Bu hafta için yazacağım yazıyı düşünürken notlarımın arasında bir konu buldum. Herhalde çok eski bir kayıt. Büyük ihtimal ile bilgiyi internetten edinmişimdir. 2006 yılı kayıtlı, “Kırımlı” diye bir isim ve Coca Cola şirketinin adını yazmışım. Eksik kaydettiğim için özür diliyor ve teşekkür ediyorum. Bu haftaki yazımı bu ışıktan esinlenerek düzenlememin iyi olacağını düşündüm.“ BAŞARILI ŞİRKETLERİ BATIRACAK ÖLÜMCÜL HATALAR“ Burada batma kelimesi ile ifade edilmek istene “ ÇALIŞANLARININ MUTSUZ HALE DÖNÜŞMESİ “ olarak anlamak istedimse de konunun daha geniş olarak yorumlanmasının gerektiği açık. Kim şirketleri bu hale düşürüyor? Cevabı ortada. Şirketleri batıranlarda, yüceltenlerde insanlardır. Yani patronlar ve Yöneticiler.
Geçenlerde çalıştığım şirketlerin birinde görevini sürdüren bir yönetici arkadaşım bir akrabamın rahatsızlığı nedeniyle geçmiş olsun demek için aradı. Laf lafı açtı ve sonunda standart “işler nasıl “ noktasına geldik. Aldığım cevap uzun seneler kendilerine söylediğim şeyin tekrarıydı.” ( x yönetici ) bu şirkette oldukça burada hiçbir şekilde düzelme olmayacağına artık herkes inandı. Tabii ki bir kişi hariç. O da patronun bizzat kendisi.” Dolayısı ile elden gelen bir şey maalesef yok. Söz böyle açıldı ve bu şekilde uzamadan kapandı. Bu durumda yukarıdaki cümleyi tekrarlamak isterim. Şirketleri batıranlarda, yüceltenlerde insanlardır. Yani patronlar ve Yöneticiler. Özellikle patronlara yaranma yarışında olan çirkin yöneticiler. İşte bu şahıslar sahip oldukları veya yöneticisi olduğu kurumları hızla itibarsızlaştırarak, kurumsal hafızayı yaptıkları tensikatlarla silmek sureti ile kurum olmaktan çıkartmaktadırlar. Batmaktan, çökmekten, kasıt salt ekonomik değil tabii ki.
Çöküşün eşiğine gelmiş şirketleri incelediğimizde onları bu kötü pozisyona düşüren hususların aslında birbirine benzer hatadan ibaret olduğu görülmekte. Daha dikkatle baktığımızda ise bu şirketlerin belirtilen hatalardan birkaç tanesini mutlaka yapmış olduklarını görebilmek mümkün.
Ne yaptım biliyor musunuz? Aşağıdaki maddeleri yakından tanıdığım üç şirketin hangisi için ne kadar geçerli olduğunu düşündüm ve not aldım. Sonucu görünce de bu konuyu sizlerle paylaşma kararım kesinleşti. Sonuç iyi mi diye soracak olursanız, sormayın. Sizde deneyin ve görün. Ve de kendiniz karar verin. Bu zahmete mutlak girmenizi isterim.
Evet, notumda da kaydedilmiş olduğu üzere bir şirketin başarılı olmasının kurallarının net olarak belirlenmiş olduğunu söyleyebilmek mümkün değil. Zira bu kurallar çok çeşitli, çok farklı ve her ülke ve sektöre göre değişik. Tabii bu arada bu şirketlerin yöneticilerinin de bu olgudaki rollerinin öneminin büyüklüğü kabulü zorunlu olan bir gerçek.
Evet; Bu böyle ama başarılı olmuş ve belli bir büyüklüğe erişmiş şirketleri başarısız hale getirmenin denenmiş, garantili yolları mevcut. İşte bunlar.
RİSK ALMAYIN: ( * ) İnsanoğlu çalışmasının sonucunda kazandığı başarıyı ve maddi gücü doğal olarak kaybetmek istemez. Yaşamda kaybedecek fazla bir şeyi olmayanların, daha cesur oldukları bir gerçek olup örneklerine sıklıkla rastlanılmaktadır. Hatırlarsınız Motorola Communications & Electronics İnc ( Eski ismi ile Motorola US ) cep telefonları piyasasının lideri durumundaydı ve de yöneticileri dijital teknolojiye geçme konusunda ki riski göze alamadıkları için piyasasını Nokıa, Samsung vb.. kaptırdı. Şirket 2011 yılında Google tarafından satın alınmasını takiben dijital piyasaya girdi ise de eski ve lider konumuna halen ulaşabilmiş değil.
ESNEK OLMAYIN: Geleceğin önündeki en büyük tehdidin geçmişte kazanılan başarılardır derler. Bu söz çok doğru. Değişen şartlar karşısında değişmemekte direnmenin size ve kurumunuza nasıl bir zarar verdiğini ancak yaşadıktan sonra anlayacaksınız.
KENDİNİZİ SOYUTLAYIN: ( * ) Siz bir patron veya koskoca bir yöneticisiniz. Ve de başarılısınız. Kendinize en üst katta lüks bir ofis yaptırmalısınız. Tabii ki herkesin o ofise girememesi için gerekli tedbirleri de alacaksınız. Dalkavuklarınızı etrafınıza toplayın ve sizi sürekli yağlasınlar. Böylelikle patron veya yönetici olduğunuzu daha iyi anlayabilmeniz mümkün olabilir.
HATASIZ OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜN: Sütte leke var. Siz de yok. Ne yaradılışında ne de yönetim şeklinizde. En iyi ben bilirim. Başkalarına kulak asamam tavrınızdan vazgeçmeyin. Kasılın. Herkese her konuda ders verin. Dalkavuklarınız ve çalışanlarınız el mecbur dinleyeceklerdir. Örnekleri sıklıkla görüldüğü üzere yaptıklarınızın yanlış olduğunu söylemeye cesaret eden gafilleri yanınızdan ve bir süre sonrada iş yerinden uzaklaştırın hemen.
ETİK OLMAYAN İŞLER YAPIN: Bu ikaz yalnız Ticari anlamda etik olmayan işleri kapsamaz tabii ki. İnsani ve özellikle çalışan ilişkilerde de etik olmak gerek. ( * ).Bu sözün nerelere kadar uzayabileceğini düşünüp ona göre karar vermekte fayda var. Özel yaşamınızla ve diğer yaşam unsurlarınızla çalışanlarınızın, sektörün ağzına düşmüş olmak sizi etkilemesin. Çizdiğiniz yola devam edin. Şirketin en önemli aktifi “Güvenilir “ olmaktır gibi yapay ve maksatlı sözleri dikkate almayın
ŞİRKET DIŞI UZMANLARIN ÇİZDİĞİ YOLDAN GİDİN, UZMANLARINIZI İYİ SEÇİN: ( * ) Aylardan Ekim. Kızılderili şeflerden biri bu sene kışın çetin geçeceğini düşündüğünden kabile üyelerine bolca sobalık odun toplamalarını söylüyor. Beklentisinden yanılmadığı hususunda emin olmak içinde Ulusal Meteoroloji Müdürlüğünü arıyor. Telefondaki uzman “ Elimizdeki verilere göre beklentiniz doğru efendim “ diye cevaplıyor Kızılderili Şefi. Şef kabile halkına bu kez daha fazla odun toplamalarını öğütlüyor. Bir süre sonra Meteorojiyi tekrar aradığında kendisine çok çetin gececek bir kış beklentisinde olduklarını söylüyor uzmanlar. Şef kabileye ne kadar odun bulabilirlerse hepsini yığmalarını söylüyor. İki hafta sonra tekrar meteorojiyi arıyor ve hazırlıkları yapmış olmanın huzuru ile son teyidi almak istiyor. Uzmanın cevabı “ evet, doğrudur, baksanıza Kızılderililer nasılda çılgınca odun topluyorlar” Evet, çalışanlarınızı boş verin. Şirket dışından danışmanlar tutun. Çuval ile para ödeyin. Onlara danışın ve ve bu uzmanları da dinlemeyin.
BÜROKRASİYİ GÜÇLENDİRİN: (*) Şirketinizde bir konuda onay almak ne kadar zorsa, insanların birbirine ulaşması ne kadar güç ise, ortalık rapordan geçilmiyorsa ve de toplu iğne almak için bile onay alma zorunluluğu varsa siz artık büyük bir şirket olmuşsunuz demektir. Kısıtlayıcı kuralları biraz daha güçlenirin ki, herkes size veya danışmadan hareket edemez hale gelsin.
FARKLI MESAJLAR GÖNDERİN: ( * ) çalışanlarınıza olduğu gibi müşterilerinize de farlı şeyler söyleyin. Müşteri en önemli önceliğimizdir diye reklam yapın. Şirkette ise “ yine müşteri şikâyeti mi getiriyorsun diye çalışanlarınızı azarlayın hatta işten atın onları. Müşterinin önemini daha iyi anlayacaklardır.
ÇALIŞANLARINIZI TANIMANIZ GEREKLİ DEĞİL: Evet; bunun için zaman harcamayın. Onlar sizi tanısınlar. Patron olduğunuza göre buna zaten mecbur değiller mi? Yakınınızdaki üç beş dalkavuğu tanımanız ve onlarla birlikte olmanız sizin için yeterli olmalı. Çalıştığımız şirketlerin birinin yöneticileri işten ayrılmamız nedeni ile veda yemeği veriyordu. Nezaket gösterip bana patronun yanında yer ayırmışlardı. Oturdum. Biraz sonra patron diğer bir arkadaşımızın yemeğe neden iştirak etmediğini sordu. Ne söyleyeceğimi şaşırdım zira “ arkadaşım kendisine direk bağlı olarak görev yaptığım 6-7 yıllık süre içinde benimle tanışma zahmetine girmeyen birinin ayrılırken verdiği yemeğe iştirak etmem demişti “ Eveleyip, geveledim ama bunun başka türlü bir ifadesi de yoktu. Bir şekilde söyledim. Yemeğin sonundaki allahaısmarladık ve güle güle’ de başka patronla o yemekte bir şey konuşmadık. Evet, patronlar bu yolda devam etmeli. Nasıl olsa tüm çalışanlar kendilerini tanıyor. Hem de tüm özellikleri ile.
BU ŞİRKETTE BENDEN HABERSİZ BİR ŞEY OLAMAZ. SÜREKLİ KONTROL. Haklısınız. Olmamalı da. Bunun için gerekli tedbirleri almak lazım. Ancak her şey planlı olmalı. Her noktada sizi çok seven ( ? ) bir görevli mutlak yer almalı. Bunlar tepelerde oturup kendini size adamış birini bilgilendirmeli. O bu bilgilerin size nasıl aktarılacağını bilir. Böyle şekillendirilen bir çark arızasız döner. “ Kimin ne yaptığını, ne konuştuğunu bilmeliyim. Her şey kontrolüm altında olmalı”. Bunun için de herkesi birbirine gözlemletmeliyim. Evet, bu psikolojik bir bozukluktur. Tedavi olmalısınız. Çocuklarınızın da size benzeyip mutsuz olacaklarını düşünün. Bu da etkilemiyorsa sizinle ilgili yapılacak hiçbir şey yoktur. Bu noktadan sonra iş, işyeri hiçbir şey önemli değil. Satıp hepsinden kurtulabilirsiniz. Allah yardımcınız olsun ve şifa versin..
Yorumlar Tüm Yorumlar (46)