Türk Hava Yolları canlı ve yaşayan ve uzuvları birbiri ile süreli iletişim halinde olması gereken bir şirket. Uzuvlarının çalışmasının birbiri ile ilintili olduğu da ortada.
Evet, genelde siyasi düşünceler uç yapmış ülkede. Tırmandıkça, tırmanmış. Bir siyasi görüşü benimseyenler diğerlerine düşman adeta. Kimse kimseye düzgün bir gözle bakmıyor. Bana göre herkes lekeli. Size göre de bendeki leke yağlı kara misali.. İnsanımız ve çalışanlarımız fazla siyasi oldu. Eskiden oyumuzu atar, sonra ne olacak, neye yaradı bizim oy diye bakardık. Siyaset bizim için bu kadardı.
Şimdi zannedersin ki, herkes tuttuğu partinin sözcüsü en azından profesyoneli gibi. Yönetimlerin aleyhinde bir şey yazmaya kalkınca en tiz perdeden hücum borusu çalan hatırı sayılır bir zümre var ülkede. Bu insanların bazıları dönemin yöneticileri sayesinde bir şeyler elde edebilmiş olan ve bağlılıklarını, teşekkürlerini bu şekilde gösteren kimseler.
Hani Airporthaber’ e okurların gönderdikleri yorumlar var ya. Eğer yorumların kimlik belirtilerek yapılması usul olsaydı, necip çalışanlarımızın şirket içi dengeleri de göz önüne alınarak bu satırların şekillendireceklerini düşünmek yanlış bir yaklaşım olmazdı. Zira ülkede tepe göreve yeni atananların eski tepe yöneticilere yakın olan yönetici ve çalışanları ayıklama gibi bir huyu var. Birlikte el ele gelmişler, aynı siyasi görüşü paylaşırlarmış hepsi hikâye. Gittin mi, sen de senin getirdiklerinde bitti. Başbakan olsan fark etmez. Herkes dua etsin ki, sektörümüzde uzun seneler tepelerin rüzgârına alışan Genel Müdür vb tepe yöneticiler varsa onlara kimse dokunmasın. Bu uygulamanın birçok örneğini internette bulabilirsiniz.
Tabii ki şirketlerimizi, Türkiye’mizin genel konumundan soyutlamak mümkün değil. Özellikle çalışanı fazla olan ve devlet ağırlığının hissedildiği şirketlerde bu durum haliyle daha fazla hissediliyor. Özelleştirilme aşamasında bir anlamda Hükümet İktisadi Teşekkülüne ( HİT ) dönüştürülen, başka bir deyişle şeklen özelleştirilmiş olan Türk Hava Yolları bu tür oluşumları bünyesinde barındıran en çarpıcı örnek.
Yöneticiler:
2005 veya 2006 yıllarında Başbakan veya Ulaştırma Bakanı uluslararası arenada ülkemizi temsil etmeleri de dikkate alınarak kadromuzun en iyi yöneticileri Türk Hava Yollarında görevlendirilmiştir demişlerdi. Halen aklımda. İyi de o yöneticilerin tümü şimdi buharlaştı. Malum uçan buhar iz bırakmaz. En iyilerden bir kişi hariç hepsi gitti. Peki, Hükümettekilerin takdir ve derecelendirmelerine rağmen bu en iyileri kim buharlaştırdı? Buna kimin gücü yetti buna? Tek kalanın mı? 2003’ de göreve başlayan yöneticileri bir alt alta yazın. Şimdikileri de sıralayın peş peşe. Kaç yönetici değişmiş hele bir bakın. Sonuçta bu insanları da kendileri “ en iyileri “ notu ile getirmişlerdi. YK Başkanı İlker Aycı çalışanlarla iletişim kurmaya niyetli olarak geldi şirkete. Hatta bunu yazılı olarak da vaat ettiler. Umarım bu niyeti gerçekleştirirler. Geldiklerinden bu güne kadar bu konuda ne yol aldıklarını bilmiyorum. Gelen serzenişlerin tümünü de doğru olarak değerlendiremiyorum.
Her dönemin memnunları olduğu gibi, o dönemdeki yönetimden mutlu olmayanlarında olması doğal. Tabii ki yöneticilerin birlikte çalıştıkları herkesi mutlu edebilmesi zor, hatta imkânsıza yakın. Zira herkesin ayrı bir beklentisi var. Tabii ki hepsinin karşılanması mümkün olmayacaktır. İnsanlar kendisini her şeyi hak eder görür. Bu da tabiidir. Kimse Müslümanlığın şartı altıdır. Altıncısının haddini bilmek olduğunu dikkate almaz. Bu durumda tercih kullanma durumunda kalan yönetici ise mutlak tenkide uğrayacaktır. Mevcut yönetimin tercihlerini bu kapsamda değerlendirmek mümkün ise sorun yok veya azdır diyelim. Ancak tercihler insanların bizden veya sizde şeklinde ayrıştırılması yöntemi ile kullanılmakta ise o iş yerinde çok büyük sorun var demektir. Sonuç olarak şirketin yönetici çalışanları ile ilgili olarak çekilen MR sonuçları pek parlak değil. En azından dışarıdan böyle görünüyor.
Çalışanlar;
Uzun süredir 2003 yılından beri Türk Hava Yollarından 10.000 çalışan uzaklaştırıldı diyoruz. Eminim ki son senelerde bu rakam daha da fazlalaşmıştır. Tabii ki işten çıkartılanların yerine yeni personel alındı. Sonuçta onlarda Türkiye Cumhuriyeti nin birer vatandaşı. Tabii alınacak. Bu iyi de görevden uzaklaştırılanların eksikliklerinin ne olduğunu soracak, sorulsa bile cevaplayabilecek kimse yok. Yalnız Genel Müdürün bir sözü var. “ ...senesinde şirkette 2003 öncesi işe giren kimse kalmayacak “ Evet Türk Hava Yollarının. İşten çıkarttığı 10.000 kişinin % 98’i 2003 öncesi şirkette çalışmaya başlamışlardı. Tek neden buydu Mahkemelerce işe iade kalan personele iş başı verilmiyor. Ancak kanunun öngördüğü bilmem kaç maaş (+ ) ödeme de yapılıyor. Her şey hukuka uygun yapılıyor ne de olsa.
THY nın 19.341 çalışanı var. Basın için hazırlanan sitede ise grup personeli 20.030 ve hizmet tamamlayıcı unsur olarak kabul edilmesi gereken yan kuruluşlarda ise ( Kargo, Yer Hizmeti, Teknik, Destek hizmetler vb. ) 24.868 olmak üzere toplamda 46.898 çalışan THY uçak ve yolcularına hizmet sunuyor. Yan kuruluşların bilançoya rahatlama getirdiği malum. Ama Türk Hava Yolları çalışanları 20.030 kişiden ibaret denirse bu doğru değil. Bu arada Türk Hava Yolları çalışanlarının ortalama kıdem yılının 6,5 olması herhalde bir şeyler anlatıyordur.
Tayin, terfi ve atamaların bizden sizden ayırımı ile yapıldığı birçok çalışan tarafından dile getiriliyor ki yaşananların ve anlatılanların bunu kabulü zorunlu olan bir gerçek haline getirdiği açık. Sanki her şey Genel Müdür Kotil’in “ Bu dünyadaki en önemli şey insanları birleştirmeğe hizmet etmektir “ sözüne inat yapılıyor gibi. Sayın Kotil söylediği bu güzel sözü hatırlıyor mu acaba?
Şirketten atılmasına karar verilen emektarı işsizlik girdabına iterken,” Seninle öyle veya böyle yollarımızı ayıracağız. Bizim seni atmamızı beklemeyip, toz, toprak kaldırmadan istifa edersen tüm personele ve ailesine yaşamı süresince verilen ücretsiz bilet hakkını kullanabilirsin. Biz seni atarsak bu hakkın uçar ve kaçar” diyerek yönetimin çalışanlara bir anlamda şantaj yaptığı uzun süre konuşuldu. Buna ilaveten çalışanlar arasındaki bizden, sizden olarak belirginleşen gruplaşma hat safhada. MR’ ın bu bölgesinde çok koyu gölgeler var. Ancak bunlar hastalığa teşhis konulmasına engel teşkil etmiyor. Yapının bu bölgesindeki bozukluğun giderilmesi çok zor. Zira çalışanları gruplara ayrılmış ve de yaptıkları yazışmalardan da görüldüğü üzere birbirlerine adeta düşmanlar. Yarın diğer tarafta da olabileceklerini nedense hiç düşünmüyorlar.
Şirketin Büyümesi ve Ticari Durum
Öncelikle şu hususu bir hatırlatmakta fayda var. Kurumların sağlıklı büyümesi faaliyeti destekleyen işletme alt yapısının da işleve iştiraki oranında gelişmesi ve büyümesi ile olur. Bu benim bir görüşüm değil. Bu topyekûn büyüme mantığının en basit bir tarifi. Türk Hava Yollarının bu mantığa uygun hareket edip etmediğini sizler değerlendirin lütfen.
Allah kaza ve beladan esirgesin THY filosu hatırı sayılır şekilde büyüdü. Gün itibarı ile THY sitesinde kayıtlı uçak adedi 324. THY bu filo ile 113 ülkenin 280 noktasına yolcu taşıyor. 2015 yılında 61,2 milyon yolcuya hizmet sunmuş. Şirketin filo yapısı konusundaki büyüme trendi sektörde ender rastlanılan boyutta.
Başbakanın ve Cumhurbaşkanının ziyaret ettikleri bazı ülkelerin belli yerleşimlerine Türk Hava Yollarınca yapılan politik hat açılışları veya frekans artırımlarının bir süre genel doluluk oranını menfi etkileyeceği kabulü zorunlu olan bir gerçek. Şayet bu hatlar salt talimat ile değil de belli bir pazar araştırmasının müspet sonuçlarının görülmesinden sonra Türk Hava Yollarının uçuş ağına katıldılarsa, Türk Hava Yollarının zaman içerisinde bu hatlardan da kar sağlaması olası. Türk Hava Yollarının şeklen özelleştirilmiş olduğuna inanmamdan ötürü bu hatların açılmasına görev gözü ile bakabiliyorum..
2016 yılı ilk üç aylık bilançosu her ne kadar ( - ) sonuç vermiş bulunmakta ise de bunun geçici bir durum olduğuna inanmak istiyoruz, inanıyoruz. Sivil Havacılıkta kış dönemini kapsayan ilk üç aylık bilançonun genelde istenilen sonucu vermemesini bu nedenle fazla yadırgamıyorum. Kaldı ki; buna bir de mevcut Rusya krizi ve şehirlere inen terör olaylarını ekleyince bu durumun MR’in bu bölgesindeki görüntünün nedenini ortaya koyuyor.
Bu arada, Türk Hava Yolları Yönetimleri tabii ki doğru ve çok takdire şayan işler de yaptılar. Örneğin transit yolcu uygulamasına ağırlık vermek ve sistemi ona uygun hale getirmek yaptıkları en iyi ticari uygulamalardan biriydi. Bu günkü taşınan yolcu miktarı ve ciro bu sayede yükseldi. Ve de transit yolcu uygulamasını destekler mahiyette hazırlanan reklamların yurt dışında THY’ nın bilinilirliğini yükselttiği de ortada. Her ne kadar çalışanların bir bölümü yapılan bu reklamların gereksiz ve aşırı pahalı olduğunu belirterek şirketin reklam faaliyetlerini kendi görüşlerine göre değerlendirip, yıpratmak istese de kanaatimce bu tanıtım transit yolcu uygulaması ile örtüşen bir çalışmadır ve yerinde yapılmıştır. Ve de bu tanıtımların Türk Hava Yollarının taşıdığı yolcu sayısına ( + ) katkısının olduğuna / olacağına inanmaktayım. Şirketin olası bir kriz döneminde de Türkiye’yi pazarlayan bir reklam dizisine hayat vermesinin yerinde olacağını belirtmek isterim. Kriz dönemlerinde tasarruf gerekçesi ile reklam faaliyetlerini noktalamak yapılabilecek en yanlış hareket olup tanıtımın sürekliliği konusuna büyük dikkat sarf eden THY yönetiminin böyle bir hataya düşmeyeceğine eminim. Yurt içinde ise Türk Hava Yolları 2015 yılında Türkiye’nin en değerli markası oldu. (Uluslararası Marka Değerlendirme Kuruluşu Brand Finance araştırması sonucu )
Bu arada filonun cesaretli bir şekilde büyütülmesini de takdirle karşılamak gerek. Bu arada tabii ki uçak tedariki konusundaki sözleşmeler de büyük önem arz ediyor. Ve bu konuda bir bilgimiz hali ile yok. Yeter ki yukarıda da belirttiğim üzere Türk Hava Yollarının kontrolü dışındaki gelişmelerden ötürü şirket bocalamasın. Allah vermesin böyle bir durumun vukuunda sözleşmelerin belirli maddelerinin ön plana çıkacağı kuşkusuz.
2003 yılında bu yönetim iş başına geldiği zaman Genel Müdür Yer İşletme Yardımcılığı kadrosu iptal edilmiş ve yer İşletme ünitesi Genel Müdür Ticari Yardımcılığına bağlanmıştı. Nedenine girmek istemem. Ancak yeni yönetimin ilk icraatlarından biri bu kadronun yeniden ihdası olmuştu ki o an için eski yönetimin bu yanlış kararının düzeltilmesi bahis konusu ünite çalışanlarının yönetime yakınlaşmasını sağlamıştı. Ne yazık ki Yönetim bu konudaki hassasiyetini devam ettirmedi ve istihdam konusundaki yanlış kararları ile çalışanları kendisinden uzaklaştırdı. Yine de ilk adım çok müspet ve doğru atılmıştı.
Türk Hava Yolları yöneticilerinin 2003 yılında yer Hizmetlerindeki duopol yapıyı ortadan kaldırmak amacı ile TGS’yi kurmaları ve faaliyete geçirmeleri de takdir edilecek uygulamalarından biri. Her ne kadar bu konu 2003 öncesi THY Yönetimi tarafından projelendirilmiş ve uygulamaya konularak havayollarına hizmet verilmeğe başlanmış ise de şu veya bu nedenle sürekliliği sağlanamamıştı. Tabii ki önemli olan uygulamanın sürekliliğinin sağlanmasıydı. Olmadı. Bu doğru adımı atmak 2003 yılında göreve gelen THY Yönetimine kısmetmiş,
Mutlak ki bizlerin, dışarıdakilerin duymadığı, bilgi sahibi olmadığı birçok doğru daha vardır. Şayet bir gün birisi bunları doğru olarak yazıp bana gönderirse ve de anlatımın doğruluğu konusunda aynı fikirde olursam tabii ki yayınlarım.
Planlama, Büyüme Uygulamalarından Sonra Şekillendirildi.
Önce şirketin bir bölümünü büyütüp daha sonra bu büyümenin alt yapısını hazırlamaya çalışmak hayli zor ve işletme mantığı ile örtüşmeyen bir uğraş. Evet, bazı hayati konularda planlama uygulamalardan sonra yapılmaya veya duruma uydurulmaya çalışıldı. Bunun en tipik iki örneği ise yabancı pilot istihdamı konusu ve Habom. Genelleme yapmak istemem ama Türk Hava Yollarının telaşla kendi ülkelerinde iş bulamayan yabancı pilotları istihdam ettiği çok konuşuldu, örneklendi. Kendi yazımdan bir alıntı yapmak istedim. Arada bir Amerika’dan gelen birine rastlasanız da, mutlak Amerika’ya bilmem ne kadar uzak Pasifikteki nokta gibi bir yerden geliyordur. Adı Amerika. İngiltere’ den gelen bir kaptanımız mevcutsa Büyük Okyanus’un güneyinde Tahiti’ nin 2170 Km güneydoğusunda yer alan volkanik kökenli bir adadan, dünyanın nüfus bakımından en küçük ülkesinden ithal edilmiştir. Bu adalar topluluğu Birleşik Krallığa bağlı ya. Sayın kaptan için İngiltere’den ithal denmesinde mantıken bir sakınca yoktur. Üstelik THY müracaat eden yabancı cock-pit personelinin elinde ülkelerinin falan filan şirketinden edindiği bir sertifika da var. Görür görmez buyur ediyoruz. Sorgu, sual yok. Ülkende çalışırken şirketinden neden ayrıldın, ayrıldın mı atıldın mı, suçun neydi diye araştıran da yok. Bu durumda, İster misiniz Sn. Kotil Afrika’da THY uçuş noktalarının artırılması konusundaki ulvi görevimizi hatırlayıp bu kez de “Sivil Havacılık konusunda bizim kadar gelişmemiş olan ülkelere cock pit personeli yetiştirerek bu konudaki gelişimlerine destek sağlıyoruz” desinler. Vallahi bunu bile alkışlayan çıkar aramızdan.” Her ne ise bu gün bahis konusu durumda hayli büyük düzelme oldu. Şimdi müracaat eden pilotların, hangi şirketlerde çalışmış olduğu, şirketinden neden ayrılmış bulunduğu vb. hususlara ilaveten sertifikaları araştırılıyor. Ne zamandan beri mi? Kötü örnek göstermeğe gerek yok. Hani Almanya’dan gelen bir ihbarla ortaya çıkartılan ve şirketten uzaklaştırılan bir pilot ( ? ) vardı ya. Allah yolcuları ve Türk Hava Yollarını korudu..
Evet; Habom ve THY Teknik. Önce Habom ayrıldı. THY’ ye hizmet satar duruma getirildi. Milyonlar harcandı. Yürümedi. Teknik ünitede iş barışının zedelenmesi başka şeye benzemezdi. Sonunda Hamdi Beyin yapboz denemesi ters tepti. Habom’la THY Teknik yeniden birleştirildi. Tabii ki şimdi üç satırda anlattığımız bu süreç çok sancılıydı. Bu konuda en tuhafıma giden husus ise bu işlemin Genel Müdür Teknik Yardımcılığı görevinde bulunmuş olan Temel Kotil’in Genel Müdürlüğü döneminde yapılmış olması ve kendisinin bu konuda Hamdi Topçuya muhalefet edememiş olmasıydı. Bizim pek bilmediğimiz biat kültürü işte böyle bir şey galiba. Her ne ise deneme ve yanılma metodu ile alternatif düzen denendi ve bu konuda başa dönüldü. Süreç boyunca yaşanan menfiliklerin hangisinin nasıl düzeltildiği konusunda fazla fikrim yok. Bu işin Türk Hava Yollarına maliyeti konusunda da. Bu iki konu THY’ nda planlamanın uygulamanın arkasından şekillendirildiğinin en somut göstergesi.
Mal ve Hizmet Alımı
Her ne kadar konuya ilişkin olarak yazılan romanı kaleme alan aynı zamanda anlatılan olayın başoyuncusu ise de, yine de Türk Hava Yolları SKYLIFE’ ın hazırlık, tasarım ve baskı işlerinin yapılması için bundan önceki yöneticilerin yarattığı çok özel şartları haiz hizmet alım usulünün ( ? ) şirketin tüm benzeri mal ve hizmet alım işlerinin yapılmasına yönelik kuşku duyulmasına neden olmasını doğal karşılamak gerekir. Genelde bu tür işlerde birilerinin kollandığı intibaı var. SKYLIFE 2003 ihalesi ise bunun en somut örneği. Son ihalede bu hususun düzeltildiği bilgisi ( resmi olmamakla birlikte ) ulaşmış ve de bunu konu ile ilgili yazıda okurlara duyurmuştum. Buna rağmen MR’ ın bu bölgesinin net olduğunu düşünebilmek mümkün değil.
Gelelim realiteye. THY büyümesine büyüdü ama büyük başın derdi de büyük olurmuş derler. Evet; Yönetimin ve yöneticilerin mahareti bir kriz anında ortaya çıkıyor. Tabii ki temennimiz “ en iyi” lerin kalitesinin ortaya çıkması için uzun bir kriz süreci yaşamaktan Allahın Türkiye’mizi ve Türk Hava Yollarımızı koruması olur. Yine temenni ederim ki, Rusya ile gerginleşmenin sonrasında terör olaylarındaki artışın ve de terörün şehirlerimize inmesinin menfi etkileri Turizm faaliyetlerimizle birlikte Türk Hava Yollarını bundan fazla zora sokmasın. İyi uçuşlar olsun.
Yorumlar Tüm Yorumlar (38)