Bu güne kadar kaleme aldığım yazılarda sıklıkla yer personelini, teknisyenleri ve bir kez de kabin memuru kardeşlerimizi konu aldım. Uçağın ev sahibine, kaptanlarımıza, onların konularına nedense hiç değinmedim. Kamuoyunda, pilot denince akla ilk önce, çok para kazanan, dünyanın çeşitli ülkelerini 5 yıldızlı otellerde konaklayarak gezen havayollarının tepelerindeki bir meslek grubu mensupları gelir.
Biz şirkete ilk girdiğimiz zaman kısa zamanda realiteyi görüp pilotların, kabin memurlarının ve teknisyen arkadaşlarımızın kazandıkları paranın santimine kadar helal olduğuna inanmıştık birçoğumuz. Bu kadar sene geçti aradan. Kim ne derse desin, her ne olursa olsun halen de öyle düşünürüz. Helal mantığı ile yeterli, yetersiz, işin tam karşılığı mefhumlarının karıştırılmayacağına inanıyorum. Evet; bizim işe girdiğimiz senelerde hem teknisyenlerin hem de kabin memurlarının gelirleri o döneme göre iyiydi. Bu günkü gelir durumları ise malum. Yer personelinin ücret durumu o zamanlarda çok kötü sayılmazdı diye hatırlıyorum. Bugün ise fazlası ile hicran. Pilotların gelirlerinin ise bu kadar sene sonra bile o seviyeyi ucundan, kenarından koruduğuna inanıyorum. Birilerinin daha fazla kazanma hırsı çok şeyi alt üst etti. Dolayısı ile bu yazıda maddi unsurlara değinmeyeceğim.
HAYDİ BUYUR. SANAL HAVAYOLUMUN SANAL PİLOTU OL.
İstersen pilotlar ile ilgili kamuoyundaki düşüncenin tamamı ile doğru olduğu noktasından hareket edelim. Menfilik bizim işimiz. Bu görüşe katılıyorsanız, buyurun siz de pilot olun. Bu sayfanın köşesinde kurduğum sanal havayolumuzda uçun ve bizim ölçülerimize göre iyi de para kazanın. Uçuşa daha zaman var. Ha sormayı unuttum sana. Lise mezunu Türk pilot alamıyorum şirkete. Ama Yunanistan veya Hindistan vatandaşıysanız o zaman uyar. Üniversiteyi bitirdinse Sorun yok. Haydi, otur koltuğa. Önce kabin memurundan bir kahve iste. Uçuş esnasında başka bir şey düşünemezsin. Ama inişten sonra beş yıldızlı lüks otel’ de istirahat ederken aşağıdaki hususları birer birer hatırla.
BAKALIM DAVULUN SESİ YAKINDAN DA GÜZEL GELİYOR MU?
Bu yaz çok sevdiğin ama uzun süredir görüşemediğin meslektaşın olmayan ( RPT meslektaşın olmayan ) bir dostunla Temmuz veya Ağustos ayında on beş günlük bir yaz tatiline gitmeyi düşünebilir misin? Nöbetçi olduğun bir gün seni ziyarete gelip akşam yemeğini birlikte almak isteyen akraba bir aileyi hiç düşünmeden buyur edebilme şansın var mı? Kısa bir süre sonra sosyal yaşamının ancak ve ancak kendi meslek grubun içinde gelişebileceğini anlayacaksın. Şu an için bu sana zor gelmeyebilir. Hatta önemsemeyebilirsin. Ancak yaşam tarzının kalıcı olarak böyle şekilleneceğini ve bunun dışına çıkmanın zor hatta mümkün olmayacağını düşün yastığa kafanı koyunca.
AİLE NE KADAR ÖNEMLİ DEĞİL Mİ?
Aile yaşamını sana ben tarif edemem. Çoğunlukla onlardan, ailenden uzaktasın. Her ne ise, eşinin ve çocuğunun sana en çok ihtiyaç duyacakları zamanlarda onların yanında olup olamayacağını düşün? Bu durumda hane halkı ile anne ve babanın sürekli bir heyecan ve gerginlik içinde olacakları malum. Eşin daha dayanaklıdır. Ya çocuğun? Sevgili yavrunun, televizyonda bir uçak düştü haberini duyar duymaz annesini arayıp “ babam nerede” diye sorup cevap alana kadar nasıl bir ruhsal erozyona uğradığını düşünmek bile istemezsin. Yanılıyor muyum? Bu en sevdiğin varlıkta ne denli tahribat yaratır hele bir kez daha düşün istersen. Bilmiyorum hangi pilotumuzun eşiydi; Benimde bulunduğum bir toplulukta söylemişti “ insanoğlu her zaman aynı ruh halinde olmuyor. Gün gelir bakkalın kapıyı çalması içinizi bir hoplatır. İşte ondan sonra tüm günü gergin bir bekleyiş içinde geçirirsiniz “ diyordu. Bilmem anlatabildim mi?
ŞARTLAR SENİ YORGUNLUK VE BİTKİNLİĞE İTİYOR MU?
Çalışma saatleri, iş şartlarının zorluğu ve çalıştığın şirketin özel uygulamalarının yıptratıcılığına ilaveten her gün arkanda taşıdığın yüzlerce kişinin sorumluluğu seni hangi düşüncelere yöneltir bilemiyorum. Bunu diğer pilotların senden ve benden iyi bildiklerine eminim. Ancak yorgunluk ve bitkinlik işine odaklanmanı nasıl etkiler. Bir düşünsene. BALPA’nın ( British Airline Pilots Association ) yaptığı anketin sonucunda pilotların % 56’sının kokpit’te uyuduğu belirlenmiş. Ülkemizi ve çalıştığınız şirketi bu araştırmanın verilerinden soyutlamak mümkün mü? Zaman zaman evdeki kanepede uyumaya itiraz eden sen uçakta koltukta uyuyarak dinlenmeye razı olacakmısın? Bunun sonrasında ise bilmem kaç saatlik uçuş. Bir de hatırlatmak istediğim küçük bir not var. Yorgunluğun ve iyi dinlenememenin ölümlü uçak kazalarının vuku bulmasındaki payı % 15-20 civarındaymış. Anketin diğer konulardaki verilerini ürkütücülüğü nedeni ile buraya almıyorum. Evet; bunları da düşünmen gerekir. Yalnız şunu bilmekte fayda var ki, Sivil havacılık Akademisinin yaptığı ankette ise 10 pilottan 9’nun yorgun olduğu ortaya çıkmış. Genel Müdürlükte masa başında oturanların bunu anlayabileceklerini düşünme sakın. Daha çok üzülürsün.
EASA VE ANKETLER NELER SÖYLÜYOR BİLİYORMUSUN?
Avrupa’da ve dünyanın her ülkesinde, pilotların üst seviyede kazanç sağladıkları biliniyor. Uçuş görevi ve uçuş süreleri konusunda da bu ülke pilotları ile aranızda bir seviye uyumu var mı? (EASA) Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı kurallarına uygun hareket eden ülkelere göre gerideyiz değil mi? Yapılan anketlerde ise uçuş operasyon hizmetlerinde görev yapan tüm çalışanların
yorgun olduğu görülmekteyse de pilotlar için EASA 12 saatlik dinlenme süresini öngörürken ülkemizde 8 saatlik dinlenme süresinin yeterli görülmesi anlaşılabilir bir uygulama değil. Sahi istirahat saatinizi EASA standardına uygun hale getirseler, çalıştığın şirketin bu günkü operasyonu yürütebilmesi için kaç pilot daha istihdam etmesi gerekir bunu hesaplar mısın lütfen. Birde bu pilotların şirkete yıllık maliyetini? İşte bu nedenle sana 8 saatlik istirahatı yeterli görüyorlar. Daha güvenli uçuşlar veya kardan bir miktar zarar. Güleriz ağlanacak halimize derler ya. İşte o hesap.
İŞ ŞARTLARI SAĞLIĞINI NE KADAR ETKİLER?
Hepimiz sağlığımıza dikkat ederiz. Ama biliyorsun ki; uçuş aletlerinden yayılan elektromanyetik dalgalar yetmezmiş gibi senin ultraviyole ışınlarına ve de jet yakıtı buharına maruz kalması kaçınılmaz. Sonucu mu? Pilotların sıklıkla yakalandığı hastalık maalesef kanser. Üstelik bunun emekliliği takiben ortaya çıkacağının garantisi de yok. Allahtan bu hastalıktan herkesi uzak tutmasını dileriz ama yaşam bu, Kırk yaşında da hastalanıp pilotluk yapamayacak duruma düşmekte var. Uygulamaların ve mevzuatın bu durumdaki meslektaşlarını ne duruma düşürdüğünü mutlak öğrenmen gerekir. Yine de Allah senide, herkesi de bu hastalıktan korusun.
HANGİ KANUNUN KORUYUCU KANATLARI ALTINDASIN?
Bu denli önemli bir mesleğin özel bir kanunun olmamasının sonucunu tasavvur edebilmek zor değil. Çevrende bunun örneklerini göreceksin. Sen böyle bir duruma muhatap olunca ne yapabileceğinizi kurgulayabiliyor musun? Acaba bu durumda hangi kanunun koruyucu kanatları altında duracaksın? Düşünsene diğer çalışanların tabi olmaktan mutluluk duyamadıkları iş yasasına tabi olmak bile senin meslek gurubuna cazip geliyor. Ne kadar tuhaf değil mi? Özenilen pilotluk mesleğine, büyüklerimizin söylevlerindeki kadar önem verilseydi, özel bir kanunun TBMM’ den çıkartılması çok mu zor ki? Belki bu aralar ilk çıkartılacak olan torba yasaya bir madde ilavesi yaparlar. Neyse, bende gaza gelip hayal kurmaya başladım. Anlayacağın bu konuda da durum pek parlak değil.
SEN NEDEN O KADAR OKUDUN Kİ?
Her ne ise, yorgun ve bitkin de olsan uçuşu tamamladın. Eve hoş geldin. Üstelik yarın akşamüzerine kadar da boşsun. Bir şirkete uğrayıp birilerini görmek sana iyi gelecektir. Bu ziyaret esnasında öğreneceksin ki, şirketin pilot sayısında ki açığın kapatılması için 47 milletten 500’ü aşkın pilot ithal edecekmiş. Bu yabancı pilotlarda senin şirkette istihdamın için aranan yeterlilik şartlarının ( uçuş saati zorunluluğu dâhil ) çok hafifletilerek arandığını öğrenmek seni ne kadar rahatsız eder. Bilemiyorum? Airporthaber’de Murat Herdem arkadaşımız bu konuyu şöyle özetliyor. Ben onun kadar anlatamayabilirim. Gerisini o anlatsın sana “ Binlerce dolar harcayarak aldığınız lisansı ve üstüne yine ciddi para ödeyerek edindiğiniz tip eğitimi sertifikası ile THY’nin kapısında beklerken, sizden DLR, Level 4 İngilizce ve üniversite mezuniyeti şartları isteniyor. Bakıyorsun ki; tip eğitimi olmayan birçoğu lise mezunu, DLR’dan muaf, ana dili İngilizce olmamasına rağmen Level 4 seviyesi sorgulanmadan sadece Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşımadıkları için birileri THY’nin kapısından kolaylıkla içeri girebiliyor. Bu da sizin canınızı bir kat daha acıtıyor ve isyan noktasına geliyorsunuz. Ancak elinizden bir şey gelmiyor. Başvurunuz reddedildiği için bir yıl daha THY’ye başvuramıyorsunuz ve sürenin sonunda şansınızı tekrar denemek zorunda kalıyorsunuz. Eğer yine başvurunuz olumsuz sonuçlanırsa üzerine bir yıl daha bir yıl daha beklemek zorundasınız. O sürede pilot lisansı olan biri bu mesleğin dışında hangi işleri yapabilir onu düşünüyorsunuz. Belki banka kredisinin geri ödemesini bile karşılamayacak bir maaşla iş bulacaksınız ancak o da sizin için yeterli olmayacak. Şansınızı başka havayolu şirketlerinde denemek isteyeceksiniz. Onlar da öncelikle size tip eğitimi satmak isteyecekler. Tip eğitiminiz varsa haliyle bu eğitimi satabilecekleri adayları tercih edecekler hali ile. Sen yine ortalardasın anlayacağın.
Her ne ise, Sivil Havacılık Genel Müdürümüz yabancı pilot istihdamına karşı olduklarını söylemişler geçen hafta. Airporthaber yazdı. Şimdi çıkıp Hamdi beyde “ esasen ben de karşıyım derse “ Ayıkla şimdi pirincin taşını. Sen yine de Bu sistem düzelecek belki diye bir düşünceye dalma. İşine bak.
Evet; tüm bu izahattan sonra benim küçücük bir notum var sana Pilot adayı kardeşim. Hani yabancı pilotlar işe alınıyor ya. Mevzuat nasıl bilmem ama bu insanlar bir Türk şirketlerinde uçacaklarına göre bizim lisanı da, Türkçeyi de bilmeleri şart olsa gerek. Yanılıyor muyum? Etrafa bir soruver. Bu şartın arandığını bana söylersen az da olsa sanki biraz rahatlayacağım. Bir soruşturuver bakalım. Mevzuat da bu husus var mı? Yok mu? Almanca bilmeyen bir Türk pilotunu Lufthansa istihdam eder mi? Hani deveye boynun neden eğri diye sormuşlar ya. Deveyi düşünüp bu durumu da kabullenmek mi gerek?
GİT VE MEKTEBİNDE OKU.
Unuttum söylemeyi. Tabii ki bu işin okulları da var. Yurt dışında olduğu gibi ülkemizde de. Bizim okulların yeterli olup olmadığı hakkında benim bir şey söylemem yanlış olur. Anlamam ki. Nasıl bir iş ise, okul işletmecileri standartların yüksek olduğunu söylüyor, okula devam eden öğrenciler ise tersini ifade ediyor. Mutlak iyileri de vardır. Bunları kim denetliyor diye mi sordun?. SHGM denetliyor olmalı. Onların ne söyleyeceğini bilemiyorum. Şunu biliyorum ki, bu okullara devam edip eğitimlerin tamamlanması bayağı bir maddi güç ister. Seçtiğin meslek bu konuda da dayanıklı ve güçlü olmayı gerektirir. Her ne ise; sarf edeceğin bu parayı işe girdikten sonra maaşınla kaç ayda geri alabileceğini nasıl olsa hesaplamışsındır. Param mı yok dedin? Borçlanmandan başka çare yok.
KOKPİTTEN BAKIŞ BU SORUNLARI NASIL GÖRÜYOR?
TALPA’ nın KOKPİT’TEN BAKIŞ neşriyatının bu sayısını gördün mü? Pilotları temsil eden TALPA Başkanı özetle neler söylemiş, bir bak hele. “Yabancı pilot sayısının toplam pilot sayımız içerisinde tolere edilebilecek miktarı geçmesinin çalışma koşullarımızı bir anlamda tehdit ettiği açıktır. Gelişen ve büyüyen sivil havacılığımız paralelinde haliyle artan pilot ihtiyacının bu yöntemle karşılanması ve yabancı pilot sayısının makul seviyeyi geçmesi, sadece ekonomik koşullarımızı geriletmekle kalmayıp, aynı zamanda çalışma düzenimizi ve şartlarımızı da tehdit etmektedir. Esasen sektör olarak ciddi ve bilimsel gerçekleri ters yüz eden bir çelişkiyi yaşamaktayız. Sektördeki daralma ve şirketlerdeki küçülme dönemlerinde alınmasına alışkın olduğumuz bazı önlemler tam tersine büyüme sürecinde uygulamaya konuluyor. Artan uzun uçuş sürelerinin dinlenme sürelerini yavaş yavaş azaltılması, niteliğinin ve kalitenin deforme edilmesi ile uçuş programlarındaki değişiklikler nedeniyle, artık değil aylık, günlük dahi yapılamaz hale gelen özel hayat planlamaları pilotun sadece fiziksel dengesine etki etmekle kalmamakta ruhsal dünyasında da onarılmaz yaralar açmaktadır. Her yıl bin saat süreyle kokpit’te hareketsiz kalan pilotların bel, boyun omurga rahatsızlıklarına maruz kalması yaşam kalitesini düşürmektedir. Bir ayda, önce Newyork'a sonra Osaka’ya giden ve finali de en güney nokta olan Cape Town uçuşu ile yapan bir pilotun belirli nedenlerle sıkıntı yaşayacağı açıktır. Bu sıkıntı her ne kadar coğrafi değişim nedeniyle ortaya çıkmakla birlikte, sorunlar yalnız bu boyutta kalmamakta ve günlük ritim ve biyolojik saat değişiklikleri bir takım hastalıkları ortaya çıkartabildiği gibi zaman zaman ölümcül de olabilen rahatsızlıkları tetiklemektedir. Bu durumun kaybettiğimiz meslektaşlarımızın acı haberleri kapsamında öğrenmek bizleri haliyle derinden yaralamaktadır. Aşırı yorgunluk, sürekli bir stres ve uçağımızın yolcu kabininde oturan yolcularımızın ağır sorumluluğunun yarattığı gergin ruh hali pilotların sağlık sorunlarını giderek artırmaktadır. Kalp ve damar hastalıklarının da pilotlarda en sık rastlanan rahatsızlıklarının başında gelmesinin tıbben değişik bir izahı da bulunmamaktadır. Her ne kadar yolcularımızı sevdiklerine kavuşturmak bizlere sıkıntıları kısmen de olsa unuttursa da kalıcı sağlık sorunlarıyla birlikte yaşayacağımız gerçeği, mesleğe sağlıklı olarak başlayan bizlere uçuş yaşamımızın acı bir hatırası olarak kalmaktadır. Uçuş emniyeti ve yolcu güvenliği her zaman ön planda tutan pilotların sorunlarının çözülmesi için başta havayolu işletmeleri olmak üzere tüm sektöre önemli görevler düşmekte olduğu kabulü zorunlu olan bir gerçek” diyor TALPA Başkanı.
GELELİM SADEDE.
Evet; sanal şirketimin sanal pilot adayı, değerli arkadaşım. Şimdi tüm bunları düşünerek eve git. Aklın biraz karıştı biliyorum. İstirahat et, uyu ve yarınki uçuşa hazırlan. Sıkıntı basar da uyuyamaz isen sakın yarın havalimanına gidip “ Kendimi çok yorgun hissediyorum, uçuşa gidemeyeceğim” diye bir şey söyleme kimseye. Birisi çıkar, bunu suç sayar ve senden savunma isteyebilir, nene lazım. Sanal’da olsa bir pilotluk brövesi verdik sana. Kızıp geri almayalım onu. İşverenler güçlü. Çalışanlar zayıf ve sıklıkla da çaresizler. Bu söz benim değil ama yinede bunu hiç aklından çıkartma. İşe girdikten on sene sonra bile.
Olsun ben bunların hepsine razıyım ille de pilot olacağım diyebilirsin. Normaldir. Davulun sesi uzaktan hoş gelir dedik ya. Sanal bile olsa meslek cazip geldiyse git ve sende müracaat et bir havayoluna. İlk mülakatta kulağına “ Yabancı bir pasaportunuz varsa onunla müracaat edin, şartlar daha yumuşaktır. Garanti kabul görürsünüz” diye fısıldayan iyi niyetli biri çıkarsa, sen yine de “Ben neden Türk doğdum” diye bir sual yöneltip anneni ve babanı sorgulama. Sivil Havacılığımızdaki sistem bozukluğu ve Türkiye’mizde Türk’ün Türk’e rağbet etmediğini duymak muhteremleri üzmesin. Bizim yaştakiler bunun nedenini düşünemez. Düşünseler bile kabul edemezler. Sektör eskisi olmamıza rağmen bizim zekâmızın bunları anlamak ve kabullenmek konusunda hayli yetersiz kaldığı gibi.
Evet, zor karar.
Kefenin cebi yok derler ama biliriz ki bütün elbiselerin cebi var. Hem de kocaman, kocaman.
Yaşamda para çok şey, ama her şey değil.
Hiçbir meslekte dışarıdan görüldüğü gibi kolay ve cazip değil.
Öyle veya böyle, tüm söylediklerime inanmasan bile kazanacağın para helaldir, buna inan.
Beş yıldızlı otelmiş, şuymuş buymuş onlara da, söyleyenlere de boş ver gitsin.
Uzun anlattım ama tabii ki karar yine de senin.
Hayırlı olur inşallah.
Selametle.
Yorumlar Tüm Yorumlar (69)