Dün sabah saatlerinde sürekli gülümsemesinden ve etrafa sergilediği saygılı davranışlarından ötürü takdir ettiğim, sevdiğim benden hayli genç olan ve PEGASUS ’da görev yapan bir kardeşimizi gördüm. Sabahın erken saatleriydi. Yanında ise onu her zaman neşeye boğan oğlu vardı. Günaydın vb. standart dileklerden sonra “ keyifler nasıl ” diye sordum. İlk defa “kötü” cevabını aldım kendisinden. Oysaki her zaman mutlu olmasa bile “ iyi olacak “ demeyi yeğlerdi. Devam etti. Tüm şirket gelecek dalgayı bekliyor. Bakalım kaç kişiyi ve kimleri çıkartacaklar. Beklemek kötü. İnsanın tüm şevki kırılıyor vb.. sözler söyledi. Daha sonra telefon ederek durumu sorduğum bir PEGASUS’ lu arkadaşım daha üzücü bir tablo resmetti.
Evet; PEGASUS içinde bulunulan ekonomik durum nedeniyle tasarruf yapma amacına yönelik olarak çalışanların iş akitlerini “ Şirket için en zararlı olabilecek bir yöntemle ” feshediyor. Yavaş, yavaş. Dün 125 kişi, bu gün 68 kişi. Yarın ne mi olacak? Evet; herkes yarını bekler hale girmiş. İnsan kendisi için çok önemli olan bir şeyi beklerken yarın çabuk gelmiyor. 24 saat o kadar kolay geçmiyor. Bunu planlayanlar benzeri bir durum yaşamamışlar belli ki.
Tabii ki PEGASUS’ un istihdam politikası ile ilgili fikir serdetmek ve nedenini sorgulamak bizi aşar. Demek ki şirketin durumu iyi değil ve de önünü göremiyor ki o da hizmet sektörünün bildiği en etkin tasarruf etme yöntemini olduğundan daha da sevimsiz bir hale sokarak uyguluyorlar.
Uzun yıllar sektörde görev yapmış ve PEGASUS ’a da senelerini vermiş olan bu insanları 14 Ekim tarihine kadar çalıştırdıktan sonra uğurlayacaklarmış. Yani geçtiğimiz hafta işten çıkartıldıkları bilgisi verilen personeli 15 gün daha çalıştıracaklar. İhbar süresi desem değil. Hiç bir kalıba uyan bir zamanlama değil. Kalan sağlara 14 Ekim tarihinde acaba ne olacak diye düşündürmekten başka bir işe yaramayacağı mutlak. Bundan nasıl bir fayda umduklarını ise anlayabilmek mümkün değil.
Bunu kim organize ediyor, sistemi kim düzenliyor bilmiyorum. Bu nasıl bir acemiliktir, anlayabilmek zor. Evet; bir şirketin çalışanını işten çıkartması hem çalışan hem de çalıştıran açısından kötü. Nereden bakarsan bak kolay bir uygulama değil. Ancak kötüyü olduğundan daha çirkin kılmak ve bu şekilde sunmak ayrı bir beceri ve Sivil Havacılıktaki başarıları (?) bir tarafa PEGASUS Yöneticilerinin bu kabiliyete de sahip oldukları da bir gerçek.
29 Temmuzda 120 kabin görevlisini yaptığınız bir kahvaltı daveti sonrası uğurlayacaksınız, Davetlilerin bir kısmı bu ikrama kim bilir ne düşüncelerle gelmiştir? Otelden ayrılırken yöneticilerinin ne kadar ince ve zarif olduğunu düşünmüşlerdir mutlak? 31 Temmuzda ikinci bir grup kabin memurunu daha kahvaltıya davet edeceksiniz? İlk davetteki ikramın, çağırılı olanların boğazında nasıl düğümlendiğini dinlemiş olmalarından ötürü bu grup davete ne yaşayacaklarını bilerek icabet etmişlerdir. Buyurun işte PEGASUS’ un kalan sağları için yeni bir heyecan daha. Ne düşünsünler ki? 28 Eylülde Yönetim Kadronuzu gençleştireceksiniz? Bu kapsamdakilerin hepsi yönetici değil tabii ki. Listeye yönetici olmayan çalışanlarınızı da sıkıştıracaksınız. 30 Eylülde kabin hizmetlerinde fazlalık var diyerek, görevlilerin bir kısmına part time statüde çalışmayı önereceksiniz. Onlar sizi 05 Ekime kadar cevaplayacaklar. Sizi Hayır diye cevaplarlarsa ne olacağı, ne yaşayacakları ortada. Kimse size Kabindeki fazlalığı bu gün mü fark ettiniz diye soramayacak nasıl olsa. Ve de aynı gün 30 Eylül’ de 68 çalışanın iş akdini pat diye feshedeceksiniz. Evet; bu nasıl bir düzenlemedir. PEGASUS’’ de herkes yarını bekliyor. Yarından sonrada öbür günü bekleyecekler.
Umarım ki, PEGASUS yöneticileri dedikodu mekanizmasının şirketler üzerindeki menfi etkisini biliyorlardır. Bilesiniz ki dedikodu mekanizması tüm yıkıcılığı ile çalışıyor şirketinizde. Ve de bu platformu hazırlayan sizlersiniz. Evet; işten çıkartılacağız diye düşünen ve beklentiye giren çalışanlar içinde bulundukları ruh hali içerisinde başka ne yapsınlar istersiniz.
Son altı ayda kardan ne kadar zarar ettiniz bilmiyorum? Benim üzerinde durduğum konu işçi çıkartmanız değil. Onu yazıp çizerek engellemek mümkün değil. Sizin kararınızdır. Ancak; bu işlemi yaparken bu kadar düşüncesizce davranmanın şirketinize ( + ) bir tasarrufu var mı? Bu işi tek defada yapıp çalışanlara “ BİTTİ HEPSİ BU KADAR YOLUMUZA KALAN EKİPLE DEVAM EDECEĞİZ diyemez miydiniz? Size anlı şanlı dönemlerinize hizmet sunmuş, sizi belirli yerlere getirmiş olan çalışanlarınıza neden böylesi bir eziyet edersiniz ki?
Hissi düşündüğüm mutlak buda beni hak edilen yerde bulunulduğunuza inandırıyor. İtiraf etmeliyim ki; ilk kez bir Türk şirketinin isminin en kötü havayolları arasında zikredilmesine üzülmüyorum.
Tabii PEGASUS’ un bu yerini belirlerken göz önüne alınan kıstaslar yukarıda zikredilenler değil. Eğer bu değerlendirmenin kıstasları arasında “ İNSANİ DUYGUYA SAHİP OLMA “ unsuru bulunsaydı PEGASUS’ tablonun nerelerinde yer bulabilirdi kendisine? Düşünemiyorum.
Evet; Türkiye’nin en büyük ikinci havayolu olan PEGASUS’ un saygıdeğer tepe yöneticileri; naçizane olarak yaptığım “ İnsanlık değerlendirmesi “ sonuçları açısından da kötü bir yerdesiniz göründüğü kadarı ile. Dilerim ki birileri bu sonucu ve mezuniyetinizi sizlere bir kahvaltı daveti sonrası tebliğ etsin.
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ HAVACILIK VE UZAY BİLİMLERİ REKTÖRÜ SN. YILMAZIN KONUŞMASI
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muharrem Yılmaz, Türkiye'de havacılık sektörünün olağanüstü bir atılım içerisinde olduğunu belirterek, "Dünyada yüzde 5 büyüyen sektör, ülkemizde son yıllarda dünya ortalamasının yaklaşık üç katı büyümüştür." dedi. Ve bu Airporthaber’e başlık oldu.
Sn Hocamızın bu konulardaki bilgisinin bizden kat be kat fazla olduğu kabulü zorunlu olan bir gerçek. Tabii ki saygı duyarız. Ve de ifade ettikleri üzere Sivil Havacılığımız büyüdü. Bu açık. Şüphe yok.
Dünya Sivil Havacılığındaki hızlı büyümenin ortalaması % 5 iken Ülkemiz Sivil Havacılığının bu ortalamadan 3 misli fazla büyümesi ve bunun şirket büyümelerinin en önemli bir unsuru olan ihtiyat faktörünün de dikkate alınması sureti ile şekillendirilen sağlam bir temel üzerine bina edilerek sağlanıp sağlanmadığı ise bütünü ile tartışmaya açık bir konu.
Bu konunun Sivil Havacılık Kuruluşları bazında değerlendirilmesi bir takım hususları daha açık bir şekilde ortaya koyacaktır. Şu anda Türkiye’deki sivil havacılık şirketlerinin sahip olduğu uçak sayısı Haziran 2016 ayı itibarı ile 525. Temmuz 2016 itibarı ile Türk Hava Yolları’nın sahip olduğu uçak sayısı ise 332. Bu da gösteriyor ki, Ülkemizdeki uçakların % 62,26 sı THY tarafından uçuruluyor. En Büyük şirketimiz Türk Hava Yolları söz konusu bu büyümedeki aslan payı da onun kuşkusuz. Yine de sn. Dekanımızın genel anlamda yaptıkları konuşmayı Türk Hava Yollarına kilitlememek daha iyi..
Türkiye'de havacılık otoritelerinin öngörülerine göre 2023 yılında havacılık sektörünün 100 geniş gövdeli, 450 dar gövdeli ve 200 bölgesel uçak olmak üzere toplam 750 uçaklık bir filoya ulaşacak. Bu rakamlara iş jetleri de ilave edildiğinde gelecek 10 yılda Türkiye’nin yaklaşık 6 bin pilota ve 10 bin teknisyene ihtiyaç duyacağını belirtiyor sn. Dekan. Ve de sözlerinin tek bir yerinde istihdam konusuna değiniyor ve de sözü Sivil Havacılıkla ilgili en büyük yatırımlardan biri olan “ 3 ncü hava limanına bağlayarak. Sektördeki eleman ihtiyacı gittikçe büyümektedir” diyor. Evet Sn. Hocam bunu hepimiz biliyoruz. Tam olarak bilemediğimiz husus ise bu büyüyen ihtiyacın nasıl karşılanacağı.
Evet; Sn. Rektörümüzün başında bulundukları Kocaeli Sivil Havacılık Yüksek Okulu 2015 yılında isim ve yapı değiştirmiş. Şu anda ki ismi daha iddialı “ Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi” Acaba Sn. Rektörümüz okul Sivil Havacılık Yüksek okuluyken verdiği son mezunlar kaç kişiydi ve bunlardan kaç adedi sektör kuruluşlarında iş bulabildi? Mutlak biliyorlardır.
Konuya buradan girilmesi daha doğru ve yaşanan güncek sıkıntıya parmak basar mahiyette olacaktır. Bilmem yanılıyor muyum?
Ben saygıdeğer hocamdan verdikleri bilgilere ilaveten Türkiye’nin 10 yıl içerisinde ihtiyaç duyacağı pilot, teknisyen ve işletmeci personelin nasıl yetiştirileceğini, sektördeki istihdamlarının ne şekilde sağlanacağı hususlarına açıklık getiren veya bu konuda bir proje sunan bir konuşma yapmalarını beklerdim. Lütfen kimse bana THY’ den dem vurup “uçaklar yerde mi kaldı? “ Diye sormasın. Yabancı pilot istihdamı konusunda yaşananlar halen unutulmadı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü ve ilgili diğer kuruluşları Sivil Havacılık Okullarından mezun olan öğrencilerin sektördeki istihdamı ile ilgili kalıcı çözüm önerilerini ifade etmelerini ve bu hususta ilgili kuruluşları yönlendirmelerini beklerdim. Sivil Havacılık okullarına ( Lise- Yüksek Okul ) duyulan güvensizliğin kaynağını ortaya koyup bunun izalesi için yapılması gerekenler hususunda bizleri aydınlatmalarını beklerdim. Neticeten Sivil Havacılık konusuna gönül veren veya vermeden bu konu ile ilgili okullarda tahsil yapan öğrencilerin rahatlamalarını sağlayacak öngörülerini okumak isterdim. Akademik eğitimle meslek lisesi eğitiminin aynı çatı altında nasıl ayrıştırılacağı konusunda yol göstermesini beklerdim. Sivil havacılık Genel Müdürlüğü / Okul / Sivil Havacılık kuruluşlarının ilişkilerinin nasıl düzenleneceğini ve sistemin öğrencilere nasıl yol göstermesi gerektiğini söylemesini arzu ederdim vb.. Kendilerine ve taşıdıkları unvana yakışanda bu olurdu ve müteşekkir kalırdık.
Kendilerine başvurarak bu konudaki görüşlerini önümüzdeki hafta istirham edeceğim. Cevaplarlarsa sizlerle paylaşacağım da tabii.
Yorumlar Tüm Yorumlar (54)