Bu gün size iki iyi, bir kötü haberim var.!
1
Boeing Yeni İstanbul Havalimanı’nın geliştiricisi ve operatörü olan İGA Havalimanı İşletmesi A.Ş. ile yeni bir Teknik Yardım Anlaşması imzaladığını duyurdu.
Bu anlaşma ile Boeing’e bağlı kuruluş olan Jeppesen, İGA ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne (DHMİ) yardım etmek amacıyla Total Airport and Airspace Modeler (TAAM) ilişkin çözümlerini paylaşacak. Bu grup, Yeni İstanbul Havalimanı hava sahası tasarımının, havalimanı optimizasyon program ve operasyonel hazırlık planının geliştirilmesini destekleyecek.
2
IGA Havalimanı İşletmesi A.Ş. (İGA), bir başka önemli dönüm noktasını daha geride bırakarak Seul Incheon Uluslararası Havalimanı İşletmesi ve Kopenhag Uluslararası Havalimanları ile Operasyon Danışmanlık Hizmeti anlaşması imzalıyor.
Önümüzdeki beş seneyi kapsayacak danışmanlık projesi; strateji ve iş planı geliştirme, insan kaynakları ve organizasyonel gelişim, deneme operasyonları aracılığıyla operasyonel hazırlık ve 2017’de planlanan açılışından sonraki ilk üç yıl yeni havalimanının operasyonu ile ilgili danışmanlık hizmetini içeriyor.
Türk Hava Yolları’nın Kuzey İtalya Meydan Müdürü olarak 1982 senesinde Milano’ya tayin oldum. Benden önceki müdür arkadaş uyuşturucu kaçakçılığı suçlaması ile içeride idi (ki benim tanıdığım bir meslek arkadaşımdı.!) ve benim maaşım ile ancak iki oda bir salon ev kiralayabilmiş ve 3,5 yaşındaki kızım Gülay’ı kreşe verdiğimde, maaş bordroma göre ben İtalya’da ki asgari ücretin altında aylıkla çalışan birisi olarak “kreş masraflarından muaf ve devlet yardımı olarak da her hafta kızıma oyuncak verilmesine” katlanmak zorunda kalmıştım.
Milano’ya gelişimizin altıncı ayında oğlum Güray Ospedale Macedonio Melloni Hastanesinde doğmuş ve maaşımın iki katını nakden hastaneye ödemiştim. Devletin geri ödemesi iki seneye yakın sürmüştü.
O dönemde İtalya’da çok güçlü ve Türk Hava Yolları’nın en büyük acentası Turban Italia’nın kurucu sahibi Giuseppe Bidoni, sıkışan ve pahalı Linate yerine Verona’dan Türkiye’ye uçuş yapmak istedi. Hedefi tur maliyetini düşürmekti.
Askeri bir havaalanı olan Villafranca, NATO tatbikatlarına hizmet etmiş, sonradan öğrendim ki, bu tatbikatlarda 7 Türk pilotu şehit vermişiz, Aralık 1978’de Sivil Meydan İşletmesi kurulmuş, sivil terminalin karşısında ise askeri bölüm mevcut ve askeri kısım sivil bölümden daha çok uçuş yapmakta!
Olabilirliği tespit etmek amacıyla randevu aldım ve gittim. Elbet İtalyan misafirperverliği çerçevesinde abartısız bir karşılama oldu. Görüşmeye oturduğumuzda herkes iş kartlarını paylaştı. Onlar meydan kolaylıklarını anlatıyor, ben ise ihtiyaçlarımızı. Kartlarımızdaki görev ve unvanlar fazla bir anlam ifade etmiyordu ama..
Bir F104 pistten büyük bir gürültüyle kalktı. Meydan müdürü “Yine bir F104” dedi. Ben de “F104S” deyiverdim. Birden konu değişti ve sen necisin, ne iş yapardın’a dönüştü ve kendimizi çok eskiden birlikte çalışmış meslektaşlar olarak öğle yemeğinde bir araya gelmiş buluverdik. Meydan müdürü ATCo, yardımcısı emekli pilot, işletme yardımcısı ise Alitalia’nın Verona eski satış müdürü imiş. Benim ATCo ve FOO olmam elbet bu kaynaşmayı tetiklemişti. Hepimiz rahatlamıştık çünkü ne diyor isek karşımızdakinin yanlış anlamasına imkan yoktu. Aynı teknik dili konuşuyor, eksikleri görüp, nasıl giderilebiliri birlikte tartışıyor, zaaflardan çıkar elde etmek gibi ticari sahtekarlıklar yapmıyorduk. Amaç, yolcu rahatlığı ve bu sağlanınca da olayın meydan ve şirketin başarısına dönüşeceğini biliyorduk. 1986’da Türkiye’ye dönene kadar sürekli uçuşlar yaptı THY bu meydandan. Ben döndükten sonra bile senelerce.
Bir de benim girişimimle bu hikayeye eş Bergamo meydanı var ki THY olarak bu meydanlara düzenli uçuş yapıp gelişmesine katkı veren başka şirket olmadı. Taa ki Linate tıkanıncaya kadar.
Bunları neden anlatıyorum. Çünkü tüm bu ahval ve şerait içinde dahi içinde bulunduğum ekonomik çıkmazı göz ardı ederek, o günlerde şirketim için elimden gelenin fazlasını yaptığıma inanıyorum. Sadece ben mi? Benim devremden sayabileceğim birçok isim var. Bunların bir kaçı, Mesut, Muzaffer, Müjdat, Gürbüz, Ömer, Sedat, vs.. Soyadı yazmıyorum çünkü hepsi de birbirinden değerli, bir eksik dahi yazsam üzülürüm çünkü onları da üzmek istemiyorum ama en önemlisi ve hepimizin ortak noktası şu;
“Liyakat” sistemi içerisinde bir yerlere gelmiş olmamız.
Geçen gün bir ilan gördüm.
İGA Havalimanı İşletmesi İş İlanı
Havayolu Pazarlama Müdürü
Genel Nitelikler
• Üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun,
• Havayolu sektöründe en az 5 yıl deneyime sahip,
• Benzer pozisyonda en az 5 yıl deneyimi olan,
• Sık sık seyahat edebilecek,
• Çok iyi derecede İngilizce bilgisi, (TOEFL, IELTS vey YDS belgesi)
• MS Office programlarına hakim,
• Yazılı ve sözlü olarak doğru iletişim kurabilen,
• Takım çalışmasına önem veren,
• İletişim ve koordinasyon yeteneği kuvvetli,
• Erkek adaylar için askerlik görevini tamamlamış,
• İstanbul Avrupa yakasında ikamet eden/edebilecek.
İş Tanımı
• Havalimanı tarafından havayolu şirketlerine sunulacak tüm hizmet ve fırsatları planlamak, geliştirilmek, uygulamak ve koordine etmek.
• Havalimanındaki ilgili birimlerin yanı sıra sektörle doğrudan veya dolaylı bir biçimde ilgili olan tüm kurum ve kuruluşlarla olan iletişimi yürütmek; ortak işbirliklerini geliştirmek ve uygulamak.
• Yeni havalimanı projesinin sadakat ve yolculara sunulacak özel hizmetler programlarını geliştirmek ve uygulamak.
• Yeni havalimanının ilgili ekibinin katılacağı yerel ve uluslararası organizasyonlara ilişkin planlama, hazırlık ve koordinasyon sürecini yönetmek.
• Yeni havalimanı projesi çerçevesinde havayolu şirketleriyle yürütülecek planlama, hazırlık ve anlaşma imzalanması süreçlerinde etkin bir biçimde rol almak.
İlana başvurabilmek için lütfen tıklayınız.
Genel niteliklerdeki “niteliksiz” liğe mi yanarsınız, işin “tanım”ına mı?
Bu ilanı yazan acaba “Yazılı ve sözlü olarak doğru iletişim kurabilen” lerden mi?
Ne kadar bilirsen bil; söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.
Mevlânâ Celaleddin-i Rumi.
İşletmenin vazgeçilmez, temel bir yasası vardır.
“Aynı dili konuşmak.”
Bilmem anlatabildim mi?
Yorumlar