Toprağın altının durumu artık hepimizce yakından biliniyor. Yazıldı, çizildi. Komisyonlar oluşturuldu. Allahın akıl fikir verdiği tüm insanlar bu oluşumdaki hatanın/ hataların, kimde / kimlerde olduğunu biliyor artık. Ya daha önceki kazalarda toprağın altında kalanlar? Elbet kamuoyu bu kardeşlerimiz, aileleri ve çocukları için üstlere baskı kuracaktır. Evet; yitirdiğimiz madenci arkadaşlarımızın “ Sivil Şehit “ olarak kabul edilmeleri için gerekli işlemlere başlanıldığını İç İşleri Bakanı açıkladı. Bu düzenleme ailelere ve şehitlerimizin çocuklarına bir takım imtiyazlar tanıyacağı için sonsuz memnuniyet duyduk. Su serpildi yüreğimize.
Bu konuda T.C Başbakanlığına göndermiş olduğum notu sizlerle paylaşıyorum. Bu not 20 Mayıs 2014 günü Cumhurbaşkanlığına, Cumhuriyet Halk Partisine, Milliyetçi Hareket Partisine, Halkların Demokrasi Partisine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına da gönderildi ve Başbakanlığa ilaveten CHP ve MHP’ den cevabi bilgi alındı. Tabii ki gelen cevaplara değil, sonuca bakmak gerek.
Sayın Başbakanım.
1995 yılından bu güne kadar ülkemizde vuku bulan Soma kazası dışındaki sekiz adet maden kazasında yitirdiğimiz madenci kardeşlerimiz toplam olarak 144 kişi. Bu kardeşlerimizden 77 tanesi 2010 – 2013 yılları arasında vuku bulan 5 kazada kaybettik. Şansızlıklarını büyük can kaybı oluşmadığı kazalarda vefat etmiş olmaları şeklinde izah edebilmemiz ve bunu vicdanlarımıza kabul ettirmemiz çok zor. Pek insancıl da değil.
Evet, Sayın Başbakan, bu gün ifade ettiğiniz üzere ülkemiz hem Soma’ya hem de Somali’ ye bakacak kadar büyük. Geçmiş yıllarda aynı veya benzeri eksiklikler vb. nedenlerle yitirdiğimiz madencilerimize de bakabilecek güçte bir ülke olduğumuzu da görebilmek isteriz. Soma’da yitirdiğimiz madenci kardeşlerimiz ise yukarılardan size ve bizlere bakarken “ Pisipisine de olsa ölmesine öldük ama bizim Soma’dan önce vuku bulan kazalarda vefat eden madenci arkadaşlarımızın aile ve çocuklarına da bir faydamız oldu “ desinler ve bu onur onların mezarlarına nur olsun. Şehitlerimizden bu huzuru ve bu mutluluğu esirgemeyin Sn. Başbakan.
Saygılarımla.
M. Çetin Ozbey
Bu başvurunun Face’ de arkadaşlar tarafından paylaşılacağını ve bu konuda yapılacak olan yorumları da aynı makamlara gönderebilmeyi ümit ediyordum. Olmadı ancak 31 kişi okudu. Kaç kişinin paylaştığını bilemiyorum. Bunu Change.org kanalı ile kampanyaya dönüştürmeğe çalıştım. Galiba onu da ben beceremedim. Change org bize ulaşıyor, ama nedense biz ona ulaşamıyoruz.
Ne olursa olsun, Soma faciasının kötü sonucunun tüm Madencilik sektörüne belirli iyileştirmeler getirilmesi ve bu kapsamda ILO sözleşmesinin imzalanarak madenlerimizin uluslar arası denetime bir anlamda açılması, taşeron sisteminden vazgeçilmesi, madenlerin işletiminin başka kuruluşlara devrinde sistemin sağlıklı ve güvenli işleyişini sağlayacak yatırımların bu konunun olmaz ise olmaz haline getirilmesi, vb.. şart.
Bu yazıdaki konumuz, TOPRAĞIN ÜZERİNDEKİ SOMALAR.
İNTERNET’ E GİRİP TÜRKİYE’DE VUKU BULAN UÇAK KAZALARI YAZINCA, KARŞINIZA BİR DİZİ YAZI VE TABLO ÇIKIYOR AMA BAŞLIK TÜRKİYE’DE VUKU BULAN ÖNEMLİ UÇAK KAZALARI’ ŞEKLİNDE. ÖNEMLİ KAZADAN KASTIN CAN KAYBININ FAZLALIĞINI İFADE ETTİĞİ NET BİR ŞEKİLDE GÖRÜLÜYOR. VE DE KAMUOYUNUN BU KAZALARA İLGİSİ TABİİ Kİ ÜST DÜZEYDE OLUŞUYOR. KÜÇÜK KAZALARI İSE UNUTUYORUZ. UNUTUYORUZ ZİRA CAN KAYBI AZ.. BU HUSUSTA AYNI FİKİRDE MİYİZ BİLEMİYORUM. BEN ÖYLE OLDUĞU VARSAYIMI İLE YAZIMI SÜRDÜRECEĞİM.
Bu arada öğrendiğime göre Türkiye’mizde 166 adet toprağın altında çalışılan kömür madeni var. Bakınca görülüyor ki, toprağın üzerindeki Somaların sayısı bundan kat be kat fazla. Buralarda çalışan insan sayısı da hali ile ülkemizdeki madenci sayısının çok çok üzerinde. Bu yazı ile ilgili bilgi toplayabilmek için konuları biraz karıştırdım. Çok tehlikeli, tehlikeli, az tehlikeli ve tehlikesiz iş kollarını görmek istedim. Karşıma çıkan iş kolu listesi tamına tam 265 sayfa. Gel de işin içinden çık. Aslında bu listeye bir bakmanızı ve hangi iş kollarının hangi tehlike boyutunda değerlendirildiğini görmenizi isterim.
YA TOPRAĞIN ÜZERİNDEKİ SOMALAR NE OLACAK? Kurşun, arsenik işleri,cam fabrika ve atölyelerinde yapılan işler, cıva üretimi işleri,çimento fabrikaları,kok fabrikaları ve termik santraller, alüminyum, demir ve çelik fabrikaları,döküm ve asit üretimi yapan fabrika ve atölyeler, maden ve yer altı işleri vb..çok tehlikeli iş yerleri kapsamında ve bu işlerde çalışarak iş konusunun risklerine maruz kalan çalışanlara çalıştıkları her yıl için 2 aydan 6 aya kadar yıpranma tazminatı veriliyor. Verilen ilave hizmet süresinin yarısı da ( üst sınır 5 yıl olmak üzere ) emeklilik yaşından indiriliyor. Buraya kadar tamam da bunların hepsi çalışana emeklilik esnasında yansıyan hususlar.
Evet; yerleşimlerimizde bu tehlikeli işleri yapan kaçak, merdiven altı diye tabir edilen birçok işyerleri ve de bu kuruluşlarda çalışan dünya kadar insan var. Kaçak firmada sigortalı çalışan olur mu? Düşünemiyorum. Bunlar ne zaman mı ortaya çıkıyor. Tabii ki yapılan denetimlerde değil. İşyerinde bir kaza olunca, birkaç çalışanı kaybedince. İki, üç, beş, on dokuz vb… bu can kayıpları birleşince buyurun Somaya yakın belki de ondan da fazla bir zayiat.
Ülkemizde bu konuda bir istatistikî çalışma olmadığı için gerçeğin korkunçluğunun net bir şekilde ortaya koyulması ve tehlikenin büyüklüğünün fark edilebilmesi maalesef mümkün değil. Bu tür işyerlerinde çalışan insanlarımızın ne denli fazla olduğu dikkate alındığı takdirde konunun üzerinde büyük önemle düşünülerek çalışılması gerektiği de açık. Denetleme yapılması mümkün değil, zira iş yerinin varlığından haberdar olan yok. İş yeri ruhsatsız, çalışanlar kaçak. Her şey kayıt dışı. Örnek 2008 yılında Zeytinburnu semtindeki bir iş merkezindeki atölyede boya ve iplik kazanlarının bulunduğu bölümde vuku bulan patlama sonucunda 20 vatandaşımızı yitirdik ve de olay yerinde maytap parçaları bulundu. Yapılan gözlemde binanın 3 ve 4 ncü katında havai fişek, maytap imalathane veya deposunun bulunduğu ortaya çıkmıştı. Ve Bilanço; 20 ölü, 117 yaralı. Vali Güler’in açıklaması bu işyerinin kaçak çalıştığı şeklindeydi. Büyük Şehir Belediye Başkanı da vatandaşlardan bu tür iş yerlerinin yerlerin İtfaiye teşkilatına ( ? ) ihbarını istemişti. Bu konunun çözümünün vatandaşların duyarlılığı ile sağlanabileceğini düşünmek? Anlamak mümkün değil. Her ne ise, geçti ve her zamanki gibi unutuldu. Vah gidene. Mevcut durumda bu gün için bir değişiklik olduğunu zannetmiyorum.
Belediyeler gazetelere ilan verseler ve direk mülk sahiplerinden, sahibi oldukları taşınmazda çalışan işletmeleri, iştigal konusu, sahipleri ve iş yeri sigorta sicil numaraları ile birlikte on gün içerisinde bildirmelerini isteselerdi ve de alınacak olan bu listelerin sigorta kayıtları ile karşılaştırılması suretiyle kaçak çalışmanın bir kısmının önüne geçilemez miydi? Bunun Belediye Başkanının önerisinden ne farkı var diyeceksiniz. Farkı şu, bildirimde bulunmayan veya yanlış bildirimde bulunan mülk sahipleri için kanuni işlem yapılması ve kendilerine kanunların müsaade ettiği mümkün olan en büyük para cezası verilmesi. Uygulamanın kanuni dayanağı ise “ Kaçak iş yeri çalıştırılmasına ve kaçak istihdama yardımcı olmak.” vb. gibi şekillendirilebilir. Bu veya yapılacak benzeri bir uygulamanın Türk insanını sağduyuya davet etmekten daha etkili ve tesirli olacağı mutlak.
İNSANIMIZ YILANIN KENDİSİNE DE DOKUNACAĞINI BİR ŞEKİLDE ANLAMALIDIR Kİ İSTENİLENİ YAPSIN. YOKSA BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN DİYEREK GEÇER YOLUMUZA GİDERİZ.
Eğer bu konuya ilişkin tedbirlerin de alınması için bu iş yerlerinin büyüğünde çalışan onlarca, yüzlerce görevlinin de muhtemel bir kazada yitirilmesi bekleniyorsa tabii ki söylenecek bir şey yok.
Çelebi, Havaş ve TGS’ de uçak yükleme, boşaltma işlerini yapanların bir nöbette omuzlarından kaç kg yük geçtiğine bir bakın. Bir ara hesaplamış ve biz bile şaşırmıştık. İnanır mısınız bilmem ama gerek yaş sebze ve gerekse kuru erzak halinde ağır sandık veya çuvalları taşıyan ve kamyonlara yükleyen taşıyıcıların omuzlarından bunun yarısı kadar yük geçmiyor. Doğru olmasına doğru, bu işte kaza ihtimali yok veya yok denecek kadar az. Ama bu arkadaşlarımızın çalışmaları esnasında sakatlanma olasılıklarını artıran risk faktörleri hayli fazla. Çalışanlar ya belinden sakat veya iskelet ve kas sistemleri kalıcı şekilde arızalı. Hepsi emekliliklerinde bu rahatsızlıklarla boğuşuyor ve bunu yaşamları boyu çekiyorlar. Ülkemizde İnsanların çalışma şartlarının düzeltilmesi için bir facia sonucu grup halinde ölmeleri şart mı?
İşkollarının tehlike sınıflarını belirleyen 265 sayfalık listeyi hazırlayanlar. Şaka gibisiniz vallahi. 01.11.07 ACE kod ile kayıtlı Baklagilleri ( Fasulye- taze ve kuru - bakla, nohut, mercimek bezelye, araka ) yetiştirme iş kolunu ( ? ) TEHLİKELİ olarak değerlendirmişsiniz. Aynı listede Havayolu taşımacılığına yan hizmet sunan Yer Hizmeti kuruluşlarının faaliyetleri 52.23.03 ACE kodu altında Havaalanı Yer Hizmeti faaliyetleri ( Kargo ve Bagaj Yükleme hariç) tanımı ile şekillendirip Baklagil yetiştirme faaliyetleri ile aynı risk derecesinde TEHLİKELİ iş kolu olarak belirlenmiş. Bu yetmiyormuş listeyi hazırlayanlar sakatlanma risk faktörü hayli fazla olan uçak yükleme ve boşaltma işlerini de TEHLİKELİ olarak mütalaa etmeyip kapsam dışına almışlar. Evet; bu listenin yeniden ele alınması gerekli bana göre. Yanlış anlaşılmasın lütfen. Biz “araka cinsi bezelye “ veya fasulye yetiştirmenin ne kadar TEHLİKELİ olabileceğini tartışmıyoruz. Kendi sıkıntımızı anlatıyoruz o kadar. Tabii ki 265 sayfaya teker teker bakılsa daha enteresan örnekler bulunabileceğine eminim.
Mutlak Yer Hizmet Kuruluşları, Havayolları ve TSHS’ bu konuda Çalışma Bakanlığı ile görüşmüşlerdir. Hani ben “laf ola satır dola “ kabilinden tekrarlamış olayım dedim.
BU ARADA YENİ BİR HABER. DOĞRU OLMAMASINI TEMENNİ EDİYORUM. 19 – 25 MAYIS 2014 HAFTASINDA ULUSLARARASI SENDİKALAR KONFEDERASYONU TÜRKİYEMİZİ “ İŞÇİLER AÇISINDAN EN KÖTÜ ÜLKELER “ LİSTESİNE ALMIŞ. NİJERYA, BENGLADEŞ, KATAR VE GUATEMALA İLE BİRLİKTE ANILACAĞIZ ARTIK. TABİİ Kİ BU MESAJ HUKÜMETLE BİRLİKTE İŞVERENLERİMİZE DE. KİM ÜZERİNE ALIR, KİM ALMAZ, KİM SEVİNİR, KİM ÜZÜLÜR VEYA KİM / KİMLER BOŞVERİR ONU BEN BİLEMEM.
Yorumlar Tüm Yorumlar (33)