İki Sene Sonra
Belki de Çelebi Hiç Olmayacak.
Canan Çelebioğlu TOKGÖZ 10 Haziran 2013
(Bebek Ambassador Restoran)
Başarınızı, ona ulaşmak için nelerden
Vazgeçtiğinizle yargılayın.
Amerikalı bir arkeolog Anadolu da bir dağ köyünün yamacında otlayan bir eşek görür. Eşeğin sırtında, hayvana koşulan eyerin temas ettiği sırt bölümünü incitmemesi için konulan büyük sayılamayacak bir halı bulunmakta olup eşeğin sahibi ise biraz ileride çayırın üzerinde uyumaktadır. Amerikalı halıya yakından bakınca, dünyada ender bulunabilecek ve cm2’ de bilmem kaç ilmekle dokunmuş el işi, antika bir halı parçası olduğunu görür. Hemen tercümanını yanına çağırır ve “ “ben bu halıyı mutlak, ne olursa olsun almak istiyorum, ancak köylüden halıyı istersek, kıymetli olduğunu anlayabilir ve karşılığında çok büyük para ister. Bu nedenle köylünün yanına git ve benim eşeği satın almak istediğimi söyle ve pazarlık et der” Tercüman köylüyü uyandır ve eşek için pazarlığa başlar. Sonuçta köylü eşeği değerinin çok çok üstünde bir bedelle tercümana satmaya razı olur. Paralar sayılır ve köylüye ödenir. Parayı cebine yerleştiren köylü eşeğin üzerindeki halıyı hafifçe çekip alırken Amerikalıya ve tercümana hayrını görün der. Amerikalı köylüyü uyandırmamak için tercüman “ Bu eşek üşür, biraz sonra hava soğuyacak, yazıktır, bari halıyı bırak” demesine rağmen köylü biz sizinle eşek için pazarlık ettik, halı benimdir der. Amerikalı eşeği almaktan vazgeçtiğini söylese de köylü alışverişin yapılmış olduğunu belirterek parayı geri vermeyeceğini ifade eder. Yapacak bir şey yoktur ve Amerikalı eşeği alarak çaresiz uzaklaşır. Köylü biraz gerideki tepeye çıkar, bağdaş kurarak uzaklaşan Amerikalıyı ve Tercümanını gözlemeye başlar. Bir süre sonra köylü yerinden kalkar ve biraz uzakta terkedilmiş bulunan eşeğini alarak halıyı yine üzerine koyar ve köyün kahvesine gider. O sırada Köy eşrafı “ iyi paraya satmıştın eşeği, şu halı parçasını vermemiş olman nedeni ile Amerikalı eşeği almaktan vazgeçseydi “ diye sorarlar. Köylü bıyık altından gülerek “ ben o halıyı verseydim, bu uyuz eşeği alacak başka bir eşek bulamazdım. Bu eşeği o halı sayesinde bilmem kaçıncı satışım diye eşrafı cevaplar.
Bu çoğunuzun bildiği böyle bir fıkra işte. Ne âlemi var bunu yazmanın derseniz, yazıyı sonuna kadar okuyunuz.
Şimdi gelelim ana konumuza.
İşe Çelebinin sol kolu olan Çelebi Holding’in son dönemini gözlemlemekle başlayalım; Çelebi Holding grubun bünyesinde bulunan uçak Özel Güvenlik, Gıda, Liman ve Marina İşletmeciliği ve araç kiralama, gibi sektörlerden uzun zamandır çıkmak istiyordu. Bu konuyu bir süredir değerlendiren Çelebi Holding sonunda kararını verdi ve ilk adımda gurubun Organizasyonel yapısını bu paralelde düzenledi. 2012 yılı sonundan bu yana da bu kararın uygulama çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmanın“ Holding’in bir bölümünü küçültmek ve giderlerin azaltılması sureti ile genelde karlılığının artırılması” şeklinde yorumlanması da mümkün. Nitekim bu uygulamanın birçok yaşanmış örneği var. Konuya bu pencereden bakarsak “her vazgeçişin bir geri adım olmadığını“ düşünebiliriz.
Çelebi Havacılık Holding’e, Çelebinin sağ koluna gelince; Lokomotif Şirket halen Türkiye’mizin Çelebi Hava Servisi, .Avusturya, Macaristan, Hindistan’ da Mumbai’ de Yer Hizmetleri Delhide ise hem Yer Hizmetleri hemde kargo sistemi çalışıyor. Bunlara ilaveten Almanya’da da kargo kuruluşu faaliyetlerini düzgün bir çizgide sürdürüyor. Ancak sağladığı karın ne denli tatminkâr veya hangi boyutta olduğu hususunda bilgim maalesef yok.
Hindistan pazarının en önemli noktalarındaki hizmetler ilerisi için büyük ümit vadetmesine rağmen, bu bu noktaların alt yapılarının, büyük yatırım gereksinimi nedeni ile, Çelebi Havacılık Holding’in bu bölgede sunduğu hizmetlerden kısa ve orta vadede tatminkar bir kar sağlanması şu an için mümkün görülmüyor. Tabii ki buda kişisel görüşüm olup, yanılma payımı anlayışla karşılamanızı diliyorum.
Evet; benim bulunduğum zaviyeden bakınca tablo bu görünümde.
Tabii ki akla gelen ilk soru Actera bu işe neden girdi? Bu soru yazılara gelen yorumlarda da yer alıyor.
Öncelikle Acteranın bu ortaklık yapısı içerisinde Çelebi’ ye sağlayabileceği faydalara bir bakmak gerek. .
Konunun Uzmanları; Özel Sermaye Fonları Yönetim Şirketlerinin Türkiye için üç önemli fayda sunmakta olduklarını ifade ediyorlar. Belki de numaralandırılmayan kırmızı ile belirginleştirilmiş son paragraftaki anlatım akla daha yakın gelecektir. Veya yukarıda yer alan her maddeden bir cümle alarak, yeni bir tarif oluşturmakta mümkün tabii ki.
1- BU İŞBİRLİĞİ; BİR BORÇLANMA ALTERNETİFİDİR.
Özel Sermaye fonu yönetim şirketleri ortak oldukları kuruluşlara yeni yatırımlar yaparak yurtdışına açılmaları için ihtiyaç duydukları büyüme sermayesini sağlarlar. Bu Fonların, şirketleri finanse etmek için borçlanmaya ciddi bir alternatif olarak düşünülmesi mümkün.
2- BU İŞBİRLİĞİ; AİLE ŞİRKETLERİNİN YAŞAMASI VE BÜYÜMESİNE YARDIMCIDIR.
Özellikle aile şirketlerinde, işe devam etmek istemeyen yeni kuşakların veya aile bireylerinin olması halinde Özel Sermaye fonu yönetim şirketleri bu hisseleri satın almak suretiyle hem şirketlerin yaşamasına hem de büyümesine yardımcı olmaktadırlar.
3- BU İŞBİRLİĞİ; GELİŞMEMİŞ ŞİRKETLERDE YÖNETİMİ İYİLEŞTİREREK EKONOMİK FAYDA ÜRETMESİNE YARDIMCI OLMAYI HEDEFLER.
Özel Sermaye fonu yönetim şirketleri yönetim ilkeleri açısından yeterince gelişmemiş şirketlerde yönetimi iyileştirerek bu şirketlerin rekabetçi bir hüviyet kazanmasına ve sağlıklı biçimde ekonomik fayda üretmeye devam etmelerinin sağlanmasına destek vermektedirler.
Bunların dışında; uzman olmayan bir ağızdan çıkan, ulusal ve uluslararası uygulamalarla da örtüşen diğer bir anlatım ise; “Özel sermaye şirketlerini / fonları ulusal ve uluslararası şirketlerin hisselerini sadece kar amaçlı olarak satın alarak bu şirketlerin karlılıklarının, belirli bir noktaya gelmesini takiben mümkün olan en kısa sürede satış işlemini gerçekleştiren kuruluşlar. ” Şeklinde tarif ediyor. .
Konuya benden daha yakın olan bir dostumuz, Özel Sermaye fonlarının veya bu fonları idare eden yönetim şirketlerinin bu perspektifteki uluslararası şirketlerin hisselerini alarak ortaklığın tesis edildiği zamana kadar geçen süreç içerisinde, ileri tarihte bu şirketi hangi kuruluşa satacağını da belirleme çalışmalarını yürüttüklerini ifade ediyor. Tabii ki bu belirlemeyi tek taraflı bir niyet izharı olarak düşünmemek gerekir.
Uluslararası büyük bir kuruluşun Hindistan Pazarına girişinin maliyeti bizim düşünebildiğimiz çok çok üzerinde olacağı varsayılıyor. Örneğin Swissport gibi dev bir kuruluşun Hindistan pazarına girişinde kendisinden beklenilenlerin veya telep edileceklerin, Çelebinin bu pazara girişi esnasındaki talep ve beklentilerin çok çok üzerinde olacağı ortada. Buna ilaveten bir Yer Hizmeti ve Kargo tesisi işletim şirketinin Mumbai ve Delhi dışındaki Hindistan noktalarında konuşlanmasının o dev kuruluşa artı prestij ve ekonomik açıdan kar sağlamayacağı kabulü zorunlu olan bir gerçek. Şu anda adı geçen bu iki noktada da hizmetler malum, Çelebi’nin elinde.
Ve de Swissport’ un Uzak Doğuya yönelik gelişim projelerinde Hindistan ilk sırada yer alıyor. Bunu saklamıyorlar.
Bu durumda Swissport’un hedefinin Çelebi Havacılık Holding’i satın alıp Hindistan pazarına mümkün olabilecek en uygun şartlarla girebilmek şeklinde tarif edilmesi sizce yanlış mı olur? Swisspor’tun düşüncesinin fıkradaki Amerikalı Arkeoloğun hesabının aynısı veya bir benzeri olduğunu da düşünmek bizi doğru noktaya götürür mü?
Gelelim Actera’ya. Sizce Çelebi’ deki yönetimsel aksaklıkları düzeltip, operasyonu destekleyerek, ciroyu ve karı artırıp daha sonra Çelebiyi satmayı mı düşünüyordur? Bu sürecin ne denli uzun olacağını sizler benden iyi bilirsiniz. Zannetmiyorum. Yatırılan meblağın geri dönüşümü için uzun bir destekleme süreci beklenilebilir mi? Tabii ki bu sağlanacak kazanca göre değişken bir olgu. Ancak hesabı ve kitabı net olarak bilmiyorum ama bunu da zannetmiyorum.
Bu tür anlaşmalarda uygulanan bir yöntem var. Zannediyorum ki Çelebi & Actera sözleşmesinde de bu veya benzeri bir madde mevcut olmalıdır. Anlaşılan sürecin sonunda taraflar üzerlerinde bulunan şirket hisselerini önce ortağına teklif eder. Taraflar şirketin % 100’üne sahip olmayı arzu etmezler ise varılmış ve imzalanmış olan sözleşme paralelinde şirketin tümü satışa çıkartılır. Çelebi benzerini Antalya Limanında yaşadı. Sözleşme gereği Çelebi hisselerini alması yönünde ortağına teklif götürdü. Teklifin uygun mütalaa edilmesi üzerine de Çelebi hisselerini Global’ de devretti. Global öneriyi kabul etmese Çelebi’nin bedeli ödeyip Globalin hisselerini alacağını biliyordum.
Acaba Actera; Çelebi Havacılık Holding’ in % 100’ nün satışı için Swissport’la şimdiden anlaşmış olmasın? En azından bir centilmenlik anlaşması yapılmış olmasını yukarıda belirtilen şartlarda yadırgamamak gerekir. Bu varsayım doğru ise Çelebi Havacılık Holding’ in Çelebi kanadının bunu bilmemesi tabii ki mümkün değil. Canan Çelebioğlu TOKGÖZ Hanım, 10 Mayıs 20143 günü işten ayrılan personele verilen yemekte yaptığı konuşmada “ İki sene sonra belki de Çelebi hiç olmayacak” sözü ile bunu mu ifade etmek istediler?
Bildiğiniz üzere Çelebimiz İkinci kuşağı yaşayan bir aile şirketi. Aile şirketlerinin yaşamlarının genelde üçüncü kuşak ile sonlandığı konu ile ilgili kitaplarda yazılıyor. Çelebinin üçüncü kuşağının; Can beyin ve Canan hanımın çocuklarının bu konuya büyük patronun vefatından sonra Can ve Canan kardeşlerin sergiledikleri müspet yaklaşımı gösterip, gösteremeyeceklerini ise yalnız kendileri biliyor.
Lütfen Çelebimizi fıkradaki unsurlarla hiçbir şekilde eşleştirmek için uğraşmayınız. Yazıda bu fıkraya yalnız köylümüzün zekâsını ve de Amerikalı Arkeolog yerine koyduğum Swissport’un benzeri düşüncede olabileceğini vurgulamak için yer verilmiştir. Başka türlü bir yaklaşım ve düşünce kesinlikle söz konusu değildir.Unutmayınız ki bazıları kabul etmeseler de ben de Bir Çelebiliyim. Tenkit ederim, kritik ederim ama iyi olmalarını da diler ve bundan gurur duyarım.
Bizler amatörüz. Elli beş yıllık şirketimizin başka bir kuruluşa devrinden üzüntü duyarız. Ancak 21 nci yüzyılda ki uygulama böyle değil. İnsanlar Şirketleri kuruyor, geliştiriyor kara geçiriyor ve satarak para kazanıyorlar. Bu bizlere ters gelse de günümüzdeki ekonomik realite bu şekilde. Ve de Çelebinin patronları amatör değiller.
Tabii ki tüm bu anlatım, bir Çetin Özbey kurgusudur. Ne kimse bu veya benzeri bir hususu ifade etmiş ne de herhangi birinden bu yönde bilgi alınmıştır.
Actera ve Çelebi’nin anlatımdaki köylü’ den bin yüz defa daha akıllı oldukları mutlak. İki senelik bir süre içinde veya bu sürenin sonunda Çelebi Havacılık Holding’in 100 % hissesinin beklenilenin de üzerinde bir meblağa satıldığını duyarsanız yazının girişindeki fıkrayı hatırlayın olur mu?
Bu varsayımın hakikate dönüşmesi hem Çelebi Havacılık Holding çalışanları hem de Çelebi ailesi için mutlak iyi olacaktır. Çalışanlar içlerine yerleşmiş bulunan “ Güvensizliğe bağlı ümitsizlik” duygusundan, Çelebi ailesi ise çok genç yaşta atıldıkları iş hayatındaki yaşanmışların birikimlerinden kaynaklanan “Tükenmişlik” duygusundan kurtulacaktır.
Temenni ederim ki bu varsayım doğru ve herkes için de hayırlı olsun.
Yorumlar Tüm Yorumlar (27)