Bu yazıda geçen ve en dikkati çeken iki kelime “ Kifayetsiz Muhterisler “. kişisel nitelikleri vasatı aşamayan kişinin ben bilirim, ben bu konuda uzmanım havalarına girmesi durumunu ve bilmediğini kabul etmemekte direnmekle birlikte, kıskançlık duygusu ve yıkıcı hırs sahibi kişinin en belirgin özelliği olarak tariflenebilir bu iki kelime. Sn. Efe Cevher bir not düşmüş bu tarifine Kendi kendini tüketmesi kaçınılmaz sonudur.
Kabiliyetsiz, cahil denilebilecek düzeyde bilgisiz, ihtiraslı, kıskanç zayıf karakterli ve yükselmek veya yüksekte kalabilmek için her türlü dalkavukluğu yapabilen zayıf karakterli bir yapı.Bu tarifde Çetin özbey’in. Ancak bunu çalıştığım işyerlerinden birinde gördüğüm, tüm sektörün tanıdığı bu türün emsali olmayan bir temsilcisini düşünerek onun vasıflarını bir araya getirmek sureti ile şekillendirdiğimi ifade etmem gerekir..
Aşağıdaki resim size ne anlatıyor? Kendisini boy aynası üzerindeki aksini bir aslan olarak gören sarman kedi ve de tığ gibi atletik bir delikanlı olarak gören şişman, göbekli adam. İnsan ne olduğunu düşünmeden kendisini nasıl görmek istiyorsa onu hayal eder düşüncesinin çizgi ile anlatımı. Belki de bu yazının çok kısa bir özeti. Bu resmi aşağıdaki anlatımla birleştirmek gerek. Birçok yöneticimiz maalesef böyle.
Dunning–Kruger Sendromu : Bu yazının bir bölümü Psikoloji dalında ödül alan bir çalışmadan alıntıdır yazıyor notlarımda. Televizyon izlerken ekrandaki birilerine bakıp da "Ya bu adam bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst seviyede bir görevde olan bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı? Onlara bakıp "Bu cahillik, kendini bilmezlik nasıl fark edilmez?" diye iç geçirdiniz mi? Etrafınızda bunu yapmanızı sağlayacak birçok örneğin bulunduğunu tahmin ediyorum.
Justin Kruger ve David Dunning adlı iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya attı. "CEHALET, GERÇEK BİLGİNİN AKSİNE, KİŞİNİN KENDİNE OLAN GÜVENİNİ ARTIRIR." Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:
NİTELİKSİZ İNSANLAR NE ÖLÇÜDE NİTELİKSİZ OLDUKLARINI FARK EDEMEZLER VE BU TÜR İNSANLAR, NİTELİKLERİNİ ABARTMA EĞİLİMİNDEDİR. NİTELİKSİZ İNSANLAR, GERÇEKTEN NİTELİKLİ OLAN İNSANLARIN ÖZELLİKLERİNİ GÖRÜP ANLAMAKTAN DA ACİZDİRLER, EĞER NİTELİKLERİ, BELLİ BİR EĞİTİMLE ARTIRILIRSA,BU TÜR İNSANLAR, NİTELİKSİZLİKLERİNİN FARKINA VARMAYA BAŞLARLAR.
DOLAYISI İLE BU TARİFE UYAN ÜSTLERİNİZİN SİZİ FARK EDEMEMELERİNİ YADIRGAMAYIN.YUKARIDAKİ ANLATIMDAN DA GÖRÜLECEĞİ ÜZERE KENDİ EKSİKLİKLERİDİR.
Cornell Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi... Soruların yüzde 10'una bile cevap veremeyenlerin “kendilerine güvenleri müthişti. Onların " testin yüzde 60'ına doğru cevap verdiklerini" düşündükleri; hatta iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıktı. Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru cevaplar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70' ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı. Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazıldı:
“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz. Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur.‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür. Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler. Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler. Tabii beklerken kırılırlar, kendilerini daha da geriye çekerler. Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras ve hırs eksikliği’ ile suçlanırlar.
"Siz de çevrenize şöyle bir bakın" diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçmiştir. Dr. Serra Menekay Öncel yazısının bir bölümünde bu konuyu aşağıdaki şekilde anlatmışlar.
Çalışan cahiller: kendi kapasitelerini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten acizdirler. Ama asıl vahim olan, bu "yetersizlik + haddini bilmeme" karışımının, mesleksel açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturmasıdır. Cehaletleri kariyer açısından bir eksi iken, tutumları bunu artıya dönüştürebilmektedir. (Kendine güven davranışları.)
İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz", kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir "hak" olarak görecektir. ( Bu tarif etrafımızdaki şahıslara ne kadar uyuyor değil mi?)
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında "fazla alçakgönüllü" davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından "ihtiras/ heves/ istek eksikliği" ile değerlendirileceklerdir.
SONUÇTA, "KİFAYETSİZ MUHTERİSLER" HER ZAMAN VE HER YERDE DAHA HIZLI YÜKSELECEKLER VE DAHA YUKARILARA ÇIKACAKLARDIR. HELE HELE TAKDİR YETKİSİ KENDİSİNİ KİFAYETLİ ZANNEDEN, RUHSAL DENGELERİ İHTİRASLARI TARAFINDAN ALT ÜST EDİLMİŞ KİŞİLERDEYSE.
Bertrand Russel ne kadar doğru söylemiş. ”Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır."
Yorumlar Tüm Yorumlar (20)