Çoğumuz zannederiz ki, çalıştığımız iş yerlerindeki büyüklerimiz belirli sürelerde bir araya gelerek, şirketin ve çalışanların konularını masaya yatırırlar ve de sorunlar burada halledilir. Evet; doğru düşünce buda kazın ayağı öyle değil. Örneğin maaşlarımıza sene başı artımı uygulanacak. O dönemde çalışanların gösterdiği performans bu toplantılarda irdelenecek ve de görüşmeye konu olan çalışanın sicil amirinin görüşü paralelinde uygulamaya kadar verilecek. Siz yine de böyle ideal düşüncelerinizi yitirmeyin ama bilin ki patron ( X ) meblağın tüm personele artım olarak verilebileceğini söyler. Yapılan 2 kişilik toplantıda, patron kime mi verir bu kutsal görevi. Şirketin saygıdeğer İnsan Kaynakları sorumlusunun görevidir bu paylaşımı yapmak. Ve o da verilen toplam meblağı kendisine uygun bir şekilde dağıtır, ulufe verircesine. Zannedersiniz ki cebinden veriyor. Hatta bir adım öte patron şunu verdi, ben de size şunu ayrıca ödüyorum, bu da benden vb.. sözlerle. Bu tarz ile çalışanın kendisine müteşekkir kalmasını da sağlar. Ve de çalışan tayin ve terfi konularında da olduğu üzere akçeli konularda takdir hakkının kendi amirlerinde olmadığını anlar. Amaç onlara bunu ifade etmektir zaten. Ocak ayının bilmem kaçında personele o yıl için uygulanacak artım miktarı ilan edilir İnsan Kaynakları ünitesince. Eşittir ve de herkese aynı veya yakın oranda zam yapılmıştır duyurudan da görüleceği üzere. Görünüm böyledir ama realite böyle değildir. Zaman geçer ve bu sürede bir şekilde öğrenirsiniz ki, size % 7 artım uygulanmışken, Çetin Özbey denilen bir çalışana % 22,7 artım uygulanmıştır. Bir sene sonraki artım dönemine kadar bu unutulacaktır ne de olsa. Hatırlayan olsa da nasıl olsa başkalarına hatırlatamayacaktır. İşte bu düzen bazı kuruluşlarda İnsan Kaynakları ünitesi sorumlusunun reorganizasyondaki konumuna bakılmaksızın en önde, patronun bir altında HBM kadrosunda bulunmasının ve çalışanların bu ünite sorumlularını kendi amirlerinden daha saygın ve yetkili görmelerinin ve ondan çekinmelerinin nedenidir. İtiraz hakkı. Yok. Mevzuata göre eğer bir TIS ile maaş artımı vaat edilmemiş ise, işveren personelin maaşına zam yapmayabilir. Tabii ki bundan memnun olmayabilirsiniz. Bu takdirde kanun size iş akdinizi tek taraflı fesih etme hakkı veriyor. Bunların hepsi güzelde başka yerde iş bulma sorununu aşmak zor. Tüm dünyada olduğu üzere ülkemizde de işsizlik bu boyutlara yükselmişken.
Evet; bu düzen sektörün bütün şirketlerinde aynı değil. Normal çalışan kurumlarımız sektörümüzün iftihar ettiği şirketler Hali ile Sendikalı olan kuruluşlarında maaş artımları TIS’ i ile yapılan belirlemelere göre yapılıyor. Onlar konumuz harici.
Şimdi söz maaş zamlarından ve toplantıdan açılmışken eskiden kaleme aldığım bir yazıyı yeniden şekillendirerek konumuza devam edelim.
Yöneticilerinin sürekli toplantı halinde olduğu bir şirkette çalıştınız mı hiç? Hani, bir toplantıdan diğerine koşar durular. Örneğin kuruluşta personel devir hızının yüksek olmasının nedenleri tepedekilerin iştirakleri ile yapılan bu birliktekilerde araştırılır ve de günler boyu tekrarlanan toplantılarda tartışılır. Sonuç mu; belki yarın, belki yarından da yakın takip eden ilk toplantıda konu tekrar ele alınacaktır.
Bunu yeterli görmeyip, şirket dışı uzman bir kuruluştan bu konuda yardım alan şirketlerde var. Tabii ki danışman kuruluşun belirlediği hususlar yine tertip edilecek toplantılarda görüşülecek ve oluşumun nedenlerinde üst yönetimin payının büyük olduğunun görülmesi halinde hizmet veren firmanın önerileri aynen çöp tenekesine atılacaktır. Aslında enteresan bir yapıyız. Danışman tutar, çuvalla para öder, kendi görüşümüzle paralel bir fikir ve sonuç göremezsek, önerilerini dikkate almayız.
Oysaki toplantı salonunun önünden geçen ilk çalışan kolundan çekilip içeri alınsa ve sorulsa şirketteki devir hızının yüksek olmasının nedenleri bire bir en doğru ağızdan öğrenilmesi tabii ki mümkün. Şayet bu yapılsa ne bu denli uzun toplantılar yapılmasına ne bir danışman kuruluştan görüş alınıp çuvalla para ödenmesine, ne de çalışanın işten olma korkusu ile cevaplanan düzmece personel memnuniyeti anketlerinin yapılmasına ihtiyaç olur. Şurası muhakkak ki; IK’ nın eşsiz uzmanları söz konusu toplantının yapıldığı salonun önünden yalnız kendileri lehine yapacakları konuşmalarla üst yönetimi ve İnsan Kaynakları ünitesini konunun her türlü sorumluluğundan azade kılacak yakınlarının geçmesi yönünde tertip alacaktır. Tabii ki bu durumda sorulması gereken bir sual var ki; o da bu konudaki tüm hakikatleri bilen ve yaşayan, toplantının iştirakçileri konumundaki şirketin orta seviyedeki yöneticileri ağzını hiç açmaz ve yapılan belirlemeye itiraz etmez ve doğruyu anlatmazlar mı? Cevap tek kelimeliktir. Etmez veya edemez. Ederlerse sonuçta ne olacağını bilirler ve bu nedenle açmazlar ağızlarını.
Bizler bu işlerin yalnız bizim ülkemizde ve bizim kuruluşlarımızda bu şekilde yürüdüğünü zannediyor ve bileniyoruz. Amerikalı Politikacı Henry Chapman’ nın bu tür toplantılarla ilgili söyledikleri mutlak kendi ülkesinin hakikatlerini yansıtıyor.
“Birçok değişik komitede çalışmanın verdiği tecrübeye dayanarak şöyle bir kural listesi hazırladım. Hiçbir toplantıya zamanında gelmeyiniz, aksi takdirde herkes size bu işe yeni başlamış biri olduğunuz gözü ile bakacaktır. Toplantının yarısı geçmeden hiç konuşmayınız. Bu sizin bilge olduğunuzu gösterecektir. Mümkün olduğu kadar arka planda belirsiz kalınız, daha az tepki çekeceğinize emin olabilirsiniz. Bir şeye karar veremediğiniz zaman, bir komite kurulmasını öneriniz. Biraz sonra bu komitenin çalışmalarının ertelenmesi önerisi de sizden gelmelidir. Bu öneri herkesin teklifinizi benimsemesine ve genelin sizi tutmasına neden olacaktır. Çünkü bu zaten herkesin beklediği şeydir.
Görülüyor ki, Amerika’da da durum farklı değil. İstisnalar dışında Avrupa dada durum benzeridir herhalde. Nitekim Fransızlarda iş yeri toplantılarının çok uzun sürmesinden şikâyetçilermiş. İranlıların da toplantılarında ise hiçbir sonuç çıkmaz, toplantı ve konu ertesi gün sabaha ertelenirmiş. Bu arada bir gün önce alınan kararın ise ertesi gün konu özetlenip tekrar gözden geçirilirken bozulduğunu THY yaşanmışlarından biliyorum. Özetle her gün aynı konu görüşmeye sıfırdan başlanır.
Ben ülkemizde elli sene önce de durumun farklı olmadığını anımsıyorum. Orta büyüklükteki bir şirketin yöneticisi kuruluşunda bu tür toplantılar yapmanın bir işe yaramadığını ve sonuç alınamadığını söyler dururdu. Yine de genel istek üzerine çok ender de olsa tüm yöneticiler bir araya geliyorlardı. Nedense insanlar toplantı yapmaya aşırı düşkünlerdi. Aslında bu tür toplantılara o rahmetli “ Nafile toplantıları “ derdi.
Çok şeyi becerdik, şirketlerimiz büyüdü ve gelişti. Önce hepsini bir araya topladık şirketler grubu olarak isimlendirdik. Sonra topluluğu Holding diye isimlendirmek daha saygın geldi. Bazıları uluslar arası oldu. Türkçe yetmedi. İngilizce isimler, sloganlar uydurduk kendimize. Global olduk anlayacağınız. İlerledik ilerlemeye de şu toplantı düzenini kurmayı bir türlü beceremedik. Ne on kişilik şirkette, ne de on bin çalışanı olanda. Nafile uğraşıyoruz halen.
Evet, Yapacağımız ilk geniş katılımlı toplantıdaki konumuz 2016 yılındaki maaş artımları. Tabii ki bu toplantıdan karar çıkmayacaktır. Katılımcı adedini azaltıp bir iki görüşme yine yapılacaktır hali ile. Toplantılar sürerken, bir de bakarsanız ki, İnsan Kaynakları bu hesabı yapmış ve bitirmiştir. Spor yapmanın sağlığa bir zararı yok tabii ki. Biz devam edelim. Toplanalım. Konuşalım. Hepimiz artım oranını İlan edilince halen süregelen bilmem kaçıncı toplantıda konuyu tartışırken öğreniriz.
Yorumlar Tüm Yorumlar (24)