Kısa bir süre önce Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel'den 'Lufthansa ile Türk Hava Yollarını ortak işletmeciliğe sokalım' şeklinde bir teklif geldiğini ve bu projeye olumlu baktıklarını açıkladı. Konunun detayları henüz net olmamakla beraber belli ki THY'nin devlete ait olan yaklaşık yüzde 49'luk hissesine blok hisse satışı için zemin hazırlanıyor.
Havacılık ve dünya ekonomisine ilgisiz olan vatandaş için kulağa çok hoş gelen ve göğüs kabartan bir öneri bu. Zira 2011 yılsonu verilerine göre 40 Milyar dolar cirolu Lufthansa grubuyla 7 Milyar dolar cirolu THY'nin ortak çalışmasından bahsediliyor.
THY ile Lufthansa'nın aslında onlarca yıldır süren Sunexpress Havayolu ortaklığı ve dört yılı aşkın süredir StarAlliance Havayolu ittifakında beraberliği mevcut. Konuya bu verilerle bakılınca aslında THY ile Lufthansa'nın zaten uzun yıllardır ortak çalışma içinde oldukları anlaşılıyor. Eminim ki bu çalışmaları Başbakanımız da biliyordur. Bu durumda geriye tek ihtimal kalıyor, o da çok yakında THY'den Lufthansa'ya hisse satışı ihtimali. Açıkçası ben bunun THY'nin StarAlliance'a katılmasını takiben hemen gerçekleşeceğini zannediyordum fakat ekonomik krizin tahmin edilenden uzun sürmesi ve Lufthansa üst yönetimindeki değişiklikler nedeniyle Almanların niyetinin tezahürü gecikti.
LUFTHANSA'NIN GERÇEK NİYETİ
Finansal hacim olarak dünyanın, taşıdığı yolcu sayısı açısından da Avrupa'nın en büyük grubu olan Lufthansa, son yıllarda hedeflediği büyümeyi gerçekleştiremez oldu. Bu nedenle artık daha çok orta Avrupa merkezli havayollarını satın alma yoluna gidiyor. Portföyünde Austria, Swiss, Brussels ve Germanwings gibi havayolları mevcut. Avrupa'da ekonominin büyümüyor ve nüfus artışının azalıyor olmasıyla kısa hatlarda DMH'larla (düşük maliyetli havayolları) artan rekabetten ötürü Almanlar çareyi Avrupa dışındaki alternatiflerde aramaya başladı. İlaveten Lufthansa'nın Frankfurt ve Munih gibi hub (merkez) havalimanlarının neredeyse dolmuş olan kapasiteleri ve Ortadoğu ülkelerinde büyüme ihtimalinin giderek azalıyor olmasını denklemin içine dahil ettiğimizde 7-8 sene içinde açılacak olan İstanbul'un üçüncü havalimanına taşınacak THY ideal hedef pozisyonunda gözüküyor.
Boeing ve Airbus gibi üretici firmalar tüm öngörülerinde 2030 yılına kadar havacılıkta büyümenin en fazla Asya-Pasifik, Ortadoğu ve Afrika bölgelerinde olacağına işaret ediyorlar.
Geçtiğimiz haftalarda, Doha merkezli Qatar havayolunun İngiliz havayollarının liderliğini yaptığı Oneworld ittifakına katılması, Abudabi merkezli Etihad havayolunun Skyteam ittifakının lideri olan AirFrance-KLM ile code-share anlaşma imzalaması ve Avustralyalı Qantas'ın Emirates ile geniş kapsamlı bir çalışmaya girecek olması hiç şüphesiz Lufthansa ve StarAlliance'ı tedirgin etmiş. Lufthansa üst yönetimi Dubai merkezli Emirates ile iyi ilişkilere sahip değil. Emirates üst yönetimi de en azından şimdiye kadar herhangi bir ittifaka katılım konusuna sıcak bakmıyor.
Almanların THY'ye artan ilgisinin önemli gerekçelerinden birinin de THY'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki güçlü konumundan dolayı olduğunu düşünüyorum.
BU ORTAKLIK NE GETİRİR?
Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Kanımca Lufthansa'nın ortak olması THY'yi ticari olarak değil ama uçuş işletme, teknik ve uçuş emniyeti alanlarında ileri taşır. Ayrıca hiç kimse safça bu muhtemel ortaklığı AirFrance-KLM ve British Airways-Iberia ortaklığına benzetmesin, çünkü ekonomik ve sosyo-kültürel farklılıklar çok fazla. En önemlisi bu havayolları birbirlerinden hisse alışverişi yaptığı gibi, ana üslerini (hub havalimanlarını) de ortak kullanıyorlar. Finansal ölçek, filo hacmi olarak aralarında büyük farklar yok. Lufthansa grubu 2011 yılsonu rakamları ile THY'nin 5,5 katı ciro yaparken filo büyüklüğü de neredeyse 4,5 kat fazla.
Yıllardır işletme jargonunun en popüler kandırmaca sloganı ' win-win', yani 'kazan-kazan'dır. Muhtemel Lufthansa-THY ortak çalışmasında da bu ifadenin kullanılması gerçekten çok manidar. Zira sloganının kullanıldığı her ortaklıkta istisnasız her zaman bir taraf daha fazla kazanır. Korkarım uzun yıllardır bizim AB üyeliğimizi elinin tersiyle iten Almanlar, bu çalışmada halen yarısı devletin elinde olan ülkemiz milli havayolunu çırak çıkartırlar.
Lufthansa'nın THY'den hisse satın alması durumu son yıllarda büyüyen havayolu özel sektörünü de olumsuz etkileyecek, haksız rekabeti arttıracaktır. Ayrıca son yıllarda artan yabancı pilot istihdamını körükleyeceğinden ülkemizin evlatlarını da işsizliğe sürükleyecektir. Havacılığın en gelişmiş olduğu ABD'de bile, havayollarına yabancıların ortaklığı azınlık hissedarlığıyla sınırlandırılmıştır.
Oligopolik bir sektör olan havacılıkta serbest rekabeti her zaman savunsam da, milli çıkarlar hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Özellikle dört bir tarafı sorunlu komşularla dolu olan ülkemizde ulaştırma sektörünün anahtarını yabancıların kontrolüne bırakmamız gerekiyor. Unutulmasın ki, bir dönem kara ulaşımını (demiryolları dahil) kontrol eden ülkeler, daha sonra deniz ulaşımını kontrol eden ülkeler bağımsızlıklarını koruyup ilerlediler. Bu yüzyılda ise hava ulaşımını ve hava gücünü kontrol edenler bağımsızlıklarını koruyup ilerleyebilirler.
Tolga TURGUT
AKŞAM
Yorumlar Tüm Yorumlar (29)