Evet, hepimizin bildiği üzere güven her ilişkinin temelini oluşturur ve özellikle de iş yaşamında büyük hayati önemi haizdir. İş yaşamının en önemli faktörlerden biri, çalışan ile yöneticinin güvene dayalı bir ilişkiye sahip olmasıdır. Çalışanların 82 %’ ü yöneticilerine doğruları söyleyecek kadar güvenmediğini ifade ediyor. Çalışanların 45% ise lidere güven duyulmamasının performanslarını etkileyen en önemli faktör olduğu hususuna dikkati çektiklerini söylüyorlar. Bu bilgiler internette kayıtlı olan uluslararası ünlü bir eğitim şirketinin internet notları arasında. Kaydetmişim.
HER NE KADAR BAZI ŞİRKETLER PERSONELİN BU KARARI ALMASINA İMKÂN VERMEDEN ÇALIŞANI KAPI ÖNÜNE KOYUYORSA DA NORMAL SİSTEM İŞLEYİŞİNDE “ÇALIŞAN YÖNETİCİ İLE ANLAŞAMIYORSA BAĞLASANIZ DA O ŞİRKET DE DURMUYOR. (HRdergi)
Güvensizliğin hüküm sürdüğü bir iş ortamının özelliklerini çoğumuz bilmekteyiz. Yöneticiler genelde bilgi saklar, çalışanlar birbirlerinin arkasından konuşur, insanlar endişelerini söylemekten çekinir ve kimse sorumluluğu üstlenmez. (Bu bize ne kadar uygun değil mi?) Tüm bunlar düşük morale ve sağlıksız bir iş ortamı oluşmasına yol açar. Buna karşın, güvenin yüksek olduğu kurumlarda 32 kat fazla risk alınır, 11 kat fazla inovasyon vardır ve de performans 6 kat fazladır. İşte genel tablo bu.”
Yöneticiniz ister iyi bir yönetici olsun isterse kötü, onun yönetim tarzı işinizin her yönünü etkiler: Çalışan bağlılığını, üretkenliği, çalışan devrini ve elde edilen tüm sonuçları. Güçlü yöneticilere kendiliğinden sahip olamazsınız. Yöneticiler çalışanlarını nasıl destekleyip geliştireceklerini ve motive edeceklerini doğuştan bilmezler.
Şimdi oturup düşünelim. Bizim tepedekiler bu vasıflara sahipler mi? Sizler daha iyi bilirsiniz.
Yöneticilerimize neden güven duymuyoruz. Çalışanlara ve eşit ve adil davranarak onları ayrıştırmadan yönetmedikleri için. MÖ ‘de adalet ve eşitlik konusunda sorun yaşanıyormuş ki düşünürler bu konudaki sözleri kaydetmişler. Ve bugüne kadar o sözler unutulmamış. Tabii ki bunlar bizim yöneticilerin yaptıklarının / yapmadıklarının mazereti değil.
Evet, hepimizin bildiği gibi, Adalet sözcüğü eşitlik anlamına gelmez. Adalet herkesin ihtiyacı olanı almasıdır. Eşitlik ise herkesin ayın şeyi almasıdır ve bunun her zaman da adil olmadığı da malum.
Bizim yöneticimiz manevi açıdan dürüst veya dürüst değil diyebilmek zor hayli. Çalıştığımız yerdeki uygulamaları alt alta sıralayıp bunları değerlendirerek bir noktaya gelebilmek mümkün. Bunu yapmanızı önermiyorum. Moral bozmanın alemi yok.
Arzu ederseniz izleyiniz. DEĞERLER EĞİTİMİ. DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK. (https://www.slideserve.com/beate/de-erler-e-t-m-do-ruluk-ve-d-r-stl-k)
G. BETHÜNE / BATAK’ DAN ZİRVEYE’ DEN 25 YIL SONRA, THY’ NİN BUTİKTEN ZİRVEYE 20 YIL KİTABINA
Türk Hava Yollarımızın kısa bir süre önce Genel Kurul toplantısı katılımcılarına hediye ettiği “BUTİK’ DEN ZİRVEYE 20 YIL- GELECEK ON YIL” isimli kitabı tesadüfen elime geçti. Çok güzel hazırlanmış. Emeği geçenleri kutluyorum. Tabii ilk önce kitabı dizayn eden, tasarlayan “FİNAR Kurumsal Ajansı”
Kitabın ilk sahifesinde 1933 senesinde Türkiye Cumhuriyeti Riyasetinin Havayolları Devlet İşletme İdaresi Teşkilatına gönderdiği Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal imzalı 4/470 sayılı yazı yer alıyor, Önsöz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve takiben Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat Beyefendinin seslenişi yer alıyor. Kitapta geçen 20 sene içerisinde yapılanlar ve de THY’ nin 2033 yılındaki görünümünün nasıl olacağı anlatılıyor.
“Butikten Zirveye” ismi bana ne hatırlattı? Continental Hava Yolları büyük bir kriz içindeyken, şirkete atanan tepe yönetici Gordon Bethüne’ nin yazdığı Kontinentali batmaktan nasıl kurtardıklarını anlatan kitabını hatırladım. Kitabın ismi “From Worst To First” Türkçesi “Bataktan Zirveye” Amerika eski Başkanı GEORGE BUSH 23 ŞUBAT1998: günü Bethüne’ ye şöyle seslenmişti Sevgili Gordon. Continental Airways’ deki başarının sırlarını ve diğer pek çok şeyi aktaran bir kitap yazmandan çok mutlu oldum. Bu kitapta muazzam dersler var. Çok zor bir işin başına geçtin ve gerçek bir liderlik yaparak bu zorluğu önemli bir başarı öyküsüne dönüştürdün İnanıyorum ki kitabın havacılık sektöründe yankı uyandıracaktır. Tanrı biliyor ya, başarılı bir liderden hepimizin öğreneceği çok şey var.”
Ben THY’ deki görevden ayrıldıktan seneler sonra daveti üzerine ziyaretine gittiğim Genel Müdür Yardımcısı bana bu kitabın Türkçesini göstererek bunu hazırlatıp kilit personele dağıttıklarını ve de bu çalışmanın çok faydalı olduğunu söylemişlerdi. Kitabı daha önce de görmüştüm. Çok güzel yapmışsınız, Faydalı olmuştur mutlak deyip kendisini cevaplamıştım.
2000-2001 yılında Türk Hava Yolları tüm sektör kuruluşları gibi belirli sıkıntılar yaşıyordu. Bu kitaptan bahsetmiş ve okumamı önermişti bir arkadaşım. Tercüme ettirdik, okudum ve etkilendim. Genel Müdürümüze sundum. Çok faydalı buldular. Amerika’ da ki yayıncı ile yazıştık. Talep ettikleri telifi ödedik. Ve de fotokopi yolu ile çoğaltarak yöneticilere dağıttık. Tabii ki Genel Müdür yardımcısına bunu söylememeyi tercih ettim. Tercüme ettiğimiz bu kitabın ilk sayfasında Halit Ürkmezgil, Buket Engin ve benim arkadaşlarımıza bir seslenişimizi koymuştuk. Her halde daha sonra yapılan bu çoğaltım için bu sayfanın çıkartılmasını söylemişlerdi ki, çalışmayı yapan kuruluş o sayfayı kaldırıp atmak yerine kitabın en sonuna koymayı tercih etmişti. Bunu ben de o tarih deki THY Genel Müdür Yardımcısının masasındaki kitapta görmüştüm. Dağıtmaya dağıttılar da acaba kendileri okumadılar mı, yoksa görürlerdi diye düşündüm ama, tabii ki benim sorunum değildi.
THY’ nın Butikten Zirveye 20 Yıl Kitabına isim bulma aşamasında gösterdikleri alışkın olmadığımız nezaket ve incelik için FİNAL Kurumsal Ajansa teşekkür ediyorum.
ŞU ANDA EN İYİ İŞ SAHİP OLDUĞUNUZ İŞTİR. TAKİ DAHA İYİSİNİ BULUP SÖZLEŞME İMZALAYANA KADAR.
Evet; bu yazıyı geçen hafta salı günü beni arayan ve işten ayrılma kararı aldığını söyleyerek nedenlerini sıralayan arkadaşımız için yazıyorum. Ebeveynlerinin arkadaşımızın bu kararından bilgisi yokmuş. Başlıkta da ifade ettiğim gibi bu yazıyı anne ve babalarınıza ve eşinize okuyun. Onlar bu yazıyı beğenecektir. Zira onların sizi herkesten fazla sevdiklerine inanıyorum. Sizi onlar kadar düşünen, hep iyi olmanızı isteyen başkalarının olmadığına da eminim.
Ekonomik kriz var mı? Yok mu? Kimine göre var. Baştakilere göre yok. İşsizlik bizde ne boyutta dersiniz? Türkiye İstatistik Kurumu (TUIK) açıklıyor. Doğru değil diyorlar. Daha fazla diyorlar. Doğru veya değil, bu bile konudaki durumumuzu ortaya koyuyor. Hangi partinin temsilcisi söylerse söylesin, kısa veya orta vadede halledilebilecek bir sorun değil bu. Enflasyon ve pahalılık bildiğiniz gibi. Gelirler ise malum. Sonrası zor, yine de Allah kerim demek gerek. Evet; kısaca hal-i pürmelâlimiz işte bu minvalde. Allah herkese kolaylıklar versin. Şunu da unutmamak gerekir ki işsizlik dünyada birçok ülkenin başını ağrıtıyor. Yalnız bizim değil.
Evet: Bu şartlar altında en iyi iş hangisi? Bu sualin cevabı yukarıda sıralanan hususlar ile ilgili. Görünen o dur ki, en iyi iş, sahip olduğumuz iş. Bunun farkına varmak için o işi kaybetmemize gerek yok Anlayacağınız, yöneticinin kaşının üzerinde gözü var diye efelenmenin zamanı değil. İşe siyasi görüşleri karıştırıp maraza çıkartmanın hiç zamanı değil. Bazı arkadaşlarımızın beni haksızlıklara karşı sessiz mi kalalım diye cevaplayacaklarını biliyorum. Tabii ki söylemek istediğim bu değil. Ancak bugüne kadar sessiz kalmadığınız, haykırdığınız konulardan nasıl sonuçlar elde ettiğinizi iyi düşünün ve değerlendirin. Bu arada, benzeri şeyleri yaşamadan önce hepimiz önce kendine dönmeli ve kendimizi mümkün olduğunca realist bir gözle değerlendirmeliyiz. Tabii ki ülkenin durumunu ve de kişisel özelliklerimizle kariyerimizin iş yaşamında ne derece aranılır olduğunu da.
Ne hikmettir bilinmez. Kimse işinden memnun ve mutlu değildir. Ben onun, oda başkasının işine imrenir. Herkes birbirine kendi işinin kötü taraflarını anlatır. Örneğin bir kısmı maaşlardan şikâyetçi. Haklılar. Bu arada ülkemizdeki işsizliği de düşünmelidirler. Bu hususu dikkate almadan veya sonuç üzerinde hiçbir müspet etkisinin olmayacağını bile bile serzenişte bulunmak her zaman için özellikle içerisinde bulunduğumuz bu dönemde gereksiz olduğu kadar da kişisel hiçbir amaca hizmet etmeyecek bir davranış gibi geliyor bana. Bilmem haklı mıyım?
Eski bir tarihte genç bir kardeşimizin iş başvurusu bir vesile ile bana ulaşmıştı. O dönemde de ekonomik bir kriz yaşıyorduk. Sektörün saygın bir işyerinde çalışan bu genç, içinde bulunulan şartları değerlendirmeden, fevri bir kararla ve de yaşı ile bağdaşmayan " fazla yorulma " gibi bir nedenle işinden ayrılmıştı. Çok büyük bir özgüven sahibiydi. İşini iyi bilen biriydi. Ve de başka bir iş arayışına geçmişti. Bir seneye yakın bir süre iş aradı. Ne kadar daha süreceği ise hali ile hiç belli değildi. Yaptığı ve sonuç alamadığı her iş başvurusu özgüveninden bir parça
Kopartıyordu sanki. Hayli uzun bir süre sonra, bir akrabasının yanında mesleği ile yakından uzaktan ilgisi olmayan bir konuda çalışmaya başlamıştı. Evet, günümüzün şartları o günlerden daha ağır. Bu duruma düşmeden önce çalışan önce kendine dönmeli, konunun tüm faktörlerini mümkün olduğunca realist bir gözle değerlendirmeli. Kişisel özelliklerinin ne derece aranılır olduğunu da. Aslına bakarsanız bu bile bugün için çare değil. İki fakülte bitirmiş gençlerin kurye olarak falan Fastfood kuruluşunda çalıştığını düşünün.
Evet: özellikle bu dönemde ve hele hele ülkede işsizlik bu boyutta iken insanların işine dört elle sarılması gerekir. Bu dönemde çalışanların işlerini, sağlıktan sonra sahip oldukları en kıymetli yaşam unsurlarından biri olarak görmeleri ve ona göre davranmaları gerekir.
Yorumlar Tüm Yorumlar (12)