Siyasi konulu bir yazının Sivil Havacılık sitesinde ne işi var? vb. muhtemel yorumlara vereceğim cevabı peşinen bu satırlara yazayım istedim. Bu şekilde onları APH yorumları içerisinde cevaplamama gerek kalmaz. Bu konu bu sitede neden yer alır? 2004 yılında Özel statüde olmasına rağmen, siyasi iktidarın başına parti komiseri zihniyetli insanları ataması sonucunda ilk etapta 350 çalışan işten çıkartılmadı mı? 2005 ve 2006’ da siyasi iktidarın özellikle devlet kuruluşlarında kadrolaşması tenkit edildiği günlerde bir siyasi önde gelenimiz yaptığı bir konuşmada kendisine kadrolaşma ile ilgili olarak yöneltilen suali “ Her dönemde bu tür şeyler olur, onlar da başa gelince bizimkileri işten çıkartırlar “ dememiş miydi? Siyasi gücün ağırlığının çok büyük ölçüde hissedildiği bir kurumun büyüğü bir konuşmanın arasında “ 2009 yılında bu kurumda eskiye ait hiçbir şey kalmayacak “ gibi bir söz söylememiş miydi? Bundan kasıt herhalde Genel Müdürlükteki masa ve sandalyeler değildi. Her ne ise emekliliğinin dolup dolmamasına bakılmaksızın çalışan insanlar işten uzaklaştırılmadı mı? İnsan kaynakları ile ilgili birçok husus “Sizden, bizden “ ayırımı ile şekillenmedi mi? Bir yorumcumuz bu dönemde “IK yönetimi alanında açık açık ve taammüden katliam yapıldı” diyordu. Bunlar yaşanmadı mı? Evet, işte bu ve benzeri nedenlerden ötürü bu konu tüm Türkiye’yi, ülkemizin tüm çalışma hayatı ile birlikte tabii ki bu oluşumları tüm ağırlığı ile hisseden en büyük kuruluşu bünyesinde barındıran Sivil Havacılık sektörünü de ilgilendiriyor.
Temennimiz ve dileğimiz Türkiye de hangi parti veya partiler iktidar olursa olsun bu tür bağnazlıkların bir daha yaşanmaması ve insanların bu tür siyasi yönlendirmelerle birbirine düşman edilmemesi.
2002 yılında yapılan erken seçim.
Hatırlarsınız herhalde 2002 yılında bir siyasi parti “erken seçim “ diye tutturmuştu. Bastırdı, işine gelenler de şiddetle ve gönülden (?) destekledi tabii ki. Erken seçim yapıldı. Ve yapılan erken seçim sonucunda o parti barajı aşıp meclise giremedi. AKP ve CHP mecliste temsil edildi.. Ve AKP’ nin 2002’ de başlayan tek parti iktidarı 2015 seçimlerine kadar sürdü. Bu defa da tarih tekerrür ederse buna en çok sevinen tabii ki o dönemde iktidar olan parti olur. Bbu parlamentoya değil iki, üç siyasi parti girse bile görüşmeye gelen siyasiler baltaları saklamış mı, saklamamış mı bakmaya gerek kalmaz İsterseniz baltalar elinizde dolaşın. Bundan hangi partinin kazançlı çıkacağı belli.. Mutlak balkondan halka “ Nerede Kalmıştık” diye soracaklardır. Bu duruma neden olanlar ne der, ne anlatır bilemem.
2015 yılı genel seçimi
Seçim yapıldı. Sonuçlar ortada. O gün bu gün siyasi partilerin birbirlerine atmaya çalıştıkları vücut çalımlarını izliyoruz. Yazıyı kaleme almaya başladığım bu gün ( 27 Haziran ) itibarı ile durumda herhangi bir açıklık yok. Kimi milli irade bize muhalefet görevi verdi diyor ve kenarda duruyor, diğeri en erken seçim ne zaman olursa olsun diyor, İktidar partisi baltaları kaldırın öyle gelin diyor. Ana muhalefetin durumu biraz daha toleranslı olsa da son noktayı koyacak durumu yok gibi. Yeni seçilen milletvekillerinin “Olası bir erken seçimde bize ne olur” sorusu üzerine CHP lideri Kılıçdaroğlu ‘Listelerde önemli bir değişiklik yapılmaması, özellikle önseçimle gelenlerin yerlerini koruması’ kararı aldık haberi yer aldı basında. Buna ilaveten Rövanşist olmayacağız sözü ne ifade ediyor dersiniz? Başbakanın meclisteki 258 kahramanı ile ( kendi sözleridir ) hiçbir zorlamayı kabul etmeyeceğini ifade etmesi de ayrı bir konu. Bu güven nereden geliyor derseniz, hiç şüpheniz olmasın erken seçimin kendilerine yarayacağını bilmesinden kaynaklanıyor. Bu da gösteriyor ki hangi parti koalisyona olur derse desin seçim öncesi verdiği sözlerin bir kısmı düşmüş kalacak anlaşılan. Türkçesi hiçbir şey olmamış, yaşanmamış gibi ortak olunacak. Arkadan söylenecekler de belli. Alışkın olduğumuz deyişler. Ülkenin âli menfaatlerinin gereğini yaptık. Hayırlısı olsun diyelim. Bunlara değinmeden olmuyor ama konumuz işin bu tarafı değil.
Siyasi partilerin vaatleri
Kendimi bildim bileli gördüğüm seçimlerin öncesinde siyasi partiler tarafından açıklanan en flaş ve halka dönük vaatleri 2015 genel seçimi öncesinde gördük. Birkaç spesifik konuya yönelik vaatleri aşağıda bir tablo’ya koyduk. Hangi parti neyi vaat etti. Bunların önemsediğimiz bölümünü bir arada, yan yana görelim istedik. Tabii ki bunlara ilaveten senenin belirli bir ayının bir iki gününe ve de diğer başka konulara ilişkin hesap sorulmasına ilişkin geçen dönemin muhalefet partileri ile bu seçimde meclise girme başarısını gösteren siyasi partinin ortak vaatleri de mevcut. Bu vaatler bu konumuzun dışında.
Türkiye’deki emekli, asgari ücretli ve taşeron statüsünde çalışan kaç kişi?
Özetle, koalisyonu kuracak hangi parti olursa olsun verdiği sözlere dikkat etmesi gerek. 2014 verilerine göre Türkiye’ de 9.400.000 emekli insan mevcut, asgari ücretle çalışanların sayısını ise kayıtlar 5.000.000 olarak veriyor. Taşeron statüsünde çalışan işçi sayısı ise 1.483.000. Başka bir deyişle verilen sözlerin bir kısmı 15.883.000 kişiyi ümitlendirdi. Eğer TBMM’ de en fazla sandalyeye sahip siyasi partimizin Türkiye genelinde aldığı oy sayısının 18.864.355 olduğuna bakarsanız, emekli, asgari ücretli ve taşeron statüsünde çalışanların toplam adedini küçümsememek gerektiğini daha net anlayabilmek mümkün. ( Diğer üç partinin aldığı oy sayıları CHP 11.518.002, MHP 7.519.034. HDP 6.056.261) Tabii ki bu 15.883.000 kişinin hepsinin verilen sözlere sadakati aynı şekilde menfi olarak değerlendirmeyeceği açık. Siz isterseniz toplamda beş değişeceğini bir hesaplamaya çalışın. Artık meclise 3 parti mi girer, ne olur bilinmez. Ama bu arada yapılacak olan bir erken seçimde dört milyon kişinin sözünde durmayan veya vecibeden kaçan siyasi teşekküle karşı vaziyet alacağını düşünün Hatta isterseniz 3.000.000 kişinin siyasi partinin sözünde durmamış olmasını hazmedemeyeceği varsayımı ile meclis aritmetiğinin nasıl değişeceğini hesaplayın ve bu konuda çeşitli projeksiyonlar yaratın.
Bu durumdaki siyasi partilerimizin bu günkü oy sayıları ile oranlarına ulaşamayacakları açık. Sizce erken seçimin propaganda döneminde bu durumu halka anlatmayı, buna neden olanları afişe etmeyi ve onlara oy verilmemesi gerektiğini anlatacak bunu iş edinecek birileri çıkmaz mı ortaya.
Siyasilere halk güven duymuyor. Siyasilerde birbirine.
Evet, kim kiminle koalisyon kurarsa kursun ortağı ile önce verdikleri sözlerin yerine getirileceği hususunda anlaşmalı ve konuları koalisyon protokolüne yazılmalıdır. Başka bir deyişle çalışmaya başlarken aynı anda savunma mekanizmasını da hazırlamalıdır. Hatta bir adım öte, koalisyon protokolünün bu maddelere ilişkin bölümleri mutlak açıklanmalıdır. Malum siyasilere güven fazla değil. Eh, siyasilerimizde birbirine güven duymadığına göre yapılması gereken bu. Aslında MHP ve HDP koalisyon partilerinin yıpranacağı ve bir erken seçimde bunun partilerini doğal olarak güçlendireceği düşüncesi ile taşın altına “ Milli irade bize muhalefet görevi verdi” bahanesi ile elini koymak istemiyor. Bu da bir hesap tabii ki.
Durumu daha iyi yorumlayanlar var galiba.
Tesadüf bu ya, bu gün ( 25 Haziran ) hiç okumadığım bir gazeteye göz atma fırsatı buldum. Ekonomi sayfasına bakınca, acaba seçim propagandası devam mı ediyor diye düşündüm. Aylardır, muhtemelen seneyi de geçmiştir ele alınması ihmal edilen Taşeronlarla ilgili yasa “Taşerona kadro yasası geliyor “ başlığı ile duyuruluyordu. İkinci haberi Sanayi Bakanımızın “ Temel ilimlere teşvikin artırılması amacı ile ilk on bin kişiye kadar verilen bursların ilk 25.000 kişiye kadar verilmesine ve burs miktarlarının yükseltilmesine karar verildiğine yönelik beyanatı yer alıyordu. Üniversite sınavlarında ilk beş bine girenlerden temel bilimleri tercih edenlere aylık 2000 TL, 5 ila 10 bin arasındaki sıralamaya girenlere ise aylık 1000 TL burs verileceğini ve 1 ila 10.000 sıra arasında yer alan öğrencilere ise aylık 1500 TL burs verileceğine ilişkin beyanatını duyuruluyordu. Ekonomi sayfasının devamında ise yarım sayfadan biraz küçük olarak “Emeklilere Yaz Müjdesi “ haberi yer alıyordu. Haziranda intibak, Temmuzda Enflasyon Zammı, Ağustos ayında ise Promosyon ödemesi şekillenecek haberi yer alıyor. Aynı gazetenin bu günkü 26 Haziran sayısında ise; çalışan anneye 1000 TL, İşsize günde 36 TL harçlık haberi mevcut. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanının acil olarak 70.000 yanlış okumadınız / yanlış yazmadım 70.000 bilişim uzmanına ihtiyaç duyulduğuna ve de 2023’ de bu gereksinimin 300.000’ ne yükseleceğine İlişkin konuşması ile bir Devlet Bankasının Kobi’lere vereceği 100 Milyon Euro kredi haberi de aynı gazetenin ekonomi sayfasında yer alıyor. Vekillerimiz yemin ettiler ama Meclis Başkanını seçecek. Hükümetin kurulma çalışmaları yürütülecek, başka bir deyişle siyasilerimizin başlarını kaşıyacak zamanları yok. Halkımızda bu konulara kilitlenmiş durumda ve bu aşamalar geçilmeden kimsenin kimseden bir beklentisi de yok. Sizce bu neyin hazırlığıdır ki? Galiba birileri durumu daha iyi veya farklı yorumluyor ve şimdiden hazırlığa başlamış.
Seçmenlerinize anlatabilecekseniz vaatlerinizi göz ardı edin ve sonucu yaşayın.
Evet; seçmenlerinize söz verdiniz. Eğer seçmenlerinize anlatabilecekseniz istediğiniz sözünüzün uygulamasını erteleyebilirsiniz. Karar tabii ki sizlerin. Ancak sizden kimse “ bizi tek başına iktidar yapmadınız, dolayısı ile vaatlerimizin hepsini yapabilmemiz mümkün değil gibi sözler duymak istemiyor. Eğer bir koalisyonun tarafı olacaksanız, özellikle; asgari ücrete, taşeron statüsünde çalışanlara ve emeklilere verdiğiniz sözleri ve de sağlığa yönelik vaatlerinizi mutlak yerine getiriniz. Aksi takdirde neler yaşanacağını hep birlikte göreceğiz. Bu konuda millete başınız hep eğik kalacak. Diklenebilmeniz için daha kaç seçim yaşamamız gerekir bilemiyorum. Uzun bir dönemi daha “ Hesap soracağız “diye geçireceksiniz herhalde. Halkla sözleşme imzalamadığınıza göre sözden caymanın belirlenmiş bir cezası yok. Ama temenni ederim ki bu kez Milli İrade sizlere emsal olacak bir ceza biçsin. Malum Hürriyet ancak halkın hükümeti kontrol ettiği yerde var olur.
Yorumlar Tüm Yorumlar (12)