Erdoğan'ın “Vakıf Haftası ve Restorasyonu Tamamlanan 250 Eserin 7 Bölgeden Canlı Bağlantılı Toplu Açılış Töreni”ndeki konuşmasında Osmanlı arşivlerinin okkası 3 kuruşa Bulgaristan'a satılmasını, birbirinden değerli belgelerin yer aldığı arşivin bugün Sofya Kütüphanesi'nin en nadide, en muteber eserlerini oluşturduğunu gündeme getirmişti.
Türkiye'nin 600 yıllık askeri, siyasi ve iktisadi belgeleri, 1931 yılında dönemin Maliye Bakanlığınca Latin alfabesine geçildiği, Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsça yazılı belgelerin işlevini yitirdiği gerekçesi ve ayrıca gelir elde edilmesi amacıyla satışa çıkarılmıştı.
Askeri, mali, siyasi, hukuki, edebi, denizcilik ve bilim tarihi ile ilgili yaklaşık 30-50 ton arası değerli belge, Sofya'da faaliyet gösteren Srnee Berger kağıt fabrikasının sahibi İsviçre Asıllı Ermeni Berger ailesi tarafından, İstanbul Deftarlığı Maliye Arşivi'nden kağıt hamuru yapılmak üzere satın alındı. Sultanahmet'teki Osmanlı Arşivi Binası'ndan balya balya sarılarak çıkarılan belgeler, vagonlara yüklenerek trenle Bulgaristan'a götürüldü.
Türk arşivciliğinin kurucusu Muallim Cevdet İnnaçalp, büyük bir hassasiyetle konunun üzerine giderek İstanbul milletvekili Halil Edhem Eldem vasıtasıyla Başbakan İsmet İnönü'ye ulaştı. Arşivin satışının durdurulması için Manisa Milletvekili Refik Şevket de TBMM'ye önerge verdi. Bu önerge üzerine genelge yayınlayarak arşivin satışı durduruldu.
Satılan belgelerin hurda kağıt değil, tarihi arşiv belgeleri olduğunun anlaşılması üzerine Bulgar hükümeti arşiv belgelerine, fabrikaya ulaşmadan Sofya Tren İstasyonu'nda el koydu. Bu sayede arşiv belgeleri, hamur olmaktan kurtarıldı. Bulgaristan bu sayede en büyük Osmanlı arşivlerinden birini kurmuş oldu.
Bugün, Bulgaristan Milli Kütüphanesi Nadir Eser Departmanı'nda Osmanlı Devleti'ne ilişkin bir milyona yakın arşiv belgesi bulunuyor.
Ülkenin hafızası niteliğindeki bu arşivin Bulgaristan'da kalmasına gönlü razı olmayan Devlet Arşivleri Genel Müdürü İsmet Binark (1992-1997), Osmanlı Arşivi Daire Başkanı İsmet Demir ile harekete geçti. Yaklaşık bir yıl süren tarih operasyonu sonunda, belgelerin orijinalleri değilse de kopyaları 62 yıl sonra Osmanlı Arşivleri'ndeki yerini aldı.
Demir, Osmanlı Arşivleri'nin önemine ilişkin şunları söyledi:
"Bir milletin, tarihini yeterince kavramadan, bilmeden ne milletinin ne vatanının kıymetini idrak etmesi mümkün değildir. Tarih, milletlerin dirilişinin kaynağıdır, vesikasıdır. O olmadan, millet tarihini bilmeden geleceğini koruması, muhafaza etmesi veya geliştirmesi mümkün değildir. Tarihi bilgi, insanların damarlarındaki kan kadar değer taşır. Dolayısıyla milletler o tarihi doğru olarak idrak ettiği sürece, devletini korumayı muhafaza etmeyi, geliştirmeyi, oradan aldıkları ilhamla kurarlar. Bu arşiv bizim kanımız kadar kıymetli. Bu belgeler ülkemize geri gelmemiş olsaydı, bacağı, kolu, beyni yok olmuş bir topluluk haline gelirdik.
Çiğdem ALYANAK
https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/okkasi-3-kurusa-satilan-tarih/1140968
Sultanahmet’te bulunan eski Başbakanlık Osmanlı Arşivi binası.
Bu resimde gördüğünüz Sultanahmet’te Otel olmadan önce “Başbakanlık Osmanlı Arşivleri” binası idi.
akp'lilerin aklına birden bu binanın çok eskidiği restore edilmesi gerektiği fikri geldi. Restorasyona alındı.
“Başbakanlık Osmanlı Arşivi restorasyon çalışması” diye bir koca tabela da asıldı.
Gel zaman git zaman bir de bakıldı ki koca Osmanlı Arşiv binası, abrakadabra “Otel” oluvermiş.
Resimdeki otel işte o otel. Sura Hagia Sophia Hotel.
Arşiv bahçesinde bulunan limon, defne ve asma ağaçları da kesilmiş. İnşaat sırasında asırlık çınarlar da zarar görüp kurumaya başlamış... Arşivler ne mi oldu?
100 milyon belge ve 370 bin defter bulunan henüz tasnif edilmiş ama okunmamış koca arşiv Kağıthane'de dere yatağında bir binaya doldurulmuş. Sonra sel basmış, yarısı mahvolmuş kalanı da nemden küflenmeye ve silinmeye yüz tutmuş.
Atalarının mezar taşını okuyamamaktan yakınan, Osmanlıca zorunlu olsun diye yaygara koparan zevat’ın yediği halta bakılırsa, dertlerinin ne olduğu çok açık. Cumhuriyetle hesaplaşmak.
Kaynak: İ. Ertürk
“Arşivler; milletlerin tarihî tecrübelerini ve önceki dönemlerinin mahsulü olan millî kültürlerini, bir köprü vazifesi görerek günümüze taşımaları yönüyle millî hâfıza görevini icra ederler. Aynı zamanda onların diğer devletlerle olan münasebetlerine ait tarihî vesikaları ihtiva etmeleri itibariyle de milletlerarası hâfıza değerine sahiptirler.”
T.C BAŞBAKANLIK DEVLET ARŞİVLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı
BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ KATALOGLARI REHBERİ
ANKARA -1995 Yayın No: 26 s.3
Osmanlı Arşivi
Cumhuriyet sonrasında da belgelerin tasnif işlemleri yıllarca sürmüştür. 1925'te Hazine-i Evrak'ın kısıtlı kadrosu tarafından tasnif devam etmiş, 1932'de Muallim Cevdet başkanlığında yeni bir heyet kurulmuş, 1936'da ise Layoş Fekete'nin çalışmalarıyla yeni bir tasnif sistemi yaratılmıştır. Son büyük tasnif işlemi 1987 yılında başlamış, arşiv bu çalışmalarla dijital ortama geçirilmeye başlanmıştır. 1987-1992 arası dönemde tasnif edilen belge miktarı daha önceki 140 yıllık sürede tasnif edilen belgeler ile eşit miktardadır. 1987 ve 2012 yılları arasında geçen sürede ise 45 milyon belge tasnif edilmiştir. Bunların 5 milyonu ise (dijital) sayısal ortama aktarılmıştır.
Osmanlı Arşivi, cumhuriyet döneminde çeşitli isimler almış, 1927 yılında başbakanlığa bağlanmış ve 1984'te Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı adını almıştır. Son olarak 2017 Türkiye anayasa değişikliği referandumu neticesinde başbakanlığın ilgasıyla birlikte cumhurbaşkanlığına bağlanarak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi adını almıştır.
2011 yılında yeni arşiv binası inşaatı başlamış, 1 Haziran 2013 tarihinde ise açılışı yapılarak hizmet vermeye başlamıştır. Dere yatağına inşa edilen bina zaman zaman taşkın tehlikesi yaşamaktadır. Arşivde 95 milyon farklı belge bulunmaktadır.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%C4%B1_Ar%C5%9Fivi
2010 yılında yapımına başlanan Kağıthane'de Osmanlı Arşivi Yerleşkesi 1 Haziran 2013 tarihinde Başbakan Erdoğan tarafından açıldı. Talatpaşa, İmrahor Cad., Sadabad Mevkii No:31, 34400 Kağıthane/İstanbul
Aynı anda 200 araştırmacının çalışabileceği arşiv binasının mimarı Yüksek Mimar Muharrem Hilmi Şenalp, binayı ve içinde yer alan müzeyi, Yeni Şafak'a gezdirdi. Araştırmacıyı 94 milyondan fazla belge ve 380 binden fazla defterle buluşturacak olan yeni binada ayrıca Osmanlı için çok önemli olan birçok belgenin orijinali müze bölümüne ziyaretçilerle buluşacak.
Toplam 94 milyon 58 bin 261 belge ile 380 bin 310 adet defterin bulunduğu arşivde bugüne kadar yaklaşık 40 milyon adet belge ve defterin tasnifi yapıldı. 5 milyon adet belge ise dijital ortama aktarıldı. Arşivin taşınma işlemi bir yandan devam ederken yaklaşık 6 ay süreceği tahmin ediliyor. Arşivde hem orijinal belgeye hem de dijital ortamdaki kopyasına ulaşabilecek olan araştırmacılar önceden merkezi Sultanahmet'te bulunan Osmanlı Arşivleri'ne gidiyorlar, belgenin 18 km uzaktaki Bağcılar'dan minibüsle gelmesini bekliyordu.
Sel ve nem iddialarını hatırlattığımız Hilmi Şenalp; arşiv binasının hem sel riski hem nemlilik açısından, neredeyse hiçbir risk ihtimalini barındırmadığını da vurguluyor. İsveç Devlet Arşivleri'nin göl kenarında, İngiliz Devlet Arşivi'nin ise Thames nehri kenarında olduğunu belirten Şenalp, 'En ileri teknolojilerle havalandırma ve yangın riskleri gözetilerek bina yapıldı' diyor.
https://www.yenisafak.com/gundem/osmanli-167-yil-sonra-yeni-binada-528546
Osmanlı arşivi 'sulandı'
Uzmanların tüm uyarılarına rağmen 165 milyon liraya Kağıthane’de dere yatağına taşınan Osmanlı Arşivleri tehlike altında. Paha biçilemez 100 milyon tarihi belgenin bulunduğu arşivi kurtarmak için “susuzlaştırma” ihalesi açıldı. 13.7 milyon lira harcanarak yapılacak çalışmanın işe yarayıp yaramayacağı belli değil.
Arşiv binasının sızan sudan etkilendiği, depolardan rutubet kokusu yayıldığı, bazı belgelerin araştırmacıların önüne ıslak geldiği iddiaları daha geçtiğimiz yıllarda basına yansımıştı.
İnşaat Mühendisleri Odası, taşkın alanı içine arşiv gibi özellik taşıyan binaların yapılmasının yanlış olduğunu açıklamıştı. Şehir Plancıları Odası, yapılaşma nedeniyle toprağın emme gücünün kalmayacağını belirterek, su baskını riskine dikkat çekerken, akademisyenler, nem nedeniyle arşivde de bozulmalar görülebileceği konusunda uyarıda bulunmuştu.
Prof. Dr. İlber Ortaylı da “Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin yeri Bab-ı Ali’dir. Kâğıthane arşivlerinin fenni olmadığı tartışılıyor. Dünyadaki arşivlerin durumunu biraz biliyorum. İmparatorluk Arşivi’ni Kâğıthane’ye taşımak, Babıâli’den uzak tutmak densizliktir, saygısızlıktır ve de lüzumsuz bir görüştür” diyerek keskin bir tavır koymuştu.
Bab-ı Âli’deki tarihi Osmanlı Arşivi binası, 2013 Haziran ayında boşaltılır boşaltılmaz tadilata alındı. Tabelaya “Başbakanlık Osmanlı Arşivi restorasyon çalışması” yazıldı. Ancak restorasyon çalışması lüks bir otelle sonuçlandı.
https://www.sozcu.com.tr/osmanli-arsivi-sulandi-wp5450046
“TARİHİ BİR SUÇ İŞLENMEKTE”
Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Araştırma Enstitüsü Kurucu Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Semih Tezcan, arşiv binasının deprem bölgesinde olmasının büyük risk taşıdığını vurguladı. Tezcan, Kağıthane’de çatlak barındırmayan bir binayı bulmanın zor olduğunu söyleyerek bu bölgedeki arazinin sürekli Haliç’e doğru kaydığını sözlerine ekledi. Tezcan, “Osmanlı Arşivleri, bu kıymetli hazinemiz, temelleri ve duvarları çatlak, her tarafı rutubetten ve su sızıntılarından harap olmuş bir vaziyette, İstanbul’un en yüksek deprem riski bulunan bir bölgesinde ve çatlaklardan geçilmeyen çürük bir binanın içinde bulunmaktadır. Tarihi ve milli büyük bir suç işlenmektedir” değerlendirmesinde bulundu. “Nem Oranı % 35 – 55 Oranında Olmalı”
Yurtdışında arşivlerin bulunduğu binalarda iklim kontrolünün nasıl olması gerektiğine dair kapsamlı bilimsel çalışmalar yürütülüyor. ABD’nin ulusal arşivinin bulunduğu binanın mühendislik faaliyetlerinden sorumlu Landmark şirketinin başkanı Ernest Conrad, kaleme aldığı makalede arşivin kurulduğu binanın özelliklerine göre iklim kontrolü yöntemlerine karar vermek gerektiğini aktarıyor.
https://onedio.com/haber/osmanli-arsivi-nin-yeni-binasinda-tavan-akitiyor-iddiasi-419521
Susuzlaştırma
Paha biçilemez 100 milyon tarihi belgenin bulunduğu arşivi kurtarmak için “susuzlaştırma” ihalesi açıldı. 13.7 milyon lira harcanarak yapılacak çalışmanın işe yarayıp yaramayacağı belli değil.
2013 yılında hizmete açılan Osmanlı Arşivi Külliyesi, hemen yanı başındaki dere yatağı nedeniyle alarm veriyor.
Uzmanların olumsuz görüşlerine rağmen, Bâb-ı Âli'deki tarihi binasından alınarak, TOKİ tarafından Siyahkalem Mühendislik'e inşa ettirilen Kağıthane'deki Milli Arşiv Sitesi'ne taşınan yaklaşık 100 milyon belge ve 370 bin defterlerden oluşan tarihi belgeleri kurtarmak için çalışma başlatıldı.
“Cumhurbaşkanlığı Milli Arşiv Sitesi için İlave Çevre Düzenlemesi İmalatları ile Temel Altı Susuzlaştırma Tedbirleri alınması ve Uygulamasının Yapılması İşi” ihalesi 13.7 milyon liraya Özülke İnşaat'a verildi.
Sözcü, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi Külliyesi'ndeki çalışmaları yerinde inceledi. 9 hektarlık arazinin birçok noktasında dozerler ve kepçelerle kazılar yapıldığı ve kanallar açıldığı gözlenirken, bahçe ve cadde tarafında inşaat çalışmaları sürüyor. Susuzlaştırma çalışmasıyla dere yatağındaki erleşke'nin temelinin güçlendirilmesi ve tarihi belgelerin rutubetten korunması hedefleniyor.
İşin özü, RTE’nin ünlü sözü;
Kupon yerleri satarken bana soracaksınız!
Arşiv mi? Arşiv gavur işidir.
Doğar, kilise kaydeder; büyür (vaftiz) kilise kaydeder; evlenir, kilise kaydeder; ölür, kilise kaydeder.
Bizde, doğarsın kulağına üflenir, büyürsün sünnet edilir, evlenirsin, duası yapılır, ölürsün, dua ile gömerler.
Allah rahmet eylesin.
Yorumlar