Arz, Talep ve Rağbet;
( En büyük Sermayemiz çalışanlarımızdır )
“Tek Taş Yüzük” Gibi Garson
Yazlıkta sabah erken kalkma alışkanlığım var. Uzun senelerdir, eşimin kalkmasını balkonda beklemektense civarda bulunan deniz kıyısı bir kahveye veya yerleşim merkezindeki bir zincir cafe’ ye gidip bir kahve içerek iki gazete okumayı huy edindim. Çalışırken bunu hafta sonları yapabiliyordum. Şimdi ise her sabah güne bu şekilde başlıyorum. Bu sabah gazetemi okurken yakınımda bulunan iki garsonun aralarında konuştuklarına kulak misafiri oldum. Biri “ yarın haber vermeden işe gelmeyeceğim, telefonumu da kapatacağım, arayanlar “ Bu garson kapsama alanı dışında” mesajını alacaklar diyordu.” Diğeri ona hafta iznini kullandığını falan anlatan bir şeyler söylediyse de kaytarma niyetli olan aldırmıyordu. Söze girdim. “ Yahu burada kaç tane garson var, sen gelmezsen ne olacak “ derken işin aksayacağını ifade etmek istemiştim. Garson başka yerden girdi “ yapamazlar, yapsalar bile beş yüz metre yürümeden başka bir işe müracaat ettiğim saatte başlarım “ diyerek devam etti. “Bu semtte gördüğünüz üzere her şey var. Gıda işi yapanlar çoğunlukta. İşyerleri şehre uzaklık nedeni ile değil yaz aylarında kış döneminde bile çalıştıracak yetişmiş garson bulamıyorlar. Şehre özel servis koyuyorlar ve garson ve mutfak elemanlarını evden işe getirip götürüyorlar gecenin bir saatinde. Ben burada oturuyorum. On sene ……..’ da çalıştım. Deneyimliyim. Şirkete yüklediğim yol masrafım da yok. Tek taş pırlanta yüzük gibiyim anlayacağınız.” Evet; arz ve talep dengesi ile ikametin işe yakın olması bizim garsonu tek taş pırlanta haline getirmiş demek yanlış olamayacak galiba.
Patronca Çözüm;
Bu beş dakikalık konuşma aklıma başka bir yaşanmışı getirdi. Yaz dönemi başlangıcıydı, Akdeniz yörelerinden birindeki iş yerimizde, oranın tepe yöneticisi ile oturuyorduk, Bu arada Şirketimizin patronu da odaya gelmişti. Tepe yönetici tüm aramalarına rağmen apronda görev yapacak eleman bulamadıklarından şikâyetçiydi. Aslına bakarsanız bu istihdam sorunu nedeni ile işler de aksıyordu. Bu serzenişi dinleyen patron yapabileceği tek şeyi yaptı ve “ yüz, yüz elli TL fazla ödeyin o zaman bulabilirsiniz “ diyerek tepe yöneticinin önünü açtı. Hani bazı yönetici örnekleri vardır ya, patronu, patrondan fazla düşünen ve de bunu patrona göstermek isteyen. Bizim tepe yönetici de işte o türdendi. Sonuçta bulunabilecek en makul gerekçe öne sürülerek patronun önerisi tepe yönetici tarafından kabul edilmedi. Gerekçe ise bu uygulamanın genel uyumu bozacağıydı. O dönemde iş yerinde aslında mevcut olmayan uyum bozulacaktı anlayacağınız. Ve de yörenin mevsimsel özelliği nedeni ile, tepe yönetici 100-150 TL fazla ödemek şartı ile işçi arasa bile zaten bulamayacaktı. Aslında patronda bunu biliyordu. Ama önerisinde yine de samimiydi. Denenmesi gerekirdi. Soruna kendi açısından çözüm bulmuştu. Yapabileceği de buydu zaten. Tabii ki hepimiz çalışanlara anlatmıştık bu bonkörlüğü. Patron ne yapsın. Fazla ödemeye de razı oldu ama işçi bulmak mümkün değil. vb. Anlattığımız doğruydu. Doğru olan bir şey daha vardı ki; o da yörede yaz sezonunda para her zaman her konuyu halledemiyordu? Tabii ki geç kalınmıştı. Her zamanki gibi.
Yörenin Turizm Şirketlerinin Uygulaması
Hatırlar mısınız bilmem sekiz, dokuz sene kadar önce turizm sektörü aynı sıkıntıyı yaşıyordu bu yörede. Oteller yetişmiş eleman bulamıyorlardı. Yaz sonunda işten çıkan çalışanlar haliyle tüm sene gelir temin edebilecekleri bir iş peşine koşuyor ve takip eden sezonda bir önceki iş yerlerine dönmüyorlardı. Turizmciler çözümü çalışması ile temayüz eden personeline kış sezonunda yarım maaş ödeyerek onları serbest bırakma yöntemini benimsediler: Bu uygulama ile eğitim ve diğer sabit giderlerinden sağladıkları küçük tasarrufun yanında, sezon başında deneyimli, kurumu tanıyan ve müşteri beklentilerine anında cevap verebilecek insanları istihdam etme imkânına kavuştular. Antalya’ da bulunduğum sırada bir otelin tepe yöneticisi, kadronun % …. vazgeçilmemesi gereken kemik personelden oluştuğunu ve bu çalışanların yaz / kış istihdam edildiklerini , kalan miktarın %.....’ e kış sezonunda yarım maaş ödendiğini, %...’ nin ise sezonluk çalışanlardan oluştuğunu söylemişti. Bu oranların her kuruşla göre değişken olduğunu ilave ederek. % …..lik grubun tüm senelik izinlerinde kış aylarında kullandıklarını düşünüldüğü takdirde ortaya çıkan aleyhteki maliyet yansımasının, uygulamanın diğer konulara katkısı göz önüne alındığı takdirde kabul edilebilir boyutta olduğunu vurgulamıştı. Umarım bu veya daha gelişmiş benzeri bir uygulama devam ediyordur.
Naylon Kıl Sanayi
Çok senelerce önceydi.. Bir tanıdığımız vardı. Fazlı ………. Yaşıyorsa Allah uzun ömür versin. Şirketi aynı isimle çalışmaya devam ediyor mu bilemiyorum. Bu nedenle firmanın ismini “ Naylon Kıl Sanayi “ şeklinde geçiyorum. O zamanlar Ülkemizde kullanılan tüm naylon kılı bu firma üretirdi. Diş fırçasından, yer temizlik malzemelerine kadar kullanılan tüm kıl aksamının üretimini yapardı. Bir gün Fazlı beyin fabrikasına gitmiştim. Bir fabrikada bulunması gerekenden hayli büyük bir toplantı salonunun bulunduğunu ve de işçilerin burada toplanmış olduğunu gördüm. Fazlı bey beni gezdirirken “ Burada da yöneticiler ve zaman zaman da personel toplantı yapar “ dedi ve süratle geçti salonun önünden. Salona bakmak istemediğini hissettim. İçerideki kalabalığın ne olduğunu sordum. Cevap enteresandı. ” Ha, falan Sendika bizim personelle görüşmek istedi. Arada bir böyle talepler oluyor ve de bu salonu kendilerine tahsis ediyoruz” İçeride hiç yönetici var mı diye sordum haliyle, cevap çok kısaydı.” Onların işi çalışanlarla “. Üretim mahallinin dolaşılmasını takiben Fazlı beyin odasına gittik. Ve anlattı. Toplantıda bizim işçi arkadaşlar Sendikacılara üye olmaları halinde kendilerine nasıl bir avantaj sağlanacağını sorarlar, onlarda anlatır. Maaşlara zam vb.. konular. İşçiler onları cevaplar. Biz zaten makul ve yeterli zammı muntazaman alıyoruz. Maaşlarımızdan bir şikâyetimiz yok ve bir işçimiz emekli olunca onun oğlu veya bir yakını işe alınıyor. İzin falan sıkıntımız hiç olmadı, o dönemde hiçbir işyerinde bulunmayan seviyede sağlık hizmeti alıyoruz. Eşim falan hastane de doğum yaptı vb… Sizin bize bunların üzerinde sağlayacağınız bir avantaj varsa söyleyin”
Alışılagelen toplantı bu minvalde sürer ve noktalanırmış. “Bu toplantının fabrikada yapılmasına izin vermezsem, işçilerim için dışarıda sıkıntı doğar, onu da arzu etmem”.diye ilave etti. Kendisine haliyle “ Tüm bunlara rağmen bir veya birkaç işçinize sendikalaşmaya rağbet gösterse ne olur? Diye sordum. Cevap yine insancıldı. “Doğrusunu istersen bilemiyorum. Her halde ikna etmeye çalışırız. Firmamın işçilere tanıdığı avantajları şu veya bu bir Sendikanın çalışmaları ile verildiğinin düşünülebilecek olması beni üzer. Ben arkadaşlarıma güvenirim. Kaldı ki yaklaşık iki senede bir tekrarlanan bu toplantıların sonunda Sendika Yöneticilerinin de beni ziyaret edip işçilerimizin çalışma şartları nedeni ile teşekkür ettiklerini de unutmam.” Fazlı beyin odasında çok güzel bir kaligrafi ile yazılmış ve çerçevelenmiş bir deyiş bulunuyordu.” EN BÜYÜK SERMAYEMİZ, ÇALIŞANLARIMIZDIR “ Galiba işin sırrı bu deyişte olsa gerekti.
Türkçesi Fazlı Bey hem patron hem de işçilerin Sendika Temsilcisiydi adeta.
Ve de Bizim Sektör;
Geçen haftaki yazımda Yer Hizmeti Şirketleri çalışanlarının çektiği bir akım sıkıntıları dile getirmiştim. Havayolları çalışanlarından gelen serzeniş yorumları daha baskın çıktı.
Demek ki sıkıntılar müşterekmiş.
Peki; biz ne mi yapıyoruz?
a. Şirketlere göre değişken istihdam modelleri uyguluyoruz. On aylık, mevsimlik, part time vb….. Üstelik mevzuat on ay istihdam ettiğin bir işçiyi birkaç ay sonra yeniden işe almana müsaade de etmiyor. Bu uygulamalar ile işçiye daha az ödediğimiz mutlak ama deneyime önem vermediğimizi de vurguluyor kendi işimizi basite indirerek kalite olgusundan büyük ölçüde vazgeçiyoruz. Bu da yetmezmiş gibi insanların suyunu çıkartıyor onları fazla çalıştırıyoruz.
b. Bazı kuruluşlarımızda, işe giren personel, daha bir senesi dolmadan standart şekilde işten çıkartılacağını biliyor. Ve de biz, uygulamamızı unutuyor, bu işçi kardeşlerimizde mensubiyet duygusunu geliştiremedikleri için yöneticilerimizi suçluyoruz zaman zaman. Aslında Sivil Havacılık sektöründe yönetici olmakta inanılmaz zor bir iş. Bu arkadaşlarımızın durumunu da ayrı bir yazıda irdeleyeceğiz.
c. Biz halen part time apron yükleme boşaltma işçisi bularak ağır çalışma koşullarını fazla para harcamadan hafifletebileceğimizi düşünüyoruz. Bulabiliyor muyuz? Hayır. Bulamıyoruz. .Bazı havayollarına veya Yer Hizmeti Şirketlerine girenler ise bir şekilde kadroya geçerim düşüncesi ile işe giriyor.
d. Ağır vardiya şekillerini hafifletebiliyor muyuz? O da hayır. Yetmiş, seksen kişinin çektiği sıkıntıyı yirmi kişiyi etkiler hale getirebilmekle övünüyoruz. Kısmen de olsa konuyu hallettik diyoruz hatta bununla övünüyoruz. Bizim gibi düşünenler ne mi diyorlar? “Hiç yoktan iyidir, buna da şükür.” Kanunun kısmen uygulanmasından memnun olur hale geldi insanlar.
e. Neden işçi personel bulmakta zorlanıyoruz? Neden vasıflı çalışanlar bulmakta güçlük çekiyoruz? Genelde tüm ülkelerde olduğu üzere bizde de işsizlik var. Buna rağmen Havalimanı muhitinde İnsanlar maddi konuları bir geri plana ittiler çaresizlikten. Şimdi asıl sıkıntı çalışma şekilleri ve koşulları. Personel memnuniyeti anketleri de bu gerçeği doğruluyor. İşte bu nedenle özellikle ağır iş yapan çalışanlar havalimanında çalışma şekil ve şartları konusunda bu tür uygulamaları yapan şirketlere artık fazla rağbet etmiyorlar. Arz var, talepte var, ama bizim sektöre rağbet yok veya bazı şirketler için gün geçtikçe azalıyor. Hatırlıyorum da, hangi unvanla olursa olsun eskiden Havalimanında çalışmak sanki bir ayrıcalıktı.
Evet; bu konular ikinci dilekçemizin konuları. Başvuruda detayları ile anlatacağız. Bu nedenle kısa geçiyorum.
Tek taş garson bizi nerelere getirdi? Laf aramızda ertesi gün merakımdan gidip baktım. İşe gelmemişti. Bir sonraki gün sabah kahvemi yine o getirdi. Sordum. Gülerek “ Ağabey bu her zaman yaptığımız bir şey değil, sen konuştuklarımıza bakma, aslında şeften izin istedim “ dedi. O şirkette izin isteyene hiç hayır denmezmiş. Hastalık dışında, izin talep etmeden de kimse işe gelmemezlik etmezmiş.
İşçinin aranılır ve kıymetli olması ve de bunun çalıştıran ve çalışan tarafından bilinmesi güzel bir şey olsa gerek. İnanmayacaksınız ama o günden beri oranın çayı bana bir başka geliyor. İyi çay kullanmalarının yanında sanki çaydanlığa bir tutam da sevgi koyuyorlar gibi. Hani o malzeme kullanılınca yemekler daha lezzetli oluyor diyorlar ya. İşte o misal.
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)