GÖZÜ İLERİYİ GÖRMEYEN STATÜKOCULAR...
Önce geçen haftaya kısa bir bakalım.
'Kırın Zincirleri, Yıkın Tabuları' başlıklı yazımın ilk satırlarında belirttiğim gibi kıyamet koptu. Yok sen elektronikçisin, yok ben itfaiyeciyim, yok o yok bu… Söylediğim gibi spekülasyona açık bir konu idi. Ama işin özünü anlamayacak kadar sığ düşünen, çağdaş düşünemeyen insan zümresinin hala var olduğunu görmek üzücü bir durum.
Bu hafta iki konuya temas edeceğim. Geçen haftanın devamı diyeceğimiz hava seyrüseferin DHMİ’den ayrılması ve kritik pozisyonda olan hava trafik kontrolörleri ile ilgili bir kaç öneri.
Diğer konu ise SHGM ile alakalı. Şu EASA meselesi. Evlere şenlik gelişmeler yaşanıyor. Bir haber yaptık SHGM’ye bomba gibi düştü.
Dönelim geçen haftaya…Hava Trafik Kontrolörleri odak noktasında Hava Seyrüsefer bölümünün dünya örnekleri kapsamında DHMİ’den ayrılmasının uygun olacağını savunmuştum. Çağdaş havacılık yapmanın bir adımının da bu olacağını, zira diğer ülkelerde hava seyrüseferin işletmeci kuruluştan bağımsız olduğunu ifade etmiştim.
Hava seyrüseferi sadece kontrolörden ibaret gören bazı geri görüşlü (ki ben bunlara ALLAH gözlerini kafalarının arkasına koymuş diyorum) sözüm ona havacıların saldırısına uğradık. Hiç gocunmuyorum, bunlara da alışığım. Konuşa konuşa doğruyu bulacağız.
Buradan bu arkadaşlara birkez daha ifade ediyorum. Burada sen, ben ayrımı yapmanın bir avantajı yok. Seyrüsefer kimlerden oluşuyorsa, onlar bu oluşumun içine zaten girecekler. Neden sen ben kavgası yapılıyor ki? Dağda VOR cihazını bekleyen de, seyrüseferin diğer enstrümanlarını sağlayan elektrikçi olsun elektronikçi olsun ne gerekli ise kimler lazımsa zaten bu oluşumun içinde yer almalılar. Burada hava trafik kontrolörleri sadece bir simgedir, semboldür.
Şimdi bir kaç sözüm de kontrolörler için olacak.
Herkesin gözünden kaçtı. Hatta en kritik konuların başında gelmeli diye düşünüyorum. Devlet Denetleme Kurulu raporunda yer alan uyarıya dikat çekmek istiyorum. Raporda hava trafik kontrolörlerinin denetlenmediği, bu durumun hava trafik güvenliği açısından tehlike oluşturduğuna vurgu yapılıyor.
Çok yerinde bir tespit.
Hepimiz biliyoruz ki pilotlar her altı ayda bir sağlık kontrolünden geçer. Ayrıca simulator tazeleme ve testinden geçerler. Sağlıksız olanlar ve simülatörde başarısız olanlarla ilgili gerekli işlemler yapılır.
Şimdi sormak gerekmez mi en kritik pozisyonda bulunan hava trafik kontrolörleri ne gibi testlerden geçiriliyor. Örneğin; alkol bağımlılığı var mı, yabanci dil seviyesi nedir, sağlık durumu yeterli mi, psikolijik sorunu var mı? Bütün bunlar koca bir soru işareti. Kara düzen gidiyoruz.
Bu konuda ne yapılması gerekiyorsa SHGM açısından SHGM, DHMİ açısından DHMİ acilen aksiyon almalı. Yüzeysel güzelliklere değil, gerçek alt yapıya ihtiyacımız olduğu unutulmamalı.
SHGM’YE DÜŞMANLIK YAPMAYIN…Hala kafasını kuma gömmüş, geçmişi kötülemek, üzerine sorumluluk almayan yöneticileri görmek çok nahoş bir durum.
AirportHaber geçenlerde SHGM’ye EASA tarafından verilen bakım yetkisi verme yetkisinin askıya alınabileceğini haberleştirdi. Bu gerçek haber karşısında sorumlu olanlar sorumluluğu başkasına atma gayreti içerisinde.
Elini taşın altına koyamayan ancak kendisini önemli gösteren bu tür kişiler su yüzeyinde durmak için her türlü can yeleğini giyecek şekle bürünebilirler. Ancak Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ında dediği gibi ‘Mahkeme hiçbir zaman kadıya mülk değildir’
Sözümün nereye gittiğini alenen yazmasam bile üzerine alan kişiler SHGM’yi zor durumda bırakan bu sorumsuzluğu başkalarının üzerine atma gayreti içerisinde.
Maharetleri Türkiye sınırlarını aşmış bu arkadaşa şunu hatırlatmak isterim. EASA ile ilgili haber bizim haber mutfağımızda uzun süredir bekliyor. Daha da ötesini söyleyeyim. Sefa İnan kendi bloğunda bizden çok önce yazdı. Ancak ben her ihtimale karşı Sivil Havacılık Genel Müdürü Bilal Ekşi’nin kendisine sorup bazı ayrrıntıları teyit ettirdim.
Buna rağmen SHGM şemsiyesi altında bulunan veya bulunmayan kişilere leke sürme gayretinizi anlayabiliyorum. Zira bu arkadaşın kendisine de söyledim. Sektör sana güvensiz olarak bakıyor. Bu güveni sağlamalısın, senin için ispiyoncı deniyor, sorun üretip sonra çözüm bulan bir kişi olarak biliniyorsun bütün bunları düzeltmelisin diye uyardım. Netice değişmedi. Değişmeyeni değiştirmek gerekir diye düşünüyorum.
Ben buradan soruyorum. Onur Air’in Hollanda’da yasaklanmasının perde arkasında kim vardı? Belgeleri kim sümen altı etti? Barış Tozar hala Ulaştırma Bakanlığı’nda canlı şahittir. Onur Air sorununu
'ben çözdüm' diye ortada dolaşan kimdir? Topa Bilgetin Toker emekliliğini yaşıyor. Sorsunlar bakalım Topa Bilgetin Toker’e senin için ne söyleyecek.
Peki, can alıcı şu soruya cevap verebilir misiniz? Brüksel’den beni arayıp
‘Beni daire Başkanı yapmazlarsa özel sektöre geçeceğim’ diyen kimdi?
Her daim kendisini devletin üzerinde gören, ben ben ben diyen kim acaba? İngilizce bilmeyi kendine avantaj olarak görenler Türkiye’de anadili gibi şakır şakır ingilizce bilen pırlanta gibi gençlerimiz olduğunu görmezlikten nasıl gelebilir?
Evet ‘mahkeme kadıya mülk değildir’. SHGM kimsenin ayağına pranga takmaz. Ne genel müdürler gördük, ne daire başkanları gördük, ne şube müdürleri gördük. Devlette devamlılık esas olduğunu bilerek onurlu bir şekilde verilen görevleri kabul ettiler.
Devlette iş çok. Süne ile mücadeleye adam aranıyor.
Kişilerin değil kurumların daim olduğunu düşünen, koltuk sevdası değil ülke sevdası olan kişileri bu makamlarda görmek dileğiyle...
İyi haftalar...
Yorumlar Tüm Yorumlar (62)