22 Haziran 2020, Pazartesi
Servet BAŞOL
Servet BAŞOL [email protected]

Kutular…

Asistanı şaşkınlıkla Albert Einstein'a sorar;

''Dr. Einstein, son sınıf fizik öğrencilerine yaptığınız bu sınav bir yıl önce aynı öğrencilere yaptığınız sınavın aynı değil mi?''

''Evet evet,'' dedi Albert Einstein, ''tam olarak aynı sınav.''

''Ama Dr. Einstein, bunu nasıl yaparsınız?''

''Cevaplar değişti.'' dedi Einstein.

Cevaplar değişti.!

Başka bir deyişle 1942'de doğru olan, bugün daha da doğru.

Soruların aynı ama cevapların değiştiği bir dünyada yaşıyoruz.

Başka bir deyişle, sizi buraya getiren şey artık sizleri ileriye götürmeyecek.

Yaşadığımız süreç artık destansı bir devrim ve birleşik dünyanın bu devrimdeki hedefleri, Önderlik, Yenilenim ve Dönüşüm.

Eğer daha önce hiç almadığınız sonuçlar almak istiyorsanız, daha önce hiç yapmadığınız şeyleri yapmaya başlamalısınız.

 

İnsanlar, takımlar ve kuruluşlar ne zaman duvara toslasalar, iki şeyden birini yapmaya meyillidirler; ya aynı şeyi daha çok yaparlar ya da aynı şeyi daha az!

Ama çok nadiren görüleni, farklı bir şeyler yapmaya başlamalarıdır. Verilere baktığımızda şunu görürüz. İnsanların yaklaşık %3'ü farklı şeyler yapmaya meyillidirler. Kalan %97, steroid almış bir tür çılgın tavşan gibi duvara toslamaya devam eder. Neden?

Burada ne olduğunu anlamak için başka bir soru sormamız gerekiyor.

Kendimize sormamız gereken soru şu: Düşünmenin amacı nedir? Nasıl düşünürüz?

“At gözlüğü” tanımı Ingilizce’de “tunnel vision” diye geçer. Kelimenin tam anlamıyla bakışta bir kusur ve mecazi olarak elimizdeki bilgiyi kullanma yeteneğimizdeki bir kusurdur; radikal bir tek fikirlilik, bir saplantı. At gözlüğü ile bakmak (Tünelden bakış), genellikle kendini aldatma ile ilişkilidir. Bu tür düşünce tarzında elde edebilecek herhangi bir avantaj elbet tesadüfi olacaktır.

Hep yineler dururum. Düşünmek zordur. Bağımsız düşünce ise yoktur.!

Teknolojik sınırlar, fiziksel sınırlar içerisinde düşünürüz, ama ayrıca ahlaki sınırlar içinde de düşünürüz. Bu nedenle sınırları belirli boyutlar içinde düşünürüz. Kimilerine göre bu kutunun boyu15m, eni 8m, yüksekliği de 4m olabilir. Bazılarımız da 2mx3mx1m’lik bir alanda düşünürüz. En azından, düşündüğümüz sınırlar bu.

 

Ama bilmeniz gereken şu: Herkesin yaptığını yaparsanız herkesin elde ettiği sonuçları elde edersiniz ve bunlar sıradan sonuçlar olur. Ama şu var ki, bugün peşinde olduğumuz şey olağanüstü sonuçlar. Yani anahtar soru şu: Kendinizi kutunun dışına nasıl atarsınız?

Sektörünüzün veya profesyonel alanınızın bu çok küçük kutusunun dışına çıkın ve harika yenilemenin olduğu mutlu yere geçin. Bunu nasıl yapabilirsiniz?

Basit düşünerek mi yaratıcı düşünerek mi?

Almanya’daki işçilerimizin yaratıcı buluşları bir zamanlar kulaktan kulağa anlatılırdı. Bu yaşanmış hikayeler ile yabancı bir ülke ve kültürde yaşarken, ara sıra dışlanmışlığın intikamı yerine geçerdi bu anılar. Tıpkı arabasının benzin deposu delindi diye yolda kalan Alman’a deliği sakızla kapatmayı öğretirken takındığı tavır gibi. Ben bile Belçika’da bir arkadaşımın evinde, elektrikçinin iki gündür gelmediği için salonunda televizyon seyredememesine üzülüp “Sen teknisyen değilsin, yapma” çığlıkları arasında onun atmış sigortasını tamir edişim gibi.

Bizden daha farklı düzen kavramları içerisinde sorunları aşma çabaları ise hem övgüye hem de bize komik gelmesi nedeniyle gülümsemeye değer.

Milano, Paris, Londra gibi şehirlerde taksi sürücüsü olmak hiç de kolay değildir. Bilirsiniz, bu şehirlerde taksiye biner 44. Via Teodosio, 82. Rue de La Rockette, veya 148.Sussex Gardens dersiniz hepsi bu. O dönemde taksi sürücüsü olmak için çok zor bir eğitimden geçer, ezberden verilen adrese gidebilecek hale gelene kadar birçok sınavlara girilirdi.

Londra belediyesi, artan nüfus ve gelişen ulaşım ağına rağmen taksi sayısını arttırmak istediğinde, yetiştireceklerinin hazır olabilecekleri zamanı ve adedi bir engel olarak görür. Bellidir ki, kutunun dışına çıkmak gerekecektir. İstanbul’da ise senelerdir sorunsuz bir şekilde taksiler çalışmakta, belediye istediği an ve adette taksi sayısını arttırabilmektedir. Buradaki uygulama bir sır değildir. Müşteri bindiğinde adresi söyler, sürücü ise “sen yolu tarif edersen gideriz abi..” dayanışması ile hedefe varılır. Londra belediyesi ise bu çözümü şanına uygun hale getirip ''Bu taksinin sürücüsü Londra hakkında hiçbir şey bilmiyor ama yolu tarif ederseniz mutlu olur.'' yazan büyük bir tabela ile yeni taksileri hizmete sunarak kutudan çıkmıştı.

İnsanlar işbölümlerindeki ya da ustalandıkları alanlarındaki standartları veya normları kırmaya karar verdiklerinde çığır açan yenilikler, olağanüstü sonuçlar ortaya çıkıyor. Örneğin, bir mobilya işine sahip olsaydınız ve bir gün müşterilerinizin mobilyalarını artık kendilerinin kurup kendilerinin taşımasına karar verseydiniz, muhtemelen IKEA adlı şirketin sahibi olurdunuz.

Biz de adettir, saymak ölçmek ayıptır. Ne kadar kazandığınızı sayarsanız bereketi kaçar işinizin! Sevgilerimiz bile ölçülmez hatta bu yüzden ölçüsüzdür sevgilerimiz…

Küçük çocukları annelerini ne kadar sevdiklerini göstermeğe zorlarız şaka yollu, kollarını açarak… Sevginin ölçülmezliğidir küçük çocuğun kendi kollarını alabildiğine açarak göstermeğe çalıştığı… Kısacası bizim kültürümüzde fazla ölçüp biçmek hesaplamak ayıptır.

Batı kültüründe ise hemen her şey ölçüp biçmeğe dayanır.

“Eğer ölçemiyorsan yönetemezsin” der çok bilinen bir batı dünyası sözü… (A.R.Saral)

Yine de çoklu kültürleri özümsemenin yanı sıra, çoklu kutulardan çıkış yolu aramaktır esas olan. Eğer herkesin yaptığı şeyi yapıyorsanız, kendinizi farklılaştırmamış ve muhtemelen tıkanmışsınızdır.

“The measure of intelligence is the ability to change.”

Albert Einstein

“Zekanın ölçüsü, değişme yeteneğidir.”

Konu, amaç ve hedef “Yüksek Performans” ise, çoğunluğun her zaman yanılma nedeni kutulara hapsolmuş düşünce tarzı nedeniyledir.

“The majority is always wrong; the minority is rarely right.”

Henrik Ibsen

“Çoğunluk her zaman yanılmıştır, azınlık da bazen doğrudur.”

www.servetbasol.com

Kutular…

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000