Bu Tür İlişkilerin Kurulmasında “Kimlerdensiniz” Suali Ve Cevabı Çok Önemlidir.
Özellikle yurt dışında birbirini tanımayan iki Türk her hangi bir yerde karşılayıp konuşmaya başlayınca ilk sual “neredensiniz?” Tesadüf ikisi de aynı şehirden ise takip eden soru. “Kimlerdensiniz?” Bu iki sual muhtemelen bu iki şahıs arasında tesis edilecek olan dostluğun rengini ve şeklini belirleyecektir. İkisi de örneğin Trabzon’dan, hele hele geniş bir sülalenin birbirine yakın olmayan uzak kollarından birine mensupsa, gerek o andaki konuşmalar ve daha sonraki ilişkiler yakın akraba misali bir dostlukla yürümeye başlayacaktır.
O Günden Beri “Bizden misiniz, Onlardan mı?” Suali Ve Cevabı Artık Büyük Önem Taşımaya Taşladı.
Hatırlarsanız Başbakanımız yaptıkları balkon konuşmalarında yalnız Ak Partiye oy verenlerin değil tüm vatandaşların Başbakanı olacağını söylemişti. Hem de bir kez değil. Zaman geçtikçe kamu kuruluşları ve bürokrasinin iktidar partisi mensuplarının iş yeri olmaya başladığı sözleri aldı yürüdü. Konu tırmanınca partinin devlet kuruluşlarındaki dikkat çekici boyuttaki kadrolaşması gazeteciler tarafından Başbakanımıza sual olarak yansıtıldı. Cevap netti yanlış hatırlamıyorsam “ Onlarda iktidara gelince bizimkileri işten çıkartsınlar”. Başbakanın bunu sualin bulunulan ortama uyumsuzluğu nedeni ile söylediğine inanmıştım o zaman. Ama bu söz, öyle veya böyle “ Bizler ve Onlar “ ayırımının resmi ağızdan ilk ifadesi ve sonraki senelerde ülkedeki istihdamın ne şekilde şekilleneceğinin bir işaretiydi. Haliyle kadrolaşma, “Onların” işten çıkartılması ve yerlerine “ Bizden ” lerin işe alınması sureti ile sağlanıyordu. Siyaset içinde olmayanların veya siyaseti seçim günü kullandığı bir oyla noktalayanların korkusu ise, bu ayırımın ülkenin işyerlerinde seneler boyu devam edecek bir istihdam gruplaşmasının temelini oluşturup oluşturmayacağıydı.
İşte Bu Tarihten İtibaren “ Paralel Yapıdan mısınız?” Flaş Oldu.
Zaman geçti. 2013 yılına geldik. “ Onlar “ halen konuşuyordu? İş yerinde hak, adalet yok vb. Kendi adamlarını işe alıyorlar, onları anlamadıkları, işini bilmedikleri görevde yükseltiyorlar vb... Kendilerini yoruyorlardı esasen. Hükümetin en tepesi değimliydi böyle olacağını açıkça söyleyen. “Onlarda iktidara gelince bizimkileri işten çıkartsınlar” ne demekti? Bizimkiler uzun seneler yıpratıldıklarını, kendilerine sürekli haksızlık yapıldığını düşünüyorlardı. Şimdi ise sıra onlardaydı. Allahları var. Söylediklerinden değişik bir şey de yapmadılar. 2013 yılı koşar adım geçti. Geldik Aralık ayının 17 nci gününe. Ne olduysa işte o gün oldu. O güne kadar “onlar” kelimesi yalnız Ak Partili olmayanları ifade ediyordu. O günden itibaren Paralel Yapı ve mensupları gündeme geldi Onlar kelimesi artık paralelcileri ifade ediyordu. Evet, şimdi her kim paralelcileri Devlet teşkilatına soktuysa şimdi onların sistemden ayıklanma zamanıydı. Başbakan bunu da açık açık söyledi. İnlerine gireceğiz diyerek. Balkon konuşmalarında değil. Günde üç kez nerede imkan bulduysa aynı şeyi söyledi. Üstelik daha önce “onlar” diye adlandırılan AKP karşıtlarını görevden affederken performans eksikliği gösterilen tek nedendi. Bu Paralel yapı mensuplarına yöneltilen suçlamalar ise kişisel yeterlilikleri ile ilgili değildi. Bazıları çok ağırdı.
Benim derdim, kimin kime ne yaptığı veya kimin kiminle nasıl hesaplaşacağı değil. Eski inler ve mağaralar oluşumlarından bu yana oralarda hüküm süren tüm yaşamın izlerini taşır. Bu izler ne kaybolur ne de silinir. Bu nedenle, inlerine girildi mi? Veya girilecek mi? Bilemem. Arkeolog değilim. Ve de bunlar beni aşan hususlar. Hayal kurmanın da sağlığa bir zararı yok. Ak Parti seçimi kaybetti diyelim. İktidara gelenlerin bu kaostan nasıl çıkacakları ve çalışma yaşamında özellikle istihdamla ilgili belli hususların normale dönüp dönmeyeceği beni ilgilendiriyor. Türkçesi gelecek iktidarın mevcut bölünmüşlüğü bir şekilde artırıp, artırmayacağı ve de insanları birbirine daha kin besler hale getirip getirmeyeceği. Veya bu konuda ne yapacağı. Merakım işte budur.
Bir Yaşanmış Ve Yeni Partinin Kuruluşu.
Daha önce de paylaşmıştım galiba. THY’ de grev vardı. Grevden bir sene kadar önce iktidar partisinin öngördüğü üç yüzün üzerinde çalışan şirkette işe alınmıştı. Sendikaya karşı grevi engelleyici olacakları düşünülmüştü belli ki. Veya bizler öyle yorumladık. Şimdiki yapılan uygulamalardan farkı kimsenin bu personel alınmadan önce işten çıkartılmamış olması ve yeni gelenlerin memur ve işçi statüsü ile işe girmiş olmasıydı. Her ne ise grev geldi çattı. Uzadı bir süre. Personel rahatsızdı, sıkıntılıydı. Günlerden birinde Sendika bir protesto yürüyüşü tertip etmişti. Bu yürüyüş Genel Yönetim binasında sonlanacaktı. Yürüyüş gerçekleşti. Bayağı kalabalıktı. 1000 – 1500 çalışan oradaydı. Genel Müdürlüğün caddeye paralel duvarı boyunca ( eskiden duvar bu kadar yüksek değildi ) çalışanlar boylu boyunca kümelenmiş ve “ Hükümet istifa, yönetim istifa “ diye bağırıyorlardı. O ara kalabalığa bakınca şaşırdım. Bizim partililerin hepsi orada ve de üstelik en önde saf tutmuş bağırıyorlardı.. Her ne ise Şirketin zirvesi bir fotoğraf makinesi getirip, bu görüntüyü zoomlayıp fotoğraflamamızı istedi. O an bu resmin çekilmesinin neden istendiğini düşündüm. Skylıfe’a basacak halimiz yoktu herhalde. İsteğin nedeni belliydi. Şahıslar tespit edilecek ve grev sonlandıktan sonra kaşının üzerin de gözün var diyerek onlar veda edilecekti. Yönetim bunu yapmayabilirdi ama siyasilerin ne yapacağı / ne yaptıracağı belli olmazdı. Her ne ise zeki ve bakıştan anlayan bir sekreter kardeşim son sürat fotoğraf makinesini getirdi. O zaman normal film takılıyordu fotoğraf makinelerine. Her yönden, yakından uzaktan, daha ziyade iştirakçilerin yüzleri ön plana alınarak protesto / protestocular resimlendi. Sekreter kardeşimiz gaza gelip ha babam resim çeken görevliyi filmin 35 pozluk olduğunu hatırlatmak için dürtüp duruyordu. Her ne ise film banyo edilmek üzere Yeşilyurt Ak Color’ a gönderildi. Ertesi gün banyoda filmin yanmış olduğunu öğrendik. Elde hiç görsel yoktu anlayacağınız. Tepelere bunu izah etmek ise biraz zor olmuştu. Espiyonluk müessesesi şimdiki kadar gelişmemişti o dönemlerde. Sonuçta kimin kaşının altında gözünün olduğu belirlenemedi grev sonrası protestocu gruptan kimse işten çıkartılamadı. Şunu da ifade etmem gerekir ki, o dönemin parti kaynaklı personeli THY’ na girince ne eski personeli nede kendi partilerinden olmadıklarını düşündükleri çalışanları karşılarına almamışlar, onların çalışmalarını inkâr etmemişlerdi. Espiyonaj müessesesinin çalışmamasının nedeni bundan öte değildi. Bir kaçı üst yöneticilerle sorun yaşadılarsa da konu bir şekilde kapatılmıştı. Aslında personeli bu duruma yöneticilerin ittiği de bir hakikattı.
Ondan, Bundan Kalmadı. Herkes Ev Geçimi Partisinden oldu.
İşe girişte bir takım tavassutların olmasını doğala yakın karşılar olmuştuk. Önemli olan işe girdikten sonra bu tavassutların görevde yükselme hususunnda kullanılmamasıydı. O açıdan bir rahatsızlığımız yoktu. THY’ ye o dönemde intisap eden partili personelden biri ile konuşmuştum. Grev çok önce sonlanmış, iş başı yapılmıştı. Söylediklerini hiç unutmam. “ Evet, ağabey, bizi şirkete partiden gönderdiler, ama partili olup bu işi isteyenler o kadar fazlaydı ki ilçeden gönderilen listeye girmek inanılmaz zor oldu. Parti için de de torpil aradık. Şimdi evdekiler, eşim ve kızım benim bir seneye yakın bir zamandır çalışmama alıştılar. Bir ev tuttuk ve kayınvalidemin yanından taşındık. Eşim’ de falan yerde işe girdi. Kızım yuvaya gidiyor. İş için parti içinde koşuştuğumuz günleri unuttuk. Hem çalışmaya hem de bu gelire alıştık. Eski günlere dönmek istemem. Grev sonrası bizi işten çıkartacaklarını çok işitmiştik. Hatta sizin partilileri kapsayan bir liste hazırlayıp bu çalışanların iş akitlerinin feshi için yönetime verdiğiniz de söylenmişti bizlere. ( Bu arada THY’ de benimle aynı unvanı taşıyan 18- 20 yönetici daha vardı, bu listeyi hazırlayan neden ben oldum dersiniz?) Halen çalıştığımıza göre demek söylenilenler doğru değilmiş. Artık parti, purti yok. EV GEÇİMİ PARTİSİNDENİZ hepimiz. Arkadaşlarla da bir araya geldik konuştuk. Bizi bu işe sokan partiye borçluyuz ve de bunu doğru çalışarak ödeyeceğiz. Bir de seçimden seçime onlara bir oy atarak. Evet; anlaşılan ne parti kalmıştı ne de purti. Normal vatandaşlığa dönmüşlerdi hepsi. Onların partisinin Genel Başkanı Türk Hava Yolları’nın Genel Müdürüydü artık. Onlara göre de İyi bir Genel Başkandı.
Tabii şimdi biz böyle değiliz, şöyle bağlıyız, böyle bağlıyız, öl deseler ölürüz diyenler çıkacaktır. Doğrudur. Şu anda ki hissiyatınızın böyle olduğuna inanabilirim. Ancak bekâra “ karı “ boşamak kolay gelir derler ya, işte o misal. Söz konusu sizin ekmeğiniz, eviniz, sizlerin eşi ve çocuğu olunca bu şekilde düşünmek pek kolay olmayacaktır. Evdekilere de söyleyecek bir şeyler olmalı ve de bunu bulmalısınız. İnandırıcı da olmalı. Az veya çok muntazam gelen bir gelirin ev bütçesinden aniden çıkması bünyeyi, aileyi hayli sarsar. Aileyi alıştıkları standart’ın altında bir noktaya bile bile çekmek aile düzenini ve birliğini zedeler hatta bozar. Önce şunu düşünmek gerek. Kaç senedir bu partidensiniz? Ve bu işe kaç sene sonra sahip oldunuz? İş bekleyen ne kadar çok partili veya partili gözüken var değil mi? Sıra size hemen yeniden gelir mi dersiniz? Öyle veya böyle bu işi kaybetmeyi göze almak pek akıllı işi olmayacaktır. İster düşünün, isterseniz boş verin gitsin. Adamın biri saçmalıyor diye de düşünebilirsiniz. Ama kaçınılmaz realite budur.
Her ne ise, o fotoğrafları çeken her kimse ( ? ) en büyük iyiliği bana yapmıştı anlaşılan. Sağ olsun. Eğer protestoya iştirak edenlerle ilgili fotoğraflar üzerinden belirlemeler yapılıp insanların işleri sonlandırılsaydı onların ismini de kapsayan listeyi yönetime benim vermemiş olduğumu kime anlatabilirdim ki? Kim bana inanırdı ki? Allahtan kaş göz işaretini çözümleyip makineyi içindeki filmi çıkarttıktan sonra o salona getiren sekreter arkadaşım halen sağ. Önceden de ne halt ettiğimi bildiği için bir tek o bana inanırdı herhalde.
Biz zaman geliyor, “ bizden misiniz, onlardan mısınız vb. ” suallerinin tümü demode oluyor.
Herkes bunun ne kadar gereksiz olduğunu bir şekilde anlıyor.
Evet, artık en büyük parti bizim parti. EV GEÇİMİ PARTİSİ.
Memuriyet zor bir sanat.. O partide de, sorgulama var. Kurtulamıyorsunuz bir türlü
Bu kez de İşinizi Yapıyor musunuz? Yapmıyor musunuz? diye soruyorlar insanlara.
Ve de işini doğru yapmayan “ Bizden ” olmuyor.
Bizden kelimesinin anlamı mı? Son yıllarda kullanılanın anlamı ile aynı değil.
Anlatılan örneği THY üzerinden verdiğimiz için burada” Bizden” kelimesi; Türk Hava Yolları gönüllüsü olmayı ifade ediyor. Türkçesi çalıştığı kuruma bağlı olan ve kurum için terleyen tüm çalışanlar artık “ BİZDEN “olur.
Ben bu anlatımın doğruluğunu düşünebilen veya düşünemeyen, kabul eden veya etmeyen tüm çalışan arkadaşlarımız adına EV GEÇİMİ PARTİSİ ’nin iktidara gelmesini yürekten temenni ediyorum.
Kalbi ve sevgi dolu oyum bu partiye gider.
Yorumlar Tüm Yorumlar (31)