Toplu sözleşme görüşmeleri esnasında Sendikanın talebine baz olmak üzere çalışanların önümüzdeki dönem ile ilgili akçeli ve sosyal haklara ilişkin olarak beklentilerinin belirlenip belirlenmediğini, başka bir deyişle bu tespit için çalışanlara bir anket uygulanıp uygulanmadığını bilemiyorum. Peki; bu da nereden çıktı diye soracak olursanız, hatırladığım kadarı ile 1970’li yıllardan bu yana sözleşme çalışmalarına böyle başlanırdı. Bunun dışında da Sendikacılar iş yerlerini dolaşır ve çalışanların isteklerini ayrıca belirlemeğe ve anlamaya çalışırlardı. Bu anlatım sizlere mutlak çalışanların sendika yöneticilerine büyük ücret artımlarından bahseder olduklarını düşündürecektir. Tablo hiçbir zaman böyle bir görünüm vermezdi. THY çalışanları ve makulü talep etme ve şirketin imkânlarını da değerlendirme alışkanlığındaydılar. Tabii ki belirtmek gerekir ki, o dönemlerde alınan maaş ile geçinebilmek bu günkü yaşam şartları ile şartlarla mukayese edilemeyecek kadar kolaydı.
Hiç Kimse Maaşından Mutlu değil.
Kazın ayağı bu gün de beş perde ama görünümü sanki değişik. Normal yaşam şartları ile başa baş gelecek diyemiyorum ama bunu biraz da olsa karşılayacak bir ücret artımının işveren kesimine çok büyük bir maaş zammı olarak görüneceği tabii. Zira hepimizin bildiği üzere Sivil Havacılık Sektörünün belirli bir bölümüne ödenen meblağ yoksulluk sınırını zorluyor ve mutlak ki asgari geçim sınırının altında. Herkes maaşından mutlu değil İşçi sınıfının gelirini ayrıca düşünmek gerek. Bu gelirin normale yaklaştırılması bu güne kadar mümkün olmadı. Hatta bir takım istihdam uygulamaları ile daha az gelire sahip aynı unvanlı başka bir sınıf bile yaratıldı. Memur zümresi için de görünüm aynıya yakın. Bu unvan ile görev yapan çalışanların bu gün belirtilen yaşam standartlarına nasıl ulaştırılabileceğini ise kestirebilmek hayli zor. Evet, sektörün maaşları genelde tatminkâr olmaktan hayli uzak.
İşçi Tercih Ettiği Sendika ile Yaşama Durumunda.
THY Teknik’ de ne olacağı halen belli değil. Herhalde epeyce beklemek gerekecek. Hukuki süreçler çabuk sonlanmıyor ülkemizde. Esasen görünüm de Türk Hava Yollarından farklı değil. Hadi eskiden H.Topçu tehdidi vardı. Ya şimdi? İlker Bey aynı çizgide mi ilerliyor? Benim açımdan atanma sırasında çoğumuzu ümitlendiren o mesajın yarattığı etki silindi gitti. Tabii ki bunu en çok THY çalışanları düşünmeli. Sonuçta herkes seçtiği Sendika ile yaşama durumunda.
Şekil Şartını Yerine Getirmek için Sözleşme Görüşmesi Yapmak.
Esas konumuz Hava İş’in yetkili olduğu Türk Hava Yollarının diğer cenahı. İnanılmaz bir duruş sergileyerek yönetimin işaret ettiği yönetimi Hava İş Sendikanın başına getiren necip THY çalışanları Topsuz İş Sözleşmesinin imzalanması için fazla beklemeyecekler. Bundan eminim. Şu anda hazırlığa yönelik her hangi bir kıpırdanma yoksa da, Topsuz Sözleşme görüşmelerinin usulen de olsa başlamasını takiben kısa bir süre içerisinde sonuçlanacağını düşünüyor herkes. Aksi bir oluşum eşyanın tabiatına aykırı zaten. Sendikaya yakın çevreler de zaten bunu ifade ediyor. Hükümetimizin ve İşvereninizin öngördüğü zam oranına “ Evet “ demekten başka yapacak bir şey yok gibi görünüyor. Tabii ki yine usulen de olsa pazarlık yapılıyor görünümü kısa bir süre için verilecektir. Başka bir deyişle “ Topsuz İş Sözleşmesi” görüşmeleri işin şekil şartını yerine getirmekten öte değil. Mantık böyle söylüyor. Yanılmış olmaktan ve Hava İş Sendikası yönetiminden özür dilemekten zevk duyacağım. Bir çalışan arkadaşımız “ siz % 10 maaş zammı ile sonuçlanacak 6 ay süren bir sözleşme görüşmesinin mi, yoksa bir ayda % 7 ücret zammı ile noktalanacak bir toplu iş sözleşmesinin tarafı mı olmak istersiniz diye sordu? Aslında bu bir matematik bir hesaplama konusu değil. Siz ne dersiniz?
Çelik İş’in Hava İş’e Seslenişi, Doğru ama Yakışıksız.
Çelik İş Sendikası Başkanı çizmeyi aşıp Hava-İş’ e nasihat edercesine seslendi. “Biz bu konuda Hava İş’in rakibi değiliz. Onlar bence ulaşım iş kolundaki sendikalarla ilgilensinler. Bu anlayışla devam ederlerse sıkıntı çekerler. Sadece THY’de kalırlarsa barajı geçemezler. Burayı bırakıp başka şirketlerde örgütlenmeye baksınlar. Yargıtay’ın kararı son derece nettir. İnsanları kandırmasınlar, aldatmasınlar” Hava-İş’in sendikal yaşamdaki mevcudiyetini sürdürebilmesi için mutlak üye sayısında artış sağlaması gerekir. Evet, Türk Hava Yollarındaki siyasi manevralar beni ilgilendirmiyor. Yönetim Kurulu Başkanının veya Genel Müdürün konuya yaklaşımlarını net olarak bilemiyor ve bu konunun halen Hamdi Topçu beyin diktiği tohumlar sulanarak yeşertilmeye çalışıldığını düşünüyorum. Geçtiğim yazıda Çelik İş Başkanının bu ifadelerini yakışıksız bulmama rağmen doğruluğundan bahsetmiştim. Hava –İş’in hedefinin Sivil Havacılık Sektöründeki diğer kuruluşlar olduğunu bilmeyen yok. Ancak sektördeki diğer kuruluşların çalışanları Hava-İş yönetimine güvenecekler mi? THY örneğinden görülenlerden ve yaşananlardan hareketle Hava İş’ e üye olmak için kendilerini, işlerini hiçbir şekilde riske etmeyeceklerdir. Peki; etmeleri gerekir mi? Kişisel görüşüm hayır. Hamdi beyin düşüncesi Hava-İş’i tamamı ile sahneden indirmek hatta silmekti. Attığı adımlar ile bunda başarılı olduğu söylenebilir. Evet; sektör şirketlerinin çalışanları ya bu günkü durumlarını yaşamayı sürdürmeyi veya Hava İş üyesi olmayı tercih etme durumunda kalırlarsa sizce nasıl bir karar verirler. Eminim ki çok şikâyetçi oldukları bu günkü durumun devamını isteyeceklerdir. Ve de haklıdırlar. Hava – İş yönetimi önce çalışanların kendilerine güvenmeleri için bir şeyler yapmayı denemelidirler.
Dünkü ( 09 Ağustos 2015 ) gazetelerde Hava-İş’in Türk Hava Yolları’nın pilot istihdamı ile ilgili yaptığı bir açıklama yer aldı.Sonu hukuki işleme başvuracağız ile biten bir açıklama. Aynı haber tabii ki APH’ da da yer aldı.Bundan 4 ay kadar önce, Nisan ayında iki hafta üst üste aynı konuya değinen iki yazı yazmıştım. AirPortHaber’ de aynı konu kaleme alınmıştı birçok kez. Başka bir deyişle benimkiler geç kalmış yazılardı (TEMEL KOTİL: YABANCI UÇAK TEKNİSYENİ DE ALABİLİRİZ / TEMEL KOTİL: YABANCI PİLOT ALIYORUZ DİYE BİZE KIZMAYIN) Pek de kısa sayılamayacak bir süre sonra Hava-İş’ de bu konuda bir ses çıkmış olması güzel. Ne de, nasıl etkili olacaklarını ise kestirebilmek tabii ki mümkün değil.
Bana Dokunmayan Yılan
Ben çok uzun süredir Yılmaz Özdil’i ve Bekir Coşkun’u okurum. Sabah ilk işim bu desem yalan olmaz. Özdil bu gün “ Sefa “ başlıklı bir yazı yazmış. Soma işçilerinden bir “insan oğlu insan “ örneğini irdeliyor bu yazısında “.Konumuzla ilgisi ne derseniz Yazının için de bir tek Sendika sözü bile geçmiyor. Tek bir kelime yok konumuzla ilgili. (“http://www.sozcu.com.tr/kategori/yazarlar/yilmaz-ozdil ) Ve yazı “ Nasıl olsa sefa gibilerine kimse sahip çıkmıyor..“ cümlesi ile bitiyor. Merakım o ki; Madencilik ve Taş Ocakları iş kolunda mevcut ve yetki sahibi olan 5 adet Sendikanın, (Türk Maden-İş: 27 bin 251 üye (yüzde 14.32), Genel Maden-İ ş: 10 bin 992 işçi (yüzde 5.77), Dev Maden-Sen: 174 üye (yüzde 0.09), Öz Maden-İş: 74 üye (yüzde 0.04), Tüm Cevher-İş: 1 üye (yüzde 0) üyesi olsun veya olmasın Sefaya neden sahip çıkmadığıdır. Bu sendikaların ve bağlı oldukları Konfederasyonların böyle bir konuya neden ve nasıl duyarsız kalabildiğidir? Mağdur çalışan bu sendikalardan birinin üyesi olsun veya olmasın bunu dikkate almadan sektörün yüksek seviyede insani değerlere sahip olan bu Sektör çalışanları içinde durum farklı olmamalıydı. Onların da bu güzel insana omuz vermelerini ne de güzel olurdu. Tabii ki “ Bana dokunmayan yılan bin yaşasın “ sözünü bu denli, bizim kadar benimsemiş bir toplumdan bunu beklemek hayal. Bu hale nasıl geldik? Yazık ki, çok yazık.
Yorumlar Tüm Yorumlar (20)