İstanbul Havalimanı’na taşınma tartışmaları devam ediyor. Toplantıların ardı arkası kesilmiyor. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı doğrudan işin üzerinde. AKOM bile işin içine girdi. Taşınılıp, taşınılmama arasında gidip gelen bir kaos hakim. “Dananın kuyruğu kopacak” tabiri tam da bu haftaya endeksli.
Siyaseten verilen taşınma süresini erteleme sona eriyor. Bildiğim o ki 31 Aralık tarihinden itibaren Atatürk Havalimanı’na slot verilmeyeceği. Lakin gerçeklerle örtüşmüyor. Hangi yönden bakarsanız bakın, durum ciddi.
Ben öncelikli sektör açısından bakmak zorundayım. Henüz EASA tarafından kabul edilmemiş bir havalimanına taşınılıp büyük bir risk altına girmenin mantıklı olmadığı gerçeğini bir kenara koyalım ve üzerinde düşünelim.
Yarın taşıyoruz deseniz bile, EASA onayı olmadan Avrupa ülkelerinin üzerinden uçmanıza kimse müsaade etmez. Dolayısıyla öncelikli olarak bu süreci tamamlamak gerekir.
Ancak siyasi iradeye bu durum nasıl aktarılıyor bilmiyorum ama, Ankara’nın tutumu kesinlikle taşınılacak yönünde. Diğer yandan, sektör tedirgin. Kiminle konuşsam aynı dertten muzdarip. Taşınmak için şartlar oluşmadı.
Özellikle THY kanadı sürekli aksaklıkları dile getiriyor ve bu şartlarda taşınmanın THY’nin geleceği açısından risk oluşturduğu tezi savunuluyor. Hatta konuşmalar sırasında THY kanadının İstanbul Havalimanı temsilcilerine “Siz istiyorsunuz diye 84 yıllık kurumun geleceğini çöpe atamayız” diye karşılık verdiği iddia ediliyor.
Şuna şahit oluyorum. İstanbul Havalimanı’na ulaşım konusunda toplum bilinci yok denecek kadar az. Belki merakından, belki biletin ucuzluğundan İstanbul Havalimanı’ndan uçuş yapacak yolcuların ulaşım konusunda AirportHaber’den destek istemeleri, hangi noktada olunduğunu gösteriyor.
Konuya iki cepheden hatta üç cepheden bakmak zorundayız. Birinci taraf siyaset. Topluma söz verilmiş, dünyaya mesaj verilmiş, üstelik yatırımcıya garanti verilmiş. Bütün bu sözlerin üzerine yatmak olmaz. Ne pahasına olursa olsun taşınılmalı. Siyasetin düşüncesi bu. Siyaseten bakarsan doğru, realitik bakarsan yanlış.
Diğer yandan yatırımcı açısından baktığınızda “deniz bitti kara göründü” olarak adlandırmak gerek. 2013 yılından itibaren her gün akıtılan para var. “Hazıra dağ dayanmaz” misali Türkiye’nin ekonomik durumu da göz önüne alındığında yatırımcı döktüğünü toplama peşinde. O tarafa da hak veriyoruz.
Ama bütün bunların tamamı sektörün endişesini karşılayamaz. Sektörün uğrayacağı en küçük hasar domino taşı gibi devirir her şeyi. Düşünün bir bagaj ayırmadaki sorun dahi tüm sistemi alt üst eder. Ondan sonra sistem kilitlenir, kara Cumalar değil kara günler yaşamak zorunda kalırsınız.
“Yaptım, oldu, bitti” hesabı doğru bir hesap değildir. Bu işi aklı selim düşünerek doğru zeminde ilerletmek gerek. O halde, Cumhurbaşkanına bilgi akışını sağlayan her kim ise tüm etkenleri, artıları-eksileri korkmadan, ülkenin yararını karşılayacak şekilde aktarmalı. Doğru bilgi ile beslenecek olan devletin başı ülkenin zararına gelişecek her türlü girişime dur diyecek dirayettedir.
Bir kez daha söylemekte fayda var. İstanbul Havalimanı işleticileri de bu yükün altından kalkamaz. İstanbul Havalimanı işleticileri astronomik miktarlarda kira ödemek zorundalar. Kime DHMİ’ye. Aslına bakarsanız İstanbul Havalimanı ihalesinin bir oyun olduğu ortaya çıktı. Kira rakamlarının bu kadar yüksek olmasının sebebini ihale sürecini iyi analiz ederseniz ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.
Sağlıklı karar alarak, DHMİ’nin alacağı bir rol var. O rolü elbet kendileri düşünüyordur ama, ortak paydada buluşacak ise; çok küçük dokunuşlar ile sorunu minimize etmek mümkündür.
Sorana söyleriz.
Gelelim THY TİS konusuna.
Arkadaşlar, okuduğunu anlayan bir topluluk olarak görüyorum sizleri. Ancak gelen yorumlara bakınca üzülüyorum.
Geçen haftaki yazımda, çalışanlara zam verilmiş, sosyal hakları düzeltilmiş umurumda değil diye tabir kullandım ve arkasından da benim için sendikal sebeple işten atılanlar, FETÖ bahanesi ile işten atılan arkadaşların durumuna dikkat çektim. Kanayan yaraya merhem olunsun istedim. Kitabın ortasından konuştum.
Haksızlık olmasın istedim. Zam elbette verilecek, sosyal haklar elbette yenide düzenlenecek. Yapılması kesin şeyleri değil yapılması gereken şeyleri önerdim.
Yoksa zamma kim karşı olabilir. Sosyal hakların gelişmesine kim hayır diyebilir.
Bilmem anlatabildim mi?
Yorumlar Tüm Yorumlar (59)