10 Ekim 2015 günü Ankara’da Cumhuriyet tarihimizin en büyük terör saldırısını yaşadık ve 95 vatandaşımızı yitirdik. Temennimiz; saldırıda yaralanıp hastanelerde tedavi görenlerin sağlıklarına kavuşması. Kalbi başsağlığı dileklerimi sunuyor, sonsuz rahmetler diliyorum.
TERÖRÜ LANETLİYORUM.
TERÖRİSTİ LANETLİYORUM,
BU MENFUR SALDIRININ ARKASINDA HANGİ DEVLET KİŞİ VEYA KİŞİLER VARSA HEPSİNE LANET OLSUN.
” Kalite asla tesadüf değildir. Kalite üstün bir amacı belirlemiş olmanın, İçtenlikle çaba göstermenin, Akıllıca bir yön izlemenin ve becerikli bir uygulamanın sonucudur. Kalite pek çok alternatif arasındaki akıllıca seçimdir.”
Urfalı Hacı Mehmet. Bir Kebapçı.
Yukarıdaki sözü eski yıllarda Ankara’da bir kebapçıda okumuştum. Urfalı Hacı Mehmet’in Lokantasında. Yanılmıyorsam Tunalı Hilmi Caddesi girişindeydi. Bu lokantada sözün doğruluğunu gösteren bir yemek yemiş ve yakışır bir servis almış olduğumu anımsıyorum. 2004 yılıydı. Aradan uzun seneler geçti. Halen hatırda olması yukarıdaki sözün lokantanın uygulamalarına aksetmiş olduğunun bir göstergesi.
Bizim Sektörde Kaliteye Bakan Yok.
Bizim sektörde alınan ve verilen hizmetin kalitesine bakan yok. Çok uzun zamandır bu böyle. Ticari kuruluşların faaliyetlerinden kar sağlama amaçları malum. Tabii ki kimsenin buna bir itirazı olmaz.
Bazı havayolları Low Cost mantığı ile çalışan bir işletme olduklarını sık sık vurgulayarak aldıkları tüm hizmetler için ödeyecekleri bedelin bu mantığa uygun olması gerektiğini söylerken, yolcularına bilet satış fiyatlarını ise bu mantıkla şekillendirmiyor. Bunun doğruluğunu görmek için geçtiğimiz bayram öncesi Bodrum, Dalaman ve Antalya için uygulanan bilet fiyatlarına bir bakmak yeterli. Her ne kadar gazete ilanlarında falan filan destinasyonlara örneğin 48 TL fiyatla uçtuklarına ilişkin ilanlar yer alıyorsa da, bu fiyattan ancak 3-5 koltuğun satışa sunulduğu artık herkes tarafından biliniyor.
Yer Hizmetlerinden Şikâyet varsa
Gelelim Yer Hizmetlerine. Eğer bu gün Yer Hizmetlerinin genel kalitesinden bir şikayet varsa hata
“ işletme maliyetini, fiyat artışlarını dikkate almadan her sözleşme döneminde bir öncekinden de düşük bedel ödemek amacı ile bilinçsizce pazarlık yapan” havayollarınındır. Tabii ki herkes maliyetini düşürmek ister. Ama hangi kalemde, nereye kadar. Önemli olan bunu hesaplayabilmek..
Bu Güne Kadar Böyle Bir İhale Yapılmadı. THY Çelebi ve Havaş
Türk Hava Yollarında çalışırken Çelebi ve Havaş yer hizmetleri ihalesine iştirak etmişlerdi. Arkadaşlarım işin maliyetini çıkarttılar ve üzerine döneme uygun, makul bir kar payı koyarak bir hizmet bedeli tespit ettiler. Hizmet bedelini THY’ nin maliyet uzmanları kontrol ettiler ve sonuçta mutabık kaldık. Ve de ihale öncesi iki zarf hazırladık. Bu zarflarda “ İhaleye tespit edilen fiyatın altında bedel sunan firmanın diskalifiye edileceği yazılıydı. Tabii ki içinde belirlediğimiz fiyat yazılıydı. “Zarfı kapattık, arkalarını imzaladık. Zarfı açmamaları isteği ile ihale salonunda kuruluşlara verdik. Ve de İhale başlamadan önce firmalara zarf içindeki bedeli zikretmeden alınan kararın ve uygulamanın kendilerince kabul edildiğini belirten bir yazı imzalattık. Teklif mektupları değerlendirilirken Havaş’ ın belirlediğimiz hizmet bedelinin altında teklif verdiğini gördük. Kendilerine verilmiş olan zarfları açmalarını rica ettik. Ve de Havaş’ı devre dışı bıraktık. Çelebi belirlediğimiz fiyatın üzerinde bir bedel sunmuştu. Tarafımızca belirlenen ve kendilerinde bulunan kapalı zarfta zikredilen fiyata tek kalemde düşmelerini talep ettik. Kabul ettiler. Sonuçta Murat Öztürk beyin Genel Müdürü olduğu Çelebi işi aldı. Yanılmıyorsam TGS faaliyete başlamadan önce THY’ nin sabah 09.00’ da başlayıp akşam 22’ de sonuçlandırılamayarak ertesi güne bıraktığı ihale o gün kırk beş dakikada bitirilmişti. Kendimize ve doğru hesap yaptığımıza güveniyorduk. Esasen bu uygulama ile büyük bir sorumluluk üstlenmiştik. Tabii ki o dönemdeki tepe yönetim bir başkaydı. Onlar bize güvenirdi. Düşüncemiz; belirlediğimiz fiyatın altında bir bedelle hizmet almanın kesinlikle kaliteyi düşüreceği yönündeydi. Yanlış hatırlamıyorsam hizmet aldığımız kuruluşla APRONDA KOVALAMACA OYNAMADAN, BİZİM UÇAKTA YÜKLEME BOŞALTMA İŞÇİSİ EKSİK, TEMİZLİK NEDEN GECİKTİ DİYE BAĞIRIP ÇAĞIRMADAN DÜZGÜN VE KALİTELİ HİZMET ALDIĞIMIZ BİR DÖNEM GEÇİRDİK. Bildiğim kadarı ile bu güne kadar bu ihale şeklini uygulayan başka bir havayolu da olmadı.
Low Cost Mantığı
Low Cost hava yoluna hizmet sunabilmek ise hakikaten bir sorun. Zira en üst seviyede olarak ifade edilebilecek hizmet taleplerini Low Cost mantığına uygun fiyatla talep etmek gibi anlaşılması mümkün olmayan bir yöntem izlemenin amiyane bir tabirle “ uyanıklık “ olduğunu düşünüyorlar belli ki. İş yaşamımda İki yer Hizmeti şirketinde görev yaptım. Bunların birinde görev yaparken filosundaki uçak adedi ve yaptığı uçuş sayısı itibarı ile büyük müşteri olduğunu söyleyeceğim bir havayolu, aynen Pegasus’ un son dört, beş senedir Çelebiye yaptığı gibi hizmet fiyatlarında indirim talep ederken, isteklerinin kabul edilmemesi halinde ayrılıp başka şirketten hizmet alacağını söylüyordu. Hoş Pegasus son iki senedir kendi hizmetini göreceğini söylüyor ama bu da bir yerde aynı kapıya çıkıyor. Tehdidin aracı başka o kadar.
(X ) Şirkete Hizmet Vermezsen, Daha Karlısın.
Kulaktan duymuş olsam bu kadar güvenle yazmam ama benim bakkal usulü yaptığım hesaba göre ( x ) havayolunun yer hizmetini başka kuruluştan almak üzere hizmet aldığı firmadan ayrılması halinde, çalıştığım şirketin bu operasyondan doğan zararı ortadan kalkıyor ve istihdam giderlerinin de düşeceği dikkate alındığı takdirde bir anlamda kara geçiyordu. Buna inanmak zordu ama hesaplama böyleydi. İşin tuhafı patronda bir hesaplama yaptırmış ve benzeri bir sonuç elde etmiş ve hesap doğrulanmıştı.
Efendim ( x ) havayolu zorla mı sizden hizmet alıyor? Vermeyin gitsin başka şirketten hizmet alsın. Bu söylemek kolay tabii ki. Bu arada Havayolu hizmet aldığı şirket tarafından kendi operasyonu için istihdam edilen çalışanların durumunu düşünecek değil ya, Onu düşünebilseler sektörde çok şey değişmez mi?
Sonuçta Hesap Bir Şekilde Denk Düşer.
Hiçbir ticari kuruluş zararına iş yapmaz. Bu noktadan hareketle hesabı denk düşürmek için Yer Hizmeti şirketinin 4 kişi ile boşaltılacak / yüklenecek .uçağa 3 işçi, 3 apron otobüsü yerine yolcuyu uçağa götürmek / uçaktan almak için 2 otobüs tahsis etmesinde şaşıracak bir şey yok kanaatimce.. Temizlik için de tabii ki tablo aynı Biz böyle şeyler yapmayız, sözleşmelere uyarız diyen var mı bilemiyorum..Gerçek bu. Hizmetin kalitesi de bu. Ne kadar ekmek, o kadar köfte derler ya. İşte o hesap. Üstelik hizmet alan havayolu da bu işin böyle şekilleneceğini bilir. Bilir ama paranın yüzü sıcak.
PGS Kendi Hizmetini Kendisi Yapacak.
Şimdi Pegasus aldığı B grubu ruhsat ile kendi hizmetini bizzat yapacak ve uçaklarına daha ucuza daha kaliteli bir hizmet sağlayacak ( ? ) Ancak bu arada olası aksaklıkları fatura edecek bir Yer Hizmeti Şirketi de olmayacak ellerinin altında. Kötü hizmetin de, gecikmenin de müsebbibi direk kendisi olacak. Bu güne kadar yapıldığı gibi “ yolcuya bizim hatamız değil “ demek imkanı da yok. Hizmeti veren de, alanda aynı marka olunca hizmet aksaklığından yıpranacak ve ağızlara sakız olacakta aynı marka olacaktır.
Şu anda da Pegassus’a yer hizmetini Çelebi veriyor. PGS’ de gecikme oranları geçen yıla nazaran hayli fazla. Bunun nedenleri ise malum. Bu gecikmelerde yer hizmetinin payı eminim ki minimumdadır. PGS yer hizmetini bizzat yapmaya başlayınca da dilerim ki Yer Hizmetinden kaynaklanan gecikmeleri aynı seviyede tutabilir.
Çelebi İçin Ne Söylenilebilir?
Çelebi için çalışanlar dâhil çok kimse bir şeyler söyleyebilir. Eski bir çalışanı olarak ben de. Çok iyileri de var. İyileri de. Tüm işletmelerde olduğu gibi kötüleri de. Şöyledir veya böyledir. Kendim dışında kimin ne söyleyeceğini bilemem. Bu konu ile ilintili olarak bildiğim tek şey ise 55 yıldır kesintisiz Yer Hizmetleri işini yaptığı. Ve de yolu ve yöntemi nasıl olursa olsun bu işi ucuza mal etmeyi çok iyi bildiği. PGS’ nin, bunun daha ucuzunu bulacağım diyenin bu hizmete ilişkin birçok şeyden vazgeçmesi mutlak gerekecektir. Ben Low Cost havayoluyum ama bu hizmeti de illaki isterim demek Pegasus için artık zor. Bu kez Pegasus hizmet alımı esnasında fatura edilmemek kaydı ile talep ettiği hizmetleri ( Bunları havalimanında görev yapanlar bilir ) kendi kendinden isteyecek. İsteme durumunda kaldığı zaman da naçar maliyetine de katlanacak. Bırakır giderim diye tehditte de bulunamayacak üstelik.
Amaç Kar Sağlamak Değilse. Cuk Oturdu Demek Gerek.
Amaç kar sağlamak değilse, başa baş bir maliyet için işletmeci mantığı 1000 kişilik bir istihdamın sorumluluğunu yüklenmez. Yapılan yatırım ise ayrı bir konu tabii ki. Bazen işletmeler karlılığı dikkate almadan bu tür stratejik kararlar alabiliyorlar. Pegasusun kararı böyle mi? Bilmiyorum.
Konunun diğer pencereden görünümü, Hani “ cuk “ oturdu derler ya işte o hesap. Bu 1000 çalışan olmasa mevcut uçucu ve kabin personeli sayısı Pegasusun sendikalaşması için yeterli olabilecekti. Öyle veya böyle. Düşünüldü veya düşünülmedi, planlandı veya planlanmadı her ne ise “CUK” oturdu. Yine de PGS’ ye başarılar diliyorum. Mademki bu işe soyundular, iyi olur inşallah.
Vehbi’nin Kerrakesi
Vehbi’nin kerrakesi sene sonu bilançosunda belli olur. Olmasına olur da, PGS’ nin maliyet hesabı tutmaz, şirket gerek maddi ve gerekse prestij kaybına uğrar ve de hisse senetleri bundan menfi etkilenirse yatırımcılarına ne cevap verir? Bu yatırımı neden yaptıklarını nasıl anlatırlar işte onu bilemem. Firma ile ilgili çalışan memnuniyetsizliğinin, sendikalaşmanın, yaşanan standart gecikmeler yanında, uçucu ekip bulamama nedeni ile yaşanan gecikme vb. birçok menfi oluşumun ağılıkla gündemde olduğu bu günlerde müşteriye sunulan hizmet açısından sorun teşkil etmesi muhtemel bir uygulamanın şu anda yürürlüğe konulması bilmem ne kadar doğrudur. Mutlak bunu değerlendirmişledir.
İyi de 2000’li Yıllarda THY Bu işe neden soyundu.
Şimdi birileri eskiye dönüp “ Peki durum böyle de siz neden THY’ nin Yer Hizmeti Ruhsatı alması için uğraştınız diyecek. Evet Türk Hava Yolları senelerce önce Yer Hizmeti Ruhsatı almıştı. Ama bu ruhsat ( A ) grubuydu. Türk Hava Yolları diğer Havayollarına da bu hizmeti satacaktı. Nitekim çok kısa süren bu uygulama başladığı gün kendi uçuşları ile birlikte sözleşme akdedilmiş bulunan 2 havayoluna hizmet sunarak ruhsatın işlerliği sağlanmıştı.2-3 firma ile de görüşmelere devam ediliyordu. Tabii ki bu ruhsat alımından önce hayli fazla hesaplamalar yapıldı ve projeksiyonlar yaratıldı. Karlılığın nasıl sağlanacağı bu fizibilite çalışmalarında görülüyordu. Üstelik bu fizibilitelerin altında o dönemde Türk Hava Yollarında Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı olan, şimdiki Pegasus Genel Müdürü Sertaç Haybat’ ın da imzası mevcuttu. Dolayısı ile bu konuda nasıl kar sağlanacağını Sn. Haybat daha iyi bilirler. O dönemde bir finansçı olarak fizibiliteyi tetkik etmişler ve de üst yönetimin projeyi benimsemediğini bilmelerine rağmen projeye mutabakat vermişlerdi. Zira yaratılan tüm projeksiyonlarda kar görünüyordu. THY’ nin bu işten neden vazgeçtiği ise ayrı bir konu. Yabancısı olmadığımız Ankara baskısı diye özetlenebilir.
Urfalı Kebapçı Hacı Mehmet Halen En Kaliteli Eti Kullanıyormuş.
Buraya kadarı tamam. Ancak emin olunan ve herkesin bildiği bir şey var ki; o da bizim sektörde hizmet kalitesini düşünen kimsenin olmadığı. Yok ki; Urfalı Hacı Mehmet ustanın söylediği gibi ” Akıllı bir yön izlensin ve de alternatifler arasında akıllı seçim yapılsın.” Sonuçta Kebapçı Hacı Mehmet Bey kadar olamıyoruz desem ayıp olur mu? O lokantanın yerini değiştirmiş. Ama halen en iyi eti ve en iyi malzemeyi kullanıyormuş imalatında. Ne aşçısını ne de ocakçısını değiştirmiş. Servis elemanlarını artırmış. Çalışanlar eskidikçe ve sayıları arttıkça maliyet tabii ki fazlalaşmış ama kaliteyi bozmayınca müşterisi de artmış. Bunu anlatmak ne kadar kolay değil mi?
Yorumlar Tüm Yorumlar (14)