Nesil ya da kuşak… Ortalama 20-30 yıllık süreç içinde doğan, yaşayan ya da üretilen gruplar için kullanılır. Kayıp kuşak, sessiz kuşak, milenyum kuşağı, X kuşağı, Y kuşağı, 5'inci nesil savaş uçağı vs…
Yenilenen nesiller hiç kuşkusuz dönemin yenilikleri ile gelişimlerini tamamlıyor. Nerede yeni bir şey çıksa sahip olmak istiyor. Alana kadar da peşini bırakmıyor. Örneğin Iphone 14 sahibi bir kişi 15 çıkar çıkmaz almak için sıraya giriyor. Ama gel gelelim aynı kişiler F-35 yerine Eurofighter alacağımız için alkış tutuyor. Bu da pek tabii cehaletten kaynaklanıyor. Arkadaş, F-35 5.Nesil savaş uçağı, Eurofighter 4. Nesil! (Lütfen kimse 4,5 tan 5 diyerek algı yapmasın.)
Eurofighter Typhoon 1994’ten beri üretimde. Ortağı olduğumuz ve parasını verdiğimiz F-35 uçaklarımızı neden alamıyoruz diye sorgulamıyorsunuz? Veya paramız nerede diye neden sormuyorsunuz? Adaletinden şüphe etmeyen Amerika paramızı gasp etmiş olabilir mi?
Tarih tekerrür eder derler ya… Aynı o misal. Zamanında Osmanlı İmparatorluğu da parasını ödediği silahları ve mermileri alamamış, üstüne bir de mahkemelerde uğraşmıştı. Amerikan Providence Toll şirketi ile Sultan II. Abdülhamit mahkemelikti. Evet. Mahkeme bir de haklı olmamıza rağmen 1885’te tazminata hükmetti mi! Buradan buyurun.
Yine bir başka konu da İngiltere ile…
Vickers şirketi savaş gemilerini Osmanlı’ya satmak istedi. Zırhlı savaş gemileri… Parasını da peşin olarak Donanma Cemiyeti tarafından Osmanlı halkından toplanan bağışlarla İngiliz bankasına yatırmıştık. Gemilerin isimleri Reşadiye ve Fatih olacaktı. İlk geminin yapımı tamamlandı. Ama bu sefer İngilizler gemiye el koydu. İsmini de HMS Erin koydular. İkinci gemimiz Fatih ise henüz kızaktayken parçalandı. Osmanlı İmparatorluğu da parasını geri istedi. Ama ne parayı alabildik ne gemiyi…
Armstrong Whitworth şirketi de tüm bu gelişmelerin yanında Brezilya için inşa edilen Rio de Janerio isimli zırhlı gemiyi bize satmak için iletişime geçti. Onun da parasını verdik ama hazır dedikleri gemi, hazır değildi.
Üstüne üstlük parasını verip alamadığımız bu gemiler ve cephaneler İngiltere tarafından 1.Dünya Savaşı’nda bize karşı kullanıldı!!! Atalarımızın bağışlarıyla alınan gemiler!!!
Donanma kurma gayretiyle yine aynı dönemde İtalya’ya bir destroyer, iki denizaltı, Fransa’ya da torpido bot sipariş verilmiş ve ilk taksitleri de ödenmişti. Tabi ki onlar da parayı alıp siparişleri teslim etmemişti. Milyonlarca dolar zarar… Tarih işte…
Vikers ve Armstrong Whitworth şirketi artık kendi isimleriyle yoklar. 1828 – 1999 yılları arasında havacılık, denizcilik ve silah üretimi alanlarında faaliyet gösteren Vikers 1999 yılında Rolls-Royce bünyesine katıldı. Silah, gemi ve uçak üreten Armstrong Whitworth şirketi ise BAE Systems’in bünyesine katıldı.
ŞİMDİ GELELİM BUGÜNE!
Bugün almak için görüşmelerde bulunduğumuz Eurofighter Typhoon, Armstrong Whitworth’un da dahil olduğu British Aerospace (BAE Systems) tarafından üretiliyor. Uçağın motorlarını da Vikers’ın dahil edildiği Rolls-Royce yapıyor.
SİZCE YİNE PARA VERMEMİZ HALİNDE BİZE UÇAK VERİRLER Mİ?
Yorum sizin…
TÜRK’ÜN TÜRK’TEN BAŞKA DOSTU VAR MI?
Geçen hafta beni siyonist diye eleştirenler bile olmuş. Şaşırmadım. Bu mesnetsiz ithamları atanlar yıllardan beri doğru bilgi aleyhinde sistematik olarak saldırılarına devam ediyor.
Ancak şunu unutmamanızı tavsiye ederim. Mustafa Kemal Atatürk ilke ve devrimlerine saldırılmasının yegâne sebebi, bazılarının bu ülkeyi yok etme arzusudur. Ulusalcılık biterse ülke biter. İşte bu sebeple milli değerlerimizi üst düzeyde tutmalı, savunma sanayimizi de güçlendirmeliyiz.
TUSAŞ, BAYKAR, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN ve daha nice güzide şirketimizin önünü açmalıyız. Bakın TUSAŞ’a 5. Nesil savaş uçağı yapıyor. Bakın BAYKAR’a… TCG Anadolu’ya F-35 indiremezsek de yerine İHA’larımız, SİHA’larımız var. Türk’ün Türk’ten başka dostu yok!!!
GELELİM SİVİL HAVACILIĞIMIZA…
Sektör yine dur durak bilmiyor. Her anımız dolu dolu. O sebeple de konulara kısa kısa değinmek istiyorum.
AJET
Geçtiğimiz hafta AJET lansman töreni düzenlendi. 2008 yılında Türk Hava Yolları alt markası olarak kurulan AnadoluJet şimdi ayrı bir şirket olarak AJET kimliğine büründü. Peki, ne değişiyor? Şirketin filosuna bakayım dedim. Hakkımızda kısmında 85 uçak, alt bölümlerde 91 uçaklık filoya sahip yazıyor. Erişim saatleri ile ilgilileri uyarmak isterim. Neyse bu sayıda bir netlik kazanamasam da AJET’in 5 uçakla yoluna devam edeceği açıklandı.
Peki, bunca destinasyon nasıl kat edilecek? Uçaklar THY’den mi kiralanacak? Başka alımlar yapılacak mı? Öz sermayesi ne olacak? Kaç pilot kaç kabin memuru alınacak? Alınacak personelin kriterleri, maaşları ne olacak vs.? Yoksa şirket birilerine mi satılacak? Neden şimdi bu bölünme? Bütünüyle bir bilgi boşluğu var. Bir tane boyalı uçak, yeni ekip kıyafetleri, başka?
Boyalı uçak deyince, geçtiğimiz günlerde THY’nin A321-200 tipi uçağıyla seyahat ederken koltuklardan aşırı derece rahatsızdım. Bir baktım AJET’in koltukları da aynı. THY’nin sayın yöneticileri, acaba siz bu koltuklarda 3 saatlik bir uçuş gerçekleştirdiniz mi? Bu kadar mı rahatsız olur!
Uçakları hafifletmenin bir sürü yolu var. Neden hep yolcuya çektiriyorsunuz her şeyi? İkram dedik, onda da bir değişiklik yok. Buram buram tavuk kokuyor kabin içi. Uyuyan kişi bile ağır kokudan kâbus görmüş gibi zıplıyor. Müşteri hizmetleri deseniz halen işleri aksatıyor. Vermediğiniz hizmetin parasını alıp, iadesini istediğimizde kapı duvar oluyor. Geri bildirim ile ulaşıyoruz. "Çağrı merkezini arayın" diye yanıt geliyor. Arkadaş, hadi geçmiş mailleriniz de sistem çökmesiyle silinmiş, yeniler de mi anında siliniyor? Sahi o çökmenin sebebi ne?
SABİHA GÖKÇEN HAVALİMANI
Sabiha Gökçen Havalimanı ikinci pisti için yine yanılmadım. Türlü türlü bir sürü bilgi var. Yok efendim etrafındaki yapılar tıraşlanacak, yok bu ay açılıyor, şu gün uçak inecek vs. Gecikilen her gün ülke ekonomisine zarar, yolcuya eziyet! Bir an önce artık açılsın. Haa ondan sonra da düşük sezonda birinci pist bakıma alınmalı. Yüksek sezona hazırlık. Ne olur artık yılan hikayesine dönen şu pisti açın!
HAVA TRAFİK KONTROLÖRLERİ
Ben bıkmam. Yazmaya devam ederim. Merak buyurmayın. O sebeple artık bu konuyu deşmese iyi olur gibi şeyler de düşünmeyin. Yine geçtiğimiz hafta ATC’ler hakkında yeni fikirler ortaya atılmış. Yenilerini yetiştirelim, askeriyeden ATC transferi yapalım… Duydukça kahkahalara boğuldum. Yaa bırakın kontrolör yetiştirmeyi, tarlaya fasulye ekseniz 4-5 ay sonra verim alırsınız. Yeni yetiştireceksiniz öyle mi?
Geçtiğimiz gün Antalya meydanda olan olayı duymuşsunuzdur. Deneyim öyle oturarak kazanılan bir şey değildir. O sebeple kalkıp yeni yetiştirebileceğinizi düşündüğünüz personel ile yakın zamanda yol yürüyemezsiniz. Bunu geçin bir kere…
Askeriyeden de ATC çekmek aşırı anlamsız olur. Zaten mevcut da yetmez. Hadi çekebildiğinizi çektiniz diyelim. Ortadoğu yanıyor. Her an her şey olabilir. Böyle bir risk alınır mı böyle bir coğrafyada. Dost bildiklerimiz peyderpey üs kuruyor etrafımızda!
Sayın yetkililer türlü türlü alternatifler üreteceğine bir de torba yasayla şu işi bitirmeyi düşünseler keşke… Çünkü öğrendiğim kadarıyla oyalama taktikleri personeli daha da güçlü kılıyor. Ve seslerini duyurmak adına yaptıkları inisiyatif almadan çalışma faaliyetlerini 3 günden haftanın her gününe çıkarma eğilimindeler. Olan kime olacak? Yolcuya olacak, uçucu personele olacak ve en önemlisi şirketlerin kasasına olacak.
Devletin kasasından beş kuruş çıkmayacakken neden halen bu olayı sürüncemede bırakırsınız hakikaten anlayamıyorum. ATC’ler var güçleriyle çalışarak şirketlerin kasasına bugüne kadar zaten milyonlarca lira para bıraktılar. Empati zamanı gelmedi mi? Lütfen artık şu iş çözülsün!
Serdar BAŞAĞAOĞLU
Yorumlar Tüm Yorumlar (50)