Ülkemizde son on yıl içerisinde Sivil Havacılığın büyük ilerlemeler kaydettiği bir gerçek. Tabii ki bu büyümenin öncülüğünü yapan da Türk Hava Yollarımız. Ancak bu büyüme galiba biraz plansız bir şekilde yapıldı ki sistem aynı anda bütünü ile serpilemedi. Bunun en bariz örneği ise Kokpit ve Teknisyen personel temininde yaşanan sıkıntılar. Her ne kadar filoya 100 uçağın alınmasına ilişkin karar Uçuş İşletme ve Teknik üniteye danışılmadan alındı deniyorsa da, bu iki ünitenin başında bulunan iki Genel Müdür Yardımcısının da Uçak Alım Komisyonu üyesi olduğu biliniyor. Üst makamların talimatı olsa bile bu alımın şekil şartını yerine getirmek için konunun Uçak Alım Komisyonuna getirilmesi ve karar istihsalinin şart olduğunu biliyorum. Ve bu komisyonda hem Teknik hem de Uçuş işletme Genel Müdür Yardımcısı var. Bu iki üst yöneticinin alım kararına muhalefet şerhi koyup koymadıklarını bilemiyorum. Ancak bu resim belirtilen makamların alım konusu ile ilgili olarak bilgilendirilmemiş olduklarına ilişkin beyanın doğru olmadığını ifade etmemi mümkün kılıyor. Akla gelebilecek bir ihtimal ise, bu komisyon üyelerinin, üst yönetimden çekinerek bu adet de uçağın filoya katılarak operasyonun yürütülmesi için THY alt yapısının ( pilot ve teknisyen açısından ) yeterli olmadığını ifade etmemiş olduklarıdır. Buna ilaveten öyle yöneticiler görüyoruz ki “ Siz emredin, biz 500 uçağa bile teknik hizmet veririz” veya aynı kapıya çıkan bir sözün sarf edilmiş olması da beni şaşırtmaz. Bu durumda aşağıda belirttiğimiz sıkıntıların yaşanması doğal. Hele hele planlamaya Sendikal konularda THY Yönetiminin görüşlerini gerçekleştirecek hususlarda katıldığı takdirde uygulamanın iyice içinden çıkılmaz bir hal alacağı belliydi. Nitekim öyle de oldu. Şimdi THY filosunda 47 milletten 500’ün üzerinde yabancı pilot uçuyor. Yarın THY Teknikte de yabancı teknisyende istihdam edilmeğe başlanılırsa şaşırmamak gerek.
HABOM’ un THY Teknik ile yeniden birleştirilmeye çalışılması ise kısa bir süre önce yapılanın hatalı olduğunun bir göstergesi. İki gün önce THY Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Topçu’ da geçtiğimiz hafta bu birleşmenin gerçekleştirileceğini açıkladı. Tabii bu beyanatı alan gazeteci “ iyi de neden ayırdınız, niçin yeniden birleştiriyorsunuz ki “ diye sormadı
THY TEKNİK VE HABOM & HAMDİ BEYİN PUZZLE OYUNU.
Bana göre Teknik Ünite havayolunun kalbi. Teknisyenlerinin mesleki yemin metni var bilirsiniz. Görevin önemini anlamak için bu yemini (http://www.ucakteknisyeni.com/ucak-teknisyeni-yemini.html) dikkatle okumak gerek.
THY Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Hamdi Topçu Hürriyet gazetesi ekonomi Müdürü Vahap Munyar Bey ile bir görüşme yapmışlar ve Türk Hava Yollarımızın büyüklüğünü ve bu gün içinde bulunduğu fevkalade durumu vurgulayan bilgiler yer alıyor söyleşide.. “ 35 futbol sahası büyüklüğünde kapalı alana sahip Habom’a 550 milyon dolar yatırdık. Aynı anda 30 dar, 10 geniş gövdeli uçağa hizmet verebilecek düzeye ulaştık. 2003’ de THY Tekniğin 180 Milyon Dolar cirosu vardı. Şimdi Habom’la birlikte 600 milyon dolar ciroya, 5 bin personele ulaşıldı. 5 yıl sonra uçak bakım ciromuz 1,5 milyar dolara çıkacak.” diyor Türk Hava Yollarının Yönetim Kurulu Başkanı.
Evet; HABOM “ Yeni iş fırsatları yaratarak büyüyen, rekabetçi anlayışıyla küresel pazarda tercih edilen ve havacılık sektöründe markalaşma yolunda ilerleyen bir firma olmak” vizyonu ile 2 ayrı hangar bakım merkezinde ticari uçaklara hat bakım, üs bakım, komponent ve uçak tip eğitimleri hizmetleri vermek amacıyla kuruldu. Savunma Sanayii Müsteşarımız İsmail Demir beyefendi verdikleri bir beyanatta “ Habom’un bir dünya markası olacağını söylüyordu. Rüya kısa sürdü.
TÜRK HAVA YOLLARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ, İŞ KOLU DEĞİŞİKLİĞİ ARAYIŞI
Türk Hava Yolları Özelleştirilmesinin paralelinde, Kamu İhale Kanunu kapsamının dışına çekildi. Kurum faaliyetlerinin TBMM komisyonları, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu ile Sayıştay tarafından denetlenmesi hususunun ortadan kaldırılması ile havayolumuz yönetimi atayan siyasi gücü de arkasına alarak çok hızlı karar veren bir mekanizma haline dönüştü. Bu bir gerçektir.
THY A.O yönetiminin Hava-İş’in sistemden tasfiyesi için 2006 yılından beri çeşitli girişimlerde bulunduğu biliniyor. Ancak bu konunun miladı YHY’ nin 26 Mayıs 2006 tarihinde özelleştirilmesidir. Bu özelleştirmeden bir gün önce THY Teknik’in ikiye bölünerek ÖİB kararı ile Teknik A.Ş adı ile THY’ ye bağlı ikinci bir Ortalık kurulmasına ( her ne kadar A.Ş’ nin % 100’ü THY’ ye ait ise de ) tesadüf gözü ile bakmak iyi niyet ötesi saflığa yakın bir düşüncedir. Sendikal anlamda ilk olarak işkolu değişikliği arayışı ve TSHS’ na yönelik tavır değişikliği net olarak işte o noktada başlamıştır.
THY İşvereni bu bölünme ile birlikte 2006 yılında bu yeni şirket için iş kolu tespiti istedi ise de ilgili Bakanlık müfettişlerinin yaptıkları çalışma işverenin isteği doğrultusunda sonuçlanmadı..
2008 yılının Eylül ayında ise yapılacak 2. dönem Toplu İş Sözleşmesi öncesi THY TEKNİK AŞ de Hak İşe bağlı Çelik iş Sendikası ve THY işvereni tarafından aynı anda ilgili Bakanlığa işkolu itirazında bulunuldu. THY’ nin bu müracaatı adı geçen sendika ile eşgüdümlü olarak yapması konuya yakın kimselere bu günkü gelişmeleri düşündürdü. Bakanlık müfettişlerinin bu kez düzenledikleri rapor THY Tekniğin Hava Taşımacığı İşkolunda THY Teknik A.Ş’ nin ise Metal İşkolunda olduğu yönündeydi. Aslına bakarsanız çok tuhaf bir karardı.
Sendika Yönetimi Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay’ın kararı THY Teknik A.Ş nin de Hava taşımacılığı işkolunda olması gerektiği şeklindeydi. THY İşvereni isteğini yine elde edememişti ama bu 2. nci Dönem THY Teknik A.Ş toplu iş sözleşmesinin 25 ayda sonlandırılabilmesine engel olmadı tabii ki. İşte HABOM ’un devreye sokulması bu dönemde başladı.
SHY 66 YÖNETMELİĞİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK.
Uçak teknisyeni, bakım merkezleri ve teknisyen eğitimi konuları ile ilgili Sivil Havacılık Yönetmelik ve Talimatlarında yapılan değişikliklerin süreci etkilediği görüldü. .Avrupa ülkelerindeki uygulamalara bakınca yapılan değişikliklerin her ne kadar yanlış olmadığı görülmekteyse de bu kararın ve uygulamaların sonuçta THY Teknik ‘ de işe giriş ücretlerinin düşük tutulmasına yol açarak THY işvereninin bu konudaki görüşüne bir anlamda destek olduğunu ifade edebilmek mümkün.
YAŞANACAK TÜM ZORLUKLAR BİLİNİYORDU.
Kurulduğu andan itibaren THY bu uygulamada ne gibi zorluklarla karşılaşacağını biliyordu. Ancak 2012 yılı 29 Mayıs gününde yaşanan iş bırakma eylemi Sendikanın THY için ne denli önemli bir unsur olduğunu işverene bir kez daha hatırlattı. Sendika mutlak THY yönetiminden yana olmalıydı. Bilinen gelişmelerden sonra İşveren destekli adaylar seçimi kazandı ve Habom ÇELİK İŞ ‘li oldu. Artık sistemde 2 sendika, 2 iş yeri ve 2 yönetim kadrosu bulunuyordu ki, bu gidere neden katlanıldığını anlamak mümkün değil. Konu ile ilgili esas sıkıntı ise 6 aylık geçici işçi istihdamının 3 defa ile sınırlı olmasından kaynaklanıyordu. Bu arada THY Yönetimi amacına ulaşmak için her türlü maliyet ve zorluğa katlanmayı peşinen kabul etmiş bir görünüm veriyordu.
2011 yılında Toplu İş Sözleşmesi uyarınca yeni giren teknisyenlere THY teknisyeni A1 kadro maaşının % 80’ni veriliyordu. THY yönetimi ise giriş ücretini bu % 20 düşürerek giriş ücretinin A1 kadrosunun % 60’ına çekmek istedi. Hava-İş bunu kabul etmeyince bir anlamda Habom’un fitilini ateşlemiş oldu.. Yukarıda da ifade ettiğim üzere bu operasyonun hazırlığına 2012 Aralık ayında yeni iş kollarının belirlenmesi esnasında başlanmıştı. O sırada Habom’ da işe başlamak üzere beklemeye alınmış personelin hepsinin THY teknik bünyesine alınması gündeme geldi ise de Hava-İş uzun süredir iş başı yapmayı beklemekte olan tüm personelin, ayırım yapılmadan iş başı yapmasının sağlanması halinde buna evet diyeceğini THY’ ye bildirdiğini anımsıyorum. Bu öneri THY işvereni tarafından kabul görmemişti. Tabii ki uzun süre beklemelerine rağmen iş başı yapamayan personel Sendikaya tabii ki kızdılar. Oysaki olaya sendikal pencereden bakınca Hava-İş yönetimi haksız da sayılmazdı. Karşılıklı güven eksikliği anlaşabilme ihtimalini sıfırlamıştı. Hava-İş, THY yönetiminin asıl amacının Teknik Ünitenin Türkiye Sivil Havacılık Sendikası ile ilişkisinin kopartılması ve bir adım öte sendikanın THY’ den dışlanması olduğunu net bir şekilde biliyordu. Bu nedenle uçaklara verilen hizmetin metal iş kolu kapsamında değerlendirilmesi planlanmıştı Ve de öyle de yapıldı. İş Kolu uygulaması mahkemelik oldu. Geçtiğimiz Eylül ( 2014 ) ayında bilirkişi raporları okundu. İki bilirkişi TÜRK HAVA YOLLARI teknik ünitesinin taşımacılık iş kolunda olmasının gerektiğini bir üye ise Metal iş kolunda bulunmasının gerektiği yönünde rapor verdi. Mahkemenin kararı ne doğrultuda vereceğini bilemiyoruz. Ya Çelik İş sendikası bu işyerinde TIS yapabilme hakkını kaybedecek veya Hava-İş Teknik sahneden tamamı ile çekilecek.
Komiktir ama Taşımacılık İşkolunda Demiryollarında çeken ve çekilen tüm araçların bakım onarım işlemlerine yer verilirken, uçan araçların bakım onarımı işlerine aynı işkolunda yer verilmemiştir. O tarihte bu karara herkesin güldüğünü hatırlıyorum.
Bu gün için Hava-İş Yönetimi TEKNİK AŞ ile yaptığı protokollerle teknisyenlerin işe giriş ücretlerinin düşmesini sağlamış olup bir anlamda HABOM’ un THY Teknikle birleşmesinin ön hazırlığı da tamamlanmış olmuştu ki, uygulamanın gerçekleşeceği duyuruldu.
BUNDAN SONRASI DAHA ZOR
Konunun içinde bulunan kişiler asıl sorunların bundan sonra başlayacağını mutlak düşünüyorlardır.. Kim hangi iş kolunda olursa olsun Teknik çatı altında iş barışının sağlanması artık zordur. İnsanlar gruplaşmış, gruplandırılmış ve birbirlerine geri alınması mümkün olmayan sözler sarf etmiş ve onarılması mümkün olmayan bir şekilde çalışanlar birbirlerine kırılmış ve kırdırılmışlardır..
Halen sürmekte olan işkolu hukuki süreci belli siyasi yönlendirmelerle şu veya bu şekilde uzatıldığı takdirde, 4. Dönem Toplu İş Sözleşmesi sonunda sendikalar arasında mevcut yetki ve çoğunluk kargaşası devam edecek bu durumda yeni bir Toplu İş Sözleşmesinin oluşturulmasında zorlaşacaktır.
İşkolu davasında hukuki süreç uzarsa ve Bakanlıkça yapılması muhtemel bir metal işkolu tespitine Hava-İş süresi içinde itiraz etmez ise ve bu rapor dava dosyasına girerse sonucu nasıl etkileyecektir. Bunu bile maalesef düşünmek gerekir.
Neticeten, izzeti ala ile kurulan ve büyük ümitlerle şekillendirilen açılışı Başbakana yaptırılan HABOM uygulamasından THY Yönetimi vazgeçti. THY veya çalışanlar bu oluşumdan ne kazandı, ne kaybetti bilemiyoruz. Fısıltı gazetesi 2013 yılı zararının 36 milyon dolar olduğunu söyler. Doğruluğunu bilemem. Otuz altı dolar veya Otuz altı milyon dolar. Hesabı sorulur mu? Onu da bilemem.
İYİ DE BU SIKINTI NEDEN YAŞANDI
Evet; başa dönersek iki satırla tüm bunlar, tüm bu sıkıntı ve tüm bu belirsizlikler o dönemdeki Hava-İş Yönetiminin varlığına son verebilmek ve personele işe girişte % 20 fazla ödememek için yaşandı. İnanabilmek çok zor.
Oysaki Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanının Hürriyet gazetesine verdiği beyanatta iftiharla 2003’deki 325 Milyon Dolar’lık ciroyu 600 milyon Dolara çıkarttıklarını ifade ettiği ciro bu personelin çalışması ile kazanılmıştı. Beş yıl sonra kazanılması öngörülen 1,5 milyar Dolarlık ciroda aynı personelin özverisi ile sağlanacak.
2011 yılı ( A 1 ) teknisyen maaşının % 20’nin toplamda kaç para tuttuğunu bilemiyorum. Bildiğim bir şey var ki oda; THY’ nin SENDİKAYI ORTAMDAN SİLMEK İÇİN ORGANİZASYON ŞEKİLLENDİREN VEYA YENİ BİR ŞİRKET KURAN TEK HAVAYOLU “ olduğudur. Bunun dışında işe yeni girecek teknisyenlere % 20 daha az ödenmesi falan bu HABOM YAP-BOZ oyuncağının yaratılmasının tek başına nedeni değil ve de olamaz.
850CK0002 SAYILI UÇAK BAKIM VE ÇEVRE DOKÜMANI
Uzun seneler sonra, Uçak Bakım 850CK0002 sayılı Uçak Bakım ve Çevre dokümanındaki şu söz dikkatimi çekti. “Uçak bakımında teknisyenin önemi unutulmamalıdır; Göz, kulak, beyin, duygusal stres, bedensel yorgunluk, dikkat, uyku, beslenme, solunum, öğrenme ve unutma gibi insanı insan yapan özellikleri de mutlak dikkate alınmalıdır.” yazıyor bu kitapçıkta. Umarım Sn. Topçu ve ekibi’ de bu yaklaşımın yer aldığı dokümanı Türk Hava Yollarından ayrıldıktan sonra görmezler.
Acaba, siyaseten sahip olunan güç bu tür YAP-BOZ planlamaları yerine, teknisyen yetiştiren okulların eğitim faaliyetlerinin daha fazla desteklenerek daha vasıflı teknisyen yetiştirilmesi yönünde kullanılsaydı ve bu şekilde ülkemizde mevcut olduğu ifade edilen kalifiye teknisyen açığının kapatılmasına öncü olunsaydı, bu tavır sektörün ağabeyine daha fazla yakışmazımıydı? Biz eski çalışanları olarak bunu yakıştırırdık şirketimize.
Yorumlar Tüm Yorumlar (39)