Hatırlar mısınız Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) THY’ye ISO 9001 kalite yönetim belgesi vermişti. Senelerce önceydi. Pardon hatalı oldu bu cümlem. THY gerekli denetimlerden geçerek TSE’ den ISO 9001 belgesi almaya hak kazandı demem daha doğru olacaktı.
Bilindiği üzere ISO 9001 kalite belgesi bir süreç. Belli bir süre içinde, bu belgeyi alan işletmenin modern organizasyon kurallarına uyması şart. Kuruluşlar, müşteri ve mevzuat gerekliliklerini karşılayan ürün ve hizmetleri tutarlı bir şekilde sağlama yeteneğini göstermek için kurdukları kalite yönetim sistemlerinin varlığını, uluslararası kabul görmüş bu belge ile ispatlamakla mükellef.
Önce kalite yönetiminin kısa bir tarifine bakalım.” Kalite yönetimi: işletmede sürdürülebilir kaliteyi hedef alarak, kurumun bütün çalışanlarının ve tüm paydaşların katılımına dayanan müşteri memnuniyeti ile işletmenin tüm çalışanlarına, çevreye, topluma fayda sağlayan uzun vadeli bir başarıyı amaçlar ve İşletmenin müşterilerine kalite odaklı hizmeti sunması için gerekli süreçleri tarifler, kontrol eder, denetim ve yönlendirme faaliyetlerini sürdürür.”
THY ISO denetçilerden biri o senelerde şu sözü söylemişti. “Bu belgeyi almakla, THY’de sanki kaliteli bir hava varmış gibi bir izlenim doğru değil. Bu belge, THY’nin kalite yönetim sistemini uygulamaya başlaması nedeniyle verilmiştir”. Evet, bu söz söylendi ve o senelerde basında da yer aldı. Köşe yazılarına konu olduğunu hatırlıyorum.
Öyle veya böyle bu belgeye sahip olduğuna göre THY’nin de bu izleme sürecinden mutlaka geçmiş olması gerek. Üzerinden çok sene geçti. Eğer zamanlama değişmediyse THY her sene mayıs ayı sonunda ve haziran ayı başında beş günlük bir denetlemeye tabi oluyor. Tabii ki çok şey değişti. THY hayli yol aldı. Bildiğim kadarı ile her 2 senede bir ara denetim, üçüncü sene ise yeniden belgelendirme denetimi yapılıyor.
ISO 9001 STANDARDI, ESAS OLARAK BİR KONTROL MEKANİZMASI.
Bu standardın amacı, hata ve kusurları azaltmak, ortadan kaldırmak ve daha önemlisi oluşabilecek hata ve kusurları önlemek için gerekli tedbirleri almaktır. Standart, direk olarak ürün ve hizmet kalitesiyle ilgili değil, yönetim sisteminin kalitesi ile de ilgilidir diyor uzmanlar. İşte düşüncelerimin tüm balansını menfi etkileyen bu husus uzmanların bu görüşüdür.
Gelelim konunun basit anlatımına. Bakkal usulü sözünü çok kullanırım ya. İşte o hesap.
Bir sual, çok kişiye yönelttiğimiz ve de çok kişinin çok kimseye sorduğu ikinci sual. Birincisi nasılsın, ikincisi ise işler iyi mi?
Bir şirket yetkilisiyseniz işlerin İyiye gitme konsepti bir bütün. Kurum nasıl ki kalitenin tüm unsurlarına sahip olduğu takdirde bu konseptin geneline sahip olabiliyorsa, işlerin iyi gitmesi de bu iyiye gidişin kurumun tüm unsurlarının kapsadığı takdirde ifade edilebileceği kabulü zorunlu olan bir gerçek.
Ne zor bir iş değil mi? İşlerin İyi gitmesi, basit bir ifade. Birçok faktörün bir araya gelmesinden oluşan bir bütünü iki kelime ile ifade edebiliyoruz. “İşler İyi”. Nedir bu faktörler? Mali konular, yatırım ve teknoloji konuları, işletme faaliyetleri, planlama ve ticari faaliyetler, satış ve pazarlama konuları ve de İnsan kaynakları ile ilgili konular. Kurumun iştigal konuları içindeyse tabii ki. Teknik faaliyetler vb. Ve de bu faktörlerin tümünde tekrarlıyorum tümünde kurum üst basamağa çıkmak üzere adım atıyor ve ilerleme görülebiliyorsa kurum iyiye doğru adım atıyor demektir. Ve de bir gün buna ulaşacaktır. Bu kurumdaki her şey, herkes, tüm çalışanlar bu adımlarla birlikte ilerleyecek demektir. Örneğin sivil Havacılığın tüm iş konuları birbiri ile yakından ilintili olup, birinde mevcut olan aksaklık iyiye doğru gidişinizle birlikte kalite nosyonunuzu da zedeleyecek ve bu aksaklık hangi noktadaysa kurumun hedeflenen sonuca varmasını menfi olarak etkileyecektir. Bunu bir uçağın kalkış operasyonu olarak düşünebilirsiniz. Ve Tokyo’ da yaşanılan gibi uçağın balansının yapılamadığı düşünün. İkramın uçağa yüklenmiş, uçuş ve kabin ekibinin uçağa zamanında gelmiş olması ve hatta yolcuların uçağa davet edilmiş olmaları vb. ne ifade eder ki? uçak kalkamayacaktır.
Evet aşağıdaki görsele bakın. Her merdiven şirketinizin iş kollarından Ticaret, Pazarlama biri olsun. Merdivenlerden çıkanların ise o ünitelerde çalışanlar olduğunu düşünelim.
Merdivende ters oturanlar da İnsan kaynaklarının yol tıkayıcıları, pardon çalışanları olduğunu düşünelim ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi Belgesinin Faydalarına bir göz atarsak IK bacağında çalışanların işe katılımının dolayısıyla motivasyon ve şirkete olan bağlılığının artırılması ve şeffaf yönetim ilkelerinin uygulanması hususlarının yer aldığı görülecektir. İşte o merdivenlerde ters oturanlardan ötürü bunların gerçekleşmesi mümkün olmuyor. İnsanlara mobbing uygulanan bir kurumda, insanları ayrıştırıldığı bir ortamda çalışanları işe daha fazla dahil etme, motivasyon ve şirkete bağlılığın artması ile yönetim sisteminin şeffaflığını sağlamak sizce mümkün olabilir mi? Bir okur yorumunda geçiyordu? Çalışanların törpülenmesi ne demek acaba? Bu vasıflara sahip olan bir yönetimin çalışanları kurum içini anlatan bu tür bir tarif yapar mı?
Başka bir ifade ile tekrarlarsak, Sivil Havacılık çalışmaları yolcuların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kullanılan insan, iş, ürün ve/veya hizmet kalite gereksinimlerinin, sistematik bir yaklaşımla ve tüm çalışanların katkıları ile yürütülür. Uzun dönemde müşterilerin tatmin olmasını başarmayı, kendi personeli ve toplum için yararlar elde etmeyi amaçlar ve bunu sağladığı takdirde başarılı olur ve şirket üst seviyede kaliteli bir hizmet üzerinde yoğunlaşır.
Önemine binaen tekrarlamakta fayda var. Sivil Havacılık çalışmaları tüm personelin şirketin tüm ünitelerinin katılımına dayalıdır.
Eğer söz konusu şirketimizde büyük bir ayrımcılık mevcutsa iyiye gittiğini söylemek mümkün mü? Kalite konusunu ise Türk Standartları Enstitüsüne sorun. Sonuçta THY’ nin bu belgeyi hak ettiğini ifade eden belgeyi veren, her üç sene de bir yenileyen onlar.
TÜRK HAVA YOLLARI TEPE YÖNETİMİNİN MEFHUMUNA YAKINDAN UZAKTAN İLGİLİ OLMADIĞI BİR İSO STANDARDI
"Hesap verebilirlik" ne anlama geliyor?
Üst yönetimin yönetim sistemi için de sorumluluğu var, bu ne anlama geliyor? Zaten yasal olarak tüm şirket için sahip olduğu bir hesap verme sorumluluğundan bağımsız olarak, artık yönetim sistemi için de üstlenmesi gerekiyor. (Bizim yöneticilerin yasal olarak bu sorumluluğun gereğini yaptığını ben görmedim, yönetim sistemi için de aynı sorumluluğu üstlenmelerinin onlar açısından bir şey ifade edeceğini ve bu fonksiyonu icra edeceklerini zannetmiyorum.)
Bununla birlikte, hesap verebilirliğin yasal sonuçları da olabilir. Şüphe durumunda üst yönetim, şirketinde uygulanan yönetim sisteminin yerine getirilmiş hesap verebilirlik ve kanıtlanmış etkinliği ile tartışabilir ve bu da yasal "özen yükümlülüğü" terimini içerebilir.
Yönetim sisteminin işleyişi ve başarısı için kilit bir başarı faktörü, üst yönetimin genel olarak ve özellikle yönetim sistemi için sahip olması gereken rol modeli işlevidir. Bunun nedeni, başarının her şeyden önce çalışanlara yönetim sistemini destekleme ve katılma konusunda ilham verip vermemesine bağlı olmasıdır. (Bir kısım çalışanlarla yönetim hayli uzaktırlar ve aralarında güven unsuru maalesef bulunmamaktadır. Tepe yönetici dahil olmak üzere Yönetici kademesinin çoğunluğunu iyi tanımalarından ötürü rol model olarak kabul etmeleri mümkün değildir.)
Yukarıda da ifade ettiğim gibi bu standardın amaçlarından en önemlisi, “Denetimlerde belirlenen hata ve kusurları azaltmak, ortadan kaldırmak ve daha önemlisi tekrarlarına sebebiyet vermeyecek tedbirleri alınması ile oluşabilecek yeni hata ve kusurları ortaya çıkmadan önlemektir. Kalite ile ilgili uygulamaların kökeninde oluşan hataların tekerrürüne engel olacak önlemlerin alınması (?) Her ne ise oturup defalarca tekrarlanan hataları bir sıralamak konuyu, yazıyı basite indirgemek olacak.
Herkes kendi kalitesini bilir. Bunu da uygulamaları ile ortaya koyar. Saklanması mümkün değildir. Bilmem anlatabildim mi?
Evet, Şirketlerde kalite, sisteme onu sunan üst yöneticiler tarafından dayatılmaz, içi ve dış müşteriler tarafından algılanır.
DÜNYADA İYİLERLE KÖTÜLER BİRLİKTE YAŞIYORUZ, ÖBÜR DÜNYADA CENNET VE CEHENNEM NEDEN AYRI Kİ (?)
Artık tüm insanlar yaşadıkları kötülüklerin öbür dünyada sorgulanacağını düşünüyor ve konuyu Allaha havale ediyor. Ben hemen hemen her yazımda benzeri ifadeler ile şekillendirilmiş yorumlar alıyorum.” Ahirette hesap verecekler orada amca, dayı, eşleri kurtaramaz” diyor. Tabii bu görüşte olmayanlar da var. O da “Her şeyi ahirete bırak diye bir şey mi var? Ahiret hesabı ayrı dünya hesabı ayrı. Eğer öyleyse mahkeme, hâkim, savcı niye varlar? Önce bu dünyada hak arayın olur mu?” diye sesleniyor kendisini okuyanlara. Tabii ki bu yorumu VPN ile yazıyor.
Evet Allaha havale edilmiş olmaktan kim korkar. Dini bütün olanları tabii ki. Dindar ve inançlı görünüp dinin hiçbir emrini uygulamayanları başka bir deyişle çakma din bezirganlarını bu ifade ne düşündürür ne de korkutur.
Evet karşılaştığımız kötülükleri neden cesaretle karşılayıp, hesabını soramıyoruz? Herhalde bu hak sorma sürecinde daha büyük kötülükler yaşamamak için. Nedeni ise basit. Kötülük yapmaya programlı olanlar kuvvetliler. Sizi hakkınızı aradığınıza pişman edebilirler. İş yaşamında bu pişmanlığınız bir tayinle veya işsiz kalmanızla
Şekillenebilir. Biraz önce televizyon haberlerinde bunun çok üzücü bir örneğini izledim. Gördüm ki bu üzücü sonuç, sektöre göre değişmiyor. Bizde de öyle, diğerlerinde de. Televizyonda izlediğim ise bir devlet dairesi görevlisinin yaşanmışıydı. “Kötülüğün muzaffer olabilmesi için biricik şart, iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır” Bu sözü Edmund Burke 1797 yılından önce söylemiş. Demek ki kötüler o yıllarda 21 yüzyıldakiler gibi teşkilatlanmış değillermiş.
Evet bu sözün iş yaşamımız için de geçerli olduğunu geçtiğimiz hafta Tokyo’ da yaşanan ve hepimizi büyük üzüntüye gark eden bir olayla öğrendik ve genç bir kardeşimizi maalesef yitirdik. Bıraktığı notta ruhen ve manen çökertildiğini söylüyordu. Daha sonra canına kıydı. Sizden bu konuda bilgilendirme bekleyenler hayli fazla.
ÇETİN YAZDIRMIŞTIR BUNU DEMEYİN. BU YORUMU ANLAMAK İÇİN LÜTFEN KENDİNİZİ ZORLAYIN.
İlk defa bir yorumu iki kez üst üste yayımlıyorum. Nedeni mi? Yayımladığım hafta yazıya gelen yorumlarda kimse bundan bahsetmedi. Halbuki o kadar da sipariş vermiştim tanıdığım okurlara (?) 01 Mayıs günü gelen bir yorum aşağıda. Yalama olmuş durumdayız. Bu kadar törpülenmeyi hak etmemiştik diyor yorumu gönderen. Sizce ne demek istiyor ki?
OKUR VEYA OKUMAZ, BİLEMEM AMA BU SATIRLAR BAY BOLAT İÇİN.
Sn. Yönetim Kurulu Başkanı, “Çetin Özbey kendisi gibi birkaç kişi bulmuş aleyhimizde yorum yazdırıyor” şeklindeki yaklaşım ve düşünceniz doğru değil. Bunu yalnız bir kişiden duymuş olsaydım umursamazdım. Şirketinizde eskiden hatırladığım bir kişi ve uzaktan tanıdığım bir kişi daha var. Ve de bu iki çalışan da size fazlası ile yakın ve bağlılar.
Benim trollerim yok Bay Bolat. Onları ne terfi ettirebilirim ne de iyi bir yere atanmalarını olmalarını sağlayabilirim. Teyzelerinin damadını işe de alamam. Bu insanlar benim isteğim ve yönlendirmem üzerine yorum satırlarında size saldırıyorlarsa onlarda hafiften aptallık var demektir. Ne diyebilirim ki?
Sizin bana yakıştırdığınız davranış bir şerefsizliktir. Söyleyemediklerimi başkalarına söyletmek. Bunu ifade etmeyi kendinize yakıştırmanıza ise tabii ki bir şey söyleyemem. Aleyhinde yorum yazılan hiçbir kimse yoruma konu olan yazıyı kaleme alan şahıs için bu denli yakışıksız, çirkin yakıştırmalarda bulunmadı bugüne kadar. Veya ben bunu ilk defa duydum.
Allahtan Türk Hava Yollarında kalmamış olsa bile sektörde halen beni tanıyanlar var.
Ben olsam bunu yapmazdım, beni bu çirkinlikle itham etmek bu çamuru atmak size bir şey kazandırmayacaktır. Sizin yerinizde olamam ama şayet yorumlara özellikle aleyhinizdeki yorumları “Çetin Özbey yazdırıyor” diye düşünmek yerine onlara biraz olsun kulak verseydiniz, şahsınıza ve kuruluşunuza yönelik yükselen birçok sesin çok uzaklara değişimlere uğrayarak ulaşmasına en basit bir şekilde yalnız çalışanlarınıza doğruları söyleyerek engel olabilirdiniz. Bir de ya bu yorumların yarısı doğru ise’yi düşünmeye çalışın.
Evet, bunlar, hakkımda yazılanlar ve konuşulanlar beni etkilemez diyeceksiniz. Haklısınız. Ancak bir gün gelir, bu hükumet başta iken birilerine yine de doğruyu anlatma ihtiyacı hissedebilirsiniz. Unutmayın ki son 20 senede 5 adet YK Başkanı değişti. Hepsi de en az sizin kadar siyasi görüşüne bağlı ve sadık şahsiyetlerdi. Ama ayrıldılar. Bu bir nöbetse, onu devrettiler. (01 Mayıs da gelen ve yukarıda yer alan yorumdan esinlenilmiştir)
Dilerim ki tez elden darısı başınıza olsun. Kimler için nasıl bir niyet besliyorsanız o niyetiniz kaderiniz olsun. Size en ağır bedduam ve sizin için dileğim budur. Temenni ederim ki tüm niyetleriniz iyi olsun (?). Kaderiniz de.
Yorumlar Tüm Yorumlar (24)