İsme takılmayın lütfen. Bildiğiniz üzere bu büyük esere isim koymak için anket yapılıyordu. Nedense iptal edildi. Trafik Tabelalarında yeni havalimanının “3 Havalimanı” olarak anılması benim de hoşuma gitmedi. Sanki cami avlusuna bırakılıp çocuk koruma evine teslim edilen bir bebeğe isim koyamayıp ona “ çocuk “ diye hitap etmek gibi bir şey. Başbakanımız Ulaştırma Bakanı iken bütçe görüşmeleri esnasında “Biz havalimanını yapar bitiririz. İsmini kim, ne koyarsa koysun” demişlerdi. Başlıktaki bu isim de benim yakıştırmamdan öte değil. Daha yakışan bir isim bulunabildiği takdirde trafik tabelalarına da bu yazılır ve de çocuğun ismi konmuş olur. Bizde tabii ki yeni havalimanımızı o ismi ile anarız.
HEPİMİZ ZAMAN ZAMAN AYNI ŞEKİLDE DAVRANDIK.
Zaman zaman şirketleri veya mensubu olduğu siyasi teşekkülün projeleri ile ilgili olarak yaptıkları açıklamaları okuyoruz. Tabii ki herkes çalıştığı şirketi veya siyasi teşekkülü olduğundan da kuvvetli ve başarılı gösterme eğiliminde ve de bir noktaya kadar bu tutumu normal karşılamak gerek. Bu güdü herkes de, hepimizde var. Yazıya konu seçerken İstanbul 3 Havalimanı CEO’ sunun söyleşisinden hareket ettim.
Türk Sivil Havacılık sektörünün eski bir mensubu olarak Ülkemize, Türk Turizmine ve Sivil Havacılığımıza böylesine bir sistem kazandırılmasından tabii ki büyük memnuniyet duyacağım.
YENİ HAVALİMANINA THY BAKIŞI
Türk Hava Yolları yeni havalimanımızın en büyük müşterisi olacak kuşkusuz. THY eski Genel Müdürü Temel Kotil 04.06.2015’ Star TV’ de, İstanbul 3 havalimanını anlatırken onu Türkiye’nin gurur projesi olarak lanse etmiş ve 3. Havalimanı için “Dünyanın tarihini değiştirecek nitelikte” şeklinde çok iddialı bir söz kullanmışlardı. Gurur projesi konusunda kendilerine yaklaşmak için düşüncelerimizi zorlayabiliriz. İstanbul 3 Havalimanının dünya tarihini nasıl değiştireceğini ise hep birlikte izleyeceğiz.
İSTANBUL 3 HAVALİMANI: LOKASYON BELİRLENMESİ
Ancak bahis konusu havalimanının yer seçimi aşamasından başlayarak birçok konuda söylentilere yol açtığı malum. Senelerce önce Yeni Havalimanı için yer belirleme çalışmaları yapılmıştı. Aklımda kaldığına göre ulaştırma yetkililerinin de bulunduğu ekip İstanbul un ulaşım fonksiyonlarına kolaylıkla, bütünleşmiş olacak bir lokasyon belirlemişlerdi havalimanı yapımı için. Silivri yöresindeki bu lokasyon e-E- 5, Tem Otoyolu, Deniz ve Demiryolunun yanı başında denilebilecek kadar yakındı. Ama olmadı, kabul görmedi. Kaldı ki; 15 milyonluk İstanbul’a yeni bir havalimanı yapmak, sadece ülkenin Sivil Havacılık sektörünün, resmi ve özel kurumlarını ilgilendiren bir konu değil. Tüm ulaşım modlarının entegrasyonunu içermesi ve bunların havalimanı inşaatı dışındaki maliyeti nedeni ile konu daha fazla ilgi odağı haline geldi.
İNGİLİZLER NEDEN LONDRAYA YENİ BİR HAVALİMANI YAPMADI?
Avrupa’nın uçak ve yolcu sayısı olarak en büyük havalimanı Heathrow ‘a alternatif bir havalimanını Thames Deltası’na yapma fikrini 5-6 yıl tartışan İngilizler sonuçta bu öneriyi reddederek Heathrow’u büyütüp paralel pist yapma kararını parlamentodan geçirdiler. Parlamentodan yapılan açıklama şu şekildeydi. “Sir Howard Davies, "Havaalanının maliyeti 70 ila 90 milyar sterlin arasında olacaktı. Bu diğer seçeneklerden çok daha pahalı bir çözüm. Kapasitenin artırılması konusundaki ihtiyacımız açık. Ancak dengeli, bütçeye uygun çözümlere odaklanmalıyız" demişti. ( BKNZ Kaynak 3 )
SAW HAVALİMANININ YAPILAMAYAN PİSTLERİ
Bu arada şu an için Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanından toplamda 90 Milyon yolcu geçiyor. ( ATA 60 – SAW 30 ). Şayet 2012 yılında konuşulmaya başlanmasına rağmen 2017 yılında inşasına halen başlanmamış olan SAW Havalimanı pistlerinin inşaatına başlanmış ve bitirilmiş olsaydı bu tabloda büyük değişikliklerin olması kaçınılmazdı. Devlet Hava Meydanları İşletmesinin bu konudaki ağır davranışını izah edebilmek mümkün değil.
Bu arada Havalimanı yöneticileri kapasiteyi doldurduk algısını yaratmaya çalışılırken tabii ki ülkemizde uçak ve yolcu sayılarının doğru okunması ve bir anlamda hormonlanmamasının gerektiği de açık. Şöyle ki; Tüm ulaşım modlarında olduğu gibi havacılıkta da gelen yolcu gider, giden yolcu geri gelir. Bu noktada havacılık sektörüne ve ülkenin ekonomisine katkı sağlayan bir lokal yolcu ve o havalimanını kullanan transfer yolcu da hali ile iki kez sayılmış oluyor. . Bu noktadan hareketle son dönemde Sivil Havacılığımızın en verimli yılı olarak kabul edilen 2015 yılı için ATA ve SAW havalimanlarının yolcu miktarlarını üst üste koyup hesaplayabilirsiniz. Tabii ki getirisini de. Evet, DHMI, yüklenici firmaya 12 yıl için 6, 3 Milyar Dolar garanti vermişti. Dış hatlar için yolcu başına 20 Euro / Dış hat transferler için yolcu başına 5 Euro, yanılmıyorsam iç hat içinde yolcu başına 3 Euro. Hesaplamak isterseniz bu rakamlar yardımcı olacaktır.
Bana göre söyleşide görüşme yürütüldüğü ifade edilen 46 ( Yazıdaki 400 Havayolu olarak belirtilen miktar okur ikazı üzerine 46 olarak değiştirilmiştir. Özür diliyorum) havayolu ile görüşme yapılması tabii ki normal. Ancak Türkiye’ye hiç uçmayan ülkelerin havayollarının yeni havalimanına getirileceğini şimdiden ifade etmek bana göre doğru değil.
Hiçbir yabancı havayolu İstanbul’un 3. havalimanı çok güzel, geniş ve fevkalade hizmet imkânlarına sahip diye Türkiye’ye gelmez. Eğer ülkesi ile Türkiye arasındaki operasyonu besleyecek, sistemi ayakta tutacak yolcu bulma ihtimali varsa tabii ki sorun olmaz. Eğer bu yoksa 3 Havalimanımızı transit noktası olarak kullanma imkânı araştırır. ( Bunun da İstanbul 3 havalimanına sağlayacağı gelir normal yolcu gelirinin yaklaşık ¼’ dür. ) Dolayısı ile öncelikle Türk Turizminin eski konumuna gelmesini dilemek ve bunun için uğraşmak, çalışmak gerekir. Keşke açıklama bu yönde yapılmış olsaydı Bunun daha doğru olacağı kabulü zorunlu olan bir gerçek gibi geliyor bana.
ATA VE SAW’ A 2015 YILINDA KAÇ HAVAYOLU İNDİ?
Atatürk havalimanında dış hat tarifeli ve charter konvansiyonel yolcu taşımacılığı yapan firma sayısı 2015 yılında 70, 2016 yılında 62 olup iç hatlarda ise sadece 4 firmaydı. Sabiha Gökçen Havalimanında ise bu sayı dış hatlar için 2015 yılında 49, 2016 yılı için 35 civarında kaldı. Bu rakamları bahis konusu işletmelerin kayıtlarında bulmanız mümkün. ( Bu sayıların tespitinde yıl boyunca 1,2 kez operasyon yapan havayolları dâhil edilmemiştir.
ŞU AN İÇİN ÖYLE BİR KULÜP Kİ YALNIZ BİR ÜYESİ VAR.
Malum, kulüp bir tür dernek olup ortak ilgi ve amaçları olan veya çalışmalarında önceden belirlenen bir hedefe ulaşmış insanları, kuruluşları grupları bir araya getiren teşkilatlanmadır. Ve de bildiğimiz kadarı ile şu anda sivil havacılıkta 100 milyon kulübü adını taşıyan bir teşkilatlanma bulunmuyor. Temennimiz İstanbul 3. Havalimanının da belirtilen yolcu miktarını aşarak Atlanta ile İstanbul 3 Havalimanının birlikte bir kulüp oluşturmasıdır.
EN BÜYÜK KENDİNİ BAŞKALARI İLE MUKAYESE ETMEZ.
İstanbul 3 ncü havalimanı pistinin uzunluğu ve genişliği bilinmektedir. Bu boyutlar tabii ki bu günkü teknolojinin ürünü olan uçakların bu havalimanımızı kullanmasını fazlası ile mümkün kılıyor.. Söyleşide şu an için Ata havalimanına inemeyen uçak ifadesi tahminimce A 380 ( KOD F ) uçağı için kullanılmıştır. Havalimanı ile fiziki ilgimi kesmiş olmama rağmen ben bile geçmişte Emirates’in operasyonunda bu uçağı kullanmak istediğini ve de operasyonun Airbus firmasınca onaylamasına rağmen Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğümüzün uygulamaya müsaade etmediğini hatırlıyorum. Söylemek istediğim o dur ki, üstünlüğü ifade etmek için bile olsa mevcut ile mukayeseye girmek doğru bir yaklaşım değil. Bana göre dünyanın en büyüğü kendini böyle bir karşılaştırmaya sokmamalı. Ve de unutmamak gerekir ki, tesis yapmak ayrı bir konu, işletme ise apayrı bir konudur.
EZBER BOZACAK YENİLİKLER HAKİKATEN ÇOK ÖNEMLİ.
Teknoloji bu denli ilerlemişken Otoparkta terminaldeki check-in mahalline yakın mevcut boş yerlerin mesajla yolcuya bildirilmesi ve uyku odaları ezber bozan yenilikler sayılır mı bilemiyorum. Uyku odaları projesi biz Atatürk havalimanındayken projelendirilmiş ve daha sonra ticari mülahaza ile ( Air Port Otel gelirine menfi etkisi olacağı nedeni ile ) uygulamadan vazgeçilmişti. Türkiye’de Hava Kargoculuğunun önünün açılmasından tabii ki memnuniyet duyarız. Ve de şarttır. 5,5 Milyon tonluk kapasitenin verimli çalışmasını sağlayacak kargo bulunabildiği takdirde tabii ki sorun yoktur. Ayakta alkışlarız.
3 HAVALİMANI İŞLETMECİSİ YER HİZMETLERİ ŞİRKETİ KURAR MI?
2018’ de düğmeye basılacağına göre ( DHMI’ nin İşletmeye hazırlık Aksiyon Planı ile ilgili bilgim maalesef yok. Basında okuduğumuz bilgidir ) Yer Hizmeti Şirketi kurulması düşünülseydi, şu anda teçhizat siparişlerinin de verilmiş olması gerekirdi. Belki ileride. Bu konudaki hizmet kalitesi standardizasyonunun oluşturularak Yer Hizmeti Şirketlerine operasyonun başlamasından çok önce, gerekli şirket içi eğitimlerin düzenlenmesine imkân verecek şekilde sunulması tabii ki şart ve gerekli.
YAPIM MALİYETİNDE DÜNYADA 1 NCİSIRADA OLAN DÜNYANIN EN BÜYÜK HAVALİMANI BİZDE.
İngilizler Londra’ya 3 ncü Havaalanı yapımı projesini maliyet nedeniyle reddederken biz İstanbul’umuza 3. Havalimanı yapımına cesaretle karar verdik. Ve de İnşaatı devam eden İstanbul 3. havalimanı, yapım maliyeti açısından 22,500 milyar Euro ile maliyeti dünyanın en pahalı havalimanı olarak ilk sırada yer alıyor.( BKNZ Kaynak 4- Linkte yazılı olan 26,5 milyar Dolarlık maliyet okur ikazı üzerine 22.5 olarak düzeltilmiştir. ) . En büyük ve en pahalı havalimanı unvanını aldı. Şimdi ana konu bu giderin kendisini ne kadar bir süre içinde amorti edeceği.
UÇAN, UÇMAYAN HERKES İÇİN, TÜM TÜRKİYE İÇİN BU EN ÖNEMLİ KONU BU..
Devlet Havalimanının 12 yıllık yolcu garantisi gelirlerinin toplam tutarını 6.3 Milyar EURO olarak belirlemiş. Yıllık gelir bu garantinin altında kalırsa fark işletmeciye ödenecek. Bu ödemeyi kim yapacak. Vatandaşlar, yani bizler yapacağız. Bu nedenle sisteme para getirecek konulara ağırlık verilmesi gerekir.
Aklımda yanlış kalmadıysa Antalya 2 Dış Hat Terminali için yapılan fizibilite çalışmasındaki değerler ve işletim sürecinin sonlanmasını takiben elde edilen sonuçlar da dikkate alınırsa bir Havalimanının gelirlerinin ve bu gelir kalemlerinin toplam içindeki yüzde oranının aşağıdaki gibi şekillenmesi mümkün. O dönemde bu sonuçları check etmiş ve de kabul edilebilir sapmalar görmüştüm. Aviatıon ( % 41 ) – Duty Free ( % 40-41 ) Food and Beverage ( % 6 ) - Area Allocatıon (% 6 ) - Advertising ( % 2-3 ) - Carpark ( % 4) Tabii ki havacılık gelirlerini de detaylandırılabilir. Her sistemin ve işletimin özelliğine göre bu yüzdelerin değişeceği de tabii.
Son diyeceğim şu ki; Devletimiz Atatürk Hava Limanının yapım ve işletiminin başarılı olması için elinden gelen her şeyi yaptı. Projeye kredi bulunması aşamasında bu konuya nasıl destek verildiği düşünüldüğü takdirde DHMI’ nin yaptığı fedakârlığın her türlü takdirin üzerinde olduğu ortada. Şimdi İşletmecilere düşen, nereden daha fazla gelir sağlanacağını çok doğru hesaplayarak buna uygun işletme projelerini hayata geçirecek konulara eğilmek. Özetle İşletmecilerden beklenen İstanbul 3 Havalimanının Türk Halkının omuzlarında zor taşınır bir yük teşkil etmemesini sağlamaktır.
Kaynak 3: Londra’ya yeni havaalanına ret
Kaynak 4 : 3. Havalimanı Dünyada Birinci Oldu
YALAKALIK POPÜLARİTESİNİ YİTİRİYOR MU?
İki büyük üniversitenin yaptığı araştırma sonuçları işyerinde yükselmek ve fazla maaş almak isteyenlerin bütün mesleki ( ? ) ve özel ( ? ) bilgilerini unutmasını söylüyor. Yükselmenizin ve maaşınıza zam almanın patrona ve de uzantısı olan yöneticilere hoş görünmek yerine, işiniz nedeni ile iştirak ettiğiniz görüşmelerde iddialı ve gerektiğinde “ Hayır demeyi bilen agresif bir çalışan ” olmaktan geçtiği vurgulanıyor. Çok sayıda çalışan üzerinde yapılan araştırma işi ve maaşı hakkında konuşmaktan hep kaçınan ve sürekli memnunmuş gibi görünen çalışanların neredeyse hiç ama hiç terfi alamadıklarını söylüyor. Evet, çark tersine dönmeye mi başlayacak dersiniz? Her ne ise dolaşmaya eskilerden başlayalım.
Evet, dünyanın en eski mesleklerinden birinin sonu gelecek gibi görünüyor. Osmanlı döneminde Soytarılık adı verilen bu meslek daha sonraları dalkavukluk olarak anılmaya başlanmış ve günümüzde “ Yakalalık” olarak isimlendiriliyor. Tabii ki Osmanlı Padişahlık dönemindeki uygulama ile bu günkünün arasında çok fark var. Bu günkü yalakaların uygulamaları yüzlerce sene önce yaşayan mesleğin eski erbabına rahmet okutacak düzeyde. Devri Osmani’ de bu kadar Padişaha suikast yapılırken payitahta Sadrazamlardan bile yakın olan bu soytarılara neden mi kimse dokunmamış? Bunların hiç biri, izzet, ikbal gördükleri bu soytarılık sürecinde kendilerini “hükümdar yarısı” oldukları düşüncesine kaptırmamış, öyle hareket etmemiş ve hiçbir zaman kraldan daha çok kralcı da olmamışlar. İşte soytarıların uzun ömürlerinin, ahrete ecelleri ile taşınmalarının nedeni bu denli basit diyor yazarlar. Daha kısa bir ifade ile “Soytarılar her zaman hadlerini bilmişler ve sonuçta bir soytarı olduklarını hiçbir zaman unutmamışlardır” Soytarıların görevleri ülkeyi yönetmenin stresi ile sürekli gergin olan padişahımız efendimize günün gerginliğini ve sıkıntısını unutturmak için onun hoşuna gidecek, onu rahatlatacak şeyler söylemek ve bu yolla zat-ı şahanelerini eğlendirmekti. Padişahlarımızın soytarılarını istedikleri gibi dövdükleri ve de gönüllerince sevdikleri de bir gerçek bu nedenle de bu soytarıların başka devlet erkânına karşı dokunulmazlıklarının da bulunduğunu ifade etmek mümkün. Soytarıların padişahın yer aldığı geçit alaylarının başında yürümesi devri Osmanlı da onlara ne denli büyük bir önem verildiğinin göstergesi. Kaldı ki soytarıların haşmetli Padişaha kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği şeyleri ifade edebildikleri ve de zekasını kullanarak haşmetlinin bazı uygulamalarını uygulamaları zemmedebildikleri kayıtlarda geçiyor. Osmanlı kültürünün eğlendiren ve de eleştiren soytarısı, bizde kendisine çıkar sağlayacak olan kimselere yapmacık bir sevgi, sahte bir saygı ve buram buram yağ kokan bir hayranlık göstererek yaranmak isteyen yalaka kişiliklere dönüştü. Anlayacağınız mesleği devraldıktan sonra bize yakışanı yaptık ve soytarılığı hayli deforme ederek olabildiğince çirkinleştirdik.
Eskiden soytarılar hâkim-i mutlak cihan padişahı hazretlerinin 7x24 etrafında olan soylu kişilerin ( ? ) zaaf ve uyumsuzluklarını hicivle karışık bir nükte ile ortaya koyarak onu güldürmek için çaba sarf ederlermiş. Şimdiki yalakalar ise; yanık yağ kokan yaklaşımları ile kralın yakınlarını “bir insan tüm bu abartılara inanabilir mi?” diye düşündürüyor ve krala gülünmesine sebep oluyorlar.
Evet; Yalakalık Siyasetin de bir aracı olarak kullanılmaya başlamasıyla iyice kirlendi. Onursuzluk başladı demek abartı olur mu bilemiyorum. Gelelim İş yerlerimize; Yalakalık Kurumlarımızda maaş artımı ve terfi aracı olarak kullanılır oldu. İşletmede, somut, şeffaf, adil, ölçülebilir ve herkesin izleyebildiği bir terfi ücret yönetimi, performans ölçüm yönetimi yok ise bunun yerine yalakalık ikame olacak mekanizma olarak ortaya çıkmaktadır.
Bir de insanların doğal olarak egosu var. İnsanlar “doğrudan hoşlanmıyorlar” ama iltifattan da hoşlanıyorlar. Bunu becerebilenler, kendilerini pazarlayabilenler ve neredeyse kurumsal ortamlarda bile yalakalıkla avantaj elde edebiliyorlar. İşte bu tip insanlar yalakalığı terfi aracı ve hak etmediği halde başkasının da hakkını gasp ederek aldığı ücretini artırabilmektedir.
Her ne ise. Yine de yalakalara müjdeli bir haber vereyim. Bahis konusu araştırma Amerika da Temple University’s Fox School Of Business Philadelphia Ve George Mason üniversiteleri tarafından yapılmış. Ülkemizde sizi rahatsız edecek bir gelişme yok. Yine bu güne kadar olduğu üzere baş tacımızsınız.
SONUÇ OLARAK ŞUNU DİYEBİLİRİZ Kİ:
NASIL Kİ; BATAKLIKLAR KURUTULMADIKÇA SİVRİSİNEKLER BİTMEZ. İNSANLAR ARASINDAKİ‚ MENFAAT İLİŞKİLERİ VE DAHA ÇOK KAZANMAK‚ DAHA İYİ YAŞAMAK‚ HAK ETMEDEN‚ EMEK SARF ETMEDEN BİR YERLERE ULAŞMA SEVDASI‚ İNSANOĞLUNDA BİTMEDİĞİ SÜRECE‚ BU MESLEKTE BİTMEYECEKTİR.
( 2015 YILINDA KALEME ALDIĞIM YAZI BU GÜNKÜ GELİŞMELERLE REDAKTE EDİLMİŞTİR.)
Yorumlar Tüm Yorumlar (61)