İspiyon kelimesinin Türkçe karşılığı “Birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyip başkalarına bildirerek çıkar sağlama, ispiyonlama, gammazlama” olarak geçiyor sözlüklerde”. Evet, eskiden dalkavukluk vardı ve bu bir meslekti. Bir zaman sonra soytarılık çıkmış ortaya. Soytarılıktan sonra İspiyonculuk doğmuş. Ahlak iyiden iyiye çökmüş. Ve de soytarılık ve ispiyonculuk ikisi kardeş olup bizim başımıza bela olmuşlar. Tabii ki insanların iş ahlakı iyiden iyiye sapıtıp ve yöneticiler bu çirkinleri kucakladıktan, ispiyonculara kıymet verip onlara itibar ettikten sonra.
Senelerce önce çalıştığım işyerlerinde birinde bir İnsan Kaynakları sorumlusu vardı. Şirketin ünitelerinde olup biten her şeyden haberim olur diye övünür ve bunu sık sık dile getirirdi. Bununla da yetinmez her ünitede kendisine bilgi getiren adamlarının olduğunu söylerdi. İsmi ben de kalsın. Ve de herkes onu patronun muhbiri olarak tanır, o da bununla iftihar ederdi. Sonuç olarak zekâ seviyesi düşük biriydi. Yüzüne olmamak kaydı ile tüm çalışanlar onun zekâ özürlü insanımsı bir yaratık olduğunu söylerdi?
İspiyon. İspiyoncu. Muhbir Bu kelimelerin her dilde karşılığı var. Demek ki yapılan iş uluslararası boyutta da geçerli. Evet Her şey gelişti. İnsanlar hem gelişti hem de değişti. Muhbirlik de aynı şekilde. Şimdi yeni teknikleri var. Bazı işverenler kuruluşlarında bu işi sistemleştirildi. Artık ispiyon yapmakla görevlendirdikleri çalışanlar var. Karşılığını da bir onlara bir şekilde ödüyorlar (?) Eskiden bu iş yapanlar kendilerini bir şekilde saklarlardı. Şimdi ise küçücük bir lokasyonda araç kullanma görevi yapan iki kişiden ast olan üstünün bir hareketini ispiyonlayabiliyor. Kendimi açığa çıkartırım diye bir düşüncesi yok. Sonuçta herkes biliyor ki sistem ona bu görevi vermiş. O da kendisine bunu yakıştırmış. Bilmem anlatabildim mi? Yaşanmışı hatırladınız mı?
Bugünün iş yaşamına gelince önce belirtmek isterim ki bu yazı yalnız bizim sektörle değil, çalışma sisteminde bu iğrençliği, çirkinliği ve rezilliği barındıran ve buna göz yuman tüm diğer sektör kuruluşları ile de ilgili.
Evet; dedikodusu fazla olan, şirketle ilgili en basit konuya bile anlaşılmaz bir şekilde “Gizli “damgası vurulan iş yerlerinde dedikodu ve ispiyon hali ile tepe yapacaktır. Yaptı mı? Yapmadı mı? Bunu en iyi çalışanlar bilir. Bu ayrı ve büyük bir sorundur. Bir yerde okumuştum. Çalışanların dedikodu yapmalarının cezası işten çıkartılmak demişler. Çok yerinde ve de çok uygun. Ancak bu ceza dedikoduyu, ispiyonu yapana mı, yoksa onu dinleyene mi verilecek. Orası belli değildi? Her ikisine de dense alkış tutardım. Evet, bu işin meraklıları istemde patron veya işvereni işveren temsilcisi kısaca yönetici unvanı ile anılırlar. İspiyon yapan ise onların taşeronu. Allah tümünün layığını versin.
NAMAZA MEYLİ OLMAYAN EZAN SESİNİ DUYMAZMIŞ (2)
Evet, iki seneye yakın bir süredir, Bay Bolat’ a, IK sorumlusuna seslenip duyuruyorum. Olanın bitenin bir kısmını anlatıyorum, belki dönüp bir bakarlar, belki düzelirler / düzeltirler ümidi ile. Evet, başlıktaki sözün ne doğru olduğunu bir kez daha anladım. Hakikaten namaza meyli olmayan ezan sesini duymazmış.
Biz Türk Hava Yollarında istihdam konusunda olup biten birçok şeyi Bay Bolat’a ve şirketin IK ünitesinin
Sorumlusuna faturalayarak haksızlık mı ediyoruz.? Düşünüyorum da verebileceğim en tarafsız cevap hem evet hem de hayır olur. Eskiden beri süregelen hususları düzeltmesini kendisinden bekliyoruz. Bu yanlış. Ahmet beyin
İstihdam konusundaki zihniyeti uzun zamandır şirketin başında. Yönetime gelenler gidenlerin devamıydı. Öyle demişti Sn. Aycı ve de doğruydu. Sorunları onlar yarattı. O yarattı, ondan önceki ve ta 20 sene öncekilerde aynı uygulamaları yapmıştı. Evet böyle düşünüyorum ama, hep aynı hususların senelerdir devam ettiği ve de Ahmet Bolat Beyin göreve gelince aynı şekilde devam ettiğini düşününce de hırslanıyorum. Şimdi o bu gidişatı düzeltebilir mi? Hayır. Kendisi de benzeri / hatta aynı şeyleri yapıyor. Gelecek olan da Ahmet beyin yaptıklarına devam eder. Gelen / giden fark etmez Yönetimler birbirinin devamıdır ya. Nasıl ki Bolat Beyden öncekilerin yaptıklarına çözüm üretmeyi beklemedikse, ondan son gelenler içinde başka düşüncelere dalmanın alemi yok. Evet, sorunlar onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez sözü çok doğru. Ve bizler bunu gördük ve yaşadık.
DEĞERLENDİRME YAPARAK DOĞRUYU BULABİLMEK
Yaşamımızdaki her konumuz farkında olarak veya olmayarak yaptığımız değerlendirmeler sonucunda ve de bunlara dayanarak verdiğimiz karar sonucunda şekillenir. Eğer yaptığımız değerlendirmeleri sağlam veriler üzerine bina ediyorsak ve de sonuç doğru ise konu her ne ise başarılı olacağımız veya o konudan zarar görmeyeceğimiz açık.
Şunu unutmamak gerekir ki, düşüncemizi değiştirmek ve bizim yanlışlarımızı samimiyetle düzeltmek için çaba sarf eden birisinin söylediklerine uymak özgürlüğümüzden ödün vermek anlamına gelmez. Çünkü bu değişiklik, bizim irademizle oluşmuştur, kendi arzumuza, değerlendirmemize ve anlayışımıza uygun olarak yapılmıştır. Öyle veya böyle Hayat ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir. Bu, alkışı olmayan tiyatronun perdesi kapanmadan; hayatımızda yer alan / alacak olan her konuyu iyi doğru ve eleştirisel düşünerek değerlendirmemiz şarttır
Toplum içerisinde eleştiri kelimesi olumsuz bir anlama sahip olması nedeniyle hoş karşılanmayan bir kelimedir. Fakat eleştirel düşünme sadece olumsuz tarafların değil olumlu tarafların da ifade edilmesi anlamına gelir. Eleştirel düşünme ile karşılaşılan bir problem tüm yönleri ile tespit edilebilir. Problemi meydana getiren nedenleri anlamak için bu tarz düşünme ve değerlendirme yol gösterici olabilir. Problemleri doğru olarak belirlemek genellikle problemi çözmekten daha zor bir konudur. Eleştirel yaklaşım sayesinde analitik düşünme süreci geliştirilerek daha doğru değerlendirme olasılığı arttırılabilir.
BU BÜYÜK BAŞARISINDAN ÖTÜRÜ TÜRK HAVA YOLLARINI KUTLUYORUM. Geçtiğimiz günlerde bir THY’ li arkadaşımız, THY’ nin sektörde personel devir hızı en düşük olan şirket olduğunu söylüyordu. Dinledim ve hiçbir şey söylemedim. Evet bunu yönetimin başarısı olarak ifade ediyordu. Doğru ya bu bir başarıydı.
Peki; Türk Hava Yollarında personel devir hızı düşmüş durumda mı? En azından zemindeki kayganlığın önüne geçebilmek için gerekli tedbirler alınmış olabilir mi? Hayır. Bu ortamda Personel devir hızı artarak devam ediyor demekte doğru olur mu? Hayır. Ben de Turnover’ın (Personel devir hızının) düşmüş olduğu kanaatindeyim. Bu oranın düşme nedenlerini kişisel, örgütsel ve ekonomik olarak ayırabiliriz. Kişinin yaşı, cinsiyeti, eğitim düzeyi, medeni durumu, çalışma süresi ve tecrübesi, iş tatmini ve stres durumu kişisel nedenler iken, Personel politikası, organizasyonun büyüklüğü, ücretlendirme, yönetici davranışları, başarı değerlendirme ve terfi, arkadaşlık ilişkisi gibi nedenler daha çok şirket ile ilgilidir. Personel devir oranını etkileyen ekonomik faktörlerin ise; iş piyasasının durumu, istihdam düzeyi ve genel ücret düzeyi olduğunu görürüz. THY bunun için özel bir gayret göstermiş midir? Cevap hayır. Görüşüme göre THY’ deki personel devir hızının azalmış olmasının nedenleri aşağıdaki görselde not edilmiş olan şekildedir.
THY’ de personel devir hızının neden düşüğü aşağıdaki görselde. Bu görseli önce o arkadaşımıza gönderip görüşünü istedimse de dört gün için de bana dönmedi. Nedenini tabii ki kendisi bilir (?)
Bu hızın daha da artmasının sonucu 150 km hızla giden bir aracın beton duvara vurması ile eşdeğer olur. Hoş bu araba duvara vursa da ön tarafta oturacak olan korumadaki o kafa ’ya bir şey olmayacaktır. Patron var ya. Hava yastığı misali Onu koruyacaktır. Gerisi de zaten pekte önemli değildir.
Yorumlar Tüm Yorumlar (18)