İçinde bulunduğumuz yüzyılda yaşam tam anlamı ile zor. Gerek iş yaşamı ve gerekse ev yaşamının zor şartları insanları büzüyor, zorluyor, deyim uygunsa suyunu çıkartıp posasını kenara koyuyor. Ev yaşamı herkesin özeli. Biz gelelim iş yaşamının tanıdığımız bölümüne.
Müşteri her zaman haklıdır derler ya. Bu tabii ki doğru değil. O sözü “Müşteri her zaman haklı değildir, ancak ona hep haklıymış gibi davranmak gerekir” şeklinde değiştirmek makul olacaktır. Tabii ki, oturduğun yerde benim gibi böyle olması gerek demek / yazmak kolay. Kontuarın önünde size bar bar bağıran ve de bilmem kaç kilo fazla bagaj ücreti talebinizden dolayı sizi soygunculuk ile suçlayan / tartı yaptığınız baskülün ayarı ile oynadığınızı ifade ederek, bir üstünüzle görüşmek isteyen müşteriye gelin de haklı gibi davranın. Bu yetmezmiş gibi, kontuara çağırdığınız amirinizin de, salt müşteriyi kontuardan uzaklaştırmak ve sizi rahatlatmak için hanımefendiden 30 kg yerine 10 kg fazla bagaj ücreti alın gibi bir talimat verdiğini ve de o yolcunun size nasıl baktığını düşünün. Tabii bu uygulama ve yolcunun bakışları size bu insan ile neden pençeleştiğinizi düşündürecektir. Takip eden kontuarda nasıl hizmet vereceğiniz bir tarafa bu oluşumun sizde yarattığı gerginliği kısa bir sürede geçirseniz bile, izinin kumanda merkezinizin bir köşesine derince kazındığına emin olabilirisiniz. İşte zaman içinde üst üste gelen benzeri basit olayların sonucunda beyninize kazınmış olan bu izindaha da derinleşeceği ortada.
Apronun o sert rüzgârında uçağın kuyruğuna dayadığı onarım sehpası üzerinde kıkırdayarak arızayı gidermeye çalışan teknisyenin halini düşünebiliyor musunuz? Bu sırada bir hizmet aracı dayansın uçağın arkasına ve de W/T ile merkeze verdiğiniz bilgiye tam güvenmeyen bu nedenle de, uçağın başına gelerek durumu bizzat tespit etmek isteyen kürklü yakalı, gocuklu hat bakım yöneticisinin “yahu bu iş amma da uzadı” diye / size seslendiğini / bağırdığını düşünün. Tabii ki onarım sehpasına çıkmadan.
Aşağıdan. Fiziki ömrünü bilmem kaç sene, ekonomik ömrünü ondan da fazla geçmiş olan teçhizatın uçak başında neden arızalandığının savunmasını yapmaya çalışmanın mümkün olamadığı bir ortamda teknisyen kardeşimiz bu duruma sinirlenmesin / gerilmesin. Ve de kumanda merkezindeki çizikler bundan etkilenmesin / bir gıdım daha derinleşmesin. Bu mümkün mü?
Bilet ve bagaj işlemlerinin başında bagajını teslim ederek pasaport kontrolünden geçen bir yolcunun uçağın yüklemesi sonlanıp, yolcuların büyük bir kısmının uçağa alınmasını takiben şu veya bu nedenle seyahatten vazgeçtiğini / alıkonulduğunu düşünün. Ve de Operasyon görevlisinin W/T’ den yükselen tiz sesini. “ Yolcu ( x ) uçamıyor. Bagajını indirelim” Tabii ki çok acele. Bu işlem şimdileri daha kolay yapılıyor, bir de bu olayın eskiden yaşandığını düşünün. Bagajı bulabilmek? Uçağın bu nedenle bir saatten fazla gecikmeye girdiğini anımsarım. Bu beynin çiziklerini Yükleme Boşaltma sorumlularının “yahu bir bagajı bulamadınız” sözü ne biçim derinleştirir. İşçi kardeşimiz kan ter içerisine ambarda bagajı bulmaya çalışırken. Apron işçisi adetsel yetersizliği nedeni ile sizi nefes almadan uçaktan uçağa götüren yöneticilerde yaptıklarından mutlu değillerdir ama ne çare. Sizin yorgunluktan bayılmak üzere olduğunuzu o an için düşünemezler. Kumanda merkeziniz o denli yumuşamıştır ki, çizikleri derinleşmesi bir yana, saniyede yeni çökükler bile oluşabilir. Neden yeterli istihdamı sağlamazlar da nöbette 25- 30 ton.bagajı omzuma yüklerler diye düşünmek ise insanın kumanda merkezindeki çökükler içinde yeni derin çizgiler oluşturur.
Operasyon memuru ne yapsın ki? Uçağın kaptanı eskilerin “uzay pilotu” dedikleri türden ise; yolcunun pasaport kontrolünde kısıtlamalı çıkmasının, uçağa ikramı yükleyecek olan aracın apronda arızalanması nedeni ile yüklemenin yapılamamış / gecikmiş ve sistemdeki genel arıza nedeni ile bilet ve bagaj işlemlerinin kapatılamamış olmasının tek sorumlusudur. Yükleme esnasında yaş sınırını aşalı bilmem kaç sene olmuş olan konveyörün arızalanmasının ve de o uçuş ile ilgili olarak gecikmeye neden olabilecek her türlü sorunu bizzat yaratmış gibidir. Bu yetmezmiş gibi falan uçağın gecikmesi ile ilgili bilgi rica ediyoruz yerine, üst olduğunu “ falan seferin gecikmesi ile ilgili savunmanızı hazırlayın” türü bir ifade ile gösteren ve elindeki keski ile operasyon memurunun kumanda merkezindeki, beynindeki çizikleri en derin şekilde nakışlayan bu yöneticinin memur kardeşimizin benliğinde yaptığı tahribatı düşünün.
Evet, bir de genele bakalım. İşçi, memur, orta seviyede yönetici ayırımı yapmadan. gelir gideri karşılamıyorsa, terfi, tayin ve çalışanlarla ilgili tüm işlemde torpil ve haksızlık diz boyu olup bu durum sizi fazlası ile üzüyorsa, sektörünüzde en düşük maaşla istihdam edilen çalışanlarındansanız, mevcut gelirinizle sosyal yaşamın şartlarına uyabilmek mümkün değilse, çalışma programı uygulamaları size, sosyal yaşamın en ilkel kurallarına uyabilme ve hatta insan vücudunun normal beklentisi olan istirahat edebilme imkânını bile tam olarak tanımıyorsa, çalıştığınız şirketin sizi yalnız bir gider kapısı olarak gördüğünü düşünüyorsanız, başka bir deyişle şirket çalışanlarını önemsemiyorsa, size güvenilmediğini hissediyorsanız, üstlerinize güvenmiyor / güvenemiyorsanız, yarınınızdan kuşku duyuyor ve de sürekli olarak veya sıklıkla iş akdinizin işveren veya en saygın vekili tarafından ne zaman ve ne şekilde sonlandırılacağını düşünüyorsanız, şirketinizde tasarruf denince akla ilk önce istihdamı düşürmek ve maaşları artırmamak / gerektiğinden az artırmak geliyorsa, görev yaptığınız şirkette iletişim sorunu yaşıyorsanız, üstleriniz takım tutar gibi patronların gözünün içine bakarak en olmayacak şeylerin doğruluğunu ve esasen şirketin çalışanları ile birlikte bir aile olduğunu savunuyorsa, , depresyon denilen illet sizden fazla uzakta değildir. Biraz abartımı bilemiyorum. Tüm bunların yaşandığı bir şirket yoktur herhalde. Ne dersiniz, varmadır ki(?)
Evet, uzun yıllar Havalimanında görev yapmış biri olarak güncel yaşamda bu örnekleri çoğaltmanın mümkün olduğunu ifade edebiliyorum. Belki de verdiğim örnekler yaşadıklarınızın yanında hafiftir. Bunu da net olarak bilemiyorum. .Bildiğim tek şey bu örneklerin fazlası ile çoğaltılabileceği...
Gelelim en önemli bölüme. Her gün artan bu derin çiziklerin verdiği gerginliği nöbet çıkışında eve taşımamak gerek. Bu yapabilmek çok zor, ama kesinlikle yapmaya mecbursunuz. Ev huzursuzluğunun bunların hiç birine benzemeyeceği ile ilgili olarak bir şeyler söylemenin ve bunu örneklemenin yersiz olacağını düşünüyorum.
Evde zaten havalimanında orta ve alt düzeyde görev yapanların kısıtlı gelirlerinden kaynaklanan / yaşanan belirli sıkıntılar mevcut. Vücut sisteminin tüm bunların üzerine iş gerginliğini ilave edilmesinin sonuçlarına dayanabilmesi, insanı ve onu ayakta tutan mekanizmayı bayağı zorlar. Bu zorlanmanın doğal sonucu depresyondur. Belki de major depresyon sizi bekliyordur.
Her geçen gün sıklıkla rastladığımız bir rahatsızlık olan Depresyon (ruhsal çöküntü); genellikle çevremizde meydana gelen olayların insan bünyesinde birikmesine ve yaptığı tahribata kumanda merkezinin bir tepkisi olarak ortaya çıkar. Psikiyatrik hastalıklar arasında en sık rastlanan bir rahatsızlık. Ancak; insan vücudu bu tepkiyi anında ortaya koymayacaktır. Birikimler bünyenin kaldıramayacağı düzeye tırmanınca bu ruhsal çöküntü bir patlama gibi ortaya çıkacaktır. Belki de seneler sonra. Biraz ilerisinde ise “Bunalım “ denilen illet duruyor. Gerekli önlemin alınmaması halinde depresyonun, bunalıma dönüşmesi zor değil.
Eğer aşağıdaki bulgulardan bir kısmını hissediyorsanız, kendinizle ilgilenin.
İnsanın kendisini genelde üzüntülü ve hüzünlü hissetmesi, Yaşamdan geri çekilme. İlgi ve isteğin azalması. Daha önce yapılan etkinliklerden keyif almama ve ilgisizlik. enerji kaybı. Bitkin hissetme, çabuk yorulma. Uyku bozukluğu. Kişi uyandığında kendini dinlenmemiş hissedebilir. Sabahları erken uyanma, uyumakta güçlük çekme, ya da " uykuya kaçış " olarak tanımlanan fazla uyuma şeklinde görülebilir. Dikkati toplamada güçlük çekmek, Konsantrasyon azalması, yapamayabilir. Kendini sürekli eleştirme ve güven azalması, cesaret kaybı,kendini yetersiz, başarısız, eksik değerlendirmeye başlaması. olumsuz olaylarında kendini gerçeğe uygun olmayan bir tarzda suçlamaya başlamak, neşe kaybı, karar vermekte, ka uygulamakta güçlük çekilmesi Davranışlarda, düşüncenin akışında yavaşlık ortaya çıkması, durgunluk, ve ya tam tersi aşırı harekelilik, cinsel istekte azalma, cinselliğe karşı ilgisizlik, çabuk öfkelenme,
Ve de ben belirli nedenlerden ötürü 2011 yılında bu çöküntüyü yaşadım. Allahtan zamanında hissettim ve tedavi oldum.
Depresyona girmeden, çalıştığınız ortam sizi iyice bunaltıp raydan çıkarmadan bu rahatsızlıktan uzak durmanın çaresi yok mu? Var tabii ki. Çelebi’ de çalışırken bu çözümü en azından üç dört kez tüm şirket çalışanlarına mail yolu ile duyurduğumu anımsıyorum. Bizim dışımızdaki ülkelerde, özellikle Avrupa ve Amerika da ise St.John's Wort olarak tanınan Sarı Kantaron otu. Ortaçağdan beri depresif durumlara karşı güvenle kullanılan bir bitki. Avrupa’da ve ABD’de popüler olup tanınmasının Haçlı seferleri öncesine dayandığı ifade ediliyor. Aslında bundan yıllarca önce başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde bu bitki “ Doğal Antidepresan ” olarak resmi makamların onayı ile kullanılıyor.. Depresyon önleyici olarak kullanılmasının nedeni; Sarı kantaronun içerisindeki başta hiperisin olmak üzere mevcut diğer bileşikler sayesinde, beyin içerisinde sinir uyarılarının iletiminde önemli seviye artış sağlamasından kaynaklanıyor. Antidepresan etkisi kanıtlanmış bu bitkinin etkisinin görülebilmesi için 0,3 hypercin içeren tabletlerinden günde 1 mg alınması tavsiye edilmekte olup anti stres – Anti depresyon etkisi ile birlikte korku, endişe, kaygı, umutsuzluk, umursamazlık ve çaresizlik duygularının giderilmesinde ve de depresyona neden olan tüm duygulardan arınılmasına büyük ölçüde yardımcıdır.
Piyasada Solgar, GNS ve diğer markalar altında üretilmiş Sarı kantaron hapları bulunmakta olup kullanmayı düşünenlerin tabletlerde 0,3 mg’lık hypercin bulunmasına özellikle dikkat etmelerinde fayda görüldüğü ifade ediliyor..
Bu bitki ile ilgili gerekli bilgiyi internette bulabileceğiniz gibi, Prof.Dr. Maranki’nin Topkapı da bulunan “ Kozmik Yaşam Merkezinde “ bizzat kendisinden veya yardımcılarından detay alabilir ve konu işle ilgili dokümanları okuyabilirsiniz.
Yukarıda belirtilen arazların varlığını hissediyorsanız, gelin bu tamamı ile bitkisel olan ürünü kullanın. Kısa bir süre içerisinde rahatladığınızı görecek ve kumanda merkezinizde iş yaşamının gerginliğinden kaynaklanan derin çizgilerin etkilerinin minimuma indiğini ve hissedeceksiniz.
Tecrübe konuşuyor. .Depresyondan sıyrılınca hayat daha güzel.
Sarı Kantaronu kullanmaya başladıktan sonra İşyerinde bana kimlerin sempatik gelmeye başladığını bir bilseniz ( ? )
Yorumlar Tüm Yorumlar (40)