Fotoğrafa olan ilgim, çok eskilere dayanır. Hem çekmesini hem de arşivlemesini çok severim.
Elimde imkân varken Dirk KUYT’un imza törenine gidip fotoğraf çekmek için kolları sıvadım.
İmza töreninde etrafımdakiler Kuyt’un yaşı, becerisi, vs. konuşurken birisi, “Yaa, 15 milyonluk bir ülkeden nasıl böyle futbolcular çıkıyor hayret ediyorum..” deyiverdi.
Bu da bana 1974 senesinde oynadığımız bir mahalle maçını hatırlattı.
Yer Belçika’nın Mons kenti yakınlarındaki SHAPE, NATO Askeri Karargâhı. 17 milletin askerleri ile (şimdi toplamda 28) birlikte orada görev yapıyoruz ve meraklı birisinin canı futbol oynamak istedi. Hemen takımlara ayrıldık. Orta Avrupa ülkeleri askerleri (Almanya, Belçika, Hollanda, Danimarka, İngiltere, Lüksemburg, Norveç) bir takım, Akdeniz ülkeleri askerleri de (İspanya, İtalya, Portekiz, Türkiye ve Yunanistan) karşı takım olarak birleştik. Gününü ve saatini ayarladık (nöbetleri ona göre değiştirdik).
Pazar sabahı saat 9’da bir otobüs bizleri aldı ve neşe içerisinde yola çıktık. Gidiş yönünden hesaplamaya çalışıyorum nereye gidiyoruz diye. Zaten Belçika küçük bir ülke, 15 dakika sonra Hollanda’ya geçtik. Ben yine ne olduğunu anlamamış bir şekilde etrafı seyrederken uzakta gördüğüm manzara yüzünden donakaldım. Göz alabildiğince büyük bir düzlük ve sayamadığım kadar çok nizami futbol sahası. Her biri birbirinden yollarla ayrılmış, hepsinin yedek kulübesi yerine geçen sıraları, kalelerinde fileler. Birinin önünde durduk ve indik. Ben ağzım açık yemyeşil sahaları seyrederken (Hollanda doğası öyle zaten), birileri geldi ve tanıştık. Hakem üçlüsü; Hollanda Federasyonu tayin etmiş. Saha Amiri; Federasyon tayin etmiş. Arkadan da sıhhiyeci iki kişi geldiler, “biz yandaki saha ile birlikte size de hizmet vereceğiz” dediler.
Alt tarafı kendi aramızda maç yapacağız, hani mahalle maçı deriz ya, ona benzer bir maç işte ama Hollanda Futbol Federasyonu öyle bir organize çalışıyor ve her sahada personel yetiştiriyor ki, eğitimin ne kadar önemli olduğunu işte o zaman düşünmeye başladım. O tarihte 10 milyon civarı nüfusu olan bir ülke (şimdi 15.5milyon), dünya devlerine futbolda meydan okuyor, Ajax, PSV, AZ gibi ülke takımları ile Milli Takımları 40-70 milyon nüfuslu diğer takımlara kök söktürüyor.
Bu bana Ankara Uçak Fabrikasında 112 değişik uçak ve 185 eğitim uçağı yapmışken, Hollanda’nın bu fabrikaya 30 adat uçak siparişi verişini hatırlattı. Devlet bu siparişi reddetmişti. Az bir zaman sonra da fabrika Traktör fabrikası olmuştu. (Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz) 1960 senesinde de bu sefer biz gidip ilk 6 adet F-27 uçağını Hollanda’dan satın almıştık.
Ne öğünmüştük bu uçaklarla anlatamam.
60 krş.luk hatıra pulu bile bastırdık.!
Şimdilerde bazılarımız şikâyet ediyor “neden ben varken yabancı çalışıyor” diye.
Bizler yeterli ve yetenekli insan istemiyoruz.
Okul açıyoruz, kontrolsüz ve yetkisiz.
Üniversitede bölüm açıyoruz, kontrolsüz ve yetkisiz.
Kanun ile kontrolsüz ve yetkisiz olmalarını da garanti altına alıyoruz:
TÜRK SİVİL HAVACILIK KANUNU 2920
Eğitim ve öğretim
Madde 99 – Sivil havacılık sahasında eleman yetiştirmek veya bu sahada öğrencileri yüksek öğretime hazırlamak amacıyla; Ulaştırma Bakanlığına bağlı lise veya dengi okullar 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 58 inci maddesine uygun olarak açılabilir. Gerçek ve tüzelkişiler de aynı amaçla 625 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu esaslarına göre özel okullar açabilirler.
Sivil havacılık sahasında meslek elemanı yetiştirmek üzere 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunundaki esaslara uygun olarak yüksekokullar kurulabilir.
SHGM, AU Hava Trafik Kontrol Bölümü mezunlarına Lisans veremiyor.
DHMI; AU Sivil Havacılık Yüksekokulu –Hava Trafik Kontrol Bölümü mezunlarını doğrudan işe alamıyor.
Her şey o kadar mükemmel bir şekilde yumak haline getirilmiş ki, Büyük İskender’in (356–323) kılıcı bile çare olmaya yetmez.
Aslında 07-07-2005 senesinde yayınlanan genelge sanki ileri görüşlülüğü temsil ediyordu (Filoya Hava aracı İlave Etme Usul ve Esasları). Ne de olsa filosuna uçak ilave edecek olan şirket, gerçekten gereğini yerine getirmeden getireceği uçakları uçuramazdı.
Sonra bir de baktık ki yabancı pilotlar gelmiş uçuyor ve THY kurulduğundan beri Türk Sivil Havacılığına Dipatcher yetiştirmesi ile ünlü Uçuş İşletme Kontrol Merkezi Müdürlüğü, kendi söküğünü dikemeyecek duruma gelmiş, ilan vererek dışarıdan Dispatcher alıyor.
Tüm bunlar gözümüzün önünde oluyor ama 1944 senesinde imzaladığımız anlaşma şartları hala önümüzde.
Sorunlar ise aşılamayacak cinsten değil.
İlla birisinin bağırması mı gerekli;
“Olmuyor ama beyler, lütfen organize olalım!”
Sevgiler
Yorumlar