlık turizmi yapan bir şirkette çalışması nedeni ile biraz sağlık turizmini araştırdım değerli okurlar. Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü / Sağlık Turizmi Başkanlığının 6 Eylül 2024 yılında güncellediği listeye göre Türkiye’mizde de 1195 adet sağlık turizmi yetki belgesi olan kuruluş mevcut. Bunlardan bir tanesinde yukarıda dediğim gibi kısa bir dönem bir arkadaşım çalışmıştı. Aylık 600.000€ gibi cirosu olan bir sağlık turizm şirketi. Arı gibi çalışıyorlardı inanın ve müşterilerle ilgilenen tercümanlar hemen hemen 24 saat esasına göre çalışıyorlardı neredeyse. Sivil Havacılıkla nasıl iç içe yaşadıklarını havalimanında çalışanlar daha iyi biliyordur diye düşünüyorum.
Evet, kanaatimce yukarıda bahsi geçen bu dört sektör stratejik bir şekilde birbirine bağlı olarak çalışıyor. Bu sektörlerin büyümesi ve geliştirilmesi ile ilgili birçok tez, makale ve hedef planları mevcut. TÜRKİYE’NİN COĞRAFİ KONUMU İLE İLİNTİLİ VE YENİ HAVALİMANININ DA YETERLİLİĞİYLE YAKLAŞIK BİR BUÇUK MİLYAR İNSAN ÜLKEMİZE DÖRT SAATLİK MESAFEDEDİR. BU MUAZZAM BİR POTANSİYELDİR. Bu dört sektör birbirini besleyerek büyüyecektir. Ama küresel krizlere karşı gerekli her türlü etkin tedbirleri almamız şart.
Tekrarlanmamasını temenni ederiz ama yine de Covid 19 gibi benzeri bir olay karşısında hazırlıklı olmalıyız. Hatırlarsanız 2020 yılında kapanmaktan kurtulan sivil havacılık sektörü mensubu Havayolları yüzde elliye varan kayıplar yaşamıştı. Birçok sektör savaş çıkan bir ülkede ne olursa aynen o etkilere maruz kaldı. Bazı havayolu şirketleri ise olayın başından itibaren iflas başvurusunda bulundular. Eski kayıtlardan aklımda kaldığına göre 80’nin üzerinde havayolu iflas etmişti. Bu arada şaşırtıcıydı ama 50’nin üzerinde de yeni havayolu kurulmuştu bu süreçte.
Yeter ki yönetim kadrolarındaki insanlarımız zamanın ruhunu bilen, vizyon sahibi, entelektüel multidisipliner düşünebilen, kendini iyi yetiştirmiş ve her şeyden önemlisi bulunduğu mevkiye liyakat esasına göre gelmiş yöneticiler olsun. O zaman korkacak bir şeyimiz olmaz ve de biliriz ki bu sektördeki tarihsel kazanımlarımız ve günümüz dünyasındaki stratejik konumumuzun bizi hızlandırdığı rüzgarla meşalemiz parlayarak aydınlanmaya devam edecektir.
Lojistik konusuna gelince, THY Kargonun Pandemi dönemindeki atağı çoğumuzun aklındadır. THY Cargo; altyapısı ve operasyonel kabiliyetleri, filosu ve yüksek standartlara sahip çalışanlarıyla sürdürülebilir bir büyüme sağlayarak, hava kargo taşımacılığında çıtayı hayli yükseltti ve yükseltmeye devam ediyor. Rakamlarına bakınca buna katılmamak mümkün değil. Şimdi bu kuruluşumuzdan ne
Bekliyoruz? Evet bu atılımın bir sonraki aşaması öncelikle yurt içi taşımacılıkta uygun büyüklükteki kargoların kapıdan kapıya dronlarla teslimatı olabilir. THY kargoya bu yakışacaktır. THY -PTT ile ortaklaşa bu işin üstesinden gelse ne iyi olur. THY bu işi tabii ki başka bir kuruluşla ortak olarak da yapabilir. Bakarsınız kendisinin kuracağı bir şirketle de bu işi kotarabilir. Bu arada gümrüklü kargolar için de bu uygulamanın yapılabilirliğini araştırarak hizmeti
Yaygınlaştırma çalışmalarını yapabilir. Eminim ki THY Gümrük ve Tekel Bakanlığından da gerekli desteği alacaktır. Dronla kargo teslimatı yurtiçi ve yurtdışı potansiyeli olan geleceğin iş kollarından biri olma yolunda. Ve biz bu konuda hayli fazla adım atmış durumdayız (BKNZ paragrafı takip eden görsel). Uygulanacak her yeni konusunun sivil havacılığa da yeni istihdam kapısı açacağı kuşkusuz.
Peki tüm bunların dışında aşmamız gereken sorunlar yok mu? Var elbette; mesela herkesin uyum sağlaması gereken en büyük sorun karbon salınımı ve sürdürülebilirlik.
Uçağı hafifletecek kompozit malzemelerin ülkemizde yapılması için ilgili uluslararası kuruluşların ve üretici firmaların izninin alınması ve bu konularla ilgili yerli üretimlerimizin gelişerek artırılması için şirketlerin bu yönde desteklenmesi çok önemli. Misal F35 için üretim yaparken tamamen siyasi bir krizle akamete uğrayan bu projede üretici, olarak yer alan yerli firmalarımızın emeklerine yazık olmadı mı?
Bunlarda başka bir yazının konusu olsun.
(*) BRİCS terimi, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın ekonomilerini kastetmek için kullanılır. BRİCS, bu ülkelerin İngilizce isimlerinin baş harflerinden oluşur.
Yazımda kullandığım görseller için Çetin Özbey’e teşekkürler
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)