İnsan Kaynakları Üniteleri çalışanları kucaklıyor mu?
Aşağıdaki anketi kendiniz için doldurunuz. Sonuca bakıp düşünün isterseniz.
Yazılanlar doğru mu?
Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri
Oluşuyorsa, orada güneş batıyor demektir
Personel Müdürlüklerinin adı değişip İnsan Kaynakları Müdürlüğü olduğundan beri ne hikmetse bu ünitenin Müdür veya daha üst unvanlı yöneticileri ile bir türlü anlaşamadım. Türk Hava Yollarındayken Aliye Alptekin kardeşimiz vardı, İnsan Kaynaklarından sorumlu Genel Müdür Yardımcısıydı. Kendisini hayli üzdüğümü hatırlarım. O da beni üzmüştür mutlak. Ancak özel sektörün aynı noktalarda görev yapan değişik örneklerini ( Bende Havaş Genel Müdür İnsan Kaynakları Yardımcılığı görevini bir süre ifa ettim. Tabii ki kendim de dâhilim ) gördükten sonra Aliye hanımın kıymetini daha iyi anladım. Nitekim Türk Hava Yollarından ayrılmasını takiben İnsan Kaynakları konusuna çok daha fazla önem verdiğini bildiğimiz bir uluslararası kuruluşta aynı görevi başarı ile yaptı. Tabii ki bu bir anlamda konu hakkındaki uzmanlığının bir göstergesiydi bu çalışma. Kendisini sevgi ve saygı ile anıyorum.
Türk Hava Yollarındaki görevimden sonra özel sektörün üç örneğinde kısa ve uzun dönemler görev yaptım. Bir süre önce, 2013 Nisan ayı sonunda özel sektör çalışmam da sonlandı Burada aynı görevi üstlenmiş bulunan arkadaşlarımız ile ilgili olarak da aynı duyguyu yaşayıp yaşamayacağımı inanınız ki hayli merak ediyorum. Tabii ki bundan sonra göreceğim veya uzaktan izleyeceğim örneklere bağlı.
Bunu yalnız görev yaptığınız kuruluşun İnsan Kaynakları Ünitesinin çalışmalarının iş görenler açısından ne denli önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak için ve İşyerlerindeki “ denge” nin nasıl ve hangi uygulamalardan ötürü bozulduğunu ortaya koyabilmeyi ümit ederek, içinizden de olsa sizlere “bu doğru” dedirtmek için paylaşıyorum.
Türk Hava Yollarındaki çalışmamızın büyük bir bölümünde Türkiye Sivil Havacılık Sendikasının üyesiydik. Mevcut olan bir ton Sendikal konu arasında anlaşamadığımız bir husus vardı ki o da İşyeri Sendika temsilcisinin Sendikaya karşı çalışanlarımı, yoksa çalışanlara karşı Sendikayı mı temsil ettiğiydi. Bunun ucunu bir türlü bulamamıştık. Sonunda arkadaşlık galip geldi ve gedikli Sendika temsilcimiz rahmetli Engin İyibilek, bizim gibi düşünmemesine rağmen “ Sendikaya karşı çalışanların temsilinin” sulhun avdeti açısından uygun olacağını kabul ederek görevi bu yönde ve bu şeklin gerektirdiği anlayışla yürüttü. Kurduğu denge ile her iki tarafı da yönetti başka bir deyişle. Anlaşmazlık ta sona ermiş oldu. İnsan Kaynakları ünitesi içinde benzeri ikilemi her zaman yaşadım. Halen de yaşıyorum. İnsan Kaynakları ünitelerinin tepe yöneticisi / yöneticileri Genel Müdüre veya patrona bağlı çalışıyor. Görevlerine bakılırsa faaliyetlerinin çok büyük bir bölümü iş yerinin / iş görenlerin huzuru ile ilgili. İnsanın huzurlu olabilmesinin şartlarını düşünürsek, konumuz açısından bu kelimenin neleri kapsadığı net bir şekilde görülür. Bu fonksiyonu yerine getirmekle görevli olan ünitenin tepe noktasının üst Yönetime karşı çalışanların hak ve hukukunu korumak gibi bir görevi de olmalı diye düşünürüm hep. Bu bir yerde çalışanı da temsil etmekten farklı bir işlev değil.
Onların fonksiyonuna yukarılarda başka bir noktadan bakıldığı takdirde, organizasyonel açıdan patrona / Genel Müdüre bağlı olmaları nedeni ile bu noktada öyle bir denge kurulması gerekli ki hem İnsan Kaynaklarının tepesindeki görevini yapsın, hem patronların hem de iş görenlerin hukukunu korusun. Her ne kadar iki tarafın hak ve hukuku birbiri ile çakışır durumdaysa da orta ve makul noktayı bularak bir denge yaratmak tabii ki mümkün. Ancak bu elastikiyet herkesin başarabileceği bir uygulama değil. Hele hele ortak noktayı sürekli patronların dizinin dibinde ve onların iki dudağının arasında arama alışkanlığında olanlar için.
Tabii ki İnsan Kaynakları ünitelerinin aşağıdaki ankette belirtilen konuların dışında birçok önemli görevi daha var. Konuların menfi olarak değerlendirilmesinin tüm sorumlusu tabii ki İnsan Kaynakları Yönetici ve çalışanlarıdır diye düşünmemek de gerekir. Ancak tarafınızca verilecek olan “Hayır“ cevaplarındaki sorumluluğun aslan payı tabii ki yine onların. Çok tepelerde oturanların “ Yönetim Kurulunu ikna edemedim, patron karşı çıktı” vb.. mazeret üretme hakları olmamalı. Bu olmamalı ama bu ünitenin başarılı çalışmalar sergileyebilmeleri için patronlarında bu dengenin tesisi konusunda asgari niyetli olmaları da şart. Esasen bu da çok çok önemli ve de şirket açısından halledilmesi şart olan bir denge sorunu. Bu durumda peşin hüküm serdetmenin sakıncası yok. Dengelerin bozulmasının tek sorumlusu İnsan Kaynakları değil.
Ama günah keçisi tabii ki IK üniteleri. Günah yüzdesini ben kestiremem. Günahkâra göre değişkendir mutlak. Her ne kadar İnsan Kaynakları ünitesinin günah keçisi olduğunu kabulleniyorsak da, yetki ve işyerine hakimiyet duygusunun bu ünitenin bazı görevlilerini raydan çıkarttığı da zaman zaman görülüyor. Hele hele bu yetki standartların tamamen dışında bir şekilde şirketin en tepesinden devrediliyorsa, işte o zaman kişisel hazım sorunu ortaya çıkıyor ve de en büyük benim fobisine kapılan yöneticiden çalışanlar hiçbir fayda ummuyor. Daha da kötüsü bu ünite çıkışlı hiçbir uygulamaya çalışanlar hiçbir zaman kesinlikle güvenmiyor. Şirketinize durum böyle ise, deneklerin belirlenmesi kesinlikle mümkün olmayan bir sistemle bir anket düzenleyip sonucu görünüz.
Her ankette bir değerlendirme baremi olur. Bizim ankette böyle bir barem yok. Siz iş gören olarak hangi maddelerin uygulanmasından vazgeçebiliyor ve de o maddeler bizler için önemli değil diyebiliyorsanız onları yok farz edin. Tabii ki uygulanmasından vazgeçilebileceğiniz veya olmaz ise de olur diyebileceğiniz maddeler var mı? Bilemiyorum. Anket sonucunu kendi açınızdan yorumlarsanız, bunu sonuçlardan çıkartmaya çalışacağım. Yorumlamazsanız da vatan sağ olsun. Demek ki mevcut dengeden memnunlarmış deyip bu konuyu geçmekten başka yapacak bir şey yok.
Bu anketin amacı İnsan Kaynakları Ünitelerini puanlamak değil, olmaz ise olmaz noktaları ortaya koyarak şayet mevcut ise şirketlerimizde yaşanan dengesizliğin ana nedenlerini ortaya koymak ve aranızda bir görüş birliği yaratmak.
Bakarsınız aynı görüşte olabilmek bir gün, bir şekilde işinize yarar.
Kim bilir?
Tek ağızdan konuşabilmenin konforunu yaşarsınız belki de.
Bunun hayli yabancısı olduğumuzu hepimiz biliyoruz..
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)