STATUS QUO
Henüz 24 Sivil Hava Ulaştırma MYO’dan hiçbiri, Uluslararası Havalimanı içerisinde eğitim vermemektedir. (OJT, OST, OHT, vs..)
Henüz hiçbir Sivil Hava Ulaştırma MYO, yeti ve yetenek sınavı ile öğrenci almamaktadır.
Henüz hiçbir Sivil Hava Ulaştırma MYO, NGAP, TRAINAIR PLUS vs. ilgili kavramlar hakkında hiçbir girişimde bulunmamıştır.
Hiçbir üniversite zaten bunları yapmak zorunda da değildir.
YÖK, kendi kuralları içerisinde kendince yeterli gördüğü her bölümün açılmasına karar veren tek yetkili kurumdur.
Ön Lisans ya da Lisans Diploması verme yetkisi sadece YÖK onaylı üniversitelere aittir.
Bu üniversiteler, hangi konu hakkında ne okutacaklarına da kendileri karar verir.
Olmayan bir kavramı yaratmak da dahil, istediği isim altında eğitim ve diploma verebilir.
Gel gör ki, MEB’da, kendi içerisinde tanım yapma hakkına sahiptir. Onlara göre;
“SİVİL HAVA ULAŞTIRMA İŞLETMECİLİĞİ Meslek Elemanı Tanımı:
Hava limanları ve terminallerin verimli bir biçimde yönetilmesinden sorumlu, yolcuların güvenli ve rahat bir biçimde seyahat etmelerini sağlayan ve onlara rehberlik eden, gerekli havacılık ve işletme bilgisine sahip kişidir.”
*İlgili döküman için tıklayın »
Konunun asıl can alıcı noktası ise, verilen diplomaların sadece resmi birer diploma olma özelliği dışında, havacılık sanayinde hiçbir geçerliliğinin olmamasıdır.
YÖK onaylı bir üniversite, mevcut dört Lisans’dan hiç birini veremez.
Sertifika bile veremez, verse bile sertifikalar şirketler içerisinde geçerlidir. Şirket değiştirenler, sertifikalarını şirket kuralları eğitimi (familiarization) ile yeniden geçerli kılmak zorundadırlar.
Türk Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü yasa, yönetmelik, talimat ve genelge çıkarır, bunların hiçbiri de YÖK’ü bağlamaz.
Olan, senelerini eğitim için harcayan ama iki tarafa da yaranamayan öğrencilere olur.
Ülkemizin her bir köşesinde okuyan, okumaya çalışan üniversite öğrencileri bu gün sayı olarak daha çok. Can EREL, son araştırmasında 13 Lise ve 45 Yüksek Öğretim kurumunun Havacılık sahasında eğitim verdiğini listelemiş. Bu konudaki tüm çalışmalarım ve kanun teklifim bir yana, bu okullardan mezun olma şartı koyan bir Havacılık şirketine daha rastlamadım. Nedeni basit. SHGM ile YÖK, ikisi de havacılık konusunda altyapısız çalışan kurumlar. Üstelik SHGM “SHT-OPS-1 Ortak Lisan Madde 8 – (1) İşletici, tüm ekip üyelerinin ortak bir lisanda iletişim kurabilmelerini sağlamaktan sorumludur.” maddesi ile İngilizcenin resmiyetini vurgularken (tüm uçakların kitapları, uluslararası talimat ve sözleşmeler, anlaşmalar vs..), İngilizcenin temel öğretim dili olmayan bu Lise ve Yüksek Öğretim kurumları için bir anlam ifade etmemektedir.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibiyizdir. Hemen her şey için söyleyecek birkaç cümleden saatlerce konuşmaya varan fikir küpleriyiz. Akademik çalışmayı bile saha dışında yapmaya zorlanmaktayız. Halen bir Havameydanı yakınında yerleşik tek SHYO, Anadolu Üniversitesi bünyesindedir. Eskişehir Havameydanı çok gelişmiş bir meydan olmamakla birlikte (Uluslararası Hava Limanı kapsamında) SHYO için bir avantajdır. Yine de sayıları bir çift elin parmakları kadar olan ve günden güne artan SHYO’ların hemen hepsi Uluslararası Hava Limanı’na çok ama çok uzak yerlerde açılmaya devam etmektedir. Böyle bir tutum, staj konusunu zorlaştırmakta ve bilgiyi deney ile birleştiremeyen bir nesil yetiştirmekteyiz. Sonra da “SHYO mezunu olmuş da ne olmuş” gibi sözlere cevap bulmakta zorlanır duruma gelmiş bulunmaktayız.
SHGM denetimi ve kontrolünde olmayan müfredat, donanım ve eğitimin Türk Sivil Havacılığına olan katkısı şu an tartışılabilir durumdadır.
1206-Bu insanları nasıl uçağa alıyorlar?
İŞ-KUR ve Uçak Bakım şirketlerinin işbirliği ile 6 aylık kısa bir zaman diliminde, teknisyenlik mesleğini icra edecek teknisyenler yetiştirip, aynı mesleki statüde çalıştırılması, hukuksal korumanın olmadığı havacılıktaki dengesizliğin en büyüğüdür.
Ya 9 Sene okutmak gereksiz ya da 6 ayda teknisyen yetiştirdim demek yanlış.
Tip sınavlarına girebilmek için iki yıl deneyim süresi tamamlamaları şartı nerden çıktı bilir misiniz?
EASA kriterleri en az 2400 saatlik bir ders programının yarısının atölye çalışması olmasını öngörüyor.
En az 2400 saat toplam eğitim gören bu öğrencilerin okuduğu kurumlar SHGM ile eşgüdüm halinde bir müfredat uygulamalı ve SHGM bu kurumları denetleyip YÖK diplomalarını, SHGM’de lisanslarını vermeli.
Devlet üniversiteleri ve SHGM bu konuda birlikte adım atabilirse 4 senelik eğitimin son 1 senesi bir bakım merkezinde 1 sene bilfiil çalışma ile geçerse bu öğrenciler mezun olduklarında KURU DİPLOMA yerine meslek sertifika/lisanslarıyla (ki sürekli Hukuksal ve Hukuki Koruma şartının sağlanması gerekliliğinden bahsetmekteyim) MESLEK SAHİBİ olarak çalışabilirler ve bu okulların varlığı da bir anlam kazanır.
Hepimiz şimdiden dernek, sendika, üniversite, vs.. hep birlikte
1-Yeteneğe göre öğrenci seçimini yasallaştırmak;
2-İlgili Meslek Liselerini çeşitlendirmek, yetenek sınavlarını orta öğretime kadar indirgemek,
3-Bu öğrencileri İngilizce temelli eğitmek;
4-DHMI Havacılık Okulunun, Yüksek Okul olarak YÖK kapsamına alınmasını gerçekleştirmek;
5-Sivil Havacılık Yüksek Okullarının eğitim, öğrenim ve denetimini YÖK’den alıp Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne vermek;
6-Mezun olanlara SHGM lisansı ile birlikte YÖK diploması vermek;
7-Devlet memuru olmak için yetenek sınavı yanı sıra gereken şartları şimdiden belirlemek;
8-Yetenek sınavları ile girilen Havacılık Meslek Yüksekokulları mezunlarından Devlette çalışmak isteyenleri KPSS kapsamı dışında tutmak;
9-Çalışanların hukuki haklarını koruyacak sorunlara yoğunlaşıp kısa sürede çözümler üretmek;
10-Doc.8335 gereğini yerine getirmek;
zorundayız.
En hoşuma giden cümle de bu;
“… Bunlarla birlikte YÖK, sivil havacılık ile ilgili araştırma, sektörel analiz, çalışma grupları ve araştırma merkezlerinin oluşturulması konularında SHGM'ye destek verecektir.”
Umarım okuyan, araştıran, düşünen ve sorgulayan bir toplum için açılan bu kapı, asla kapanmaz ve yenileri de açılır.
Bir Fransız’a ne diyebilirsiniz bu konuda?
Okuyor, araştırıyor, düşünüyor, planlıyor ve yapıyorlar.
Biz ise sanki konusunda deneyimli öğretim görevlisi bulması zor olsun diye okulunu açarken hep uluslararası meydanlardan uzaklarda açtık ve açmaya devam ediyoruz. Sonra da okullu gençleri işe almak adına kanun yapmadık ki o çocuklar okulu bitirip işsiz kalsın.
Ayrıca Sefa İnan, hala Milli bir Sivil Havacılık görüşü (vizyonu) ve anlayışının olmadığını ve taklit-çeviri üzerine devlet memurları ile günü kotarmaya çalıştığımızda düştüğümüz durumu anlatmış.
Kelin İlacı Olsa Kendi Başına Sürermiş
Günümüzdeki eğitim sistemi, akademik yetenek üzerine kuruludur. Kamu yararı hiç düşünülmemiştir. Her şey, endüstrinin gereklerine bağlıdır. Bundan dolayı kamu eğitimi ikiye bölünmüş durumdadır. Endüstriyel iş sahaları önceliklidir. Geriye kalan sahalar ise desteklenmez. Müzisyen olma, resim mi yapmak istiyorsun, vazgeç. Tiyatrocu mu olacaksın, aç kalırsın. Sanat seni geçindirmez, sporcu olacaksan futbolcu ol.! gibi.
1.ci dünya savaşından sonra öngörülen bu akademik eğitim sistemi, yaratıcılığı öldürüp “başarı” ile özdeşleştirilmiş, bu sisteme uyan ülkemiz de işe alınacak herkese önce “üniversite mezunu” şartı koymuştu. Yani üniversite, başarının anahtarı olmuştu. Kimse yetenek, girişimcilik ve zeka istemiyordu. “Çamurdan olsun, üniversite mezunu olsun” düşüncesi o günlerde işi kotarmakta idi.
UNESCO önümüzdeki 30 sene içerisinde tüm dünyada, insanlık tarihinden bu yana gelmiş-geçmiş tüm nüfustan daha fazla üniversite mezunu insan yetiştirmiş olacağımızı hesaplamış. Şu anki durumumuza bakarsak, artık “üniversite mezunu” olmak işe yaramıyor. BA yapmış olanlar bir kısma, PhD yapmış olanlar diğer kesime hitap ediyor. Yani akademik eğitim iflas etmiş durumda.
Eğitimden vazgeçme nedenleri çeşitlidir; örneğin araştırmalar gösterdi ki Türk genci (daha az olmakla birlikte Hint gençliği de) yüksek eğitimin parasal getirisini sorgulamaktadır.
Böyle bir sonuç bizleri çok şaşırttı, çünkü birçok araştırma, yüksek eğitimin parasal dönüşünün var olduğunu gösterir. Ama Türk gençliği öyle görmüyor ise bu eğitim yolunun ilk kavşağında ayrılacak demektir.
Türk genci aslında tümüyle yanlış düşünmüyor; yüksek eğitime yatırdıkları para onlara geri dönmüyor, OECD içerisinde en az katkı sağlayan oran olarak görünmekte.
Mesleki eğitimde başka bir belirleyici bulgu ise toplumsal algının hala canlı ve iyi oluşu. Hemen tüm toplumlarda yüksek eğitim, daha yüksek bir konum sağlamakta. Araştırmaya katılan gençlerin %70’i, mesleki eğitimin iş bulmada daha yararlı olacağına ve yarısı da akademik çalışmadan daha çekici olduğuna inanmakta. Aynı zamanda gençlerin yaklaşık üçte ikisi, mesleki eğitimin toplumda daha düşük bir konum görüntüsünde olduğunu düşünmekte.
Beceriyi edinme hakkındaki düşünce farklılığı burada da karşımıza çıkıyor; farklılık öğretici ile öğrenci arasında derinleşiyor. Araştırmamıza katılan gençlerin %58’i, yaparak öğrenme, pratik yapmanın beceri edinmede çok etkili olduğunu söylüyor. Oysa akademik eğitim mezunlarının %24’ü ve mesleki eğitim mezunlarının %37’si ancak böyle bir eğitim aldıklarını söylediler.
İşverenlerin %70’i, yetenekli/becerili birine daha fazla ücret vermeye hazır olduklarını ifade ettiler.
Geçmişte değindiğim bu konular, hala tazeliğini koruyorlar. Tüm bu uyarılarıma rağmen “insan” hala ikinci hatta üçüncü sınıf yerine konulmakta.
“Türkiye'de son yıllarda sivil havacılık alanında yüzde 100'lere varan gelişmeler gözleniyor. 2004 yılında 34 bin 287 olan koltuk kapasitesi 2013 yılında 66 bin 639'a ulaştı. Bu yüzde artış yüzde 94'lük bir artışa denk geliyor. İç hatlarda taşınan toplam yük 262 bin tondan yüzde 183 artışla 744 bin tona ulaştı.
TÜİK verilerine göre ülkemizde sivil havacılıkta kullanılan uçak sayısı 2004'ten 2013 yılına kadar yüzde 171 artış göstererek 2013 yılında 385 atede ulaştı. Bu uçakların yüzde 6'sı yük taşıma amaçlı kullanılmakta olup yüzde 94'lük büyük bir kısmı ise havayolu yolcu taşımacılığında kullanılıyor. Bunun yanında uçak artışına paralel olarak koltuk kapasitesinde de büyük artışlar yaşandı.”
TÜİK Havacılık Rakamlarını Açıkladı
Sayılar sadece sayıdır. Allah’tan artık sayıların tek başına bir şey ifade etmediğini öğrendi insanlarımız.
SMM – Emniyet Yönetimi Elkitabı
2.6 İNSANLAR, BAĞLAM VE EMNİYET – SHEL MODELİ
2.6.2 Emniyete insan katkısını anlayabilmek ve sistemin üretim hedeflerine erişmek için gereken kişisel operasyonel performansı desteklemek için, kişisel operasyonel performansın operasyonel bağlamın çeşitli bileşenleri ve özelliklerinden nasıl etkilenebileceğini ve bileşenler, özellikler ve insanlar arasındaki ilişkileri anlamak gerekir.
Bu tespitte ise, insanın ön plana çıktığını görmekteyiz. Yine de tüm bu yazı ve kurallar, bazı yasalarımız gibi “yazı” olarak sanki “yazgı” gibi durmakta.
Hepimizin bildiği gibi, havacılık konusunda henüz insanımızı nasıl yetiştireceğimiz ile ilgili politika geliştiremedik.
Meslek olmayınca uzman da olmuyor.
Bu durum ortada iken, sayıları ortaya atmak, kiri halının altına süpürmektir.
“Filosuna 2015 yılından itibaren katılmaya başlayacak olan 212 adet dar gövde uçak ve kira süresi sona erecek uçaklar göz önüne alındığında, 2020 yılı sonunda Türk Hava Yolları filosunda kargo uçakları dâhil, toplam uçak sayısının 421’i bulması bekleniyor.”
Bu sayfada THY, hiç insandan bahsetmiyor. Onun için başarı, para ve sadece artan sayılar. Teknoloji gibi pilot’u da, teknisyen’ide, uçuş işletme uzmanı’nı da dışarıdan alıyor. Alırken de yerli-yabancı ayrımı yapmıyor. Zaten bu sıkıntı tüm yerli şirketlerde var.
Kendi elemanını yetiştirmek için Milli bir Sivil Havacılık görüşü (vizyonu) ve dolayısıyla beklentimiz olmadığı için de insanımız hep ikinci planda kalmaya mahkum gibi görünüyor.
Yasal olarak havacılıkta lisan bilmek zorunlu iken YÖK, hiç umurunda değilmiş gibi ilgili bölümlere İngilizce şartını koymuyor, o bölümlerde İngilizce derslerini zorunlu hale getirmiyor. Üniversite mezunu olsun yeter diyor çünkü ilgili bölümlerde SHGM Lisans sahipleri zaten ders vermiyor.!
İnsana yatırım yapmadıkça, Sivil Havacılık eğitimini zorlayıcı NGAP düzenlemeleri yaşama geçirilmedikçe, böyle devam edeceğe benziyor.
Statüko, isim Latince (Status Quo)
1. isim; Süregelen düzenin korunması durumu, sürer durum
2. Yürürlükte bulunan antlaşmalara göre olması gereken veya süregelen durum, sürer durum
Sevgiler
Yorumlar