40 YIL ÖNCE 03 MART GÜNÜ TÜRK HAVA YOLLARININ EN ÜZÜNTÜLÜ GÜNÜYDÜ.
Bu gün, 03 Mart 2014. Paris kazasının 40 ncı yıldönümü.
02 Mart günü 23.00 / 07.00 nöbetindeydim. Hatırlar mısınız bilmiyorum. O dönemde THY Teknik ünitesi ve Uçak Bakım Hangarı Charter terminalinin yanında ve Kargasekmez’e dönüşün sağ tarafındaydı. Gece saat 03.00 gibi hava alma ihtiyacı hissettim. Ve de Charter’dan aprona çıktım. Biraz yürüdüm tekniğe doğru. DC-10 TC- JAV hangarın önündeydi. Kapıları kapalı bir vaziyette yapacağı uçuşun saatini bekliyordu. Kanat altından uçağın gövdesine doğru yukarı baka baka ilerledim. Ve kendi kendime bu koca gövde, bu ağırlık nasıl uçuyor diye düşündüm. Bu bize okulda defalarca anlatılmıştı ama o kadar büyüktü ki. O sırada hava almaya dışarı çıkmış olan bir teknisyen kardeşimiz de “ doğrusunu isterseniz sistemi bu denli iyi tanımama rağmen bende zaman zaman sizin gibi düşünüyorum “ demişti.
Nöbet bitiminde eve gidip yattım. Öğle saatlerinde uyandırdı eşim. TK 981 İstanbul- Paris- Londra seferini yapan uçağımızın düştüğü haberini verdi. Uçak TC- JAV’ dı. Tüm ekibimiz dâhil 346 canı Ermenonville ormanında yitirmiştik. O dönemde TÜRK HAVA YOLLARI’ nda çalışan herkesin şirket yaşamındaki en üzücü günüydü. Ülke olarak büyük acı yaşadık.
Ekibimizi ve yitirdiğimiz tüm yolcularımızı saygı ve rahmetle anıyor yakınlarına tekrar kalbi başsağlığı dileklerimi sunuyorum.
HOSTES DEĞİL, KABİN MEMURU
Öncelikle belirtmek isterim ki, ailemde hiç kabin memuru yok. Ne eşim kabin memuru ne de kızım. Olmayı isteselerdi olabilir der miydim? Hayır. Eşimin veya kızımın eve dönüşünü o heyecanla beklemek zor iş. Ben o kadar sağlam yapılı değilim. Onların uçakta yerdekinden daha fazla güvende olduklarını bilirim. Bilirim bilmesine ama yine de gözüm kapıda beklemeğe dayanamam. Yaradılıştan kaynaklanan o heyecan beni bitirir. Bu nedenle sorsalar “ olmaz “ derdim.
Türk Hava Yollarında grev rüzgârları esiyordu. Necip THY personeli “ Grev’i ve şartlarını düşünmek yerine birbiri ile uğraşıyor ve bölünmüşlüğün, parçalanmışlığın en bariz örneklerini Airporthaber sayfalarındaki yorumlar başta olmak üzere imkân bulunan her yerde sergiliyorlardı. Sendika taraftarları, işverenden yana olanlar, tarafsızlar ve de herkese, her şeye karşı olanlar birbirleri aleyhinde her fırsatta yazıp çiziyorlardı. Nedense THY’ den yana olanlar satırlarda fazla görünmüyordu.
Ve de bu süreçte bazı THY çalışanları Kabin memurlarını hedef tahtasına koymuşlardı. Gezen, tozan, beş yıldızlı otellerde konaklayan, 5000 TL maaşı beğenmeyen Uçan hizmetçi vb. bir sürü saçmalıklar yorum adı altında yapılan yazışmaların, alt yapısını oluşturuyordu.
İşte o sıralarda bir kabin memuru kardeşimiz aşağıda yer alan haykırışını Face’ de paylaşmıştı. “ Kabin memurlarının maaşları ile ilgili konuşan ve bu meslek grubunun ne iş yaptığını bilmeyenlere” hitap ediyordu. Bu muhataplarının hak etmedikleri kadar kibar bir yazıydı. Bu güne kadar gördüğüm en samimi iş tarifiydi desem yanlış olmaz. Önce bu iş grubunun mevcut eksikliklerinden bazılarına bir bakmak ve daha sonra Kabin Memuru kardeşimizin kaleme aldığı metni sizlere sunmak daha doğru olacak gibime geldi.
Sektörde 10.000’nin üzerinde Kabin memuru var. Şu anda dört Üniversitede Kabin Memurluğu bölümü olmasına rağmen Kabin Memurluğu kamuoyunca BİR MESLEK olarak kabul edilmiyor. Bunun nedeni büyük ihtimal ile bu grubun fonksiyonlarının genele iyi duyurulmamış olması ve de seneler boyu ilgililerin Kabin memurları açısından çok önemli olan bu konu için gerektiği kadar mesai harcamamış olmasıdır. Türkiye İş Kurumunun http://e-ogrenme.iskur.gov.tr/oyscontent/Courses/Course162/ sitesindeki arama bölümüne Kabin Memuru yazınca karşınıza TARİF EDİLMEMİŞ ( UNDEFİNED ) notu çıkıyor. Tariflenmiş hangi meslekler yok ki listede. Marangoz, nalbant, hamurkâr, hızarcı, şarküteri ve bakkal satış elemanı, daktilograf vb. Ama Kabin Memurluğu yok. Anlayabilmek mümkün değil.
Sivil Havacılıkta ne denli, büyük yol aldığımızı övünerek her fırsatta ifade ediyoruz ama ülkemizde bir “HAVA, İŞ KANUNU” halen yok. Kabin memurları Sözleşme ile BORÇLAR KANUNUNUN hizmet akdi hükümlerine bağlı olarak çalışıyorlar. Sendikalı olanlara tabii ki İş Kanununa ve Toplu Sözleşme hükümlerine de tabiler. THY DIŞINDAKİ ÖZEL HAVAYOLLARINDA ÇALIŞAN KABİN MEMURLARI SENDİKA ÜYESİ DEĞİL. Bu da taşımakta olduğu Hava İş unvanına rağmen mevcut sendikanın tüm sektör kuruluşlarında faaliyet göstermemesinden/ gösterememesinden kaynaklanıyor.
Değil sektörde Havayollarının kendi içlerinde bile bu grubun ÜCRETLERİ İLE İLGİLİ OLARAK UYGULAMA BİRLİĞİ yok. Örneğin THY’ de çalışan bu grup için dört ayrı ücret uygulanıyor. Hangi kanunun hangi maddesi emsal alınmış bilemiyorum ama Kabin Memurları için görevde deneme süresi üç sene olarak kabul edilmiş. Tabii ki en düşük ücrette bu gruba veriliyor. Oysaki taraflarca iş sözleşmesine bir deneme süresi kaydı konulduğunda bu sürenin en çok iki ay olabileceği 4857 sayılı İş Kanununun 15 nci, maddesi hükmü. Bu süreyi dört aya kadar uzatabilmek mümkün. Süre uzun, ücret az. Kabin memurunu üç sene gibi uzun bir süre en düşük ücretle çalıştırmak tabii ki Havayolu açısından karlı bir istihdam şekli. ÖZEL SEKTÖR KABİN MEMURLARININ AKÇELİ KONUDAKİ İMKÂNLARI MAKUL SEVİYENİN DE ALTINDA. Ancak bir özel havayolu ticari mantıkla hareket edip, tatminkâr satış prim uygulamaları ile kabin ekibinin gelirini belli bir seviyeye yükseltiyor. Güler yüz ve Yolcu memnuniyeti primi adı altında yapılan bir ödeme ile Kabin memurlarının maaşlarını takviye etme uygulaması yapan başka bir havayolunun da mevcut olmasına rağmen bu ödemenin çalışanların yüzde kaçını kapsadığı tarafımızca net olarak bilinmiyor.. Tabii ki bu yüzdenin fazla veya az olması havayolunun hizmet kalitesinin göstergesi olarak kabul edilmelidir. Kışın düşük, yaz döneminde ise fazla maaş ödemesi de uygulamalardan biri. Her ne kadar bu iki dönem maaşının ortalaması kabin görevlisinin normal aylık geliri olarak ifade ediliyorsa da, işverenin nakit akışının az olduğu dönemde az ödeme yapmasından başka nasıl bir fayda sağlayacağını anlayabilmek hayli zor. Çalışan açısından ise bu uygulamanın bir yararının olduğunu zannetmiyorum.
Yapılan işin ağırlığına rağmen Kabin Memurluğu Genel Sağlık Sigortası Kanununda yer alan “YIPRANMALI HİZMETLER” kapsamına da alınmış değil. Tabii ki bunun sağladığı haklardan da faydalanamıyorlar. Kabin Memurluğunun yıpranmalı hizmetler kapsamına alınması şart ve ülkedeki gürültü patırtı sona erince ilgililerin bu konuya mutlak ve süratle eğilmeleri gerekir.
İşe giren Kabin Memurlarının %50’si (5) sene içerisinde işi bırakıyor. İşten ayrılanların hepsi bu kararı evlilik nedeni ile almıyorlar tabii ki. Emekli olabilenlerin oranı ise inanılmaz düşük. Yüzde beş’i geçemediği ifade ediliyor. Demek ki, bu işe emekli olabilmeyi düşünerek başlayan yok denilecek kadar az. Tabii ki bundan GEREK DEVLET VE GEREKSE İŞVEREN TARAFINDAN ÇALIŞANLARA YETERLİ GÜVENCE VERİLMEDİĞİ ve yukarıda söz konusu edilen eksikliklerin çalışanların önlerini görmelerine engel oluşturduğu sonucunu çıkartmak için alim olmaya gerek yok..
Evet, Kabin memurluğu hayli zor bir meslek. Ülkede hava iş kanununun bulunmaması, hem hükümetlerin, Bakanlığın hem de şöyle büyüdük, böyle büyüdük diye anlatan işverenlerin bir eksikliği. Bir şeylerin havada kalması neden tercih edilir, bundan nasıl bir faydayı kim sağlar bilemem. Özel sektörde sendikalı olma ihtimali zor olsa bile, TEŞMİL uygulamasını profesyonelce bir çalışma ile ilgili bakanlıktan talep etmek mümkün ve de hatta yalnız kabin memurluğu için değil sektörün tüm branşları için de bu uygulamanın araştırılması şart. Sektör çalışanlarının bir anlamda rahatlaması için. Anlayacağımız sektörün diğer branşlarında çalışanlarında da muzdarip oldukları üzere Kabin Memurları da bir anlamda sektör yöneticilerinin ihmallerinin sonuçlarını yaşıyorlar.
Evet, işte Kabin Memuru kardeşimizin kaleme aldığı samimi iş tanımı.
“Uçakta iki çay verip dünyayı gezen, aldığı beş bin lira maaşı beğenmeyen, yediği kaba tüküren, hadsiz çalışanlar olarak gördüğünüz kabin memurları için verip veriştiriyorsunuz. İfade etme özgürlüğü tabii ki güzel ama insanları karalarken ve bir anlamda kul hakkına dil uzatırken en azından onu tanımanızı ve ne iş yaptığını bilmenizi istedim.
Sen uçağa geldiğinde ilk olarak kapıda beni görürsün, suratımda bir gülümsemeyle sana bakarken. Ben sana baktığımda ise yürüyüşünden korktuğunu, teninin renginden hasta olduğunu, konuşmandan sorunlu olduğunu, bagajının şeklinden tehlikeli olduğunu görürüm.
Uçuş esnasında sen keyifle oturup yemeğini yerken ben arka tuvalette başlayacak yangının dumanının bir dakika içinde kokpite ulaşıp kaptanların görüşünü engelleyeceğini bilir, kırk bin volta dayanan baltamla korkmadan uçağın panellerini parçalarım ve çarpılmadan söndürürüm yangını.
Okyanusun üstünde bir doğum başlarsa hemen steril bir doğumhane oluşturur bebeğin göbek bağını tam da yerinden bağlarım.
Yolcu kalp krizi geçirse, hatta ölse bile, şok aletini kaptığım gibi başlarım kalp masajına tereddüt bile etmeden. Belki bir doktor değilim ama o hiç kimsenin olmadığı gökyüzünde eldeki tek şans olarak eğitildim ben. Şekeri yükselip komaya giren birine yanlışlıkla şeker vermemin koma süresini uzatabileceğini ancak şekersizliğin onu birkaç saat içinde öldürebileceğini bilirim. Boğazına bir şey kaçıp da nefes alamayan insanın sırtına vuran milyonların yaşadığı bir ülkede bunun ne kadar yanlış olduğunu ve dünyada bunu yapan tek ülke olduğumuzu ben ve kaderimizi paylaştığımız binlerce arkadaşım iyi bilir.
Doğal olarak sen “Heimlich manevrasının” ne olduğunu, ya da bir yangının hangi sınıfa girdiğini ve neyle müdahale edileceğini bilemezsin. Benim % 100 bilmekle sorumlu olduğum ders kitaplarımda kenelerin insanlara sürü halinde saldırdığı, timsahlardan nasıl korunabileceği yazar. Ben çölün ortasında yardımın gelmesini beklerken, 3 günde susuzluktan öleceğimi, gerekirse senin idrarını nasıl damıtıp içebileceğimi, buz gibi okyanusta nasıl hareket edersen soğuktan en az etkileneceğini, yağmur ormanlarında renklerine göre zehirli hayvan ve bitkileri nasıl ayırabileceğimi, sana hangisini yedirebileceğimi biliyorum.
Acaba sen o uçağa bir şey olduğunda yaşaman için benim seni 90 saniyede dışarı çıkarmam gerektiğini ve bunu sağlayabilmek için senelerce uygulamalı derslerde nasıl çalıştığımı biliyor musun? Hayatında hiç bomba görmedin kuşkusuz! Ben kokusundan ve şeklinden nasıl olduğunu bilir, bomba uzmanının uzaktan yönlendirmesi ile onu uçak içinde hareket ettirerek en az zarar vereceği yere taşımayı ve de herhangi bir dışsal etkiye maruz kalmaması için korumaya almayı bilirim.
Yazdığın yorumda demişsin ki: “Ne iş yapıyorlar ki o kadar para alıyorlar?” Umarım ne iş yaptığımızı anlatabilmişimdir. Bir de “alkolik” demişsin benim için, sebebini anlamadım. Evet, sana sunduğum şarabın üzümünü, votkanın hangi fıçıda bekletildiğini, malt ile Scothc Whisky arasındaki farkı bilir, sen “bana bir kokteyl öner!” dediğinde, ellerimle hazırlayabilirim birçoğunu. Havada içilen bir bardak alkolün normalde içtiğin üç bardağa bedel olduğunu bilir ve tekrar istemen durumunda bunu nezaketle size söylerim. Tüm bunları bilmek beni alkolik yapar mı?
Ben kabinde yakın dövüş için eğitildim, nerene baskı uygularsam seni hareketsiz bırakabileceğimi ya da bayıltabileceğimi bilirim, 60 saniyede seni kelepçeler koltuğa sabitlerim. Ama sarhoş bir yolcu beni tekme tokat dövüp yumrukladığında elimi bile kaldırmadım ona. Açılan davada bana avukat bile vermedi şirketim. Türkiye’de havacılık kanunları olmadığı ve denizcilik yasasına tabii olduğumuz için bir ay bile yatmadı o yolcu. Sen şakadan da olsa “uçağı kaçırıyorum” desen 15 yıl yersin ama beni öldüresiye dövsen ya da taciz etsen bir ay bile sürmez dışarı çıkman. Hem de ben orada savunmasızken. Tekrar bilet alıp yine gelebilirsin aynı uçağa.
Benim iş kanunumu yıllardır çıkarmayan TBMM iki günde grev hakkımı yasaklayan kanunu yürürlüğe koydu. Bunu biliyor muydun? Bizde bir söz vardır: “ Havacılıkta kurallar kanla yazılır ” diye çok da doğrudur. Her bir kural, yaşanmış bir felaketin incelenmesiyle bir daha olmasın diye önlem almak için getirilmiştir. Uluslararası kanunlara uymam gerekirken ben mesai saatlerimin üzerinde uçuşlara zorlanıyorum zaman zaman. Gitmezsem işten atılırım. Gittiğimde ise kötü bir olay vuku bulursa sorumlu olurum. Ne kendimi, ne senelerin hizmetini, ne de emekliliğimi. Hiç bir şeyi kurtaramam.
Şimdi sana soruyorum ey yolcu. O uçuşa gidip işine sahip çıkmak mı, yoksa kurala uygun davranıp uçuşa gitmeyip işten atılmak mı, hangisi daha iyi? Cevabını bende bilmiyorum. Eğer bir gün kendini uçakta her yer duman içinde, maskeler dökülmüş, çığlık atarken bulursan, yardımına koştuğumda “bu işi bir milyara yapacak çok insan var” dediğini hatırlamanı isterdim.”
Uçağın en emin ulaşım aracı olduğu düşünüldüğü takdirde kabin memurlarının tüm fonksiyonlarını yolculara bire bir göstermesini gereken acil olaylar şükür ki çok ender meydana geliyor. “YANGIN ÇIKMIYOR DİYE İTFAİYE TEŞKİLATI DAĞITILMAZ. diye bir söz var. Bu noktadan hareketle kabin memuru kardeşlerimiz de yolcular açısından vazgeçilmez olan varlıklarını sürdürecek ve onlara uçuşları boyunca kol kanat gereceklerdir.
Toplulukta türlü türlü insan var. Duygulu ve yumuşak yaradılışlı olanların yanında sert mizaca sahip olan yolcular da mevcut tabii ki. Talebini rica yolu ile iletmek yerine, verdiği bilet ücreti ile uçağı, çalışanları da dâhil satın almışçasına davrananlarında bulunduğunu hepimiz biliyoruz. Özel hayatımızda hepimiz bu insanlara farklı davranışlar sergileriz. Kabin memuru için ise ne tür olursa olsun tüm yolcular bir misafir. Onlar kendisine nasıl davranırsa davransın Kabin Memuru tüm yolcuya aynı şekilde, kibar davranma zorunda. Biraz empati lütfen.
Evet, bu grupta çalışanlar için olur olmaz yakıştırma yapanlar. Kabin memuru arkadaşımızın yazdığı bu iş tanımında yazılı olan hususları yakından bilmeme rağmen çok güvendiğim arkadaşlarıma doğruluğunu bir kez daha teyit ettirdim. Şimdi bu suali size daha rahat yöneltebiliyorum. Bu işi 1000 TL’ ye yapacak birini sahiden bulabilir misiniz? İsterseniz, önce havayollarının bu görev için istihdam edeceği personelde aradıkları vasıflara bir bakın. Şayet siz bu niteliklere sahipseniz işe talip olun. 1000 TL’yi siz kapın. Sizden iyisini bulacak değiller ya. Daha sonra da başka adayları aramaya çıkın. Allah sizlere kolaylık versin. Az bir şey, bir tutam insafla birlikte.
Yorumlar Tüm Yorumlar (99)