Değerli THY çalışanları, her ne kadar üç haftadır sendikal çatışmalar ve gelişmelerle ilgili görüşlerimizi paylaşıyor olsak bile buraya nereden ve nasıl gelinildi konusuna bakmak gerekir. Farkında iseniz son Hava-İş Genel Kurulu’na kadar böyle bir durum söz konusu değil idi.
Şimdi gelelim buraya nasıl gelindi sorusuna!
Asıl fitili ateşleyen konu FTL (Flight Time Limitations) meselesi. Sorunun kaynağı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü. Uygulayıcılar ise tüm havayolu şirketleri. Bu durum havayolu şirketleri açısından bakıldığında faydalı, ancak çalışanlar açısından bakıldığında tam bir fiyasko. İnsan psikolojisini yerle bir eden, fizyolojik olarak yıkıma uğratan, sağlık açısından da önemli sakıncaları olan bir program.
Uçucu arkadaşların bu konudaki serzenişlerine hak vermemek için kör gözlü, sağır kulaklı olmak gerek.
Lakin “Hava-İş bunun neresinde” sorusunun cevabını birazdan açıklayacağım.
İkinci bir durum ise; Hava-Sen adlı sendikanın kuruluş mazeretinin altında mevcut Hava-İş Sendikası’nın yönetiminde temsilde adalet sağlanmadığına dair haklı şikayetler. Bu konu ile ilgili de söyleyeceklerim var.
Kim ki sendikal bir oluşuma toptan karşı olduğumu söylüyor ise emin olun ki bu kişilerin ya anlayış sorunu vardır ya da okuduğunu anlama sorunu vardır.
Mesele şirketlerin yaşaması ile orantılıdır.
Ne kadar zorluk çıkarsa o kadar kaos olur ve hem çalışanların huzuru hem de şirketin huzuru kaçar ki, bu durumdan yine en fazla zararı çalışanlar çeker.
Gördüğüm ve izlediğim kadarı ile kokpitte, kabinde sendika aşağı, sendika yukarı tek konu olmuş. Uçuş güvenliğini düşünmek hak getire. CRM hak getire, Hava-Sen’ciler, Hava-İş’çiler şeklinde bölünmeye giden bir süreç.
Kaptanların başını çektiği ve kabine sürekli baskılar yapıldığı bir ortamda “Sen üye oldun mu, ne zaman üye olacaksın” sorularının geçmediği, uçuş hattı, yatı hattı, brifing hattı yok denecek kadar az.
Çok sayıda kabin amirinin sağduyulu davranarak kendi ekiplerine “Aman bulaşmayın, ekmeğinizin peşinde olun” telkininde bulunduğuna canlı şahitliğim oldu. Bu durum şirketini düşünen amirler açısından madalyalık bir durumdur.
Gelelim FTL konusunda Hava-İş Sendikası’nın neresinde olduğuna dair cevaba.
Gerçekten Hava-İş, FTL’in neresinde?
Durun ben söyleyeyim.
Hiçbir yerinde. Uçuş limitlerinin içinde mi? Evet. Uçuş görev ve dinlenme sürelerini Hava-İş mi düzenlemiş? Hayır. Peki, ne istenir Hava-İş’ten? Onu da söyleyelim. Bu maddelere itiraz edilmesi, çalışanın bu şartlarda çalışamayacağının izah edilmesi istenir. İstemiş mi? Kısmen evet, kısmen hayır.
THY’nin etkin bir pozisyonunda bulunan bir kişi ile konuşuyorum. Hava-İş için aktardıklarını aynen söylüyorum. “THY bugün bu duruma geldi ise Hava-İş sayesindedir. 2016 yılında yapmış olduğu fedakarlık 2017 yılında semeresini verdi. Hem şirketi hem çalışanları korudu. Ve yaptığı “protokol ile 2017 yılında kar edersek çalışanların hakkını alırım” şerhini koydu. Aldı mı parayı? Aldı. Herkes bu parayı cebine koydu mu? Evet.” İşte bu sözler ne Hava-İş ile ne de Hava-Sen ile alakalı olmayan dirayetli bir pilot tarafından aktarıldı.
Ve ötesini söylüyorum şimdi.
Peki, işin sahibinin hiç mi günahı yok FTL konusunda. Ali Kemal Tatlıbal ne anlar FTL’den. İşin asıl sahibi ve sahiplenecek kişi kim?
Levent Yılmaz. Uçuş işletmeden sorumlu genel müdür yardımcısı değil mi? Kokpiti, kabini, çalışma şartlarını en iyi bilecek olan o değil mi? Levent Yılmaz, FTL konusunda neden masaya yumruğunu vurmadı acaba?
Bırakın Levent Yılmaz’ı FTL’den çok muzdarip olan dar gövdeli uçaklardan sorumlu pilotları neden Levent Yılmaz’ın karşısında dikilmedi acaba? Yani sendikaya gelene dek bir dolu sorumlu var iken, sendikanın üstüne çullanılıp yeni bir sendika kurmanın hakkı gibi görülmesi ne kadar doğru acaba?
Bir oyun mu var yoksa THY’nin hızlı gidişatına dur denilecek uluslar arası bir kumpas mı?
Gelelim temsilde adalete! İyi temsil edilemiyor musunuz? Yeni sendikada nasıl olacak bir paylaşın da görelim. Genel müdürlükte, kabinde, kokpitte, Gisad’da eşit delegelikler mi verilecek? Nasıl olacak bir söyleyin bakalım? Ben söyleyeyim. Kokpit “Davul bizde tokmağı da bizde” diyecek.
Mücadele sathı yanlış.
THY, Hava-Sen, Hava-İş kapışmasında şirkete ne kadar zarar geleceğini, kutuplaşan Türkiye örneğinden yola çıkarak düzene sokmalı. Kutuplaşan bir THY camiası beraberinde facialara davetiye çıkartır. Bizden söylemesi.
Bu arada gelen bilgilere göre Pegasus’tan Hava-Sen’e geçmek isteyen bir pilotun nasıl paralandığını da aklı selim THY çalışanlarından gelen bilgilerle öğrenmiş olduk. Kısacası Hava-Sen’de sorup soruşturana müsaade yok.
Bir bilgiyi daha paylaşayım. Adana Seyhan’da yatı görevinde bir odada iki kişi kaldı iddiası ortaya atılmıştı. İddia üzerine dürüst bir kabin memuru araştırma yapmış ve otele kadar aramış. Yalan olduğunu ortaya çıkartmış ve bu durumu da “kem, küm ederek” geçiştirmiş Hava-Sen’ciler. Gerçekten neyin içinde düştüğünü araştıran kişileri de alkışlamak gerekiyor.
Yorumlar Tüm Yorumlar (184)