SAHNE IŞIKLARI VE ALKIŞLAR
Yaşam, iş hayatı da dâhil bütünü ile bir sahne.
Ve bizler, hepimiz oyuncuyuz.
Oynuyoruz, becerebildiğimizce.
Kimimiz normal yaşam sürerken bir süre de sahne aldık iş yaşamında.
Oyun bitti ve perdeler kapandı şimdi.
Bazılarımız ise halen devam ediyoruz sanat yapmaya.
Hani yöneticilik bir sanattır derler ya. İşte o misal.
Yanıp, sönen ve sahnedeki insanın üzerinde toplanan ışıklar ne kadar da büyüleyici.
Size de öyle gelmiyor mu?
Ya, oyuncuları yücelten o alkışlar?
İş sahnesinde, ışık huzmelerinin hangi sanatçının üzerine yönlendirileceğini patronlar belirliyor.
Işıklar sizin üzerinizde toplanırsa diğerleri dublör gibidir. Onlara alkışlamak ötesinde bir iş düşmez.
Oyununuz beğenilsin veya beğenilmesin. Önemi yok.
Bir taraftan rengârenk ışıklar, diğer taraftan ise sürekli alkışlar.
İnsan elinde olmayarak ' ben bayağı büyüğüm “ diye düşünecektir herhalde.
Evet, sizce büyük olmak mı güzeldir?
Yoksa büyük olmanın gereğini yapabilmek mi?
Büyük olmanın gereğini yapabilenler ömür boyu, hatta hayata veda ettikten sonra da hatırlanırlar ve de alkışlanırlar. Evet, geride kalanlar halen sahnededirler. Ve de büyük olmanın gereğini yapmanın insanı nasıl yücelttiğini anlarlar. Ne zaman mı anlarlar? Tabii ki sahne ışıkları sönünce ve alkışlar susunca.
Aşağıdaki anlatım, tüm dünyanın zevkle dinlediği, sahne performansları ile milyonları büyüleyen Carreras ve Domingonun, yaşantısının ibret verici bir bölümü. Tabii ibret almayı biliyorsak.
Daha önce paylaşmış olmama rağmen küçük değişikliklerle sunmak istedim sizlere.
İspanya'nın Akdeniz sahil şeridine bitişik coğrafyasında yaşayan Latin kökenli Katalanlar ile Madrid ve civar yörede yaşayan ve İspanya’ya hükmeden Madrilen’ler arasında bağımsızlık mücadelesi hüküm sürmekteydi. Katalanlar bağımsızlıklarını elde etmek için uğraş vermekteydiler. Ve de bu iki grubun arasında haliyle büyük bir düşmanlık hüküm sürmekteydi. 1984 senesinde İspanya'da yaşanan bağımsızlık mücadelesi esnasında halkın bölünmüşlüğü su katılmamış bir Katalan olan Carrera ile Madrilen Domingoyu karşı karşıya getirmiş ve politik görüş farklılığı nedeni ile birbirlerine ciddi boyutta düşman olmuşlardı.
Bu öyle bir düşmanlıktı ki; dünyanın neresinde olursa olsun çağrıldıkları tüm konserler için her ikisinin de imzaladıkları sözleşmelere özel bir madde koyarlardı. Bu iki sanatçı, verecekleri konsere diğerinin her hangi bir şekilde davetli olması halinde sözleşme hükümlerinden bağımsız olarak, hiçbir şekilde sahne almayacağını ve bu durumu peşinen kabul eden organizatör kuruluşun konserin yapılmaması nedeni ile hiç bir hak iddia edemeyeceğini, kayda aldırıyorlardı. Bu ikilinin birbirlerini görmeye bile tahammülü yoktu.
1978 yılında ise José Carreras'ın karşısına Plácido Domingo dan çok daha büyük bir düşman çıkmıştı. Carreras için sahne ışıkları sönecek ve alkışlar susacaktı artık.
Carreras yapılan bazı tıbbi tetkikler sonunda, lösemiye yakalandığını öğrenmişti.
O yıllarda kansere karşı savaş haliyle bu günlere oranla çok daha zordu. Hayli uzun süreli tedavi, kemik iliği ve kan değişimi yapılma ihtiyacı Carrera’nın her ay Amerika'ya gitmesini zorunlu kılıyordu. Çalışması çok zorlaşmıştı. Büyük bir serveti olmasına rağmen hastalığının korkunç maliyeti altında eziliyordu. Moral bozukluğunun yanında ekonomik olarak da çok güç durumdaydı.
Carreras maddi ve manevi açıdan yıkılmış ve sıfırı tüketmişti ki, bir dostu, ona Madrid'de kurulan ve lösemi hastalarını ücretsiz tedavi ettiren bir dernekten bahsetti. Ve Carrera “Hermosa Vakfı” adındaki bu derneğin maddi ve manevi yardımı ile zaman içinde hastalığını yendi.
Sahne ışıkları yeniden yanmıştı onun için. Şarkı söylemeye devam etti ve müzik alanında tekrar, layık olduğu yere gelmiş ve çok daha büyük paralar kazanmaya başlamıştı. Zaman içerisinde doğal olarak kendisinin hayatını kurtaran “ HERMOSA VAKFI “nın bağışçılarından biri olmayı arzu eder. Derneğin kuruluş tüzüğüne baktığında ise Formoza'nın Kurucu ve Başkanının Plácido Domingo olduğunu büyük bir hayretle öğrenir. Dokümanları biraz karıştırınca ise Domingo'nun Derneği salt ona yardım etmek için kurduğunu bilgisine ulaşır ve de derneğin kuruluş tarihi hastalığının onu çaresizliğe ittiği ve tüm ümitlerinin tükendiği günlere rastlamaktadır.
Domingo, Carreras'ın büyük düşmanının yardımını şartlar ne olursa olsun kabul etmeyeceğini bildiğinden bu konunun gizli tutulmasını istemiş ve bunu sağlamıştı.
Özellikle konuyu bilmeyenler için hikâyenin en can alıcı noktası bu iki devin bir süre sonra karşılaşması oldu. Placido Domigno'nun Madrid'de verdiği bir konser sırasında, Carreras kendisinden, onun gibi büyük bir sanatçıdan beklenmeyen bir şekilde hareket ederek herkese parmak ısırttı.
Domingo bir konser için sahne almışken Carrera salona girer ve sahnesine çıkarak konserini böler. Ve düşmanı olan Domingo’nun önünde diz çökerek tüm izleyicilerin önünde bu asil davranışı için kendisine teşekkür eder.
Domigno onun yerden kalkması için elini uzatarak destek olur ve onu kucaklar. Süregelen düşmanlığın üzerine bambaşka sıcaklıkta bir arkadaşlığın ilk ve güzel tohumları işte böyle atılmış olur. Kısa bir süre sonra ise iki büyük tenor birlikte sahne almaya başlarlar. Pavarotti’ ninde iştiraki ile 3 tenor kavramı doğar.
Hayli uzun bir süre sonra, bir gazetecinin “ En büyük rakip ve düşmanınıza yardım etmek amacı ile onu hastalığından kurtarıp sahnelerde yine rakibiniz olarak çıkmasını sağlayacak olan “ Hermosa Vakfını ” neden kurdunuz “ şeklindeki sualine 'Domingo süratle ve net bir cevap verir.
“Bu eşsiz sesin yok olmaması gerekirdi.”
Bu hikâye 1980'li yılların ilk yarısında yaşandı.
Bundan tam 33 yıl önce.
Bu gün tüm hayatta, gerek sahnelerde ve gerekse iş yaşamının acımasız ortamında birbirine rakip olan insanların ders çıkarabilecekleri bir yaşanmış.
Bir numaralı linkte anlatımda isimleri geçen bu iki virtüözün ( Pavarotti ile birlikte ) Los Angeles, Paris ve Viyana konserleri var. İkinci linkte ise yine aynı üçlünün O Sole Mio isimli şaheserlerini dinleyebilirsiniz.
Bu hikâyeyi okuduktan sonra bu üç tenor’un yaptıkları müziğin sizlere daha anlamlı geleceğine eminim.
DÜNYAYI TANRI YARATTI AMA GALİBA ONU ŞEYTANLAR YÖNETİYOR.
Pilot rumuzlu Yorumcuya cevabımdır.
Bir yazı yazmıştım APH’ de. Başlığı “ DÜNYAYI TANRI YARATTI AMA GALİBA ONU ŞEYTANLAR YÖNETİYOR’ du. Pilot rumuzlu bir okur ve de bu beyefendiyi destekleyen birkaç kişiden Allah yerine Tanrı kelimesini kullandığım için bayağı tepki aldım.
Pilot rumuzlu okurun gönderdiği yorumlardan biri aşağıya aynen alınmıştır..
PİLOT 22 Kasım 2013, Cuma 20:01:33 Beyfendi sizin neye inandıgınız yada nasıl inandıgınız inanın ki umrumda degil fakat sizin ozgurlugunuz benim inandıgım allah benim dinime yanlıs bir sey getiriyorsa ve bu beni rahatsız ediyorsa inanınki ben müdahelede bulunurum sayın site yonetiminede sesleniyorum din konulu yazılar her zaman tehlikelidir yanlıs anlasılabilir lütfen dikkatli olalım istemeden insanları kırıp ofkelendirebilirsiniz.
Bu tehdit kokan tarza rağmen, ikazı ciddiye aldım ve kullanımın hatalı olmadığını bilmeme rağmen aynı günlerde Bakırköy Müftülüğüne giderek konuyu danıştım. Fetva verme yetkisi olan bir kardeşimizden aldığım bilgi yazılı olmadığı için konuyu tekrar gündeme getirmedim. Bu arada o tarihlerde İstanbul Müftülüğüne de mail ile müracaat ederek yorum talep etmiştim. Mailim aşağıda. (Yazım 18 Kasım, İstanbul müftülüğüne gönderdiğim mail 24 Kasım tarihlidir )
İSTANBUL MÜFTÜLÜĞÜ
Kimden: Çetin ÖZBEY
Gönderildi: 24 Kasım 2013 Pazar 12:41
Kime: Istanbul İl Müftülüğü
Muhterem Beyefendi,
Ben bir takım site ve mecmualara yazı yazan biriyim. İsmim Mustafa Çetin Özbey. Bir konuda aydınlatılmak ihtiyacı hissediyorum. Bir yazımda “ Dünyayı Tanrı Yarattı “ cümlesi geçiyor. Yazı kesinlikle dini konularla ilgili bir yazı değil. Bu konuda yazmak beni aşar. Kendimi yeterli görmem. Konuşmalarımızda Tanrı kelimesini kullanıyoruz zaman zaman. Türk Dil Kurumu sözlüğünde Tanrı ‘nın öz anlamı i “Kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlah, Mevla, Halik, Hüda, Hu, Oğan.”
Şeklinde geçiyor. Allah yerine Tanrı kelimesini kullandığım için ısrarlı ve zaman zaman tenkit boyutunu aşan eleştirilere “ Kuranı referans alın “ sözü ile muhatap oldum. Kuran-ı kerimde bu tür bir emir olduğunu zannetmiyorum. Danıştığım insanlar yüce dinimizin bu tür kısıtlamalarının olmadığını söylerler.
Bu konuda aydınlatılma gereği duyuyorum.
Geri dönüşümünüzü bekliyor olacağım. Saygılarımla.
İstanbul Müftülüğünün cevabını aşağıda tetkikinize sunuyorum.
Çar 19.02.2014 13:15
Sayın Çetin ÖZBEY,
Allah: Kendisine ibadet edilen yüce varlığın özel ismidir. Özel isimler diğer dillere tercüme edilemezler. Hatta Arapça olan bir başka kelimenin onun yerini tutması da mümkün değildir. Bu sebeple bilginler ister arapça olsun, ister diğer herhangi bir dilden olsun, başka bir kelimenin '' Allah '' isminin yerini tutamayacağı konusunda fikir birliği içindedirler. Ancak Kur'an da, Allah kelimesinin işaret ettiği zat için ilah, Mevla, rab gibi isimler de kullanılmıştır. Bu sebeple Farsçadaki Huda ve Yezdan, Türkçedeki Tanrı ve Çalab gibi isimler her ne kadar Allah özel isminin yerine geçmezse de İlah, Mevla, Rab gibi ayet ve hadislerde geçen Allah'ın diğer isimlerinin yerine kullanılabilir.
BUDA ÇETİN ÖZBEY’İN YORUMCUYA BU GÜNKÜ CEVABI.
Sayın “ Pilot “ Beyefendi.
Bu yaşta halen sorar ve bilmediğimi, emin olmadığımı öğrenmeğe çalışırım.
İstanbul Müftülüğünün cevabını yukarıda sunuyorum. TANRI kelimesini kullanmam size göre doğru veya yanlıştır. Ama şurası mutlak ki ALLAH ile kul arasına başka bir kulun girmesi yüce dinimizle bağdaşmaz.
Eğer bu hitapta günah varsa benim günahımdır.
Kaldı ki bu yazı hiç bir şekilde dini konuları kapsayan bir metin de değildir.
Tabii ki yazılara ve konulara müdahalede bulunun, Yorumlayın. Sizi cevaplamaktan zevk duyarım.
Takdir edersiniz ki, kimsenin her şeyi bilmesi mümkün değil. Tabii ki sizinde.
Sayenizde bir konuyu daha araştırmış oldum.
Özetle, Tanrı kelimesinin kullanımı kişisel bir tercih olup, İstanbul Müftülüğünün cevabi yazısından da anladığım kadarı ile kullanımın dinen bir sakıncası bulunmamaktadır.
Bunu konunun otoritelerinden duymak beni sevindirdi.
Eğer “Pilot” bir rumuz değil de mesleğiniz ise size her zaman için sağlık ve iyi uçuşlar diliyorum.
Yalnız rumuz olarak kullandığınız bir kelime ise sizin için de sağlık ve başarılar temenni ediyorum.
Saygılarımla.
Yorumlar