Üç çeşit yalan vardır diyor Mark Twain,
“Yalanlar, kahrolası yalanlar ve istatistikler” (“Lies, Damn Lies and Statistics”).
Öyle bir devirde yaşıyoruz ki her gün birçok istatistik basın ya da diğer haber kaynakları tarafından sürekli bizlere sunuluyor. Tabii ki bu istatistiklerin zaman zaman bir çok kişi ya da kurum tarafından kendisini ön plana çıkarmak ya da reklamını yapmak amacıyla kullanılması da mümkün.
Örneğin Ryanair’ın dünyada en fazla uluslararası tarifeli yolcu taşıyan havayolu olması bu ilginç istatistiklerden sadece bir tanesi. Aynı havayolunun uyguladığı düşük maliyetli ve doğal olarak düşük gelirli operasyon nedeniyle elde ettiği gelir açısından bakıldığında dünyadaki ilk on şirket arasına bile girememesi de bir başka ilginç nokta.
Diğer taraftan da Avrupa’daki birçok havayolunun kar açıklamakta zorlandığı bir dönemde, kar marjı bazında Ryanair dünyadaki ilk 5 şirketin arasında yer alıyor olması daha da ilginç.
2010 değerleri | Türk Hava Yolları | British Airways | Ryanair |
Uçak sayısı | 148 | 238 | 232 |
Uçak tipi sayısı | 7 | 8 | 1 |
Taşıdığı yolcu | 28.37M | 32M | 66.5M |
Çalışan sayısı | 16,469 | 36,800 | 7,032 |
Uçtuğu hat sayısı | 167 | 155 | 940 (evet yanlış duymadınız) |
Yılık geliri | 4.255M€ | 9.405M€ | 2,988M€ |
Yıllık karı | 226M€ | -625M€ (Zarar) | 318,8M€ |
Küresel havayolu sektörünün her 10-12 yıllık periyotlarla inişli çıkışlı bir trendi takip etmesi birçok kişi tarafından kabul edilen bir durum.
Continental Havayollarının yolcularını taşıyan Colgan Air’ın yaptığı kaza sonrası Amerika’daki havayolu sektörünün irdelendiği tartışmalardan ortaya çıkan çarpıcı sonuçlardan bazıları şöyle.
Southwest gibi düşük maliyetli havayolu modelini başarıyla uygulayan şirketlerle rekabet edebilmek için American, Delta, Continental vb geleneksel havayolları kendi uçuş ağını destekleyebilmek için bölgesel havayollarını yarattılar.
Böylece kendi standartlarının uygulanmasının zorunlu olmadığı bir ortam yaratarak çok düşük maliyetleri hedeflediler.
Örneğin, minimum uçuş saati tecrübesi eksikliği nedeniyle büyük havayollarında iş bulamayan birçok genç pilotun yıllık $20,000 gibi inanılmaz düşük gelirlerle bölgesel havayollarında çalışmaya razı olup yaşamlarını sürdürebilmek için ikinci işlerde çalışmak zorunda kaldıkları da bir gerçek.
Tabii ki bu ve benzeri gerçeklerin en önemli sonuçlarından biri de uçuş emniyetine olan olumsuz etkileri.
Sonuç olarak ne yapılmalıdır? Türkiye’deki sistem içerisinde sektörde aktif olarak çalışan, üretken olan meslek gruplarının (pilot, teknisyen, kabin ekibi, hava trafik kontrolörü, dispecer, yer hizmeti görevlileri vb) karşılaştıkları uçuş emniyetini etkileyebilecek her türlü tehlikeyi (kendi yaptıkları hatalar da dahil olmak üzere) cezalandırılmaktan korkmadan açıklıkla dile getirebilecekleri bir güven ortamı oluşturulmalıdır. Bu konuda SHGM ve DHMI’den başlamak üzere liderlik örneği gösterecek şirket yönetimlerine de çok önemli rol düşmektedir.
Son olarak da yaşanan olaylardan ders almak daha iyiye ve emniyetli uçuş ortamına ulaşabilmek için bir ön şarttır.
Örneğin UK AAIB’nın Eylül 2010 bülteninde bir THY B777 uçağının Temmuz 2009’da Londra hava sahasında karşılaştığı bir yakın geçme olayı hakkındaki (SHGM tarafından ifade edildiği gibi soruşturma değil) araştırma raporu çok ilginç gerçekleri ortaya çıkarmıştır.
(Yazının tamamı için tıklayınız)
Cengiz Türkoğlu
London City University, Senior Lecturer, IOSA Denetçisi
Kasım-2010
- / -
Bu yazıyı hatırlamanız gerekir. Öyle okunup geçilecek bir yazı değil. Bu nedenle sık sık yazarlarımızın yazılarına yer veriyor olmam, onları önemsediğimden ve sizlerin de hatırlamanız, okumayanlarınız için de erişebilmenizi sağlamak içindir.
Hacettepe Üniversitesinin ilk İstatistik öğrencisi iken hocamız şöyle derdi:
“İstatistik sizi haklı da çıkarabilir, bitirebilir de!”.
Bizde kendi anlayışımıza göre güncelleyerek “Ne istatistiksiz kal, ne de istatistiğe inan!” diye okulun kafeteryasında kahve içerken bu deyiş ile istatistiği yüceltmiştik!
Joseph Stalin – “A single death is a tragedy; a million deaths is a statistic”.
Demek ki gerçek, sadece ve sadece düşünenler için araştırılacak, sorgulanacak ve peşinde koşulurken sorumluluğu kaçınılmayacak bir olgu.
Nevzat Tandoğan – “Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor?”
Düşünenlerin sorumluluktan kaçınması olanaksızdır. “Düşün”, zaten sorumluluktan doğar.
İstatistik de size hizmet eder. İstatistik bir sonuç değildir.
Verileri sorgulamak, anlamak, araştırmak ve içersindeki yararlı nedenleri, şimdiki deyimle kök nedenleri bulup çıkarmak için bir veri yumağıdır.
Çıkar kavramı, hem kişisel hem de karşı tarafı da kapsamakta. Yani iki ucu da kaka.
Düşünce gücünün önüne çıkar geçerse, bununla baş etmenin tek aracını yardıma çağırırız.
Tüm çeşit ve cinsleri ile emrinize amade olarak gelir. KAZ.
Beceriksizliği anlatmak için kullanılan “İki kazı güdemez” lafıdır.
Kaz güdemeyen adamlar da aralarında ikiye ayrılırlar.
- Giderken kaybedenler ve Dönerken kaybedenler...
Bu durumda kazların olaya bir dahli yoktur. Güdenlerin durumunu anlatır.
“Kaz kafalı” olmak da kaz ile insan arasındaki zekâ benzetmesidir.
“ Kuş beyinli” nin başka bir betimlemesidir.
Kaz adımı (dizleri kırmadan atılan adım), Kaz Oyunu (karton üzerinde zarla oynanan bir oyun), Agop'un kazı gibi yutmak, Kaz gibi yolmak, Kazı koz anlamak, Kazın ayağı öyle değil, Kaz edebiyatının sık kullanılanlarıdır.
Kaz kazla, daz dazla, kel tavuk kel horozla dendiğinde denkliğin önemi vurgulanır.
- Menfaatperestler “Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez” deseler de,
- Sağlamcılar “Yarınki kazdan, bugünkü tavuk yeğdir” derler.
“Çevir kazı yanmasın” dendiğinde biraz daha derin düşünmek gerekir.
Tipik bir konu değiştirme ifadesi olan bir deyiş.
- Muhabbete konu olan kazın çevirmek suretiyle döndürülmesi, tüm ilgiyi kendine çeken kaz sayesinde içinde bulunulan kötü konunun değişmesinin sağlanması olarak da tanımlanabilir.
- Yaptığınız bir yanlışı örtbas etmeye çalışırken, saf kimseyi uyandırmamak için yapılan laf oyunları da olabilir.
Rahmetli Kum'un kızı Prof.Dr.Banu Kum Onural'ın sunusunun 6 no’lu penceresi.
Aslında “KAZ” zannedilenler, zamanında çevrilse belki yine çok büyük mesele olmaz. “İnsanlık hali” denilip geçilir. Ama KAZ’lar yandıktan sonra telafisi pek zor.
Olduğun Gibi Görün ya da Göründüğün Gibi Ol
Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette (alçak gönüllülük).
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Mevlana Celaleddin Rumi
Bu gün, bizlerin tercihi ise “gibi” olmak.
Yapar gibi, bilir gibi, inanır gibi ve sever gibi. Örnekler çoğaltılabilir ama yararı yok.
Yararlı olabilmenin en kestirme yolu, nedenler üzerine yapılacak olan düşün ve araştırmadan geçer.
Havacılık sanayi, kendisine yararlı olabilecek bir konu üzerinde düşünecek personel, bilgi ve araştırma için yatırım yapmaz. Hedefi para kazanmak ve ayakta kalmaya devam etmektir.
Üniversiteler ise tam tersine, sanayide çalışacak personel yetiştirmekle sorumlu ve sanayi için yararlı olabilecek her tür konu üzerinde düşünecek ve araştırma yapacak bilgi ve donanıma sahip kurumlardır.
Kendi sorunlarını “gibi” yaparak gizleyenlerin, üniversitelerle yollarının kesişmesi çok zordur.
Konu bir de “insani davranış” olunca aklıma hep psikolojik tedavi görmenin ülkemizde ne kadar aşağılayıcı bir durum muş gibi algılanıyor olması gelir.
Kaza incelemesi, SMS uygulamaları, raporlama sistemleri ve buna benzer hiçbir verinin elimizde olmayışı, ayrı bir psikolojik eksikliktir.
Eksiklikler istatistiği düşünen, araştıran ve anlayanlar için bile bir veridir.
Yoksa 60-75-85 senelik açığı nasıl anlatabiliriz?
Yorumlar