Her şirketin; çeşitli konularda hedefi var tabii. İşte Türk Hava Yollarının bu hedeflerinden birini yakalamasına ramak kalmış. Türk Hava Yolları (THY), küçük çaplı bir havayolu şirketi görünümden sıyrılmak için 2003 yılından sonra bu konuda büyük adımlar atmaya başladı. 2007 yılı dışında bu döneme kadar sürekli filosunu büyüten bayrak taşıyıcı havayolumuz, geçtiğimiz 2015 yılsonu itibariyle 299 uçaklık bir filo oluşturdu. 2016 yılı filo hedefini 339 olarak belirleyen ve kamuoyuna duyuran Türk Hava Yolları 03 Ekim 2016 günü itibarı ile 334 uçaklık bir filoya sahip durumda. 2016 yılının kalan 3 aylık dönemde filosuna 5 uçak daha katılması halinde hedeflerinden birini tutturmuş olacaktı.. Bu gün 08 Ekim günü APH’ da Türk Hava Yolları uçak siparişlerinin ertelendiğini büyük bir memnuniyetle okudum. Programa bakınca bu meyanda 2016 yılsonuna kadar teslimatı öngörülen 5 uçağın teslimatının da ertelendiğini gördüm. Keşke uçak üreticisi firmaların 2016 yılı için Türk Hava Yollarına yapacakları teslimatta aksaklık olsaydı ve de THY filosundaki uçak adedi 2015 rakamlarında 299 uçakla kalsaydı. Sizlerin daha iyi bildiğiniz üzere motor kapakları kapatılarak yatan uçağın zararı havadakinden fazla olur. Bu zararı kapatmak, önümüzdeki günlere büyüyerek sarkmasını önlemek için alınacak olan diğer tedbirler beni korkutuyor. Malum sektörün bir takım şirketlerinde işten çıkartılmalar başladı.
Ülkemizde süregelen terör olaylarına ilaveten Rus uçağının düşürülmesi ile başlayan ve 15 Temmuz darbe girişimi ile devam eden yıkıcı sürecin turizm faaliyetlerimize ne denli sekte vurduğu herkesin malumu hatta bunun sonucunda yaşananların menfi etkisi sektöre sekte vurma boyutunu aşarak neredeyse yıkım seviyesine ulaştı.
Ve de yadırgamamak gerekir, Türk Hava Yolları bu süreçte haliyle zarar etti. Büyük bir ihtimal İle dokuz aylık bilanço sonuçları da farklı olmayacaktır. Senenin son üç ayında ise alışılageldiği üzere Turizm faaliyetlerinin daha düşük seviyede seyretmesi ile Türk Hava Yollarının seneyi zararla kapatması kimseyi şaşırtmayacak ve bu nedenle Türk Hava Yolları yönetimine bu bilanço sonucundan, oluşan zarardan ötürü her hangi bir hata İzafe edilmeyecektir. Doğrusu budur. Fırsat bu fırsat deyip sponsorluklardan başlayıp konuları didiklemenin hiç bir faydası olmayacağı açık.
Her ne kadar Temmuz ayında yapılan bir çalışma ile 250 milyon USD tutarında bir tasarrufun öngörüldüğü THY Yönetim Kurulu Başkan Sn Aycı tarafından ifade edilmiş ise de bunun üzerinden geçen 2 aylık süre boyunca bu hedefin ne kadarı gerçekleştirilebilmiştir, hangi adımlar atılmıştır bilmiyoruz. Bu konuda herhangi bir açıklama yok. Türk Hava Yollarının gereksinimlerini karşılayan tedarikçi firmalardan talep edilen 5’ er milyon USD tutarındaki destek talebi ile bu meblağın toparlanmasının zor olduğu açık. Hat iptallerinden iyi bir tasarruf sağlamak mümkünse de Türk Hava Yolları yönetimi bu konuda geri adım atar mı? Bilmiyorum. Naçar kalınca buda mümkün olabilir tabii. Türk Hava Yolları kış tarifesinde bunu açık ve net bir şekilde göreceğiz. Bildiğim kadarı ile Devlet Baba Türk Hava Yollarına maddi destek vermiyor. Kendi yağı ile kavruluyor THY. Devlet Baba içinde bulunulan durumun özelliğini dikkate alarak destek verir mi? Bilemem ama bu olan biteni mücbir sebep diye kabul etsek bile devletten destek bekleyen o kadar çok kuruluş var ki? Sezon uçakların dış ülkelere kiralanması içinde uygun değil. Sayfalarca ilan versen de mümkün değil gibi görünüyor. Dünya Sivil Havacılık piyasası müşteri bekleyen uçaklar ile dolu. PEGASUS örneği ortada.
Türk Hava Yollarının yaklaşık 22 bin çalışanı var ve ona hizmet veren yan kuruluşlarla birlikte THY hizmet sisteminde toplam 46.898 ( **) çalışan mevcut.
Sizce, böylesi kriz dönemlerinde bu büyük filonun ağır yükünün, çalışanların omuzlarını çökertmeden taşınabilir hale dönüştürülmesi nasıl mümkün olabilir ki?
Evet; büyük başın derdi de büyük olurmuş. Gökyüzü karanlık. Ne ay seçiliyor, ne de yıldızlar. Allah kolaylıklar versin. İşverenler çok zor bir karar arifesinde. Aşağısı sakal, yukarısı bıyık derler ya. İşte o hesap. Yürekten dilerim ki; sektörün tüm şirketleri ve tüm çalışanları bu kötü süreci mümkün olan en az kayıp ve zararla noktalayabilsinler.
İSPİYONA PRİM VERMEK ( ? )
İçinde bulunduğumuz yüzyılda çalışma yaşamında görülen aşırı rekabet ve kurum ve kuruluşların birbirlerine ilişkin bilgi ve belgeleri elde etme yarışı sanki “ Dedikodu ve ispiyon adı verilen bu kötü olguyu kabul edilebilir bir görünüme sokarak insanları '' Bunu herkes bir şekilde yapıyor'' noktasına getirip kendilerini mazur görme ve gösterme imkanı veriyorsa da, sonuçta yapılan işin kötü tarafını tamamı ile göz ardı edilebilecek bir çizgiye çekebilmeleri mümkün olmuyor.
İnsanın varoluşundan bu yana dedikodu denilen mekanizma mutlak işliyordur. Tarihte dedikodu denilen bu kötü alışkanlığın ne kadar başın kesilmesine ve cinayet işlenmesine neden olduğu bilinmekteyken, insanların korkmadan bunu sürdürebilmelerinin bu alışkanlığın vazgeçilmez olduğunu göstermiyor mu?
Ekşi sözlük dedikoduyu ''zeki insanlar fikirlerden, orta seviye zekâya sahip bireyler olaylardan, düşük zekâ seviyesinde kiler ise insanlardan konuşurlar''. Bu anlamda dedikoduyu zekâ seviyesini minimale indirgeyip iletişim kurma şekline verilen isim şeklinde tariflemek mümkün. Arşivlere bakarsanız dedikodu ve bu nedenle işlenen cinayetlerin çokluğu sizi ürkütecektir. Tabii ki hiç kimse birbirini çekiştirirken sonucun bu üzücü noktalara ulaşabileceğini düşünmez.
Espiyonajı ise bazı kimselerin suç ve kusurlarını bildirme, gizlice bilgi toplama faaliyeti olarak tariflenmekte ise de esasen, yetkili bir kimseye, bir başkası ile ilgili veya toplulukta olan bir olayı gizlice haber vermek ve bilgi aktarmak olarak açıklanmasının daha realist bir yaklaşım olduğu açık. Hemen hemen aynı kapıya çıkan başka ancak daha küçültücü bir tarif ise '' Birinin kusur veya suçlarını gizlice bildirmesi için o kimsenin üstleri tarafından tutulmuş olan ve bundan çıkar sağlayan kişi '' şeklinde tariflemek mümkün.
Toplum yaşamında bazı insanların, diğer insanlarla ilgili görüş ve kararını bu davranışı itiyat haline getirmiş ve bu sayede etkili ve yetkililere yakın olan kimselerden aldıkları espiyonlara göre şekillendirme itiyadında oldukları da açık ve üzücü bir gerçek ki buna en çok işyerlerimizde rastlıyoruz.
Hatta topluluk içine kendilerine espiyon getirecek insanları topluluk içerisine yerleştirerek bu iğrenç tutumu sistemleştirdikleri de biliniyor. Ve de bu adamlar genellikle sistem içerisinde de kıymetli oluyorlar. Buda İki taraflı bir karakter zafiyetini ortaya koyuyor.
Eğer yazının girişindeki sözde de belirtildiği üzere, ispiyonlamadan kendisine çıkar sağlamaya alışmış olan bir kimse, eğer kendisine bu ayrıcalığı tanıyan şâhısa / guruba yetiştirecek bu konu bulamaz ve de bu hareketin kendisine sağladığı avantajdan mahrum kalırsa ne yapar. Bu sayede sahip olduğu ayrıcalıkları kaybetmemek veya tekrar elde etmek için ispiyonlayacak malzeme arayışına girer. Şayet bulamaz ise yapılacak şey bellidir. Uydurmak.
Bu tür hareket edip, hakikat olmayan konularla başkalarının işi dahil yaşamları ile oynamayı itiyat haline getiren insanlar bir şeyleri düşünmek zorundadır. Geriye gidip tüm yaşadıklarını hatırlamalıdır. Yalnız kendisinin değil, ailesinin, çoluk çocuğunun, hatta sevdiklerinin yaşamlarını film şeridi gibi gözünün önünden geçirmelidir. Ve yaşamda çektiklerini mutlak yaptıkları ile bağdaştırmalıdır. Cennet, cehennem hepsi bu yaşamda mevcut olup şayet bu dünyada bir şekilde cehennem sıkıntısını çekiyorsak nedenini fazla uzakta aramamamız gerekir.
Bir toplulukta espiyona prim verilmesi halinde, espiyon edecek bir şey bulamayan karakterler alışkanlıkları nedeni ile bir şeyler uydurmaya ve taşımaya başlarlar ki, topluluk için en tehlikeli durum budur.
Eskilerin bir sözü vardır '' Eden, bulur '' derler.
Ve oturup kime ne yaptığımızı düşünelim.
Ve hiç birimiz unutmayalım bu sözü.
Bulsun dileriz. Hem espiyonu isteyen hem de bunu yapan Allahından bulsun.
(*) Bu yazı daha önce ( 2012 ) kaleme alınmış olup ortama uygunluğu nedeni ile yeniden düzenlenmiştir.
(**).(**)( http://www.turkishairlines.com/tr-tr/kurumsal/basin-odasi/bir-bakista-thy/is-gucu )
Yorumlar Tüm Yorumlar (18)