Bazı arkadaşlarımız, bunlardan bana ne, ben işimde çalışıyorum diye düşünerek konu hakkında bilgili olmayı bile gereksiz bulacaklardır. Hayatın ve iş yaşamının da bizim için neler hazırladığını bilmek mümkün değil. Dolayısı ile çalışma yaşamımızı müspet veya menfi etkileme ihtimali olan tüm konulardam bilgili olmakta fayda var.
30 Mayıs 2016’ Airporthaber’ de bir yazım yayınlanmıştı. Başlığı; Bakalım Kimin Hangi Yakını OİB ( Özel İstihdam Bürosu ) açacak ve kimlerle çalışacak “ şeklindeydi. Konu işyerlerinde kiralık işçi çalıştırmasına yönelik kanundu. Yazıyı da Cumhurbaşkanımızın söz konusu kanunu onaylamalarından sonra yazmıştım. Evet; şimdi işlemin nasıl yapılacağına ilişkin yönetmelik çıktı ve 06 Ekim 2016 tarihli resmi gazetede yayınlandı. ( 11 Ekim Tarihli Resmi Gazeteye Bakınız) Bu arada Ana Muhalefet Partisi konu ile ilgili Anayasa Mahkemesine başvurmuştu. Şu anda duyurulan bir karar yok.
O yazımda neler söylemiştim. Sektörümüzün bu konuda önde olduğundan bahsetmiş ve aynı olmamakla birlikte benzeri uygulamanın senelerce önce bir yer hizmeti şirketimizce yapıldığını Devlet Hava Meydanları İşletmesinin Yer Hizmeti Şirketinde sigorta kaydı olmayan çalışana aprona çıkış izni vermemesinden sonra uygulamanın sonlandığını belirtmiştim. Asgari ücretin içinden Özel İstihdam Bürosunun hizmet verme bedeli kesildikten sonra işçiye 1300 TL ödemenin nasıl yapılacağını anlayamadığımı ifade etmiştim. ,Ve de senelerce iş bulamamış bir işçinin Özel İstihdam Bürosu ile yapacağı ücret pazarlığının konuyu rayından çıkartabileceğini vb. şeyler yazmıştım. Neyse ki aynı ayın sonunda ücret, prim, İkramiye ve bu nitelikteki her türlü istihkakın bankalar aracılığıyla ödenmesine dair yönetmelikte yapılan değişiklik yayınlandı ve bu uygulama akla gelebilecek birçok olumsuzluğu ortadan kaldıracak mahiyette bir gelişme olarak değerlendirildi.
Evet; senelerce iş bulamamış bir işçinin OIB ile yapması öngörülen ücret pazarlığının konuyu rayından çıkartabileceğini düşünmemek mümkün değil. Bir resmi sözleşme ve de bir hasıraltı sözleşme yapılması mümkün değil mi? Uzun seneler süren işsizlik ve parasızlık çalışan açısından bunu kabul edilebilir kılar. Bir kaç senedir sıfır gelir ile her yerde iş arayarak dolaşan bir işsiz ayda 1000 TL kazanmayı kabul etmez mi? Ben olsam ederim.
Geçtiğimiz hafta bu uygulamanın esaslarını belirleyen yönetmelik de yayınlandı. Bu yönetmelikte ortamı rahatlatacak bir şey var mı? Toplu işçi çıkarmalarını takip eden sekiz ay boyunca işverenin çıkardığı işçilerin yerine kiralık işçi istihdam edemeyeceğine ilişkin madde mevcut. Yönetmeliğin 7. maddesinde atıf yapılan 4857 sayılı kanunun 29 maddesi; İşyerinde çalışan işçi sayısı: 20 ila 100 işçi arasında ise, en az 10 işçinin / 101 ile 300 işçi arasında ise, en az yüzde ( % 10 ) oranında işçinin / 301 ve daha fazla ise, en az 30 işçinin, İşine İş Kanununun 17 ci maddesi uyarınca bir aylık süre içinde aynı tarihte veya farklı tarihlerde son verilmesi halinde yapılan uygulamanın toplu işçi çıkarma sayılacağını kural olarak belirlemiştir. Dolayısı ile işveren yerine kiralık işçi çalıştırmak amacı ile örneğin 300 kişiyi bir ayda işten çıkartamayacaktır. Her ay sistematik olarak 29 kişiyi işten çıkartmak ise işyerinde huzursuzluğu artıracak ve sonunda işverenin hukuken kanuna karşı hile yapmış olma durumuna düşmesi muhtemeldir. Bunun dışında işveren grev ve lokavt uygulaması esnasında kiralık işçi çalıştırmayacaktır. Bu konuda yönetmelik 6356 sayılı kanunun 65 maddesine atıf yapmakta ise de bu madde çalışanın aleyhine olacak unsurlar içermemektedir. İşverenin toplam çalışanının %25’ inden fazla kiralık işçi istihdamı yapması Yönetmeliğin 8 maddesi ile engellenmiş olmaktadır. Ayrıca kadrolu olarak şirkette çalışan işçinin istifaya zorlanarak, şirketten istifaen ayrılmasını takiben kiralık işçi olarak çalıştırılmasını engellemek amacı ile yönetmeliğe konulan madde hükmü gereğince altı ay geçmeden şirketten ayrılan personelini geçici iş ilişkisi kapsamında çalıştıramayacaktır.
Bu uygulama işe işsizlik azalır mı? Bana göre çok zor. Bunu zaman daha net bir şekilde ortaya koyacaktır. Gelelim tazminat konularına. Malum kiralık işçilere kıdem/ ihbar tazminatı ödemesi yapılmayacak. Yıllık izin hakları da yok. Bu tazminat konusu beni korkutuyor. Kıdem tazminatının yeniden şekillendirilmesi / kaldırılması konusu hangi senede gündeme gelmişti? 2004 veya 2005. Belki de daha öncesi de var. 2005 yılı Sayıştay raporunda özellikle kamu kuruluşlarının kıdem bütçelerinin kıdem tazminatı fonu için para ayrılmadığı hususunun yer aldığını okumuştum gazetelerde. Bu uygulama neden Devler Kuruluşlarında başlamıştı? Onu da siz çözümleyin. Evet; şayet yönetmelikte öngörüldüğü şekilde şirketler toplam personelinin % 25’i oranında kiralık işçi istihdam edebilse senelik kıdem tazminatı tutarının şimdilik kaydı ile % 25’i kadar (+) kar sağlayacağı ortada. Özellikle hizmet sektöründe kar paylarının eskisi gibi olmadığı dikkate alınırsa bu meblağın küçümsenmesinin mümkün olmadığı kabulü zorunlu olan bir gerçek.
Yakın geçmişte Türk Hava Yollarında aynı uçağın altında çalışıp aynı işi yapan insanlara yapılan farklı ödemenin şirketi nasıl zedelediğini ve de sonunda Türk Hava Yollarının bu uygulamadan geri adım attığını hatırlarsanız. Evet; kanaatimce en önemli husus aynı işyerinde aynı işi farklı maaşla yapma durumunda olan işçilerin ruh halidir. Kuruma bağlılık yok. Sevgi yok, saygı yok, iş barışı hiç yok. Hizmet kalitesi hali ile düşük. Kiralık işçi uygulaması ile bu tablonun yaygınlaşmayacağına inanmak istemek bile doğru değil.
Gelelim, Özel İstihdam bürolarına. Bakalım kimler özel İstihdam bürosu açacak ve kim hangi şirketlerle çalışacak. Bunu takip etmek gerekir. .
Görünüm o ki; işten peyderpey çıkartılanların yerine geçici işçi alınacak. Eğer 301’in üzerinde çalışanınız varsa ve de her ay 29 işçi çıkartırsanız toplu işçi çıkarımı yapmış sayılmayacaksınız. Bu uygulamayı yapan ülkelerde işsizlik oranının yüzde iki gibi azaldığı görülmekteyse de, gazeteler uzmanların bunun bir süreç içinde gerçekleşebileceğini ve bu rakamlara hemen ulaşılmasının mümkün olmadığını söylüyor. Ülkenin şartlarını ve realitesini dikkate alıp almadıklarını bilemiyorum.
Şu anda ülkemizde işsizlik küçümsenmeyecek boyutta. Bunu hepimiz biliyoruz. TUIK’de aynı şeyi söylüyor. Peki; durum böyle de neden 3 ncü havalimanı inşaatında hayli büyük sayılabilecek miktarda yabancı işçi ve şoför çalıştığını okuyoruz basında.. Hal böyleyken neden Tuzla Ağır Sanayi bölgesindeki büyük işyerlerinin kapılarında eleman aranıyor ilanları dolu. Neden insanlarımız müracaat etmiyor? Bu çok değişik ve de üzerinde durulması ve çok düşünülmesi gereken bir konu. Yazılı ve sözlü basın ülkemizde milyonun üzerinde kayıtsız yabancı işçinin mevcudiyetinden bahsediyor. Bu şartlar kontrol altına alınmadan sistemin neyi, nasıl düzeltebileceğini anlayabilmek hayli zor.
Kontrolsüzlük ve denetimsizliğin en iyi uygulamaları bile rayından çıkarttığı malum. Ülkemizde, kontrol mekanizmasının ne denli sistemsiz / bozuk çalıştığını veya çok hayati konularda bile hiç çalışmadığını değişik vesilelerle gördük.
Bu kanun ve yönetmeliğin çalışanın lehine olacağını düşünebilmek mümkün değil. Korkarım ki, mevzuatın işçiyi koruyan öngörülerini de saf dışı bırakacak uygulamalara işverenlerimiz tevessül etmesinler. Örneğin eski örnekten hareketle kiralık işçi çalıştırma durumunda olan şirketler Özel İstihdam bürosu kuramazlar mı? Sizce bu durumda sağlanacak olan kar yalnız tazminatla sınırlı mı kalır? Ve devamını da siz de düşünün. Saygın işverenlerimiz ve kendilerini bu güce adayan iz düşümleri bu mevzuatta mevcut olan delikleri çok kısa bir sürede bulacaklardır. Eğer şu anda bulmuş olduklarını duyarsam da şaşırmam.
Avrupa Birliği üyesi olan falan miktardaki ülkede bu sistem uygulanıyor, bizde neden yapılamasın bu konunun savunma noktası olamaz. Bunun nedenleri sıralanabilir. Galiba ve maalesef en önemlisi bizde çalışana ne gözle bakıldığı. Gazetelerde bu konuda kullanılan yakıştırmayı bu satırlarda yazmak içimden gelmiyor.
Ben de bu iş için zaman ayırıp çalışacağım. Nedenini soracak olursanız; malum emeklilikte insanı en çok rahatlatan husus halen bir işe yarayabileceğinizi hissedebilmek.
Kuran-ı Kerim ve Mutluluk.
Geçtiğimiz hafta Hürriyet Gazetesi Toplum Sayfası Yazarı Ayşe Arman, Şapka Danışmanlığın patronu, Mutluluk Kulübü kitabının yazarı Müge Çevik ile bir söyleşi yapmıştı. Bu görüşmede Sn. Çevik aynen kitabında da belirttiği üzere “ Mutluluğun öğrenilebilen bir şey olduğunu anlatıyor. Evet, Sn. Çevik mutluluk
“ öğrenilmesi gereken bir şey “ diyor. Ona göre mutluluk bir duygu değil bir ruh durumu hayatı karşılama şekli. Kişinin bilinç olarak gelişmesi ile sağlanabilen bir şey. Ayşe Arman Sn Çevik’e bir sual yöneltmiş. “ Neden mutluluk meselesine kafayı taktınız? Mutsuz olduğunuz için mi? “diye sormuş. Cevabını kelimesine dokunmadan alıyorum. “Arayış içinde olduğum için. “Madem öleceğiz, hayatın bir anlamı olmalı” fikrine çocuk yaştan beri inandığım için. Ne adına yaşıyoruz? Hayatımızı nasıl yaşarsak gözümüz arkada kalmaz? Yaşam bir hediye ise, ya da kaçınılmaz bir şey onun hakkını nasıl veririz? Yaşım ilerdi. Kariyerim oldu, istediğim hayatı kurdum. Ama eksikler vardı. Ve de benim gibi birçok insan vardı etrafımda. Hepimiz mutluluğu aradığımızı sanıyorduk. Oysa mutluluk tanımlarımız bile bambaşkaydı. Derken bir gün TUIK anketi çıktı karşıma. Eşim beni mutlu eder, yeni ev mutlu eder,terfi etmek mutlu eder vs.. görünce anladım ki kavramlarımız çorba olmuş.Tatminle mutluluk birbirine girmiş. Tatmin olup memnun olmayı mutlu olmak sanmışız. Sn. Armanın köşesindeki söyleşiyi okuyunca kitabı hemen sipariş ettim. İdefiks ve D&R’ da bulabilirsiniz. Azimli ve kararlıyım. Mutlu olmayı öğreneceğim.
Bu devirde, bu yaşam şartlarında mutlu olabilmek ne kadar mümkün bilemiyorum. ( Galiba bende Sn. Çevik’in ifade ettikleri gibi tatmin olmakla, mutlu olmayı karıştırıyorum) Ancak bireysel mutluluğun doyumu artırdığını, kurumsal mutluluğun verimi çoğalttığını ve de toplumsal mutluluğun insanları birleştirdiğini biliyorum. En azından “Yaşamda tatmin olan insan mutluluğu daha kolay yakalar” diyebilirim.
Evet; Sn. Müge Çevik beni eskiye götürdü. Bir tarihte, Galatasaray Lisesinden bir arkadaşımızın gönderdiği bir maili saklamışım. Üzerinden ne kadar geçtiğini hatırlamıyorum. Bu mailde " Mutluluğun formülü " yazıyordu. Bunun doğruluğuna inanıyor musun diye sorarsanız cevabım evet. Tefsirde bir hata olup olmadığını anlamak için bu metni dini bilgisine çok güvendiğim bir din adamına gönderip teyidi ricasında da bulundum. Geri dönüş alamadım. Herhalde çok meşgullerdi ki geri dönüş alamadım.
Peki; bu kitabın yazarı kim? Kaynakça bölümünde hangi kitapların ismi veya hangi yazarın adı kayıtlı? Ne yazarının adı var, ne de kaynakça bölümü mevcut. Kitabın adı mı? Mukaddes kitabımız. Manevi rehberimiz. Kuran-ı Kerim. Evet; Kuran-ı Kerim'in aşağıda belirtilen 40 ayetinde mutluluğun formülü saklı. Neyi nasıl yaparsak, nasıl davranıp nasıl olursak mutlu olabileceğımizı anlatıyor. Anlayana, anlamak isteyene ve de inanana tabii ki.
İSRA SURESİ 37: Kibirli olma, alçakgönüllü davran - MÜDDESİR 1-5: Kendini fazla abartma. - TEKVİR 25-27: Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma - BAKARA 156: Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma. - BELED 5-6: Her şeye hâkim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme. -HUCURAT 10: Büyüklük kompleksine kapılıp, insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma. MUHAMMED 7: İyiliği karşılık beklemeden yap.- RUM 21: Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster - VAKIA 83-87: Ölümden korkmak yerine, ölüm gerçeğiyle yüzleş. BAKARA 263: Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme. - FURKAN 63: Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine. Öfkenin dinmesini bekle.- İNŞİRAH 1-3: Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle - MAUN 4-5: Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma. Söyleyeceklerini iyi tart. MÜCADELE 7: Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma.-RAHMAN 7-9: Çıkarcı olma. Adil davran.- TEKASÜR 1-2: Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme. - TEVBE 40: En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma - FATIR 19-22: Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine, senden zor durumda olanları görüp rahatla. - FECR 27-28: En sevdiğin şeyleri, başkalarıyla paylaşmanın keyfine var. HAKKA 33-35: Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda etme - HAŞR 10: Muhatabına güvenmek istiyorsan, önce sen güvenilir ol. -KALEM 1-2: Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü insanların yararına kullan. - MÜNAFIKUN 4: Bencil olma, tebrik etmeyi bil - SAFF 2: Yalandan uzak dur - ANKEBUT 41: İyi bir dostun, paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma - AL-I İMRAN 92: İyilik yapma arzunu, şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma.- EN'AM 50: Önyargılarla hayatı kendine zehir etme.- EN'AM 60: Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler, hayatının kâbusu olmasın- FELAK 1-5: Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç. - HACC 46: Kendini, hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama. - İBRAHİM 42: Merhametli olmaktan asla vazgeçme. -İSRA 23: Anne ve babana 'üff' bile deme - NİSA 149: Kendini sürekli övmekten uzak dur. - YUNUS 12: Vazgeçilmez olmadığını Kabul et - ENFAL 56: Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma. - FURKAN 43: Heveslerini kendine ilah edinme. NECM 3: İnanma duygunu diri tut - NİSA 58: Karar verirken, vicdanının sesini duymazlıktan gelme - FATİHA-1 Âlemleri ve seni yaradan Rabbine daima teşekkür ve hamd duygularıyla dolu ol.
Yorumlar