İŞ YAŞAMINIZI KİMLER YÖNLENDİRİYOR. TABİİ Kİ TEPEDE OTURANLAR: İş yaşamının başarıya ulaşmakta en önemli faktörlerinden biri çalışan grubunu takım haline getirecek olan düzgün, eğitimli ve kaliteli yöneticiler olduğu açık. Bizim ki basit bir seslenişten öte değil.
Gurubu takım yapmak: Zaman zaman lider ile yönetici arasındaki farkı yazılarıma konu olarak aldığımı hatırlıyorum. Gurubu takım yapabilmek için “lider yöneticilere” gereksinim olduğu açık. Ancak kuruma ve çalışanlara yön verebilen, çalışanların güvendiği ve arkasından gidilmeye değer bulduğu lider yöneticiler bir gurubu takım yapabilir. Önce iyi bir yönetici olacaksın, ancak bir süre sonra da liderliğe soyunacaksın. Bu iki aşamalı bir oluşum. Yönetici olabilmek keman çalmak gibi bir olgu. Kabiliyet işi. Bu kabiliyet içimizde doğuştan varsa sorun yok. Ders alarak yönetici olmak mümkün değil.
Haydi bu aşamayı geçtik diyelim. İkinci aşamayı da başarı ile geçebildiğimiz takdirde birlikte çalıştığımız gurubun yavaş yavaş takıma dönüştüğünü görecek, bunun keyfini ve konforunu yaşayarak gururlanabileceğiz.
Patronlar veya işveren vekilleri kuruluşun organizasyonunda mevcut kutuların hangi çalışan tarafından doldurulacağını tespit eder. Bu doğru. Ve de seçilen insanın ismi o kutunun içine yazılır. Seçilmişin maaşı ve kendisine tanınan sosyal imkanlar artar, sekreteri olur, emrinde bilmem kaç kişi çalışır. Vb,
Seçilen bu insan şimdi yönetici olmuş müdür? Bana göre hayır. Kesinlikle hayır. Peki o seçilmiş insan nasıl ve ne zaman yönetici olacaktır? Ona bağlı olarak çalışan personelin onu benimsedikleri, ona ve ona, bilgisine güvendikleri ve arkasından gidilmeye değer bir insan olduğunu anladıkları zaman.
Evet süreç böyle gelişiyor.
Neticeten bir anlamda o göreve üstlerce atanan insan çalışanlarca onaylanmadan yönetici olamıyor. Bu onayı almadan yöneticinin lider olması ise hiç ama hiç mümkün değil.
Her ne ise bizim yöneticilerimiz o türden değil Allahtan. Hepsi onaylı. Çalışanların bir bölümü onları aşağıda ifade ettikleri gibi görüyor. Diğer bölümünü mü sordunuz? Onlar önemli değil.
Eğer kutu kutudaki varlığı astlarınca onaylanmaz ise, o insan kendisi için belirlenen noktayı şeklen doldurmaya memur edilmiş bir müşavir olarak kalıyor. Yöneticilik de hayal, liderlikte. Birkaç uydu menfaatperest dışında çalışanları onun değil liderliğini, yöneticiliğini bile kabul etmeyecektir. Ne tuhaf değil mi? Devletin, kurumun sahibinin veya vekilinin görevlendirmesinin yeterli olmadığını ve yönetici olabilmek için astların onayının
gereklilİiğini konuşuyoruz. Bu yaklaşımın doğru olup olmadığını tespit için etrafınıza bir bakmanız yetecektir.
Doğru açıdan bakabildiğiniz takdirde etrafınızdaki kutu doldurmaya memur müşavirlerle hakiki yöneticilerin ayırımını yapmanız hiç de zor olmayacaktır. Üzücü ama, unvanı ne olursa olsun organizasyon kutuları içerisinde tepeden atanan bu çakma yöneticilerin, müşavirlerin varlığını hissetmeniz ve onları bu küçük organizasyon kutuları içerisinde “var gibi yok “formatında sakin sakin otururken görmeniz mümkün.
Gurubu takım yapmak kolay iş değil. Önce atanacaksınız. Sonra altınızda çalışan gurup sizde ışık görecek, Doğrunun peşinde koşup onu yakalamak için çalışan ve kendisini sürekli geliştirerek yenileyen insanlarla çalışmayı tercih eden bir kişi olduğunuza inanacak. İşte bu inancın oluşmasını takiben gurup takım zihniyeti ile çalışmaya başlayacak ve işte o zaman kendinizi takım kaptanı olarak görmeniz mümkün olacak.
Bir organizasyonda küçük küçük değişik mantalitede takımlar bulunabilir. En tepedeki de bu takımları birleştirme, kurumun hedefine kilitleme ve kurumu tek takım haline getirme becerisini gösterince kendisini genel kaptan hissedecektir. Sizden, bizden ayırımı yapanlar, insanları birleştirme yerine, parçalara bölecek uygulamaları ile temayüz edenlerden, unvanı ne olursa olsun kurumun uzun vadede fayda sağlaması mümkün değildir.
Takım kaptanlığı, nasıl bir unvandır diye soracak olursanız. Ulaşılması hayli zor olan büyük bir unvandır.
Bana göre; yönetim kurulu başkanlığından da genel müdürlükten de diğerlerinden de büyük ve saygın bir unvandır.
Çalışanlarının takım ruhuna sahip olduğu bir kuruluşun başarısız olduğunu hiç gördünüz mü?
Tepe yöneticilerin günlük işlerden arınıp kendilerini genel kaptan ve gurubu ise takım yapma çalışmalarına eğilmesi sonucunda kuruluş başarıya, “gökyüzünde parlayan yıldıza” mutlak, kesinlikle ulaşacaktır.
Yıldızlar göründüğü kadar uzak değil. Yeterki onlara uzanma ve tutma azminde olun.
Bu arada daha yukarıya yükselebilmek için bastığınız sandalye üzerinde elleriniz havadayken dengenizi kaybedip düşme tehlikesi geçirebilirsiniz. Ve belki de düşebilirsiniz. Bu sizi korkutmasın. Gençsiniz. Bir iki düşme ile bir yerleriniz kalıcı olarak incinmeyecektir. Biraz riske girin. Bu kaptan veya genel kaptan diye anılmaya, öyle hatırlanmaya değer. Öncülüğünü yaptığınız gurubun başarısını görmek için de değecektir.
Birkaç ezik, bir iki kırık Organizasyonda mevcut bir kutuyu doldurmaya memur edilmiş “var gibi yok” formatında bir müşavir olarak görünmekten veya o görevden ayrıldıktan sonra sistem içerisinde öyle hatırlanmaktan iyidir. Tabii tüm faaliyetinizin çıkış noktası sizi o kutuya oturtan insana ve onun düşüncelerine uymak, isteklerine itaat etmiş olmak değilse.
KUTUDA NEDEN SİZİN ADINIZ YAZMASIN? MAZERETİNİZİ ŞARTLAR HAZIRLADI.
Bizim çalıştığımız kurumda, tayin terfi vb. hususların belirli şartları var. Üstlerin bu konularda tercihlerini nasıl kullandığını hepimiz biliyoruz. Torpil, destek, tanıdık. Bunların arkasına sığınmak ve sessizliğe bürünüp beklemek veya VPN ile uygun yerlerde bunu etrafa anlatmak size bir şey kazandırmayacaktır. İçinizi boşaltmaktan öte.
BU DURUMDA NE YAPMAK GEREK? İLERİSİ İÇİN SİZE FAYDALI OLACAKTIR.
Evet, başarılarınızı kendinize saklamayın, bırakın herkes farkında olsun ve duysun. Planladığınız ve ulaştığınız hedefleri listeleyiniz. Bir başarı listesi oluşturuyormuş gibi. Bu arada her ne iş yapıyorsanız, ek görevler için de gönüllü olduğunuzu da gizlememeniz şart. Görev bilincinizin tam olduğunu herkese göstermelisiniz. Bunun yolu da
iş yerinizdeki davranışlarınıza bir bütün olarak dikkat etmekten geçer. Hem dedikodudan hem de dedikodu yapanlardan uzak durmanızda çok büyük bir fayda var. Öğrenmeğe halen açık olduğunuzu etrafınızdakiler bilmeli. İş yaşamında takım çalışmasının rolünü hiç aklınızdan çıkartmayın. İşinizi hem ciddiyetle hem de sevgi ile yapmalısınız. İşe yeniden böyle başlayın ki sizden vaz geçmek mümkün, ama hiç olmaz ise zor olsun.
(TED) PAYLAŞILMAYA DEĞER FİKİRLER
Uçağım düşerken öğrendiğim 3 şey.
Richard Robert Elias, Nashville'de yaşayan Amerikalı bir şarkıcı ve söz yazarıydı. Elias, 1993'ten 2000'e kadar kayıt ve turne yapan Rich Mullins'in A Ragamuffin Band'in kurucu üyesi olarak bilinir.
(Sunum İngilizce olup Türkçe alt yazılıdır. Resmin üzerine tıklayınız)
Yorumlar Tüm Yorumlar (21)