CIA’ın ahlak dışı “insan aklı kontrol projesi MK-Ultra”, 60’larda devam eden tek proje değildi.
Smithsonian Magazine için Tom Vanderbilt, “ABD hükümeti bu Soğuk Savaş döneminde düşmanlarını gözetlemek için insanlık dışı çalışan - kuzgunlar, güvercinler, hatta kediler – görevlendirdi” dedi. MK-Ultra'nın aksine, bu proje hiçbir zaman bir Kongre duruşmasına konu olmadı, ancak CIA'nın içindeki bazı belgeler ve kaynaklar, Project Acoustic Kitty'nin gerçek olduğunu onayladı.
Kediler itaatkar değildirler ancak CIA, doğru eğitim ile onların casus olabileceğine inanıyordu. Örgüt ayrıca, hayvanın özelliklerinin başka bir çeşidinden de yararlanmak istedi: Merak!
Sesi kaydetmek için, kedinin fark edebileceği ses ipuçlarının kullanılmasıyla Sovyet liderleri arasındaki ilginç sesleri andıran konuşmaların da kayıt altına alınabileceğini düşünmüşlerdi.
Acoustic Kitty'nin en temel haliyle yapılan acımasız hikayesi birçok yerde anlatılır. Eskiden CIA direktörünün asistanı olan Victor Marchetti’nin de söylediği gibi, temel olarak bir Franken Kitty yaratılması vardı. Marchetti “Kedinin sırtını yarıp, pillerini yerleştirip, kabloladık” dedi. “Bir canavar yarattık.”
Kulağa inanılır gibi geliyor. Ne de olsa, 1960'ların CIA'si çok sıkıntılı durumdaydı. Ancak Project Acoustic Kitty'nin hikayesi o kadar basit değildi, Mental Floss için Matt Soniak yazıyor; “Aslında tamamlaması beş yıl sürdü. Ne de olsa, yüksek teknoloji ürünü bir kedi yaratmak, makaradan makaraya ses kaydı ve oda büyüklüğü bilgisayarlarda küçük bir iş değildi. Sadece bu değil, kediler hala kedi gibi görünmek zorunda kaldılar - tuhaf bir çıkıntı veya şüpheli izleri yoktu”. Soniak şöyle açıklıyor:
“Dış ses kayıt üreticileri ile birlikte çalışan CIA, kedinin kafatasının altına gömmek için 3/4 inç uzunluğunda bir verici yaptı. Mikrofon için bir yer bulmak ilk başta zordu, ancak kulak kanalı asal ve görünüşte açık, gerçek bir yapıt olarak ortaya çıktı. Anten, kedinin uzun kürkünü gizlemek için kuyruğa kadar ince telden ve dokumadan yapılmıştır. Piller, teknolojilere biraz sorun çıkardı, çünkü kedilerin boyutu yalnızca en küçük pilleri kullanmakla sınırlıydı ve kedinin kaydedebileceği süreyi kısıtladı”.
Mankenler ve canlı hayvanlar üzerinde test ettikten sonra, proje ilerlemeye hazırdı ve ilk Acoustic Kitty yaratıldı. Ortaya çıkan sorun: O, (veya CIA redaksiyonları ile anlatması zor) bazı yüksek teknolojili donanımlara sahip normal bir kediydi. Her kedi sahibinin bildiği gibi kediler hep istediklerini yaparlar:
“Laboratuarın dışında, sadece kedi sürüsü yoktu. Sıkıldığında, dikkatinin dağıldığında veya aç kaldığında dolaşıyordu. Kedinin açlığı, başka bir operasyonla ele alındı. Ek cerrahi ve eğitim masraflarının toplam maliyeti 20 milyon dolara çıktığı tahmin ediliyor, ancak Acoustic Kitty sonunda gerçek dünyaya girmeye hazırdı”.
“Yine de bu ilk gezide, kedi karşıdan karşıya geçerken ona bir taksi çarptı ve öldü. 1967'de, proje Acoustic Kitty'nin kalıntılarıyla birlikte hurdaya çıkarıldı”. NSA Arşivi'nden Jeffrey Richelson’ın The Telegraph'a yaptığı açıklamada, “Operasyondan kısa bir süre sonra kedi ameliyat edilmiş olsa idi bile hayatta kalabileceğinden emin değildim.” dedi.
George Washington Üniversitesi Ulusal Güvenlik İdaresi arşivinde, düzenlenen “Eğitimli Kediler Üzerine Görünümler” başlıklı yeniden düzenlenmiş bir not, projenin tamamen başarısız olmadığına işaret ediyor. “Eğitimli kedilerin son muayenesi…… kullanım için… bizi, programın son derece uzmanlaşmış ihtiyaçlarımıza pratik bir şekilde ödün vermeyeceği konusunda ikna etti” diyor not. Ancak, “kedilerin kısa mesafeleri hareket ettirmek için gerçekten eğitilebildiklerini” keşfederek, “kendi içinde dikkate değer bir bilimsel başarı” olduğuna işaret ediyor.
8 August 2017 - AcousticKitty
-/-
International Space Station - ISS'deki günlük zorlukların başında, depolamak için malzemelere yer bulmak gelmekte. Uluslar arası Uzay İstasyonu ISS'de bir şey yapmak - yemek yemek, bilimsel deneyleri yapmak, uzay yürüyüşü yapmak, bir parçayı onarmak, hatta tuvalete gitmek - için gemide bir yerde durup ihtiyacınız olanın yerini bulmanız gerekecektir. Rutin olarak kullanılan eşyalar tipik olarak belirlenmiş yerlerde saklanırken, nadiren kullanılan eşyalar da muhtemelen başka bir yerde depolanmakta olacaktır.
Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) ortakları, artık istasyona yiyecek, su, itici gaz, ekipman ve deneyler için gerekli her tür yükü teslim etmek ve çöpleri dışarı atmak ve/veya bazı malzemeleri geri götürmek için robotik uzay aracı filosuna güveniyor.
Bu ATV’ler (Automatic Transfer Vehicle-Otomatik Transfer Aracı) Avrupa Birliği’nin ürettiği EADS, Japon’ların ürettiği JAHA ve Rusların ürettiği Progress ile yürütülüyor.
ATV’ler, bağımsız bir şekilde veya Uluslar arası Uzay İstasyonu 'ndaki mürettebat tarafından uzaktan uçurulabiliyor ve dünyaya malzeme taşıyabiliyor. Yahut ISS'den atılacak çöplerle doldurulup, kilitlenme ve deorbit (yörüngeden ayrılış) işleminden sonra Dünya’nın atmosferine girişte yanarak yok ediliyor.
Havacılığın otomatlaşmasına karşı uzay otomatlaşması, daha önde görülüyor.
Asıl olay şimdilerde, uzayda bilimsel araştırma yapabilmek. Bilimsel araştırmayı uzayda yapabilmek için, önce kendi üniversitelerinde araştırma yapabilecek duruma geleceksin.
Yakın zamanda “Araştırma Üniversiteleri” sıfatından vazgeçilip “doktora veren üniversiteler” sınıflandırmasına geçilmiş olduğu için, bizim bu atılımı henüz yapamadığımız ortadadır.
“Hükümetler ulusal bilim ve teknoloji politikaları kapsamında, araştırma üniversitelerinin gelişmesi yönünde adımlar atarak ve bilinçli programlar başlatarak araştırma üniversiteleri aracılığı ile uzun vadede hem sosyo-ekonomik değer yaratmayı hedeflemekte, hem de toplumsal sorunların çözümü için gerekli bilimsel altyapıyı geliştirmektedir. Bir ülkedeki inovasyon ekosisteminin gelişmesi ve dönüştürülmesinde, toplumun en önemli bilgi ve yetenek kaynağı olarak araştırma üniversiteleri ülkesel-bölgesel düzeyde önemli bir rol oynamaktadır.
Araştırma üniversiteleri geliştirdikleri entellektüel birikim, oluşturdukları bilgi altyapısı ve yürüttükleri bilgi transferi faaliyetleri ile sosyo-ekonomik değer yaratırlar.”
Geçen gün eksik olmasın Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr.Ali BAL, “Hava-Uzay Araçlarının (Aerospacecraft) Hukuki Rejimi” isimli Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt:15, Özel S., 2013, s.1465-1528 (Basım yılı 2014) doktora tezinden sonra Seçkin Yayınevi tarafından Ocak 2019’da yayınlanan “Uluslar arası Hava Hukuku, Hava Sahasının Hukuki Rejimi” kitabını da bana gönderme nezaketinde bulundu.
Özel havayolu kurma çalışmalarına başladığım 1986 senesinde yararlandığım ilk ve son yayın ise, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi yayını Doç.Dr. Mesut Önen tarafından yazılmış “Türk Sivil Havacılık Mevzuatı ve Uluslar arası Uzay Hukuku Kuralları” kitabıydı.
Yüzümüzü güldüren böyle çok az sayıda “bilim insanı” mızın olması gurur verici.
Times Higher Education (THE), 77 ülkeden en iyi 1000 üniversiteyi endüstri bağlantıları, öğretim kalitesi, araştırma etkisi ve uluslararası görünüm gibi kriterlere göre sıraladı. Türk üniversitelerinde 2015’ten beri devam eden sıra kaybı bu yılki listeye de yansıdı.
TAUG, Türk Araştırma Üniversiteleri Güçbirliği, topu topu altı üniversiteden oluşmakta ve bu altı üniversite, 2018 değerlendirmesinde ilk 400’de bir, ilk 500’de 1, ilk 600’de de 4 üniversite ile yer aldı. YÖK verilerine göre toplam 206 üniversitemiz, hiç de hak etmedikleri bir durumdalar.
Orta öğrenimdeki zayıflık, elbet yüksek öğrenime de yansıyacak.
Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin kulakları çınlasın.
Yorumlar