Çeşit çeşit ayrı türde insanlarız ve hepimiz bir arada yaşıyoruz. Yaptığımız hatalar yalnız kendimizi değil, bazen çoğumuzu kötü durumda bırakıyor. “Kişi kusurun bilmek gibi irfan olmaz” derler ya bu irfana da sahip değiliz belli ki. İç içe yaşadığımız delilerimiz var, belki de en az zararı veren onlar. Cahillerimiz var. Hepsinden tehlikeli.Salaklarımız var
Refik Halit Karay insanları huyları ve yaşamdaki rolleri itibarı ile üç grupta toplamış “Kendi oturduğu dalı kesenler, Başkasının üzerinde oturduğu dalı kesmekle uğraşanlar, başkasının dalını kesiyorum zannı ile kendi dalını kesenlerdir” diyor; İşte son iki tür de gruplanan insanlar cahil ve salaklardır.
Gelelim Türk Hava Yollarına. 211 kişiyi işten çıkarttılar. Mutlak içlerinde iş akdi, doğru nedenle de feshedilenler vardır, yanlışı da. Bunların içinde Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Coşkun Kılıç’ da var. Türk Hava Yollarının ifade ettiği kadar çıkartılma nedeni verimsizlik. Bloomberg’e röportaj veren Coşkun Bey THY’ den haksız yere çıkartıldığını, işten uzaklaştırılış şeklinin çirkin olduğunu bu nedenle Türk Hava Yollarını mahkemeye verdiğini, işten çıkartılmasının Fetö ile bağlantılı gösterilmesinin itibarını zedelediğini ifade etmiş. Buna katılmamak mümkün değil. Doğrudur ve de haklıdırlar. Türk Hava Yollarını yabancı kökenli bir yayın organında böyle bir konu ile gündeme getirmek ise insana ne kazandırır çözebilmek mümkün değil. Bu dönemde ortalık hallaç pamuğu gibi atılırken konu ile nasıl mücadele edilir ve nasıl sonuç alınabilir veya alınması mümkün mü bilemem ama hak arama yerinin Bloomberg TV olmadığını bilirim. Olayı çarpıtmak isteyenler Bloomberg Türkiye’ye yabancı basın der ve çıkar işin içinden. Bir tepe yöneticinin çalıştığı şirketi mahkemeye vermesi ise bana göre ayrı bir hata. Eğer çalışma yaşamına ülke dışında devam etmek istiyorsa tabii ki başka. Yoksa hiç bir oturaklı Türk Şirketi eğer o önceki işinde çalışırken kendisi ile herhangi bir konuda bir bağlantı veya bir ilişki kurmamış ise (?), şirketi yabancı kökenli bir mecrada menfi anlaşılmaya yatkın bir konuda gündeme getiren ve de mahkeme vermiş olan birine kendi şirketinde görev vermeyi düşünmez gibime geliyor. Hele hele Mali İşler gibi, tüm girdi, çıktıya vakıf olunan bir ünitede. İşte ben, bu tür davranışın da adını koyamıyorum. Buna en hafif deyim ile yirmi adım sonrasını düşünmemek mi desem ne desem.(?) Sonuçta hem ayrıldıkları için üzüldüm. . Hem de onun hesabına şirketi mahkemeye vermesine. Ben de bir zamanlar THY’ den uzaklaştırılmıştım o günleri anımsadım. İnsanın içinden bir şeyler yapmak geliyor. Tutamıyor kendini. Belli bir süre sonra ise hata yaptığını anlıyor insan. Allahtan bu tür hatalardan uzak kaldım.
Evet; iş akdi feshedilen çalışanların içerisinde Fetö’ye yakınlık duyanların bulunduğu bir gerçek. Çizmeyi aşıp hata yapmamak için yakınlıkduyar kelimesini kullanıyorum. Fetö’cuların özellikle kamu kuruluşlarından çıkartılmasına başlandığı gün, devletin tüm ağırlığının hissedildiği Türk Hava Yollarında da bu işlemin yapılacağı kuşkusuzdu. Türk Hava Yollarında da belirleme yapılmaya başlandı. Herhalde tespit edilen Fetö taraftarları adetsel açıdan tatminkâr veya diğer kuruluşlar ile mukayese edilebilir oranda değildi ki hizmeti yetersiz ( ? ) görülen bir miktar çalışanında bu vesile ile işten çıkartılması uygun mütalaa edildi. Ve iş akdi feshedilen personel miktarı 211’ i buldu. Şimdi birisi çıkıp bunların 2014-2015 yılları performans değerlendirme sonuçlarını açıklasa THY yönetimi bu yetersizliği ve işletmesel gerekliliği nasıl savunulur bilmiyorum. ? THY’ de eskiden performans değerlendirme formlarının bir nüshası ilgili personele verilirdi. Şimdi veriliyor mu? Bilemiyorum. Eğer veriliyorsa o hal hak aramaya engel mi? Bunu hukukçularla görüşmek gerek. THY tabii ki konu ile ilgili bir açıklama yaptı. Ve kimin THY’ den hangi nedenle çıkartıldığı bu açıklamada yer almadı. Yuvarlak, yusyuvarlak bir açıklama. Gazeteler bu haberlerle doluyken, kuruluşlardan yüzlerce çalışan Gülen cemaatine yakınlık gerekçesi ile işten çıkartılırken kamuoyu sizce THY’nin iş akdi feshedilenlerin hangi nedenle şirketten uzaklaştırıldığını düşünmüştür sizce. Hatırlarsınız herhalde. THY’ nin gülen yüzü olarak kamuoyuna tanıtılan kabin amiri “işletmesel gereklilik “nedeniyle dışlanmıştı şirketten. İki gün sonra gazetelerde THY’ nin gülen yüzü’ de Fetöcü imiş başlıklı bir haber yayınlanmıştı.
THY’ nin konu ile ilgili bu açıklamayı böylesine yuvarlak bir şekilde düzenlemesi, bunun işten çıkartılan personeli nasıl etkileyeceğini düşünülememesi nasıl yorumlanmalıdır. Bunun da takdirini sizlere bırakıyorum. Ben bunu başlığa sığıştıramadım.
Fıkra bu ya: Adamın lastiği tam tımarhanenin önünde patlamış, kaldırıma ancak yanaşabilmiş. Sonraki işlem malum... Kriko, stepne, bijon anahtarı derken, birde bunların yanına talihsizlik eklenince, söktüğü dört adet bijon yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünür gibi değil. Talihsiz sürücü bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz duygular içinde kaderiyle baş başa, kaldırıma çöker. Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, "çaresiz adam" in halini bir süre daha acıyarak izledikten sonra seslenir; Sen ne yapıyorsun orda öyle? Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm. Düşündüğün şeye bak! Sök öbür lastiklerden birer tane sök dört lastikte 3 bijonlu olsun. Lastikçiye rahatlıkla gidersin. Adam bir lastiklere bakar birde deliye ve işe girişir. Her şeyi tamamlayıp bagaj kapağını kapatırken sürücünün aklı deliye takılır. Arabasına binmeden evvel ona seslenir: Yahu birader! Bu kadar zekân varken seni o tımarhaneye neden tıktılar?. A be salak! Biz burada delilikten yatıyoruz, salaklık’ tan değil cevabını alınca arabanın kapısını sert bir şekilde kapar ve gaza basar.
Daha önce de paylaştığımı anımsıyorum. Ancak bu yazının başlığını bütünü ile kucaklayan bir konu olduğundan tekrarında bir sakınca görmedim. Falan Üniversitenin filan fakültesinin Rektör Yardımcısı olan muhterem beyefendi bir televizyon programında söylediği sözler kamuoyunda şaşkınlık yaratmıştı hatırlarsanız. Hazret; “ bizde de şimdi okuma yazma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor demişti. Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede” buyurmuşlardı. Sonrasında özellikle siyasilerin bizleri alıştırmış oldukları üzere “sözlerim yanlış anlaşıldı” diyerek çark etmişti İşte bu adam; Refik Halit Karay beyefendinin insan davranışlarına ilişkin olarak yaptığı gruplandırmasının motifi olan ağaç dallarının tümünü kestikten sonra ağaçtan düşüp toprağa kıç üstü oturan biri.
Ann Landers’ın söylediği gibi “ Tanrı bize iki yuvarlak organ verdi. Biri düşünmek diğeri oturmak için” Başarınız hangisini sıklıkla kullandığınıza bağlı.
Bu adamın ağzına, konuş komutunu hangi organı veriyor dersiniz? .Ve de hangi yuvarlak organı ile düşünüyor acaba?
Yorumlar Tüm Yorumlar (21)